19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Erdoğan’ın ’İftarlık vekil’ zihniyeti...


Dün, AK Parti Grup Toplantısında Başbakan kızmış, sinirlenmiş, söz isteyenleri azarlamış...

AK Parti’de geçirdiğim günler geldi aklıma...

AK Parti güya, partiçi demokrasi esası üzerine kurulmuştu... Benim, bir-iki sene evvel gördüğümü şimdi diğer milletvekili arkadaşlarım da görüyorlar.

****

Benim üzerinde durmak istediğim konu özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan’ın milletvekillerini azarladığı konu. Tayyip Erdoğan, milletvekillerini halkın içindeki iftarlara katılmadığı için suçluyor ve kızıyor. Anlaşılan hangi milletvekilinin hangi iftara katıldığı konusunda AK Parti’de bir çetele tutulmuş, Başbakan çeteleyi tetkik edince neticeyi beğenmemiş, kızmış, milletvekillerini azarlamış...

Tayyip Erdoğan demokrat olamayacak. “Değiştim” lafları da boş laf.

Tayyip Erdoğan’a göre bir kere herkes mutlaka oruç tutmalıdır, iftarını da Partisinin görevlendirdiği yerde yapmalıdır, tercihen de kendisinin bizzat yaptığı gibi, medyaya haber vererek bu iftarın medyada yer almasını sağlamalıdır.

Tayyip Erdoğan’a göre, tekrar ediyorum herkes oruç tutmak ve iftarını da Partisinin gösterdiği yerde yapmak mecburiyetinde.

Şimdi kendisine sormak lazım: Bu yaptığınız dindarlık mı, dincilik mi, dini siyasete alet etmek değil mi? Anayasanın 24. maddesinde, “Kimse, siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfus sağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez” yazıldığını Tayyip Erdoğan bilmiyor mu? Anayasanın bu açık hükmüne aykırı ve partiiçi demokrasi ile en ufak bir alakası olmayan bu davranışı nasıl ortaya koyuyor? Milletvekillerine nasıl talimat veriyor?

Tayyip Erdoğan’ın bu davranışlarını gördükten sonra tekrar hürmet ettiği hocası, kitapları imam-hatip liselerinde okutulan Hayrettin Karaman’ın, 29 Ekim 2004 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde yazdıklarını hatırlayalım:

“Laik, seküler ve çoğulcu bir düzende yaşamak durumunda kalan Müslümanlar, bu düzenler İslama uygun olduğu için değil, buna mecbur oldukları için tahammül ederler, fiilen uyum gösterirler”

****

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a dün ekonomiyi alakadar eden iki konuda bir açık mektup yazdım. Aşağıda bu mektubu sizinle paylaşıyorum.

Tayyip Erdoğan, hem “etrafımı dalkavuklar sardı” diyor, hem de ağzını açmaya çalışanı azarlıyor. Benim bu söylediklerimi dikkate alsın, “eski dost acı söyler” bu gidişat iyi bir gidişat değil.

*****

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a açık mektup:

Sayın Başbakan,

Sayıştay’ın “TMSF’ye yapılan ikrazlarla ilgili izleme raporu” 07.10.2004 tarihinde Sayıştay Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve yayınlanmıştır.

Ortada, normal şartlarda Kurum İdarecilerinin derhal görevden alınmalarını icap ettiren, Bakanların ihmalleri dolayısıyla tevzii edilmeleri gereken ve sizin de Başbakan olarak çok ciddi mesuliyet taşımanızı gerektiren bir durum, hatta bir skandal var:

Geçen sene 04.11.2003 tarihinde, yazılı soru önergesi ile Hazine’den TMSF’ye verilen paraların kayıtları arasında yaklaşık 8 katrilyonluk bir fark olduğunu ve bu farkın bir skandal niteliğinde olup, izahata muhtaç olduğunu belirtmiştim.

Yazılı soru önergeme verilen cevapta Ali Babacan, “tetkik ediyoruz, bunlar hesap farkıdır” demişti. Ali Babacan Plan Bütçe Komisyonu’nda da bu izahatını tekrar etti.

Şimdi, Sayıştay Raporundan aynen alıyorum:

“TMSF 2002 yılı bilançosunda, bankalara aktarılan kaynaklar aktifte sadece dips ana paraları dikkate alınarak takip edildiğinden olduğundan daha düşük görülmektedir. İlgili bankalara yaklaşık, 32 katrilyon TL değerinde kaynak aktarımı yapılmışken, bu tutar, bankalara verilen ihtiyatların takip edildiği aktif hesaplarda 17.4 katrilyon olarak görülmektedir”.

