19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Hükümet rotasını BOP'a mı kırıyor?

Üç-dört gün evvel Tempo Dergisi’nden aradılar. Tempo Dergisi Muhabiri Hüseyin Özalp ile telefonda bir röportaj yaptık. Tempo Dergisi ve Hüseyin Özalp, dikkatli bir gazetecilik örneği göstererek, röportajı bugünkü sayılarında yayınlamışlar. Röportajın metni aşağıda.

Dergi bugün yayına çıktı ama söylediğim gibi biz bu röportajı bir kaç gün evvel yapmıştık. Dün Sabah Gazetesi’nde Köşe Yazarı Umur Talu, bugün de Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Nuray Başaran aynı konuda bakın neler yazmışlar.

Şimdi bu iki yazarın yazılarını okumadan önce, benim Tempo Dergisi’nde çıkan röportajımı okuyun:

Eski AKP’li Bağımsız İstanbul Milletvekili Emin Şirin’e göre Tayyip Erdoğan’ın zina konusundaki ısrarının ardında köklü bir politika değişikliği hesapları yatıyor. Şirin’e göre asıl hedefi Büyük Ortadoğu Projesi’ne yönelmek. AB yetkililerindeki genel kanının da bu yönde olduğunu belirten Şirin, artık AB’nin Erdoğan’a güvenmediğini ve AKP’nin siyasi vizyonunu tamamlayarak dağılmaya mahkum olduğunu savundu. Emin Şirin’in değerlendirmeleri şöyle:

TEMPO--Zina tartışmaları ve AB konusunda gelinen son aşamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Emin Şirin--Recep Tayyip Erdoğan’ın bu çıkışını mantıki bir çıkış değil psikolojik ve egoist bir çıkış olarak değerlendiriyorum. Bunun mantıki bir izahı yok. Kendisinin Tacikistan seyahati sırasında burada varılan anlaşmalar pek hoşuna gitmediği için böyle bir çıkış yaptı. Konuşmalarını da yanlış buluyorum. Bizim böyle bir taahhüdümüz yoktu demek, katılım ortaklığı belgesini bilmemek demektir. Katılım ortaklığı belgesinin içinde ceza kanununu ilgilendiren üç dört husus var. zinayı ön plana çıkarmayı ise tam bir abesle iştigal görüyorum. Eğer zina bu kadar önem taşıyorsa bunu 6 ay sonra da getirebilirlerdi. Kendi ifadelerine göre reform niteliğinde olan bir kanun çıkarken, “zina olmazsa bu kanun çıkmaz” noktasına gelmek üstelik Meclis’i topladıktan sonra çok lüzumsuz bir hareket oldu. Egoistçe, devlet adamlarına yakışmayan bir tavır.

Tempo: Başbakan vekilinin vardığı mutabakatı yok sayması parti içinde sıkıntı yaratır mı?

Emin Şirin: Bu Tayyip Erdoğan’ın klasik karakterinin tezahürüdür. Zaten insanı o üzüyor, “taç giyen baş akıllanır” diye söz vardır. Biz her şeye rağmen Tayyip Erdoğan’ın yavaş yavaş bir olgunluğa gelmesini bekliyorduk, bu tamamen tersine bir gelişme olduğunu ortaya koydu. Bu AKP’nin iç sıkıntısından çok Türkiye için bir sıkıntıdır. AKP kendi tabanı açısından zinayı suç yapmayı düşünüyorsa, bir sene sonra yürürlüğe girecek bu kanunda çok fazla değişiklik yapma fırsatın olur. Daha sonra zinayı tek madde olarak getirirsin. Mesele o olsaydı böyle hallederdi. Mesele Tayyip Erdoğan’ın egoizminin patlaması.

Benim AKP’den ayrılış sebebim de pek farklı değildi, parti içi demokrasi eksikliği. Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası, Türkiye’yi çok aşan bir serüvendir. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın bu şahsi tavrı ufak tefek sendelemelere ve gecikmelere neden olsa bile Türkiye’nin AB’ye yürüyüşünde önemli bir husus teşkil etmeyecektir. Türkiye Avrupa’ya doğru yürüyecektir. Bu konu Recep Tayyip Erdoğan’ı çok aşar. Kendi meşruiyetini de siyasi meşruiyetini de kaybeder gider.

Tempo: AKP marjinal bir parti olarak mı kalır?

Emin Şirin: AKP şu anda bir parti değil, Recep Tayyip Erdoğan’ı sevenler derneği. Mehmet Dülger kendi partisi için “pişmemiş aşure” dedi. Bu sözü söyleyen AKP’nin üyesi, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı. Böyle giderse AKP marjinal parti olarak da kalmaz, dağılır. Darmadağın olur, paramparça olur, geçer gider. Partinin içinde o kadar ilginç şeyler oluyor ki, DEP milletvekilleri hapisten çıktı diye bir grup milletvekili deklarasyon yayınladı. Bazı milletvekilleri Başbakan’ın “biz Türküz” lafı etmesini eleştiriyor. Bir tarafta aşırı Türklük hassasiyeti gösterenler, öte tarafta Türklük lafına kızanlar var. bu parti Türk mü Türkiyeli mi, AB’ci mi değil mi onun kararını vermiş değil. İdare tarzı da dikkate alındığında partileşme süreci ortaya çıkaracağına bilakis partileşmenin tersinde bir merkezkaç kuvveti ortaya çıkıyor. Bunun yavaş yavaş çatlamalara, memnuniyetsizliklere yol açtığını göreceğiz. Bugün AKP’yi bağlayan tek bağ, bir fikir birliğinden ziyade iktidarın verdiği nimetlerdir. Bu kadar farklı düşüncelerdeki insanların aynı partide siyaset yapmalarını zor görüyorum.

