17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Fethullah Gülen’den cevap bekliyoruz: Gülen medya patronu oluyor...( 5)

“Benim, TMSF’ye verdiğim teklif Çukurova’nın teklifinden, Cavit Çağlar’ın teklifinden daha iyi bir teklif. Devlet adabı var ise, bu teklif kabul edilir, Star Yayın Grubu da bana döner” diye düşünen Cem Uzan’a, “Star Yayın Grubunu bir an evvel alalım, kapatalım” diye heveslenen yatırımcılara bir haberim var:

Galiba boşuna bekliyorsunuz; çünkü, Star Yayın Grubu’nun yeni patronu belli oldu: Gülen Cemaati...

Fethullah Gülen Cemaati galiba yavaş yavaş medyanın en büyük patronu oluyor!

Hükümeti de biz Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti zannediyorduk meğer Fethullah Gülen-Abant Hükümeti imiş...

****

Hatırlarsınız, 23.11.2004, 26.11.2004, yine 26.11.2004 ve 29.11.2004 tarihlerinde Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili yazılar yazmış ve Hocaefendi’ye bazı sorular sormuştum. Hocaefendi’ye sorduğum sorular gayet basit ve somuttu.

“1- “Memlekette ne zaman iyi şeyler olursa, bu gelişmelerden sonra o melun cinayetler tekrar olacaktır. Bu ülkede, 300 seneden beri Türk toplumunun kaderinde hakim cemiyyat-ı sırrıyeler vardır. Bunlar görünmezler ama Türk toplumuyla oynayagelmişlerdir.

… Tanzimat’tan daha önce Türkiye’de faaliyete başlayan, zamanla devletleri bile aşabilecek hale gelen, bazı idarecilere dedikleri her şeyi yaptırabilen, hükümetleri devirip yeni hükümetler kurabilen, içeride çok iyi teşkilatlanmış olsalar da kökleri tamamen dışarıda bulunan, harici güçlerin emellerine hizmet eden, çok güçlü insanları bünyelerine aldıklarından dolayı kendilerine mensup bir insanın tutuklanmasına, sorgulanmasına ve mahkum edilmesine asla fırsat vermeyen, bir kısım cemiyyat-i sırriyenin çok iyi takibe alınması lazımdır”

ifadenizde bahsettiğiniz sır örgüt kimdir, kimlerdir? Lütfen somut olarak açıklayınız.

2- “Bundan 8-9 ay evvel bir dostum vasıtasıyla bana, bu tür şeyleri bilen, çok üst seviyelerde vazife görmüş bir insanın, ‘önümüzdeki aylarda Türkiye’de yeniden kan gövdeyi götürecek, seri cinayetler işlenecek’ dediği nakledildi, ‘mesela falan falan tür simalar, bu dönemde Türkiye’de bulunmasalar iyi olur. Çünkü seçilen hedefler onlar da olabilir’ denildi” iddianız çok kuvvetli iddialar. Size bu iddiaları kim, ne zaman söyledi? Bu konuları şeffaf, somut bir şekilde kamuoyu ile paylaşmanız gerekmez mi?

3- Tercüman Gazetesi’nden Murat Çelik’in, Sayın Bülent Ecevit ile yaptığı röportajda, “Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen’e böyle önemli iddialarda bulunmasını sağlayacak istihbaratın nasıl ulaştığı hakkında bir fikriniz var mı? sorusunu sormuş, Sayın Ecevit verdiği verdiği cevapta: “ Sayın Fethullah Gülen’in ciddi bir istihbarat birikimi olduğu belli. Bu açıktan söylenmese de böyleydi. Şimdi açıktan ortaya çıktı., “ Genelkurmay’ın içinden bilgi verileceğini sanmam. Ama Emniyet ya da farklı bazı kurumlardan olabilir diye düşünüyorum. Sayın Gülen ya da başkalarının, bazı devlet kurumlarında bağlantıları var.” demiştir. Sayın Bülent Ecevit’in bu sözleri, Tercüman Gazetesi Başyazarının sözleriyle de örtüşmektedir. Bu konuda iki sorum var:

a- Sizinle bu istihbaratı kim, neden paylaşıyor? Neden sizinle paylaşıyor?

b- Siz bu istihbaratlarla ne yapıyorsunuz?

