22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Herkes mesut, bir ben miyim mutsuz? Ben bu işin içinden çıkamadım… Öğrenciler gözünüz Meclis’te olsun…


Öğrenci affını, Salı günü TBMM gündemine getirme teşebbüsü ve yapılan görüşmeler sonunda AKP’yi harekete geçirdi. Hayırlı da oldu… Öğrenci kardeşlerime sesleniyorum: Ben elimden geleni yaptım, konuyu gündeme getirttim, bundan sonra konunun takibi size ait.


****

Mehmet Barlas yazmış:


“Laikçiler nedense türbanın mütedeyyin kesim kadınını özgürleştirdiğini anlamak istemediler. O kesimin kadını türban sayesinde evinden çıkabildi, siyasete, toplumsal yaşama katıldı. Hatta televizyonların kadın matinelerinde türbansızlarla birlikte göbek de atabiliyor.
Mukaddesatçılar da, nedense türbanı muhalif siyasal bir simge olarak sunmaktan vazgeçemediler. Oysa şimdi türbanlılar iktidarda. Neticede türbanlı ve başı açık yoksullar yine yoksul.
Eskiden bazı başı açıklar iktidar rantını paylaşırdı. Şimdi bunu bazı türbanlılar da yapıyor.
Ama işi gerip, ideolojik kavga zemininde ele almak galiba keyifli oluyor. Mümkün olsa da "Dini İnançlar"ı bu kamplaşmanın dışında tutmayı başarabilsek.
28 Şubat post-modern darbe döneminde eşim Canan Barlas ve ben susturulduğumuz için, yıllardır birlikte olduğumuz çevrenin bazı insanları bile bize "Bunlar şeriatçı" diye bakmaya başlamışlardı. Bir gün bir davetteydik. Çok eski dostlarımızın bize soğuk davrandığını gören Canan, "Bunları oğlumuzun nişanına çağırmayı unuttuğumuz için kırgınlar bize" dedi. Ben "Yok, ondan değil. Bizi şeriatçı gördükleri için mesafe koyuyorlar" dedim.
Bunu kanıtlamak için de, bize soğuk davranan eski bir hanım tanıdığımızın yanına gittim, Canan’ı da alıp, oturdum. Sosyetenin ünlü bir ailesine üye olan o hanıma "İyi şeyler oluyor. Erbakan bizim eve yerleşti. Onu ikna ettim. Bundan sonra beş vakit değil, iki vakit namaz kılmayı kabul etti. Ayrıca bundan sonra Hac mevsiminde Mekke’ye değil, Paris’e gidecek" dedim.
O hanımın yüzü güldü. "Nihayet doğru ve mantıklı şeyler yapmaya başladınız" dedi.
Canan’a döndüm, "Durumu anladın mı" diye sordum.”


Başörtüsü meselesini halletmek için Mehmet Barlas’ın bahsettiği muhite benzer muhitlerde ara sıra yaptığım ama her seferinde de büyük memnuniyet, kahkahalarla ve tasviple karşılaşan teklifimi sizlerle de paylaşmak istiyorum:


“Her mahallede onbir kişilik komiteler kurulacak. Bu komitelerde 6 kadın, 5 erkek bulunacak. Komite, mahallede yaşayan bütün kadınları gözden geçirecek. En çirkin kadınlara burka giyecek, daha az çirkinlere çarşaf, çirkince olanlara başörtüsü mecburiyeti getirilecek, güzel olanlar da serbest kalacak!”


Barlas’ın anlattığı muhitlerde bu teklifime hayır diyene daha rastlamadım.


Siz ne dersiniz?


****


Birkaç hafta evvel, Ortadoğu mezunu, son derece iyi tahsilli, kariyer sahibi, eğitim sektöründe önemli görevleri olan bir hanım bana çıkıştı:


“Siz beni çok rahatsız ediyorsunuz!.. Televizyon programlarınızı izliyorum, haberx.com’daki yazılarınızı okuyorum. Söyledikleriniz, yazdıklarınız tamamen doğru. Zaten beni rahatsız eden de yaptığınız tenkitlerin doğru olması. Ben, doğru bile olsa bu konuları duymak istemiyorum; huzur içinde yaşamak istiyorum” dedi.