Erdoğan BOP’a kayıyor

Tempo: AB’nin AKP’ye bakışında değişiklik oldu mu?

Emin Şirin: Çok değişti. Benim AB ile yakın temaslarım var. AB’nin yetkili kişilerinde, siyasilerinde ve bürokratlarında Recep Tayyip Erdoğan’ın AB konusunda samimiyetsiz olduğu şeklinde çok ciddi bir endişe değil bir fikir belirmeye başladı. Türkiye’ye tarih vermek istemelerinin önemli sebeplerinden biri de Recep Tayyip Erdoğan’a Türkiye’yi bırakmamak. Çünkü Recep Tayyip Erdoğan’ın samimiyetsiz olduğu ve yavaş yavaş Büyük Ortadoğu Projesine ve Amerika’ya doğru kaydığını düşünüyorlar.

Tempo: Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Emin Şirin: Ben yüzde 100 öyle düşünüyorum.

Tempo: O zaman AB üyeliğini sabote mi ediyor?

Emin Şirin: Ben sabote etmekten çok ciddiye almadığını düşünüyorum. Çünkü AB’den tarih almak işlerine gelecektir, siyaseten de işlerine gelecektir. Ama tarih gelmediği taktirde B ve C planları olduğu muhakkak.

Tempo: Bu planları Büyük Ortadoğu Projesi mi?

Emin Şirin: Tabii, Tayyip Erdoğan’ın dış politikada işine gelen Avrupa Birliği’nden ziyade Büyük Ortadoğu projesidir. Avrupa Birliği projesini yüzde 100 inanmamış hiçbir parti kaldıramaz. Zira, AB ile yapılacak 10 ile 15 senelik müzakere sürecinde Türkiye son 150 senede geçirdiği değişimlerden daha büyük değişimleri çok daha büyük sancılarla geçirecek. Nüfusunun yüzde 20’sini tarım kesiminden sanayi ve hizmetlere kaydırması lazım. Bu çok mühim bir ekonomik ve sosyal bir hadisedir. Bu iyi idare edilemediği, iyi desteklenmediği sürece inanmayan bir iktidarın yürütemeyeceği bir projedir. Tayyip Erdoğan’ın etrafındaki insanların bunu gördüğü muhakkak.

Büyük Ortadoğu Projesi için ise sizin böyle bir değişimi yapmanız istenmediği gibi aksine yapmamanız isteniyor. Yani köylünün köylü kalması isteniyor. Böylelikle çok daha kolay yönlendirilebilecektir.

Tempo: Büyük Ortadoğu Projesi daha fazla demokrasi de istemeyecek o zaman?

Emin Şirin: Kesinlikle AB’ye girersek daha demokrat olacağız. Hakiki bir demokraside AKP’nin Türkiye’yi bugünkü gibi idare etmesi kabil mi? Yargıyı bu şekilde tutmak kabil mi? MİT-Çakıcı-Yargıtay meselesinde ortaya bantlar çıktı ve tek bir soruşturma yapılmadı(Düzeltme: Tempo Dergisi’nde sehven yapıldı olarak çıkmıştır): Bu bantları basına kim sızdırdı soruşturması. AB’de bugünkü gibi iktidar olunamaz. Ama BOP’a uyar, bilakis BOP daha fazla demokrasiyi kaldırmaz. BOP projesi alaturka ve Ortadoğu’ca bir demokrasi ister.

Tempo: 40-50 yıllık AB hedefini bırakıp bu kadar kolaylıkla başka yöne dönülebilir mi?

Emin Şirin: Hayır Türkiye dönmeyecek. Tarih alınsa da alınmasa da Tayyip Erdoğan siyasi misyonunu bitiriyor. Tayyip Erdoğan siyasi misyonunu bitirmemek için Avrupa nezdindeki misyonunu bitiriyor. Erdoğan, siyasi misyonunu bitirmemek için BOP projesine doğru kaymaya niyetlenecektir. Ancak bu Türkiye’nin gidişatı değildir. Türkiye Recep Tayyip Erdoğan için yolunu değiştirmez, Türkiye Avrupa’ya doğru yürür. Türkiye hükümetlerini, başbakanlarını demokratik yollardan değiştirir.

Tempo: O zaman Erdoğan mı tasfiye olacak?

