Bugün bir yazı yazıyorum.
Bu yazının neredeyse tam bir benzeri, AB yolunda yürüdüğünü iddia eden, fikir hürriyetine sahip çıkıldığını söyleyen Türkiyede, hapse mahkum olmuş bir yazı...
Hem de 20 ay hapse mahkum olmuş bir yazı...
Hem de, değiştirilerek Recep Tayyip Erdoğanın Başbakan yapılmasının önünü açan eski 312ye göre ceza verilmiş bir yazı
Hem de, 15.11.2000de yazıldığı halde, 4.5 sene mahkemelerde gidip gelen bir yazı. Şimdi, ben de bu yazıyı yazıyorum ve aynen imza atıyorum.
Bu yazı benim yazımdır.
Bu yazıyı yazarken, hiçbir şekilde halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine, kamunun güvenliği için tehlikeli tarzda kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek niyetim yok. Kimseyi, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığı yaparak alenen aşağılamaya da niyetim yok. hiç kimseyi, hiçbir şekilde şiddete davet etmediğim gibi tersine, şiddet kullanmayı her bakımdan kınıyorum. Toplumun bir kesimine karşı da kullandığım ifadeler küçük düşürücü ve aşağılayıcı değildir, ancak dindarlara yapılan haksızlıklara karşı isyanımın bir tezahürüdür.
Yazımın amacı, laik düzeni hakikaten korumak isteyen, Türkiyenin laik bir hukuk devleti olmasını isteyen dindarları, dincilere ve din düşmanlarına karşı korumaktır.
Aynı zamanda yazımı savcıların dikkatine getiriyor ve adalet sistemimizin bütünüyle bu yazıma karşı alacağı tavrı, Türkiyenin geldiği (veya gelemediği) şiddete başvurmayan ifade özgürlüğü konusundaki tavrını görmek istiyorum.
Milletvekili olarak dokunulmazlığım hiçbir şekilde önemli değil; arzu ederlerse fezlekeyi yazıp yollayabilirler. Nasıl olsa milletvekilliği bir gün bitecek
Din Düşmanlığı Terörü
BİR gazetede bir takım yazarlar halkın anasına, avradına, kızına söğüp saysalar, böyle yayınlar alçaklık, edepsizlik, rezillik, namussuzluk, şerefsizlik, vahşilik olmaz mı?.. Milletin dinine, imanına, mukaddesatına, Şeriatına saldırmak da bunun gibidir ve belki daha alçakça ve namussuzcadır.
Dünyanın hiçbir medenî, ileri, sağlıklı, hukuklu ülkesinde dinsiz ve şirret bir azınlığın, o ülkede hakim olan dine ve dinlere savaş açtığı, saldırdığı, hakaretler savurduğunu göremezsiniz. Böyle bir gerilik ve medeniyetsizlik bize, bazı üçüncü dünya ülkelerine mahsustur.
Milletin dinine, imanına, inandığı gibi yaşamak hürriyet ve hakkına karşı gelenler halk yığınlarını devletten soğutmak ve böylece, dolaylı bir şekilde Türkiyenin temellerini dinamitlemek, ülkeyi çökertmek istiyorlar.
Başörtüsü İslâmın sembolüdür. Başörtüsüne saldırmak İslâma saldırmak demektir. Atatürk, falan diyeceklerdir. Yalandır. Atatürkün tesettür lehinde beyanı vardır, tarihe geçmiştir.
Yalçın Küçük ve Soner Yalçın son senelerde bir çok yazı yazdılar, kitaplar çıkarttılar, fevkalade ciddi araştırmalar yaptılar. Onların da ortaya koyduğu gibi İslâma ve Müslüman halka düşmanlık yapanların hepsi Sabataycıdır demiyorum ama onların içinde çok militan, çok azılı, çok ileri giden Selanik Dönmeleri vardır. Bu adamlar ne yapmak istiyor?
