24
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Genelkurmay Başkanı’ndan örnek tavır...

İşte hakiki devrim dedim. Bazı icraatlarını samimiyet ve iyiniyetle tetkik ettiğim Genelkurmay Başkanı Orgeneral Sayın Hilmi Özkök’ün bir genelge çıkarttığını İsa Yıldıran’ın Ilıcaklar’ın Tercümanı’ndaki haberinden öğreniyoruz.

“Genelkurmay Başkanı Özkök, en güzel emri verdi:

Titre ve kendine gel

TSK’da temizlik harekatı devam ediyor. Özkök’ün talimatı ile tüm personelin mal varlığı incelemeye alan askeri savcılar, 2 evi, 2 arabası olanlara “nereden buldun?” diye soruyor…

Orgeneral Özkök, " TSK’nın gelecekteki faaliyetlerine ışık tutacak vizyonum ve mensuplarımızın tatbik etmesini istediğim esaslar" sözleri ile personelin uyması gereken kuralları şu şekilde sıraladı:

"TSK hukuk kurumudur. Personelin hukukuna riayet edilmeli, her durumda kendisini savunma hakkı verilmeli. Devlet parasıyla alınacak hediyeler asgariye indirilecek ve kimin, hangi değerde hediye verebileceği ve alabileceği bir talimata bağlanacak. Doğu’ya gidildikçe hediyeler büyür ve pahalılaşır, Batı’ya gidildikçe küçülür ve ucuzlar. Amacını aşan hediye asla verilemez, alınamaz. Alanı da, vereni de utandırmayacak en güzel hediye kitaptır.

General/amiral, subay ve astsubay eşlerinin, bir kısım askeri hizmetlerin ifasında eşlerini desteklemekle yükümlü olduğu unutulmayacaktır. Ancak, bayanların askeri hizmetlere ilişkin işlere karışmalarına asla müsaade edilmeyecektir. Ülkemizde asgari ücret 303 milyon, açlık sınırı 451 milyon, yoksulluk sınırı 1 milyar 372 milyon lira. Harcadığımız her kuruş, milletin boğazından kesip bize verdiği paradır. Milletin parasını harcarken titre ve kendine gel!

Generaller/amiraller, müstakil birlik komutanları ve satın almayla ilgili subay ve astsubaylar, kabul ettikleri, ziyaret ettikleri ve telefonla konuştukları sivil kişilerin resmi kaydını tutturmalıdır.

Gizlilik dereceli ve tek kaynak alımları hariç, yapılacak diğer ihalelerde açıklık ve şeffaflık sağlayacak tedbirler alınacaktır. Bu kapsamda ihale ilan ve sonuçlarının internet ortamında yayımlanması ve bu konuda kamuoyunun bilgi sahibi olması sağlanacaktır.

Yeni bina yapılınca eskisi elden çıkarılacak. Yeni binalar, duvar ve oda sayısı az, sivil ofis tip karargâh binaları şeklinde dizayn edilecek. Genelkurmay Başkanlığı onayı olmaksızın sosyal tesis yapılmayacak. Ödeneği olmayan mal ve hizmet alımları için ihaleye çıkılmayacak, ödenek üstü harcama yapılmayacaktır. Kolaylıkla ve daha ucuza temin edilecek malzemeler ve ürünler piyasadan alınacak, temin edilemeyenler ise fabrikalarda üretilecektir. Emekli komutanlara verilecek hizmette standartlık sağlanmalı.

Basına haber sızdırma, yalan haber yayımlanması gibi konular üzerinde özellikle durulmalıdır. Bunları ihlal edenler mutlaka cezalandırılmalıdır. Kimse, inanılır bir tehdit olmaksızın gereksiz yere koruma altına alınamaz. Bazı avantajlardan yararlansın diye, kimseye koruma statüsü verilemez. Aile bireylerinin korunması istisnai durumlara münhasırdır. Evvelce verilmiş aile bireylerini koruma kararları derhal yeniden değerlendirilecektir.”

*****

İşte bu her manasıyla ciddi bir tavırdır ve alkışlanması gerekir. Hatta benim için ciddi bir devrimdir; son senelerin bazı demokratikleşme kanunların yanı sıra tereddütsüz en önemli devrimidir.

Bu devrimden çıkarılacak dersler vardır.



Bu derslerden birincisi; bir kamu görevlisinin ciddi çalışabilmesi için mevcut kanunlar kesinlikle yeterlidir. Sadece ciddiyet ve kararlılık gerekir. Genelkurmay Başkanı, bürokratik olagarşiden bahsetmeden, kanunlar elini kolumu bağlıyor diye şikayet etmeden, israf ve yolsuzluk konusunda gereğini yapmış ve adımını atmıştır. Demek ki, mevcut kanunlar, mevcut sistem “isteyen için” yolsuzluk ve israfla mücadele etmek konusunda yeterlidir.



İkinci olarak bu tavırdan ders çıkarması gereken en önemli kişi Başbakandır. Başbakan seçim meydanlarında yolsuzlukla mücadele edeceğine dair verdiği sözlere rağmen tam manasıyla “tribünlere oynamaktadır”… Bürokratik oligarşiden bahsetmekte, hortumcular parasını ödesin hapse girmesinler diye kanun çıkartmaya kalkmakta, etik kanununa başbakanları, bakanları, milletvekillerini sokturmamakta, 20 bin dolarlık Franck Muller saati hediye almakta beis görmemekte, Hyundai fabrikasından talep ederek aldığı hediye limuzini hanımefendisine tahsil etmekte, ikiz Tekel binalarını anormal harcamalarla yeni Başbakanlık “Sarayı” haline getirmekte, Dolmabahçe Sarayı’nın bir kısmını çalışma ofisi şekline sokmaktadır. En önemlisi son evlenen oğlu Bilal’in düğününde toplanan takıların ve hediyelerin mal beyanında gösterilip gösterilmediği çok büyük bir soru işaretidir.



Başbakan’a sesleniyorum: Lütfen, Genelkurmay Başkanı’nın gösterdiği samimiyeti gösterin; boş laflarla değil, icraatla gösterin. O zaman sizi de can-ı gönülden tebrik edeyim. Yolsuzlukla mücadele söyleminiz tam bir boş laf. Dokunulmazlıkları kaldırın, bu konuda CHP’yi tenkit etmekten vazgeçin, belediyelerdeki yolsuzlukları ciddi olarak temizleyin. Size ilettiğim Enerji Bakanlığı dosyasını ciddiyetle ve dürüst olarak tetkik ettirin. Hediye almaktan vazgeçin, Tekel binalarını Başbakanlık sarayı haline sokmayın ve sivil bürokrasiyi, aynen asker bürokrasinin elden geçirdiği gibi elden geçirtin. Bunları yaptığınız anda sizi can-ı gönülden alkışlayacağım. Bunları yapmazsanız da, yolsuzlukla mücadele söyleminiz bugün olduğu gibi sadece boş bir laf olur.



Bu arada nerede yolsuzluk, nerede usulsüzlük var diyorsanız da, benim soru önergelerimi ciddiyetle tetkike aldırın yeter.



Not: Öğrenci affı ile ilgili Pazartesi yeni bazı bilgiler vereceğimi söylemiştim. Bu konuyla ilgili Cumartesi günü Gözcü Gazetesi’nde Saygı Öztürk gerekli bütün bilgi bilgileri verdi.


Yayın Tarihi : 10 Ocak 2005 Pazartesi 13:26:08


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?