“Peki ne yapayım?” diye sordum…


“Siz tabii ki görevinizi yapacaksınız; yaptıklarınız da doğru. Ama ben rahatsız oluyorum ve duymak da istemiyorum. Hatta tersini yaparsanız, her şey iyi derseniz belki o zaman da kızardım” dedi.


O günden beri söyledikleri aklımda.


Derken bugün DİE’nin “Yaşam memnuniyet araştırması” açıklandı. Belki şaşıracaksınız ama Türkiye “memnun”.. Hem de hemen hemen her şeyden memnun. Pek tabii, iktidar bu neticelerden memnun olacak; muhalefet de hemen hemen beğenmediği her anket için söylediği gibi bu anket “yanlış” diyecek.


Örnekleme ve anket formunu DİE’nin sitesinden aldım. Doğrusu, örnekleme çok sıhhatli gibi görünmüyor. Sadece nüfus kriterine göre bir örnekleme yapılmış. 360 blok kullanılmış. Blokların 252’si kent, 58’i kırsal alan ve toplam 2880 hanede, 6000 küsur kişiyle görüşülmüş. Doğrusu bu örnekleme çok sağlıklı olmayabilir. Anket formu da 44 sorudan müteşekkil detaylı bir anket formu.


Özetle bu anket, ne kadar hata olursa olsun, DİE’nin yaptığı bir anket. Sonuç da entresan: Türkiye memnun, mesut, keyif içinde yaşıyor.


Kısaca bir üzerinden geçelim, oturalım, düşünelim ve bazı sorulara hep beraber cevap arayalım. Bu sorularının cevaplarını bugün bilmiyorum ama üzerinde ciddiyetle düşünmeye devam edeceğim:


- 2880 hanede, anket sorularına cevap veren denekler, kendilerini kötü durumda göstermek istemediler. Sorulara müspet cevap verdiler.

- İnsanlar hakikaten memnun,

- İktidar her konuda, özellikle sağlık, eğitim, asayiş, belediye, adli hizmetler, bütün kamu hizmetleri ve ekonomide müthiş başarı sağladı, halkı memnun etti.

- Esasında hiçbir şey iyi gitmiyor. Millet bu hükümetten de ümidini kesti, onun için kendisini, yazımın başında bahsettiğim arkadaşım gibi tatlı bir hayal dünyasına hapsetti.


Bu anketler doğru ise, Tayyip Erdoğan’ın siyaset yapma tarzı çok doğru. Halkı devamlı bir memnuniyet psikolojisine sok, işin temeli ne kadar bozuk olursa olsun, medya da seni destekliyorsa bu memnuniyet psikolojisi içinde her şey mükemmel, toz pembe yürüyecektir. Zaten, bu politika o kadar doğrudur ki, daha ciddi çalışan, ama halka memnuniyet hissi aşılamayan muhalefet lideri o yüzden popüler değildir ve tutunamamaktadır.


Doğrusu bu sonuçlara bakan bir siyasetçinin, kamuoyu önderlerinin ve aydınların bir ikilem içinde kalmamasına imkan yok. Bir tarafta, teslim olmuş bir dış politika, eriyen bir bağımsızlık, siyasi beceriksizlik, yolsuzluk, insan hakları ihlalleri, iflasa doğru giden bir hazine borçlanması, diğer taraftan da bunları duymak istemeyen güzel güzel pembe masallar dinlemek isteyen, tamamen imajla hareket etmek isteyen, düşünmekten yorulan, hatta düşünmek istemeyen, “bana bu kadarı yeter, Allah beterinden saklasın” diyen bir halk.


Acaba ne yapmak lazım? Siz ne diyorsunuz?


Benim yaptığım gibi gece gündüz çalışanlara, yolsuzluğu, yoksulluğu, teslimiyetçiliğin peşine düşenlere, bağımsız, kalkınmış, müreffeh, yolsuzluklarını azaltmış, demokrat bir Türkiye ideali uğruna koşanlara bu halk, bu istatistiklere göre “Ulan sana ne, üzerine vazife mi?” diyor da galiba…


Yayın Tarihi : 10 Şubat 2005 Perşembe 18:28:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?