Bunları şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşmanız gerekmez mi?

4- Nurettin Veren’in açıkladığı hizmet prensibi metninin, 9. ve 14. maddeleri fevkalade dikkatimi çekti. Bu hizmet prensibi ve yemin metninin olmadığına dair kimse aksine bir şey söylemiyor. Kendini eğitim faaliyetlerine vakfeden bir vakıf veya cemaatin şeriattan ayrılmayacağına dair böyle bir yemin etmesi ve hizmet prensibini bu olarak açıklaması makul mudur?

****

O sırada ortaya Sayın Fethullah Gülen’in 35 senelik yardımcısı Nurettin Veren çıktı. Nurettin Veren’in söz söyleme hakkını da savundum. Nurettin Veren, bize çok önemli bir belge sundu:

Bu belge, “eğitimle uğraşan kişilerin” şeriatten ayrılmayacaklarına dair ettikleri yemin metni ve çalışma prensipleriydi. (Bu metni, Fethullah Gülen’in Nurettin Veren’in iddialarına cevap vermesi lazım-3 yazısında bulabilirsiniz)

*****

Sayın Fethullah Gülen’e bu yemin metnini de sordum; ona da cevap gelmedi.

Sayın Fethullah Hocaefendi’ye özel bir mektup yazacağımı da söyledim, mektubun taslağı hazır. Mektubu yollamak için de hala bu somut sorularımın cevabını bekliyorum.

Cevap gelmiyor. Gelmedikçe de Hocaefendi’ye olan sevgim ve saygım ve en önemlisi itimatım ciddi bir şekilde sarsılıyor.

****

Bu meleselerden sonra bir kaç önemli gelişme daha oldu, olaylı “Azınlık Raporu”nu yayınlayan Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu Başkanı İhsan Kaboğlu, Fethullah Gülen’in

“Türkiye’de kan gövdeyi götürecek” iddiası üzerine Berlin’e kaçtı, Berlin’de Türkiye’yi şikayet etti..

Sonra, sahibesi Brüksel’deki Abant Toplantılarına da katılan bir gazete, cemaatin ikinci yayın organı haline geldi. Cemaatin gazetesinin başyazarı, benim Gazi Üniversitesi’nde Süleyman Demirel ve Denktaş’ı dinlemek için katıldığım toplantıda hakikaten tesadüfen Şener Eruygur ve Tuncer Kılınç Paşalar’la aynı karede fotograğımın çekilmesi üzerine, “derin şüpheler” diye yazı yazdı. Pek tabii yolladığım açıklamayı yayınlamadı.

Derken, Brüksel’de Abant Toplantıları oldu. Toplantılarda, Prof. Dr. Niyazi Öktem, katılan din adamlarını ekümenik diye tanıttı.

Derken, Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil’in yargılanması ile ilgili haberlere Şener Eruygur, Tuncer Kılınç Paşa ile beraber özellikle sokulmaya çalışıldı.

****

Derken, dün ve bugün iki tane fevkalade gelişme ile karşılaştık. Bunlardan birincisi Star Grubu’nun da Cemaat hakimiyetine girmesi oldu. Star Grubu’nun başına baş danışman olarak Cemaatin televizyonundan bir eleman getirildi. Eyüp Can’ın Referans Gazetesi’ni çıkarması, bir gazetenin kendi arzusu ile Cemaatin ikinci yayın organı haline gelmesinin yanı sıra bu atama Cemaati Samanyolu Televizyonu ve en fazla satan (!) Zaman Gazetesi ile beraber medyanın en önemli patronları arasına soktu...

İkinci önemli gelişmeyi de Zaman Gazetesinin eski yazarlarından, Ilıcaklar’ın Tercümanı’nın önemli gazetecisi (gazeteciliğini hakikaten benim de takdir ettiğim) Nuh Gönültaş’ın kaleminden öğrendik: Meğer kabine de Fethullah Gülen- Abant Kabinesiymiş!

