Fehmi Koru, Ankara’nın, Türkiye’nin, hatta belki Ortadoğu’nun en tecrübeli, usta, zeki ve ilişkileri kuvvetli gazetecilerinden biridir. Kendisi her ne kadar “hayır” dese de, gerek Dışişleri Bakanımız Abdullah Gül, gerek Dışişleri Bakanımızın Başdanışmanı Ahmet Davudoğlu ve gerekse Hükümetin, daha doğrusu AK Parti’nin ileri gelenleri ile yakındır. Yakın olup olmaması bir tarafa zaten zekası ve tecrübesi, bilenmiş önsezileri ile bir çok konuyu zamanından önce görür ve sezer.
Bugün, çok önemli bir yazı yazmış, yazının başlığı “Bir erken uyarı”. Özetle, “Türkiye’nin AB ile müzakereye başlaması sanıldığı kadar kesin değil” diyor. Fehmi Koru’ya göre, AB, Türkiye’ye bir müzakere tarihi verecek ama AKP Hükümeti, “bazı şartlar” olgunlaşmadığı için “teşekkür ederim, bizden buraya kadar devam etmiyoruz” diyebilirmiş. Müzakerelerin başlaması ile başlamaması ihtimali aşağı yukarı eşitmiş. AKP’nin, “breh breh breh” dedirtecek bu tavrı almasının da sebebi, sanıldığı gibi işgücünün serbest dolaşımının kısıtlanması gibi konular değilmiş. AKP’nin “hayır” deme ihtimalini ortaya koyan hadise iki konu etrafında düğümleniyormuş: AB, İlerleme Raporunda Hükümetler arası konferans diye yeni bir husus eklemiş, bir de müzakerelerin herhangi bir noktada askıya alınabilecek şekilde ucu açık olması kabul edilemezmiş... Hükümet, bu konudaki mesajlarını bütün açıklığıyla AB ülkelerine vermeye çalışıyormuş, bu şartlar kabul edilmezse de müzakerelere “hayır” deme ihtimali de kuvvetliymiş!
****
Fehmi Koru zekası ve tecrübesindeki bir kişinin böyle bir düşünce sistematiği yürütmesi mümkün olmadığına göre, anlaşılan Fehmi Koru da bir takım dostlarının adına AB’ye bir takım mesajlar veriyor.
Fehmi Koru’ya göre Hükümetin üzerinde durduğu bu iki konu, “malumun ilanı”... Zira, işin bünyesi itibariyle zaten muhatabımız AB, konuyu gayriresmi de olsa Hükümetler arası bir konferans gibi götürecektir ve teknik müzakerelerden sonra siyasi karar şarttır. Yine işin bünyesi itibariyle müzakereler herhangi bir noktada askıya alınabilinir ve zaten ucu açıktır...
Fehmi Koru, “İktidarda hangi parti bulunursa bulunsun, hiçbir siyaset adamı, ülkenin siyasi istikrarını başka ülkelerin politikacılarına teslim edemez” diyor. Fehmi Koru tecrübesindeki bir kişi bilir ki, Abdülhamit’in döneminden beri, Türkiye’nin iç ve dış politikaları hiçbir zaman bu kadar dışarıya bağımlı ve endeksli olmamıştı. Ekonomiyi IMF idare edecek, siz dış politika kıblenizi BOP’a ve AB’den tarih almaya göre ayarlayacaksınız, Kıbrıs’tan yabancılara kendilerini beğendirebilmek için gözünü kırpmadan vazgeçmeye kalkan meşruiyetinizi yurtdıyında arayacaksınız. Sonra da, ülkenin siyasi istikrarınını, başka ülkelerin politikacılarına teslim edemem diyeceksiniz. Fehmi Koru’nun mantığına uyarsak, Bundan önce her türlü uluslararası baskıya boyun eğen, ekonomisini IMF’ye bağlayan, Avrupa Parlamentosu’nun Kürtler’e, Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı ve Kürtler’in yoğun olduğu bölgelerde, Kürtçenin ikinci resmi dil olması taleplerine sesini çıkarmayan, AB İlerleme Raporu’nun tenkit edilecek taraflarına bile sesini çıkarmayan Hükümet, daha doğrusu AKP, birden bire “millileşiverecekmiş”.
****
Fehmi Koru, bu yazıyı neden yazdı?
İsterseniz aşağıdaki şıklardan birini işaretleyin:
a- Yazıyı Fehmi Koru yazdı ama fikirler Fehmi Koru’nun değil. Fehmi Koru vasıtasıyla AB’ye rest çekiliyor.
b- Fehmi koru vasıtasıyla AB’ye blöf yapılıyor.
c- Fehmi Koru’nun milli hassasiyetleri zaten vardır. Bu hassasiyetleri tezkere dönemindeki görüşlerinden biliyoruz. Şimdi de aynı hassasiyetlerle Hükümeti yönlendirmeye ve etkilemeye çalışıyor. AB’ye kesin üyelik taahhüdünü şimdiden alamazsak, müzakereye oturmamamızı tavsiye ediyor.
d- Fehmi Koru’nun öne sürdüğü “teknik kararlardan sonra, siyasi kararların geleceği ve müzakereler sonunda kesin üyelik garantisinin olması gerektiği” meseleleri o kadar önemli meseleler ki, Hükümet bu konularda AB’yi ikna edemezse ya tarih alınmasından bile vazgeçer ya da tarih alındıktan sonra müzakereyi reddeder.
e- Fehmi Koru’nun da daha evvel yazdığı gibi Hükümetin erken genel seçime gitme ihtimali var. AK Parti, müzakere tarihi aldıktan sonra bu seçime giderken de, milliyetçi oylara sahip çıkmak için milliyetçilik oyununu oynayacak.
f- Bu konularda CHP’nin de itirazı vardı. Şimdi, müzakerelere başlamayı bu hususlar dolayısıyla reddedersek, buna CHP de itiraz edemez.
g- AB’nin müzakere sürecinin Tayyip Erdoğan’ın otoriter Kasımpaşalı üslubuna uymayacağı görüldü, bu işten çıkar yol aranıyor.
h- Zaten AK Parti, Tayyip Erdoğan ve dış destekçileri AB’den “tarih” alınmasından sonra, AB’ye girilmesini düşünmüyorlardı. Siyasi rant tarih alınmasında. Sonraki müzakere süreci siyasetçilere prestij kaybettirecek bir süreç. “Tarih almanın siyasi rantını” “Avrupa’ya posta koymanın siyasi rantıyla” birleştirip, ABD’nin istediği Yeni Osmanlı-Büyük Ortadoğu Projesi’ne güzel güzel kayarız. Haklı görünen, “Hükümetler arası Konferans” ve “ucu açık müzakere” gibi mazeretlerle de Cumhurbaşkanını, MGK’yı ikna ederiz. Zaten onlar da artık çok mühim değil...
i- Başka...
j- Hepsi....
k- Hiçbiri...
Hep beraber düşünelim...
Yayın Tarihi :
21 Ekim 2004 Perşembe 16:27:35