1
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Hükümet AB'ye girmek istemiyor...

Star Gazetesi’nde sürmanşet:

"Başbakan Erdoğan’dan AB’ye mesaj: Biz AB’ye girmeyi para alabilmek için değil, demokrasi ve insan hakları için istiyoruz. Zaten paranız da yok."

Aynı Recep Tayyip Erdoğan aylar önce "Bizim serbest dolaşımda da acelemiz yok. Polonya örneğinde olduğu gibi, hatta daha da uzun bir müddet serbest dolaşımın ötelenmesini kabul ederiz" demişti.

Şimdi hala "anlamayanların", bu sözler üzerine oturup bir daha düşünüp, artık anlamaları lazım. Bu Hükümet AB’ye girmeye uğraşmıyor; bu Hükümet AB’den bir tarih almaya çalışıyor.

Ve, AB mazeretine sığınarak gerçekleştirmek istediği iki tane amacı var:

Birincisi AB mazereti ile Ankara’yı ve Türkiye’nin sistemini darma duman etmek, ikincisi de tarihe benzer bir tarih alınınca hem bir taraftan erken seçime gidip durumlarını perçinlemek, hem de yabancı sermaye girişinin hızlanmasını temin etmek.

İşte o kadar...

AB denilen sistematiğin 5 ayağı vardır. Bunlar:

- Güvenlik Sistemi,

- Malların serbest dolaşımı,

- İşçinin serbest dolaşımı

- Paranın serbest dolaşımı

- Demokratik hak ve hürriyetler ve hukuk devleti.

Son 50 sene içindeki gelişme de aşağı yukarı yukarıdaki sırayla olmuştur. Biz, zaten Gümrük Birliği’ne girdik. Malların serbest dolaşımı var. Çarpık çurpuk bir şekilde de güvenlik sisteminin içinde var gibiyiz. Demokratik hak ve hürriyetleri de kendi ihtiyacımız olduğu için kendimiz zaten yapmak durumundayız. Geriye ne kalıyor? İnsanların serbest dolaşımı ve AB’nin, Türk tarım, sanayi ve hizmetlerinin AB standartlarına çıkması için yapması gereken yardım.

Şimdi Başbakan, pazarlık etme ihtiyacı bile duymadan, sırf tarih alabilmek için, hem serbest dolaşımdan, hem de alınacak mali yardımlardan vazgeçiyor.

Ne kaldı geriye?

Ben size ne kaldığını anlatayım: Geriye, param parça edilmiş bir Ankara ve alt üst edilmiş bir Türkiye kalacak. Önümüzdeki günlerde Kopenhag Kriterleri ile hiçbir alakası olmamasına rağmen, belediyelerin selahiyetlerini arttıran, bu arada sınırsız borçlanma yetkisi de veren, Ankara’yı tamamen by-pass edecek, jandarmanın hükmünü bitirecek, üniter devlet yapısını kesinlikle bozacak kamu reformu tasarısı ve belediyeler kanunu çıkarılacak. Tekrar ediyorum bu kanunların Kopenhag Kriterleri ile hiçbir alakası yok.

Leyla Zana ile arkadaşlarına müzakere görevi veren Hükümet de bu Hükümet. Yakında, APO’nun ağırlaştırılmış müebbet hapsinin müebbede çevrileceğini ve 3-5 sene içinde çıkacağını da kesinlikle öngörmemiz lazım. AİHM’nin temyiz kararı çıktıktan sonra bu Hükümet memnuniyetle bunu da yapacak.

Şimdi bu Hükümete yüksek sesle soruyorum: Cemil Çiçek’in hazırladığı, "hortumcuya af yasası" da AB kriterlerinin içinde mi? AB, devletin milyarlarca dolar parasını hortumlayanları, para geri ödenirse hapsetmekten vazgeçiyor mu? Oktay Ekşi’nin ifadesiyle, "önce çal, sonra öde" yasası ile AB’ye mi gireceksiniz?

Buradan fevkalade haysiyetli bir çıkış yapan 10 AK Partili milletvekiline de sesleniyorum:

Hortumcuya af yasasının yasalaşması için 330 oy lazım. Zana meselesinde gösterdiğiniz hassasiyeti bu konuda da gösterirseniz hem vatana, hem millete, hem de dolaylı olarak, aynen 1 Mart tezkeresinin reddi gibi, partinize ve hükümetinize çok büyük bir hizmetiniz olacaktır.

Yayın Tarihi : 17 Haziran 2004 Perşembe 14:55:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?