18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Fethullah Gülen ve Başbakan’dan beklenen cevaplar geldi...

Fethullah Hocaefendi’ye sorduğumuz soruların cevabını Hocaefendi, herhalde bir milletvekiline, bana direkt cevap verdiği takdirde geniş kitleler tarafından duyulamayacağı düşüncesiyle, Milliyet Gazetesinde Mehmet Gündem’in, “Fethullah Gülen ile 11 gün” başlıklı yazı dizisinin 10.01.2005 tarihli kısmında verdi.



****

Fethullah Hocaefendi meselesinden evvel, kısaca Hilmi Güler konusunda Başbakan’a yaptığım Mavi Akım mukavelesindeki gazın fiyat artışı meselesi ile ilgili suç duyurusunun ne kadar ciddiye alındığı, Tayyip Erdoğan’ın Rusya seyahati ile ortaya çıktı. Anlaşılan konuyla Sayın Tayyip Erdoğan’ın çok yakın ilgisi var ve şimdi konuyu çözmek istiyor…

Şimdi soralım:

1- Madem fiyat indirimi temin edilmişti ve fiyat artışı yoktu, neden şimdi gündeminizin birinci maddesi Mavi Akım’daki gazın fiyatının indirimi?

Bu haber bile Hilmi Güler’in bugüne kadar yaptıklarının yanlışlığını ve mesuliyetini göstermez mi?

2- Buradan yüksek sesle soruyorum: Madem şu anda devam etmekte olan Rusya seyahatinizin bir numaralı gündem maddesi Mavi Akım mukavelesindeki gazın fiyatının indirilmesi ve diğer gaz ve enerji konuları, neden heyetinizde BOTAŞ’tan bir tek kişi yok? Görüşmeleri resmen kim yürütüyor? Hilmi Güler’in BOTAŞ adına konuşma, görüşme, fiyat pazarlığı ve mukavele yapma yetkisi var mı? Şimdi bu yazım üzerine belki BOTAŞ’tan birini, apar topar Rusya’ya çağırırsınız.

Sayın Başbakan,

Mavi Akım’ın fiyatının hukuksuz bir şekilde revize edilerek yükseltildiği konusundaki suç duyurumu ciddiye alın; zaten aldığınızı görüyorum. Sizlerin, fiyat indirimi için yaptığınız pazarlık, fiyatın yükseltildiğini teyid ediyor. Ayrıca BOTAŞ yetkilileri olmadan bu müzakereleri yapmanız da acaba ne kadar usule uygun? İnşallah, Mavi Akım’daki fiyatı indirmek için, pahalı fiyattan helikopter alımı, vs gibi başka bir tavizi de vermezsiniz.

Fehmi Koru, “Enerji Bakanı Hilmi Güler’in hakkında suç duyurusu yapıldığı için sıkıntılı olduğunu duyunca gülmüş”...

Gülsün bakalım; son gülen, iyi güler. Fehmi Koru gibi ciddi bir gazeteci dosyayı tetkik edince bakalım ne yapacak?

Hilmi Güler, telefon ettiği gazetecilere “Eskiden fiyat formülü yoktu ki” gibi akla zarar sözler söylüyormuş. Mavi Akım gazının formülü üzerinde eskiden Rusya ile bir mutabakat olmasaydı fatura nasıl kesilirdi? Faturaları hangi fiyat formülü üzerinden kestiniz?

*****


Fethullah Gülen Hocaefendi konusunda hafızalarımızı tazeleyelim:

Ben özetle Fethullah Gülen Hocaefendi’ye neler sormuştum:

1- Ilıcaklar’ın Tercümanı’nda yer alan, “Memlekette ne zaman iyi şeyler olursa, bu gelişmelerden sonra o melun cinayetler tekrar olacaktır. Bu ülkede, 300 seneden beri Türk toplumunun kaderinde hakim cemiyyat-ı sırrıyeler vardır. Bunlar görünmezler ama Türk toplumuyla oynayagelmişlerdir” ifadenizde bahsettiğiniz sır örgüt kimdir, kimlerdir?