Halk yığınları, hattâ âmme hukuku ve devlet nazariyeleri okumamış üniversite mezunları bile devletin ayrı şey, rejim veya sistemin ayrı şey olduğunu bilmezler. Bu yüzden birkaç yıldan beri, militan ve azılı din düşmanları yüzünden devletimizin itibarı erimektedir.
Türkiyeyi Tunusa benzetmek istiyorlar. Eskiden batıcılık yaparlardı, ilhamlarını Batıdan alırlardı. Şimdi Batıda büyük bir din ve vicdan hürriyeti var. İngilterede, Almanyada, Fransada milyonlarca Müslüman yaşıyor. ABDde, Hıristiyanlıktan sonra İslâm ikinci din olmuştur. O medenî, hukuklu, gerçekten demokrat, insan hak ve hürriyetlerine hürmet ve riayet edilen ülkelerde Müslümanlar, dinî kimliklerini koruyarak güven ve huzur içinde yaşıyor, kızlarını başörtüsü ile üniversitelere gönderebiliyor. Bizdeki gizli ve derin devlet idarecileri ilhamlarını diktatörlükle idare edilen küçük Tunustan alıyor. Orada Müslüman halka din hürriyeti tanınmıyor. Kadın ve kızların sokaklarda tesettürlü gezmesi yasaktır. Beş vakit namaz kılmak bir cesaret meselesidir. Camilerde ayrı ayrı zamanlarda vakit ezanları okunmakta, birkaç ihtiyar namaz kıldıktan sonra kapılar hemen kapanmaktadır. Tunus Müslümanlar için bir zindan, bir cehennem olmuştur. Oradaki rejim sağlıklı mıdır, uzun ömürlü olur mu? Böyle küçük bir Afrika ülkesi, imparatorluklar kurmuş Türkiyeye örnek ve model olabilir mi? Elbette olamaz.
Türkiyede siyasal İslâm varmış ve bu bir tehlikeymiş. Siyasal Masonluk, siyasal Sabataycılık, siyasal dinsizlik, siyasal ilhad oluyor da siyasal İslâm niçin olmayacakmış? Dini siyasete âlet etmenin mahzurları varsa (ki elbette vardır) bunu önlemek devletin işi değil, Müslümanların işidir.
Zaten, 1 Nisan 2005te yürürlüğe girecek yeni TCKya bakın. Bu konuda bir suç tarifi var mı? Siyasal İslamı cebir ve şiddete başvurmadığı takdirde yasaklayan tek bir madde var mı?
Müslümanlara din hürriyeti tam sağlanır; kendi eğitim sistemlerini kurmalarına, üniversitelerini açmalarına, İslâm ve çağ seviyesinde aydın kadrolar yetiştirmelerine imkân tanınırsa, onlar tabiî ki, din istismarına, siyasal İslâmın dejenere edilmesine fırsat vermeyeceklerdir. Bilakis, dincilerle, din baronlarıyla ve dinciliği kullanan iç ve dış mihraklarla mücadele hakiki aydın, Müslüman dindarlarla olur.
Devletin temel nizamlarını Masonluk, dinsizlik, ateizm, Rotaryenlik, Lionsçuluk, Sabataycılık üzerine oturtmak maksadıyla propaganda yapmak, faaliyette bulunmak serbest ama Müslümanların İslâmî prensip ve hükümleri hayata hâkim kılmak için çalışmaları yasak. Böyle hürriyet, böyle demokrasi olur mu?
İslâm ve Müslümanlara düşmanlık edilmesi, dindar halkın ezilmesi Türkiyenin en büyük ayıbıdır.
