18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Hükümet edilgen olunca Ordu ne yapsın?

Türkiye’nin başında bu kadar “edilgen” bir hükümet olunca, Devletin hem iç, hem dış politikadaki “etkenliğini” göstermek maalesef Silahlı Kuvvetlere kalıyor.

Ve ben bundan çok rahatsızım. “Siyaseti siyasetçilerin yapması gerekir” diye düşünüyorum. Askerin siyasi beyanat vermesini doğru bulmuyorum. Gelin görün ki, böyle bir “edilgen” hükümet olunca, bıçak da kemiğe dayanınca asker tavır alıyor ve konuşuyor. Yaptığı konuşmalar da, doğrusu, “doğru sözler”…Doğru dürüst işlemeyen bir parlamenter sistemimiz olunca, halkın yüzde 25’ninin oyuyla iktidara gelmiş bir Hükümet, Devletin bütün hassasiyetlerini bir tarafa bırakınca, sırtı sıvazlanınca kendini dev aynasında gördükçe, iş dünyasının, yurtdışındaki çeşitli oluşumların ve bir kısım medyanın alkışlarını duyunca bir eziklik içinde, bir edilgenlik içinde ana konuları unutuveriyor.

Maalesef TBMM’de devre dışında olduğu için konuşmak ve tavır almak askere kaldı.

Heyhat, iki gündür yaptıkları ve söyledikleri de doğru…

Aylardır, “Aslan AKP Hükümeti”, “Gelmiş geçmiş en büyük liderlerden Tayyip Erdoğan, askeri kontrol altına aldı, demokrasinin icapları yerine geldi!”, “İşte bu kadar!”, “Bu böyle biline!” diye yazıp çizenlerden, konuşanlardan acaba ne tepki gelecek diye merak edip basına baktık. Bir-iki cılız ses hariç bu durumu makul karşılamayan neredeyse yok!..

Ters bir örneği Serdar Arseven’den vereyim. Arseven’in gazetesi normal olarak gerek akreditasyon konusunu, gerekse Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, kurumlaşmış basın toplantıları ile politika belirlemesini tenkit etmesi beklenirdi. Dürüstlüğünden ve demokratlığından en ufak bir tereddüt olmayan Serdar Arseven bugünkü yazısında bu basın toplantısına değinmiş ama bakın nasıl değinmiş:

“Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, KKTC’de görüştüğü Rauf Denktaş’a "Kalıcı bir anlaşma olmadan Ada’dan tek bir asker çekmeyiz" demişti.

Rum Savunma Bakanı Mavronikolas, bu sözlere son derece sert bir karşılık verdi.

Sabah sabah tüylerimizi diken diken eden bir karşılık...

Kıbrıs’taki Türk askeri varlığını "işgalci" olarak niteleyen Mavronikolas bununla da kalmadı...

"Ankara’daki askeri çevrelerin Türkiye’nin Avrupa Birliği perspektifini anlamadıklarını, komşu ülkeleri ilgilendiren konuları anlamsız, etkisiz ve üçüncü dünya mentalitesiyle ele aldıklarını" iddia etti.

"Demeç, Türk ’işgal’ ordusunun ve Ankara’daki militaristlerin gerçek inançlarını gösteriyor" dedi.

Son derece ağır sözlerdi...

Kızdık...

Bizim gazete "akredite" olsaydı da, Genelkurmay 2. Başkanı İlker Başbuğ’un dünkü bilgilendirme toplantısına katılabilseydik, bu ağır sözleri hatırlatırdık...

"Mavronikolas" denilen adama, hak ettiği cevabı verebilme imkânını sağlardık.

Biz olmayınca, sorulmadı...

Mavronikolas da söylediğiyle kalmış oldu!..”

Allah aşkına , bu sorunun muhatabı asker mi, hükümet mi? Neden Serdar Arseven’in aklına bu soruyu Dışişleri Bakanına veya Başbakana sormak gelmiyor da, askere sormak geliyor?

Arseven, hakikaten kabul edilemez bir uygulama olan akreditasyon uygulamasına kibarca değinmiş ama, Türkiye’nin dış politikasını ve Kıbrıs politikasını askerin yönlendireceğini de kabul etmiş…

Asker istediği kadar demokratik davransın, geriye çekilsin, hatta benim defalarca tenkit ettiğim şekilde TBMM’ye bile bilgi vermekten imtina etsin, sonuç itibariyle en demokrat kalemlerin bile içine askerin zımni siyasi üstünlüğünü kabul etmek işlemiş.

****
Evet, askerin söylediği ve yaptığı muhteva itibariyle doğru… Evvela Büyükanıt Paşa’nın Kıbrıs’a gitmesi ve Kıbrıs’ta söyledikleri doğru. Davos’taki zenginler toplantısına katılan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, muhtemelen Davos’ta yine sırtının sıvazlanması ve övülmesi karşılığında, “Kıbrıs’tan asker çekeceğiz, jest yapacağız, bir adım önde olacağız” gibi bazı sözler söyleme ihtimalinin önü kesildi. Hadi şimdi istiyorsa bir adım önde olsun bakalım.