2- “Bundan 8-9 ay evvel bir dostum vasıtasıyla bana, bu tür şeyleri bilen, çok üst seviyelerde vazife görmüş bir insanın, ‘önümüzdeki aylarda Türkiye’de yeniden kan gövdeyi götürecek, seri cinayetler işlenecek’ dediği nakledildi” iddianız çok önemli. Size bu iddiaları kim, ne zaman söyledi?

3- Sayın Bülent Ecevit “ Sayın Fethullah Gülen’in ciddi bir istihbarat birikimi olduğu belli. Genelkurmay’ın içinden bilgi verileceğini sanmam. Ama Emniyet ya da farklı bazı kurumlardan olabilir diye düşünüyorum” iddiasında bulunmuştur. Sizinle bu istihbaratı kim, neden paylaşıyor? Neden sizinle paylaşıyor?Siz bu istihbaratlarla ne yapıyorsunuz?

4- Kendini eğitim faaliyetlerine vakfeden bir vakıf veya cemaatin bu faaliyetlerini şeriat fikrinin müdafii olarak, Risale-i Nur ve Bediüzzamanı şeriata muvafık şekliyle arzederek yönetme yemini ederek yönetmeleri makul müdür? Dünyanın her tarafında ekümeniklik ilanında da bulunan vakıf toplantıları organize etmekle, bu toplantılara siyasi içerikli mesajlar yollamakla ve en önemlisi devlet içinde teşkilatlanmakla ne işi var?


****

Benim bu somut sorularımın arasına Nurettin Veren meselesi karıştı. Nurettin Veren, konunun dağıtılması için Gülen Cemaati mensuplarına bir fırsat oldu. Daha geçen hafta görüştüğüm, çok da sevip saydığım, Cemaatin en önde gelenlerinden biri, “Söylediklerin, sordukların doğru; doğru da, konuya Nurettin Veren gibi hakkında çok soru işaretleri olan biri karışınca seni herkes Nurettin Veren’in yanında kabul etti ve özdeşleştirdi” dedi.

Garip bir mantık. Herhalde “cemaat mantığı”. Tam manasıyla “seçici algılama”… Ama madem öyle algılıyorlar, kendilerine hak vererek Nurettin Veren’in somut olarak ortaya koyduğu bir tek belge hariç kendisini benim sorularımın ve konularımın dışına çıkartıyorum. Kendisi şimdi artık zaten basında yeteri kadar yer buluyor, derdini anlatıyor.

Nurettin Veren ile ilgili beni alakadar eden tek konu ortaya koyduğu somut bir belge ile ilgili. Bu belge, eğitim veren vakıflarda edilen yemin metnini ortaya koyuyor. Fethullah Gülen, henüz bu soruma cevap vermedi. Diğer bütün sorularıma Mehmet Gündem’in röportaj yaptığı Milliyet Gazetesi vasıtasıyla direkt olarak orada cevap veriyor.

****

Şimdi yukarıda size anlattığım soruların Milliyet’teki röportajda nasıl cevaplandırıldığına hep beraber bakalım:

Soru: “Faili meçhul cinayetler olabilir gibi açıklamalarınız ‘istihbari bilgi’ niteliğinde değerlendiriliyor. Nazlı Ilıcak da, “Gülen’in istihbaratı kuvvetlidir. 28 Şubat’ın geleceğini de haber vermişti’ diye yazdı. İstihbaratınız gerçekten kuvvetli mi?’


F.G: Benim şahsi bir istihbaratım yok. Fakat bir Türk vatandaşı olarak, milletimin kaderiyle yakından alakadarım. … Ne kadar gizli olurlarsa olsunlar, günümüzdeki iletişimin çoğalması, insanların çok çabuk her şeye ulaşmasına vesile teşkil ediyor.