Bunu Nuh Gönültaş’ın kendi kaleminden okuyalım:

“Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Onursal Başkanı Fethullah Gülen’e yönelik, “kasetli yıkım kampanyası” aydınların bir kısmı üzerinde etkili oldu. Ancak bir kısmı ise, kampanyayı hiç önemsemedi.

....

Abant Toplantılarına gerek başından beri, gerekse ara ara katılan aydınların bir kısmı, daha sonra politikada önemli mesafeler katettiler. Özellikle politik kesimden toplantılara katılanların altısı bugünkü AK Parti Hükümeti’nde önemli bakanlık koltuğunda oturuyorlar. Bunlar: Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, Devlet Bakanı Mehmet Aydın, Devlet Bakanı Ali Babacan, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu...

Ayrıca Abant Toplantıları’na katılan Bülent Arınç TBMM Başkanı oldu, Ali Bardakoğlu da Diyanet İşleri Başkanı...

AK Parti Hükümeti kurulduğunda, Hükümetin ağırlıklı bakanlarının Abant Toplantılarına katılan kişilerden oluşuyor olması, kabine için “Abant Kabinesi” denilmesine de yol açmıştı.”

****

Diyecek başka bir şey kalıyor mu?

Bu yazıyı okurken bir kaç ay evvelini hatırladım. Fethullah Gülen’e stent takıldığı günlerde, yazdığım bir yazıda Hocaefendi’ye samimi olarak geçmiş olsun demiş, ancak, kadrolaşma iddialarına de dikkat çekmiştim. Yazımın tarihi 23.01.2004:

Cemaatten bana gelip konuşan dostlarım, “Bu teşkilatlanmayı nereden çıkarıyorsun. Bir tane bile isim veremezsin dediklerinde de, Diyanetten bir kişinin ismini tayini için Cemaatten uğraşanların ismini vermiştim. İtiraz etmişlerdi. Bugün dolaylı teyidi Nuh Gönültaş’tan aldık...

****

Sevgili Fethullah Hocaefendi,

Size bundan evvel sormuş olduğum sorulara cevap vermiyorsunuz. Belki de vermeyeceksiniz. Bu soruları şimdilik bir tarafa bırakıp size bir tek soru sorayım:

“Kendini eğitim faaliyetlerine vakfettiğini söyleyen, eğitim faaliyetlerinden başka bir konuyla ilgilenmediğini iddia eden ve hakikaten bu eğitim faaliyetleri ile ben dahil bir çok insanın büyük takdirini kazanan bir din adamının, şeriat yemini edilen vakıflar kurmakla, dünyanın her tarafında ekümeniklik ilanında da bulunan vakıf toplantıları organize etmekle, bu toplantılara siyasi içerikli mesajlar yollamakla ve en önemlisi devlet içinde teşkilatlanmakla ne işi var?”

Bana yine, “biz teşkilatlanmıyoruz ki” denilecektir.

Size, yukarıda Nuh Gönültaş’ın, Bülent Ecevit’in verdiği teyidlerin yanı sıra yazmış olduğum mektup taslağında uzun mu uzun bir liste var. Bu listede, yalnız Fethullahçı diye tanılan değil, kendilerini de Fethullahçı tanıtan kişiler mevcut.

Esasında sizin sormanız gerekmez mi?: “Bu insanların benim adımı kullanmalarına müsaade etmemek için ne yapmam lazım? İsmimi kullanıyorlarsa bunu nasıl izah ederim?”

Siz bu soruyu sorup, mazlum ifadeli soyut cevaplar yerine somut cevap vermedikçe insan ister istemez soruyor: Fethullah Hoca’nın niyeti ne?

İstediğiniz kadar cevap vermeyin ben cevap bekliyorum ve tarihe not düşüyorum.

Yayın Tarihi : 25 Aralık 2004 Cumartesi 12:06:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Erhan ÖZTUNÇ IP: 85.96.130.xxx Tarih : 27.12.2004 06:59:04
Emin bey yazılarınızı gıbtayla okuyoruz sagolun daha genış kıtlelere ulastırma ımakını olsada su gerceklerı mılletımız bır bılse ıslamı esır alan bu ınsanlardan dın ve devlet kurtulsa bu yapılanmanın bırde moon baglantıları uzerınde K.ÖZALIN etkılerını arastırsanız sevınırım