İlker Başbuğ’un toplantısı ve konuşması her zamanki gibi fevkalade dikkatli hazırlanmış bir konuşma. Bazı gazetelerin anlatmaya çalıştıkları gibi sadece dış politikaya yönelik değil, iç politika ile de ilgili çok önemli mesajlar içeren, uzun müddettir de duymadığımız türden tavırlı açıklamalar. Yazılı metinden bazı kısımları sizlerle paylaşıyorum:

“ Gerek ülkemizde, gerekse bölgede ve dünyada ülke güvenliğini doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren tüm konuları, durumları, gelişmeleri dikkatle izliyor, gerekli stratejileri üreterek gerekli tedbirleri almaya çalışıyoruz. Bölgedeki olaylar ve durumlar Türkiye’nin zor şartlar altında bulunduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü zor durumda Türk halkının ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvencesi olarak hak ve hukukunu koruma azim ve kararlılığındadır.”

“İrticai ve bölücü cereyanlar var oldukça bu unsurlarla mücadele Türk Silahlı Kuvvetlerinin daima öncelikli konusu olmaya devam edecektir. Özellikle son dönemde bölücü örgüt ve onun paralelinde hareket edenler, ülkenin bölünmez bütünlüğü için verilen mücadeleye gölge düşürmek için “katliam”, “yargısız infaz” ve “toplu mezar” gibi söylemlerle, güvenlik güçlerini ve mensuplarını ismen teşhir ederek yargısız infaz yapmaya gayret göstermektedirler.

Açıkça Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef alan, kin ve intikam hırsıyla tırmandırılan bu haksız ve tahrik edici kampanyaya karşı bütün kesimleri uyanık olmaya, üzerlerine düşeni yapmaya bir defa daha davet ediyoruz. Bu ve benzeri davranışlar, görevlerini sırf vatan ve ulus için yapma gayreti içinde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin kararlılığını asla etkileyemeyecek, bilakis azimlerini bileyecektir.

Türk Silahlı Kuvvetleri; sahip olduğu sağlam, güvenilir ve temiz dokusunu gelecekte de sürdürme azim ve kararlılığındadır. Gücünü Türk halkından alan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, şeffaflık ve yolsuzluklarla mücadele gibi toplumun son derece hassas olduğu konular üzerindeki duyarlılığı devam edecektir.”

“Bu durumun Kerkük’e ilişkin seçim sonuçlarını tartışmalı bir duruma sokabileceğini, Kerkük için adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasını neredeyse olanaksız bir hale getirebileceğini defalarca söyledik. Daha da kötüsü bu durumun Irak’ın toprak ve siyasi bütünlüğünü dahi tehdit ederek bölgede büyük bir güvenlik sorunu yaratacağından endişe duymaktayız.

Böyle bir gelişme, Türkiye için de önemli bir güvenlik sorunu oluşturacaktır.”

“Türk Silahlı Kuvvetleri, Ege’de gerginliğin düşürülmesi ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğun geliştirilmesine, Ege’de uluslararası anlaşmalarla tespit edilmiş statükoyu korumaya büyük önem vermektedir.Eğer Yunanistan Ege’de sorun yaratma kısır döngüsüne devam ederse gücünü ve enerjisini boşuna harcayacak demektir.

Bölgenin yeterli sorunu vardır ve aklın stratejisi durumu germeyi değil, yumuşatmayı önermektedir.Bu çerçevede Yunanistan Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın Türkiye ziyaretini önemsediğimizi ve bunun Türk-Yunan dostluğuna büyük katkı sağlayacağını ifade etmek isteriz.”

****

İlker Başbuğ’un sorulara cevap verirken aldığı bir tavır da çok önemli:

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, “Kesin ve kalıcı bir anlaşma olmadan Kıbrıs’tan bir tek asker dahi gitmeyecektir” sözlerinin Genelkurmay Başkanlığı ve Hükümetin de görüşü olup olmadığının sorulması üzerine, Orgeneral Başbuğ, “Kara Kuvvetleri Komutanımızın söylediği husus, Genelkurmay Başkanlığı’nın görüşüdür. Hükümet yetkilileri tarafından da ifade edilen bir görüştür. O görüş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ortak bir görüşüdür. Türkiye’nin gündeminde Kıbrıs’tan asker çekmek gibi bir konu yoktur” cevabını vermiş.

Dikkat edin İlker Başbuğ sadece Genelkurmay adına değil, Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına konuşuyor.

Maalesef bu edilgen Hükümet ile bu işler böyle oluyor. Hükümet, Devlet ve Genelkurmay adına konuşacağına, Genelkurmay, Hükümet ve Devlet adına konuşuyor… Ve maalesef, şekli ne kadar tenkit etsek de, muhteva bakımından söyledikleri doğru oluyor.

Aylardır dünya siyasetinin popstarı Tayyip Erdoğan’ı, “demokrasi kahramanı” diye göklere çıkaranların konuşma zamanı şimdi. Dikkat kesildik bekliyoruz; bakalım ne diyecekler?


Yayın Tarihi : 27 Ocak 2005 Perşembe 15:51:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?