Soru: 28 Şubat’ı gerçekten haber verdiniz mi?

F.G: Nazlı Hanım’ın ifade ettiği gibi ben, o şubat endişesini taşıyordum.

Soru: Endişenizi dönemin yetkilileriyle paylaşmış mıydınız?

F.G: Evveliyatı vardı. Değişik şekilde, değişik kanalları, bazı bakanları araya koyarak endişelerimi izhar ettim, mesele çok ciddi, bildiğiniz gibi değil, işin tahammülü yok, milletçe altından kalkamayız, çok zor durumda kalırız dedim.

Soru: Uyarıların size dönüşü nasıl oldu?

F.G: Kaale almadılar, önemsemediler. … Bütün bunları değerlendirerek bu meseleyi izhar ettim. İsabet ettim veya hata ettim. … O hassasiyetim üzerinde ben, yine acizane söylenilenleri dinlemeye, tartmaya çalışıyorum. Bazı şeylere istinbatla, içtihatla, yorumla ulaşıyorum. Önemli gördüklerimi değerlendiriyor, milletim-vatanım adına ifade etmekte yarar görüyorum.

Soru: Faili meçhul cinayetlerle ilgili ikazınız hedefine ulaştı mı?

F.G: Birincisi ilgililer haberdar olur, istihbarat, emniyet, Jitem kendine düşeni yaparsa bu şeyi daha kundaktayken önünü alırlar. İki, işi planlayanlar, o mevzuda provokatör olarak kullanılanlar, kullanılacaklar olanlar milletin bu işten haberdar olduğunu bilince böyle bir şeye teşebbüs etmezler, vazgeçerler.

Hiçbir şey yapmasalar, vazgeçseler bile yine milletimiz kazanmış olacak. Bu tür mülahazalarım oldu ve öyle de netice verdi. Bence yadırgamaya gerek yok bu meseleyi.

Soru: Faili meçhul cinayetler olabileceği yönündeki endişeleriniz sürüyor mu?

F.G: Kısmen. Bu türlü hesapları olan kimseler hiçbir zaman tamamen vazgeçmezler. O kanaatimi devamlı koruyorum.

Soru: İçeridekileri biraz netleştirir misiniz?

F.G: Her zaman Türkiye’de gizli işler çeviren insanlar vardır. Sağımızda solumuzda devletçikler şeklinde oluşumların temelinde bile içimizdeki bazı kimselerin dahli vardır. Her kesimde vardır, Türkiye’yi çekemeyenler, hazmedemeyenler.

Daha fazlasını ifade etmeye gerek yok. Bir cemiyyatı sırrıye sözü bile bazılarını rahatsız etti. İnsan görüyor ve hayret ediyor.

Niçin muhtemel bir kısım endişelere karşı mülahazalarınızı arz etmenizi, bazı kimseler kendine çekiyorlar? Sen cemiyyatı sırrıye insanı değilsin ki, niye rahatsız oluyorsun. Devlet söylüyor, emniyet söylüyor, mahkemelerde ortaya çıkıyor, her zaman gizli bir kısım organizasyonlar olmuştur. Ama bunlar çeşit çeşittir, kimisi hortumlamayla alakalıdır, kimisi kanlı katilleri organize eder.

Şimdi bunları görüp duruyorken, sen hala bir kısım gizli organizasyonlar, cemiyetler yok diyorsun, senin başka bir problemin var demek.

Soru: Sizi eleştirenler de oldu…

F.G: Bazıları da diyebilirler, sen istihbarat memuru musun? Ne işin var bu tür şeylerde. Cami imamı isen oturduğun yerde kal, imam gibi davran, sana düşmez bunlar. Böyle düşünüp, böyle diyenler de kendilerine neyin yakışıp, neyin yakışmadığını bilmeyen insanlardır. Ben olsam onlar için öyle demem. Yakışıksız şeyler bunlar. Bir Türk vatandaşı, belli bir geçmişi var. 66 yaşına gelmiş, hiçbir şey okumasa, hiçbir şey düşünmese, hiçbir şey dinlemese bile böyle samit infialleriyle olan hadiselere baksa yine böyle imtisas edeceği bir çok şey olur. Böyle bir adamın söylediği şeyler yadırganmamalıydı. Çiğ olur bu mevzudaki aykırı ses çıkışları.”

