24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Büyükelçiden kötü haber 'canınız sıkılabilir'... ABD, 'darbe' bekliyor!..

Sık sık Tayyip Erdoğan’ın dünyadaki sayılı propaganda uzmanlarından biri olduğunu söyleyip durdum…

Ama anlaşılan icraatla desteklenmeyen, boş laflara dayanan propaganda yavaş yavaş ters tepiyor…

Size bunu iki örnekle anlatayım:

Haftasonu bir arkadaşım, “İstanbul’da AKP’li belediyenin yaptığı reklam kampanyasını gördün mü?” diye sordu. Evet, görmüştüm. AKP’li belediye, “Fark ettiniz mi?” başlığı altında bir kampanya başlatmış. “Fark ettiniz mi?” başlığının altındaki alt başlıklarda, “bakın İstanbul daha yeşil, etraf daha renkli, sokaklar daha temiz” diye bir psikolojik propaganda yapılıyordu. Ben de doğrusu bu yaz çok yağmur yağdığı için etrafın daha yeşil olduğunu ve zamanında Türkiye’ye getirdiğim için bana demediklerini bırakmadıkları Meilland gülleri sayesinde hakikaten etraf daha renkli göründüğünden durumu pek yadırgamamıştım.

Arkadaşım, “Bu detayları bırak, esas işin psikolojik propaganda ve “halkı efsunlama” boyutuna bak. Kullandıkları bir slogan da, “Fark ettiniz mi? Gökyüzü daha mavi…” sloganı. Yahu; yaz günü doğalgaz propagandası da yapamayacağına göre, gökyüzünün maviliğinin AKP iktidarıyla ne alakası var? Bunlar halkı iyice büyülemeye ve uyutmaya çalışıyorlar. Doğru dürüst iş yapabilmiş olsalardı, “fark ettiniz mi? işsizlik azaldı, Kürt kökenli, Türk kökenli sorunu kalmadı, artık askerimizin kafasına çuval geçmiyor, lise mezunları üniversiteye gidebiliyor, üniversiteden çıkanlar iş bulabiliyor” gibi propaganda yaparlardı. Ama bunlar tam manasıyla hayal tüccarı. Yok Formula-1 yapılmış, yok gökyüzü maviymiş!..” dedi.

İkinci örnek de Tayyip Erdoğan’ın yanında 50 milletvekili ile Ertuğrulgazi’yi anma şenlikleri için Söğüt’e gitmesi.

İlk enteresan olgu, davet edilen 350 milletvekilinden sadece 50 milletvekilinin gelmesi. Arkasından da törene katılan milliyetçi gençlerden, “Türkiye’de Kürt sorunu yok, Tayyip sorunu var” pankartının açılması… Sen, “Türkiye Türklerindir” sözüne, “Gazetenin bir tanesi yazmış ‘Türkiye Türklerin” diye ahlaksız bu, hayasız” diyeceksin, Türkiye’de Türklüğü alt kimlik olarak değerlendireceksin, sonra da Ertuğrulgazi’yi anma törenlerine gideceksin… Millet artık “yemiyor”…

****

Siyaset gündeminin bu seneki devamlı konularından bir tanesi AB konusu. 3 Ekim’de müzakereler başlayacak mı, başlamayacak mı” meselesi. Şimdi sizin dikkatinize iki yazıyı getiriyorum:

Biri İngiltere’den, diğeri ABD’den neredeyse resmi görüşler.

Murat Yetkin İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi ve Ankara’daki en önemli yabancı diplomatların başında gelen Sayın Peter Westmacott ile görüşmüş. Westmacott,Türkiye’nin AB için neden önemli olduğunu anlatmış da, AB’nin Türkiye’ye ne getireceği konusunda bir satır laf etmemiş. Üstü kapalı bir şekilde de karşı deklarasyon ve çerçeve belgenin can sıkacağını, Kıbrıs meselesinin AB’nin arzu ettiği şekilde hallolması gerektiğini anlatmış. Gayet realist, gayet dürüst.