Sayıştay Raporunda ayrıca, “Geçici hesaplardan ana hesaplara geçiş kayıtlarına ulaşılamadığı”, “bankalarda bir çok dips hareketi ile ilgili hiçbir muhasebe belgesi sunulamadığı”, “bankaların bir bölümünün geçmiş yıl kayıtlarının yer aldığı muhasebe sistemleri bilgi edinilemez durumda olduğu”, “Etibank ve Demirbank tarafından satılan 400 trilyonluk bir senet bedelinin kayıtlarının bulunamadığı”, “bankaların TMSF tarafından sunulan bilançoları ile TCMB izleme sisteminden alınan bilançolar arasında büyük oranda uyumsuzluklar tespit edildiği”, “bankaların fona devirlerinden sonra, bu bankalarda gerçekleşen birleşme, tasfiye, devir ve satış gibi işlemler dahil bankaların faaliyetlerinin Bankalar Yeminli Murakıplarınca denetiminin yapılmadığı”, “her türlü bilgi ve belge ile muhasebe kayıtlarının yedeklerinin bulunmadığı”, “satılan ve tasfiye edilen bankaların diğer bankalarda açmış oldukları hesapların, bu bankaların kapatılmış olmasına rağmen halen açık kaldığı, tasfiye ve kapatılma işlemlerinden sonra bu hesaplarda hareket olduğu”, “TMSF muhasebe sisteminin hazine borçlarının izlenmesi için batık bankalar nedeniyle yapılan tahsilatların izlenebilmesini temin etmekten uzak olduğu”, “EMKT sisteminin güvenilir olmadığı”, “Hazine alacağının geri ödemesinin TMSF’nin varolan mali yapısıyla mümkün olamayacağı ve aktarılan kaynakların mali yükünün büyük oranda Hazine ve bütçe üzerinde kalacağı”, “EMKT kayıtlarda tescil edilen bir çok senet işleminin TMSF bünyesindeki bankaların kayıtlarından elde edilen tablolarda yer almadığı”, “değeri katrilyonlarla ifade edilen bir çok senet işlemlerinin muhasebe kayıtlarına ulaşılamadığı”

Ve, burasının altını önemle çiziyorum;

“Bankalarda ikraz dips işlemlerinin sağlıklı bilgi ve belgelerle kanıtlanamaması, bir bölümüyle ilgili hiçbir belgenin sunulamaması, muhasebe kayıtlarının yer aldığı muhasebe sistemlerinin gayrifaal hale getirilmiş olması nedenleriyle eski bilgilerin elde edilememesinin sonuçları sorumluluk tespitini gerektiren bir husustur” denilmektedir.

Milyarlarca doları bulan bu usulsüz işlemlerin mesuliyeti, üzerinde süratle durmaz ve tedbir almazsanız, görevinizi ihmal ettiğiniz manasına geleceğinden sizi de şahsen ilzam edecek seviyeye ulaşacaktır.

Benim soru önergelerimle, bir seneyi aşkın süredir dikkate getirmek istediğim husus artık Sayıştay Raporu ile de belgelenmiş ve bir skandal boyutuna gelmiştir.

Sayın Başbakan,

Hazine ve TMSF’yi alakadar eden skandal boyutundaki bu hadisenin yanı sıra, DİE’nin yayınladığı büyüme rakamlarının da doğru olmadığını dikkatinize getirmek istiyorum. Büyüme rakamları doğru değildir, istatistiklerde Türkiye’deki GSMH’ın yüzde 15’i kadar stok olduğu neticesi ortaya konulmaktadır. Büyüme istatistiklerinin yanlış olmasının da sebebi, üretim metoduyla hazırlanan GSMH hesaplarında kullanılan matrislerin en geç altı senede bir güncelleştirilmesi gerekirken, bu güncelleşmenin yapılmaması ve kriz öncesi katmadeğer rakamlarının kullanılmasıdır.

Bu konuda da ilgili bakanlara, AK Parti Ekonomik İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısına, Plan Bütçe Komisyonu Başkan ve Yardımcısına yazdığım yazılar da bir netice vermedi.

Sayın Başbakan,

Etrafınızda “dalkavuklar” olduğunu söylüyorsunuz. Bahsettiğiniz bu dalkavuklar size ne diyorlar bilemem ama “eski dost acı söyler”. Yukarıda söylediklerimi ciddiye alın yoksa mesul olacaksınız.

Dikkatinizi çekiyor ve görevinizi hatırlatıyorum.

Hürmetlerimle. 02.11.2004


Yayın Tarihi : 3 Kasım 2004 Çarşamba 16:30:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?