Bugünlerdeki gelişmeler beni biraz gerilere götürdü ve düşündürdü
.
ABD, Condoleezza Ricenin Dışişleri Bakanlığına getirildiği günden beri Suriye ve İranla ilgili programını yürürlüğe koymuşa benziyor. Çok açık; Irakta yaptığını yapacak, dünyayı dinlemeyecek, gidecek, vuracak
.
Evvela Hamasın manevi lideri Şeyh Yasin, arkasından Arafatın garip ölümünden sonra Ortadoğu, özellikle zamanlaması ve dehşeti itibariyle önemli bir suikastle sarsıldı: Eski Lübnan Başbakanı ve fevkalade önemli bir uluslar arası şahsiyet ve istikrar unsuru olan Hariri öldürüldü. ABDyi sevmeyenler, Mossad ve ABD öldürdü diyorlar. ABDyi sevenler, Gözünüz kör mü, Suriyenin öldürdüğünü görmüyor musunuz? diye bağırıyorlar.
İster istemez tekrar eski günleri hatırlıyorum
Fethullah Güleni hatırlıyor musunuz: Kan selleri akacak diyordu. Acaba Türkiyeye ne zaman sıra geliyor?
Bu soruyu soruyorum, zira sıra geliyor galiba
Türkiye, yavaş yavaş yurtdışından pompalanan, Türkiyede de işine gelenlerin desteklediği istikrar havasından yavaş yavaş çıkıyor, çıkartılıyor
Hayatiyetini ve varlığını ABD ve dış desteğine bağlamış olan Erdoğan ve şurekasından destek yavaş yavaş çekiliyor. Condoleezza Rice Türkiyeyi ziyaretinde Türkiyeye IMFi hatırlatarak tehdit ediyor. ABD aleyhtarlığı istemediğini, ayrıca İran ve Suriye için kesin destek beklediğini söylüyor.
Ortadoğu karışıyor
İran ile Suriye, Humeyni ile Hafız Esadın günlerindeki gibi işbirliği deklerasyonları yayınlıyorlar.
ABDnin, Kemal Dervişi kullanarak, Irak politikasına destek vermeyen Ecevit Hükümetini erken seçime sürüklediğini ve kendisine Irak için yetkisi olmadığı halde söz veren Tayyip Erdoğanı iktidara getirmeye çalıştığını hatırlıyorum. Şimdi de, İran ve Suriye politikalarına destek vermeyen Tayyip Erdoğanın, acaba Amerika açısından suyu ısındı mı, misyonu bitti mi diye düşünüyorum.
Acaba Erkan Mumcu, Kemal Derviş ile beraber bir araya getirilip, Ecevite karşı oynanan oyunun tekrarına mı teşebbüs edilecek diye aklıma geliyor.
Bunları gören Tayyip Erdoğanın oyunu bozmak, ABDye karşı halk desteğine sığınmak ve muhtemel ekonomik krizden ABDyi ve dış güçleri suçlayarak kurtulabilmek için erken seçime gitmeme ihtimalinin artık olmadığını görüyorum.
Tayyip Erdoğan da kendi açısından acaba Erkan Mumcuya 3 Kasım 2002 seçimlerinde Genç Partinin oynadığı rolü mü oynattırmak istiyor diye aklıma geliyor.
Önümüzdeki günler bu konjonktürün etkisiyle hem IMF desteğinin azalması dolayısıyla ortaya çıkacak ekonomik çalkantıların, hem yeni siyasi yapılanmaların, hem de Türkiyeye erken baskın seçime götürme ve götürmeme gayretlerinin karşılıklı oynanacağı günler
***
Gelişmelerden bir tanesi Erkan Mumcunun istifası beni bir başka konuda da geçmiş günlere götürdü. Erkan Mumcunun 2.5 sene Bakanlık koltuğunda oturduktan sonra aklına gelen AKP ile ilgili tenkitleri (!), ben çok daha açık bir şekilde 1.5 sene evvel ortaya koyup, AKPden istifa etmiştim. Zekası herkes tarafından takdir edilen Erkan Mumcu, ne oldu da aynı hususları görebilmek için 1.5 sene daha bekledi. Keza, aynı şekilde bugün tenkitlerini ortaya koyanlar 1.5 senedir bunları göremediler mi?
Bu soruları soruyorum çünkü tavırlarını 1.5 sene evvel ortaya koysalardı, belki Tayyip Erdoğanın aklı başına daha evvel gelecekti, Türkiye 30-40 milyar dolar eksik borçlanacaktı, IMFye teslimiyet bu şekilde olmayacaktı, Annan Planına destek de bu kadar rahat hareket edemeyecekti, dış politikanın istisnasız her alanında verdiği tavizler bu seviyeye gelmeyecekti. Yurt içinde de zararlarını önümüzdeki aylarda göreceğimiz, belediyeler kanunu, kamu reformu gibi konular kolay kolay gündemde olmayacaktı.
Bu arada üç tane de gazeteciyi hatırladım. Cüneyt Ülsever, Hakkı Devrim ve Taki Doğan
İleride medyanın tarihini yazacaklara, ibret olsun diye bu gazetecilerin çifte standartlarını dikkatinize getirmek istedim.
Hürriyetten Cüneyt Ülseverle, Radikalden Hakkım Devrim, ben AKPden istifa ettiğimde, benden evvel CHPden istifa edip AKPye geçen, bugün de yolsuzluklara adı karışan milletvekilleri için çıtlarını çıkartmazken bana, Sen AKPnin oyları ile seçildin, milletvekilliğinden de istifa et demişlerdi. Yolladığım açıklamaları yayınlamadılar. O günlerde yazı yazan, bugünlerde ne yaptığını bilmediğim Taki Doğan da aynı şekilde davrandı.
Erkan Mumcunun istifasından sonra merak edip, normal olarak pek okumadığım, ara sıra göz attığım bu iki gazetecinin yazılarına baktım. Öyle ya, herhalde Mumcunun da milletvekillerinin de istifasını isterlerdi.
Hakkı Devrim, istifasını istemek bir tarafa, Erkan Mumcuyu yere göğe sığdıramamış. Devrim şimdi, benim hakkımda zamanında yazdığı yazıyı okusun. Acaba yaptığı haksızlığı ve çifte standardı idrak edecek izanı var mı?
Cüneyt Ülsever, Erkan Mumcunun istifası meselelerin ortaya çıkmasına vesile olacaktır diyor. Herhalde idrak gecikmesi
1.5 sene evvel ben aynı şeyleri söylerken meseleleri ortaya çıkartamadınız, bilakis, AKPyi alkışlayıp durdunuz da, şimdi mi ortaya çıkaracaksınız? Kimbilir, belki de çıkar!..
Aradan 1.5 sene geçtikten sonra bile, tamamen benzer bir hadisede bu kadar çifte standartlı ve karşı tavır takınabilmek herhalde bizdeki bazı gazetecilere mahsus
Men dakka dukka