****

Evet, Sevgili Hocaefendi cevaplarını verdi.

Kim tatmin oldu bilemem ama, hele son 1-1.5 aylık devam eden röportajları gördüğümde tereddütlerimin azalmadığını, bilakis daha da arttığını samimiyetle söylemeliyim.

Sevgili Hocaefendi,

Pek tabii, herkes gibi siz de istediklerinizi, düşündüklerinizi kamuoyu ile paylaşmanızda büyük fayda var. Türkiye’yi ilgilendiren her konuda da fikir ve kanaatleriniz mevcut; onları da kamuoyu ile paylaşıyorsunuz.

İyi de neden devlet sizden rahatsız? Neden başka hiçbir cemaat için bu iddialar yok? Nedir bu teşkilatlanma iddiaları? Evet, devlet teşkilatı içinde kendinizi ve cemaati koruma içgüdüsüyle bir teşkilatlanma teşebbüsüne girmiş olabilirsiniz ama bu teşkilatlanmanın vardığı noktanın farkında mısınız? Ben iştirak etmesem bile bu teşkilatlanmanın kamuoyunda yarattığı endişenin, iç ve dış mihraklar tarafından nasıl kullanıldığı ve kullanılmaya devam edebileceği ihtimali sizi rahatsız etmiyor mu?

Anlamakta çok zorluk çektiğim bir başka konu daha var: Ben sizi hiçbir zaman, “cami imamı isen oturduğun yerde kal, imam gibi davran, sana düşmez” şeklinde değerlendirmedim, değerlendirmem de. Ama sizin aldığınız tavrın Diyanet İşleri Başkanı gibi fetva veren bir tavır, hatta bunun çok ötesinde; bir sivil toplum önderliğinin çok ötesinde, toplumun, İslam’ın bütün din anlayışını tanzim etmeye çalışan, İslam’ı dinler arası görüşmelerde temsil eden bir makam davranışı şekline giren bir görüntü içinde olduğunuzu mutlaka takdir ediyorsunuzdur. Sizin, bu kadar samimi bir insan olduğunuza göre, bu görüntüyü vermenizin yarattığı endişelerden rahatsız olmamanızı düşünemiyorum.

Üçüncüsü biz sizi eğitim faaliyetlerinizle gördük, tanıdık, takdir ettik. Konuşmalarınızda her şey var, eğitim faaliyetleri yok. Eğer yurtdışı eğitim faaliyetleri hakkında konuşmamanızın sebebi, bu eğitim faaliyetleri ile sizin aranızda bir irtibat kurulur da, bu eğitim faaliyetlerine zarar gelir endişesi ise, hiç merak etmeyin, yurtdışı eğitim faaliyetlerine ve bu kapsamda size herkesten önce biz sahip çıkarız.

Şimdi, müsaadenizle ben size bir şey sorayım: Size son iki ayda basında verilen yer kadar, hiçbir siyasi parti liderine, hiçbir sivil toplum örgütü liderine, hatta ve hatta, altını çizerek soruyorum; hiçbir dini lidere yer verildi mi?

Siz, bu dünyayı fani gören, kendini ahirete hazırladığını söyleyen ve hatta bu dünyada yaşamayı zul addettiğini söyleyen bir gönül ehli olan kişisiniz. Böyle bir şahsiyetin, siyasetle ilgili beyanlarının ne kadar uygun düştüğünü takdirlerinize bırakıyorum.


Yayın Tarihi : 11 Ocak 2005 Salı 15:35:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?