Yasemin Çongar da her zamanki gibi ABD’den sesleniyor. ABD’de Türkiye’de darbe olabilir mi? diye soru soranlar ortaya çıkmaya başlamış. Pek tabii temenni etmiyorlarmış ama endişe ediyorlarmış. Zira Türkiye’de ciddi bir “istikrarsızlaştırma” sorunu varmış. Bu istikrarsızlaştırma sorununun da 3 sorumlusu bulunuyormuş. Bu sorumlular Türkiye’ye tam üyelik perspektifi vermekte tereddüt eden AB, Kürt-Türk düşmanlığını körükleyenler ve birinci husus olarak da “Türkiye’deki muhalefet!”

ABD’den Türkiye’ye bakanlar, AKP karşısında ciddi bir alternatif sunan bir muhalefet göremiyorlarmış; gördükleri istikrarsızlaştırıcı bir rolü, farklı derecelerde de olsa oynamaya eğilimli bir muhalefetmiş.

Bu kadar önemli dış politika sorunları olunca tabii hemen dış politikayı anlayan, 01.09.2005 tarihli “Irak ve AB’de olup bitenler” başlıklı yazımda bahsettiğim “ bir dostuma” sordum. Hatırlarsanız, “dış politika sorunları” olunca gidip kendisine fikir danışıyorum:

Bana cevaben şunları söyledi:

“Evet her iki yazı da çok önemli ama tersinden önemli. Sayın Westmacott’un beyanları Türkiye’nin kendisinin genişletilmiş bir ekonomik anlaşma çerçevesinde, özel bir statü ile 15-20 sene beklemesinin, bu arada bazı ekonomik haklar elde etmesinin ve kendi demokratikleşmesini kendisinin yürütmesinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. “Bugünkü Avrupa” daha kendi meselelerini halledememiş bir Avrupa. Kıbrıs’ı içlerine almalarının ne büyük bir problem çıkaracağını kendilerine yüzlerce defa söyledik dinlemediler. Şimdi bu konuyu bize hallettirmeye uğraşıyorlar. Ülkelerden bazıları kendi menfaatleri için bizi güya içine almaya uğraşıyor ama bizim ne menfaat elde edeceğimiz konusunda bir satır laf edemiyorlar.

Yasemin Çongar’ın ABD’den söyledikleri daha da önemli. ABD’de iki tane büyük yanılgı var. Bunlardan birincisi “kontrol edilebilir, uysal bir Türkiye” için Türkiye’nin AB’ye girmesini istiyorlar. İkincisi de, Türkiye’de muhalefet yok zannediyorlar.

Yahu, senin yeni girdiğin Anavatan Partisi bile bugünkü iktidardan iktidara daha fazla hazır. Pek tabii bunu görmek istemiyorlar.Çünkü, bugünkü Hükümet gibi uysal bir hükümeti bir daha hiç bulamazlar. Halbuki ABD’nin menfaati, Türkiye’de uysal ve edilgen bir hükümet değil, iş yapabilen, etken, ciddi bir hükümettir. Ama merak etme yakında bunun farkına varırlar. Hele hele DİE’nin bugün açıkladığı, üstelik de hala düzeltilmemiş ve büyümeyi şişik gösteren eski matrislere dayanan büyüme rakamlarının düşüklüğünün gösterdiği ekonomik durgunluk da iyice bir başlasın! Haaa, bu arada Westmacott’un söylediği ‘ Türkiye’nin Güneydoğu sınırlarında demokratik, laik bir anayasal rejim olmalı ve şiddet durmalı’ sözlerine dikkatini çekerim. Westmacott bu sözleri Türkiye’de söyleyeceğine, kendisinin de işgal gücü olarak bulunduğu Irak’ta kurulmakta olan şeriat devletini ABD ile müzakere edip, bu tavsiyeleri ABD’ye iletse ya” dedi.

Siz ne dersiniz?


Yayın Tarihi : 13 Eylül 2005 Salı 02:03:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?