Yedinci asırda İslâm Mekkede zuhur ettiği zaman, müşrikler iman edenlere büyük zulümler yapmışlar, Peygamber de onların Habeşistana hicret etmelerine izin vermişti. Müslümanlar için bugünkü Habeşistan medenî Batı ülkeleridir. Türkiyede okumalarına engel olunan tesettürlü kız çocuklarımızın bir kısmını Hıristiyan Batı ülkelerine göndererek onlara yüksek tahsil yaptırtmalıyız. Onları en güçlü üniversitelerde, bilhassa sosyal ve siyasal kültür alanlarında yetiştirmeliyiz. Memnuniyetle öğreniyorum ki, birtakım varlıklı Müslüman aileler kızlarını dış ülkelerde okutmak üzere harekete geçmişlerdir. Bu iş o kadar kolay değildir. Kız çocukları korunmaya muhtaçtır. Bu yüzden tesettürlü kızların, gruplar halinde ve başlarında yaşlı ve tecrübeli hocalar, hocahanımlar olduğu halde okutulması gerekir. Ben öncelikle ABD, Kanada ve İngilterede öğrenci okutulmasını tavsiye ederim.
Dünyanın en ileri ülkelerinde, en parlak üniversitelerinde lisan ve edebiyat uzmanları, Türkologlar, tarihçiler, sanat tarihi ve kültürü üzerine derin ihtisas yapmış elemanlar, siyasetçiler, hukukçular, mimarlar yetiştirmeliyiz. Böyle değerli kişiler açıkta kalmaz. Türkiyedeki sıkıntılar hep böyle ilelebet devam etmez.
Ülkemizdeki dinsizlik baskıları hür ve medenî dünyaya duyurulmalıdır. Müslümanlardan, hizmet ve yardım parası olarak milyarlarca dolar toplayan din baronları İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça kitaplar ve broşürler çıkartarak bizdeki egemen azınlığın İslâma ve Müslümanlara nasıl saldırdığını, Müslümanlara nasıl eziyet ettiğini dünya aydınlarının gözleri önüne sermelidir. "Dünya zaten biliyor..." demek ahmaklık olur. Birkaç uzman ve diplomat dışında Türkiyedeki dinsizlikleri dünya bilmiyor. Bunları duyurmak vazifesi bize ait bir iştir.
Maalesef bazı kodaman ve kocaman din baronları bozuk düzenle, kötü sistemle, zalimlerle anlaşmış vaziyettedir.
Müslümanlara yapılan zulümler din sömürücülerini hiç ilgilendirmiyor. Onların dini imanı paradır, putları ise nefs-i emmareleridir.
Bugünkü gidiş gösteriyor ki, dinsizler başörtüsü yasağını sokağa kadar genişletmek istemektedir. Köylülerden, gecekondu halkından, ihtiyarlardan başka kimsenin başörtüsü takmasını istemiyorlar. Bu bir vahşettir, medeniyetsizliktir, asıl gericiliktir.
Müslüman kızlar ABD, Kanada, İngiltere, Almanya ve diğer medenî ve demokrat ülkelerin üniversitelerine başörtüleriyle serbestçe gidiyorlar, yüksek tahsil yapıyorlar da Türkiyede niçin gidemeyecekler, yapamayacaklarmış...
Müslümanların başlarına gelen felâketlerin asıl sebebi din sömürüsü yapılmasıdır. Dini imanı para olan, nefs-i emmarelerine put gibi tapan birtakım alçak ve rezil adamlar islâmî hareketi kirletmişler, Müslümanları aldatmışlardır. Dinsizlere en büyük kozu bu sefiller ve sürüngenler vermiştir.
Yüce İslâm dinini âlet ve vasıta kılarak, mukaddesat bezirgânlığı yaparak zengin olmak, ün ve makam kazanmak en büyük alçaklıktır.
Ümmet işleri meşveret (danışma), adalet, emanete riayet, ihlâs, istikamet, sıdk ile görülmelidir. İslâmî hizmet ve faaliyetlerde şarlatanlığın, soytarılığın, Firavunluğun, Nemrudluğun yeri yoktur. Hiçbir islâmî hizip, fırka, tarikat, cemaat din ile özdeşleştirilemez.
İslâmî hizmet ve faaliyetlerde İslâm ahlâkının ilkeleri hâkim olmalıdır. Tağutî ahlâk ile, Makyavelizm ile hareket edilirse, hizmet edilmez, hezimete sebebiyet verilir."