Emin Şirin: Erdoğan’ın siyasi misyonunun bittiği kanaatindeyim ben. Bundan sonraki seçimden sonra Türkiye, AB ile ciddi müzakereleri yapabilecek, ciddi bilgi birikimine sahip, Avrupa anlayışına sahip iktidarlarla yönetilmesi lazımdır ve muhtemelen de öyle olacaktır.

Umur Talu’nun, 22.09.2004 tarihli yazısından:

İsrail Askeri İstihbarat Başkanı General Aharo"n Zeevi-Farkaş, ülkenin en etkili isimlerinden.
15 Eylül’de İsrail’in önemli gazetelerinden "Ma’ariv"de (ve "Yediot Ahronot"ta) Amir Rappaport imzasıyla, kendisiyle yapılan bir söyleşi yayınlandı.
Söyleşi, "Yahudilerin yeni yılı dolayısıyla" idi ve General de yeni yıl tahminlerinde bulundu.
Mesela, "ABD’de başkanlık seçimleri, kim kazanırsa kazansın, bölgemizde olan bitene büyük etki yapacak" dedi.
Ve önemli olayları sıralarken, "Bir dramatik gelişme de aralıkta..."diye başladı ve şöyle devam etti:
"Bölgedeki güçlerden biri olan Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılıp katılmamasına karar verilecek.
Türkiye’nin, Batı’ya mı yoksa bizim yönümüze mi bakacağı stratejik açıdan çok önemli.
Ümit ederim ki, Türkler AB’ye katılsa bile, bizimle özel ilişkilerini muhafaza ederler.
Ancak, her durumda, çok açık ki, Türkiye Güney’den ziyade Batı’ya bakıyor...
Ve biz bundan kaygı duymalıyız."
Tercümenin tercümesini yapıp toparlarsak... "Ve biz, yani İsrail, Türkiye’nin yönünü Batı’ya çevirmesinden, AB üyeliği yoluna girmesinden kaygı duyuyoruz."
Neden? Çünkü Türkiye, ABD (İngiltere)-İsrail ekseninden uzaklaşacak...
Çünkü Türkiye, İsrail sağının kankası ABD yeni-muhafazakarlarının "Irak’tan sonra İran ve Suriye" saplantısına çekilemeyecek, "nükleer bomba ihtimali" bahanesiyle İran’a saldırıya hoş bakmayabilecek...
Çünkü Türkiye, ekonomik-askeri açıdan ABD’ye, silah ve istihbarat bakımından İsrail’e muhtaç halinden sıyrılabilecek...
Çünkü Türkiye, İsrail’e adanmamış olan temkinli Avrupa politikaları güzergahında kalacak...
Çünkü Türkiye, Ortadoğu’ya işgal, istila, terörle mücadele, ABD askeri ve ekonomik emelleri ile İsrail’in güvenliği penceresinden bakmaktan kopabilecek...
Çünkü Türkiye, başta Filistin, bölgedeki Arap kaygılarına daha duyarlı hale gelebilecek...
Çünkü Türkiye, kendi Kürt sorununu demokratik, barışçı, toplumsal-ekonomik açılardan çözebilme, tekrar bir çatışma mevkii olmaktan çıkma fırsatı bulabilecek...
Çünkü Türkiye, ABD ve İsrail’in bölgeyi içinde tutmak istediği kaos ve savaşlar sarmalının dışında akıl yürütebilecek.
Çünkü Türkiye, ABD-İsrail çizgisinin rehinesi olmaktan kurtulabilecek!

Şimdi, General’in kaygısı ve arzusunun, bu topraklarda, ABD’de, ABD’nin Ankara gibi temsilciliklerinde, lobilerde, fobilerde, zinada, Sina’da, "Biz Türk’üz, tek seçenek AB değil" çıkışlarında, Kuzey Irak’ta, istihbaratta mistihbaratta nelere yol acabileceğini, hangi taşları oynatıp hangi atlara oynayabileceğini siz de düşünün.
Belki Ankara da, İsrail’den "resmi açıklama", ABD elçisinden de "gayriresmi yorum" ister!"

Nuray Başaran’ın 23.09.2004 tarihli yazısından:

Tayyip Bey’in sinirleri çeliktendir. 6 Ekim’e iki hafta kala, Türklüğü ve ulusalcılığı hatırlayamazdı. Hatırlasa bile dillendiremezdi. O halde Tayyip Erdoğan bu cümleyi bilinçli kullandı. Peki niçin kullandı?

İşte bu sır, İsrail Askeri İstihbarat Başkanı General Aharo Farkaş’ın 15 Eylül’de İsrail’in Ma’ariv Gazetesi’nde yayınlanan röportajında gizli...

Tayyip Bey, ABD- İsrail-Türkiye formülüne sıcak bakıyor. AB içersinde kırkıncı adam olmaktansa, BOP içersinde ikinci adam olmayı tercih etti.

’Peki şimdiye kadar ki radikal AB taraftarlığının nedeni neydi?’ dediğinizi duyar gibiyim:

AB kırbacı ile Türkiye’nin iç hukukunu kendi lehine ve gelecek siyaseti adına stabilize etti.”

Yayın Tarihi : 23 Eylül 2004 Perşembe 18:17:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?