23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

İktidarın iki yılı...

Ak Parti Tanıtım ve Medya Başkanlığı “İktidarın İki Yılı” başlıklı 66 sayfalık bir kitapçık çıkartmış.
Bir övünme bir övünme…
 
Şimdi, beraber, isterseniz  bu “övünmeleri” ne kadar geçerli, ne kadar geçersiz bakalım:
 
Kitapçığın kapağında en başarılı 5 iş olarak şunlar görünüyor.
 
Teker teker değerlendirelim:
 
1-     “İlk günden Acil Eylem Planı yaptık”...
 
Doğru, yaptılar; yaptılar da sonra çıkıp bu Acil Eylem Planının hesabını verebildiler mi? Takdir sizin.
 
2-     “Çiftçimiz toprağı ile barıştı”…
 
Diyecek laf bulamıyorum; takdir çiftçinin…
 
3-     “İhracatta Cumhuriyet tarihi rekoru kırıldı”…
 
Doğru, doğru da aynı zamanda Cumhuriyet tarihinin ithalat ve cari açık rekorunu da kırdılar. Yani tam bir felaket; takdir kamuoyunun…
 
4- “Hedefimiz AB’ye tam üyelik”…
 
17 Aralık’ta Brüksel’de ortaya çıkan durumla tam üyeliğin olmayacağı, olamayacağı, konulan şartların ağırlığı, Türkiye’ye ayrı muamele yapıldığı ve alınan tarihin tarihten başka her şeye benzediği ortaya çıktı. Hala bununla övünüyorlar; takdir kamuoyunun…
 
5-     “Paramızın itibarı geri geldi; Yaşasın YTL”..
 
YTL’ye geçiş hakikaten güzel ama itibarın geri gelip gelmediği cari açık, döviz kuru gibi meseleler 2-3 sene içinde belli olur. Takdiri zamana bırakıyoruz…
 
****
2 senede “becerilen” bu 5 en büyük, önemli başarıdan sonra başka neler yapmışlar, nelerle övünüyorlar bir bakalım:
 
-         “Enflasyon nihayet tek haneli”…
 
Evet, öyle ama “maliyeti” nedir? Takdir milletin…
 
-         Memur maaşı, emekli maaşı, Bağ-Kurluların geliri, Bağ- Kurlu çiftçinin geliri, SSK emeklilerinin gelirleri ve asgari ücrette artış ve rekorlar kırılmış.
 
Ben yorum yapmıyorum; takdiri memura, emekliye, Bağ-Kurluya, SSK’lıya bırakıyorum…
 
-         Milli gelir artmış…
 
Bu konuda bir çok yazı yazdım; artış rakamlarının yanlış olduğunu ortaya koydum. Haziran-Temmuz’da hakiki rakamlar açıklanınca, ortaya AKP’nin ekonomi bilgisizliği çıkınca bakalım bunu hakla nasıl anlatacaklar?
 
-         İhracat patlamış, yabancı sermaye girişi müthişmiş, kredi notumuz yükselmiş, büyümede rekorlar kırıyormuşuz, yatırımlar patlamış, üretim ve istihdam artıyormuş, işsizlik azalıyormuş…
 
İthalatın patlamasından, dev cari açıklardan, büyüme rakamlarının yanlışlığından bahseden yok! İşsizlikte azalma iddiasının takdirini de milyonlarca “işsiz”imize bırakıyorum…
 
-         Borç yükümüz azalıyormuş, faizler düşüyormuş, vergi yükü azaltılmış.
 
Hey güzel Allah’ım bu dediklerine inanıyorlarsa Türkiye yandı! AKP iktidara geldikten sonra Türkiye’nin borçları 200 milyar dolarlardan 300 milyar dolarlara çıktı. Onlar iktidara gelmeden ödediğimiz faiz haftada 1 milyar dolar gibiydi, yine 1 milyar dolar gibi. Topladıkları bütün vergiyi de faize yatırıyorlar, kaynakları “rant”a veriyorlar.
 
-         Eğitimde hamle yapılmış, ders kitapları ücretsizmiş, öğrenci bursları artmış…
 
Evet yapılanlar yetersiz olmakla beraber eskiye nazaran iyi; tebrikler…
 
-         4600 kilometre duble yol yapmışlar.
 
Yapılan yol 4600 kilometre değil; 3600 kilometre. 5 senelik iktidar döneminde 15 bin kilometre bitirilecekti, iki senede de bitirilmesi gereken yol 7500 kilometreydi. Hedefin,  ancak yarısını yaptılar, kalitelerinde şikayet var. Ona rağmen yapılan yolların bir kısmından ben geçtim, yapılan işi takdir ediyorum. Devam!
 
-         Demiryollarında iyileştirmeler varmış!
 
Benim aklıma Pamukova tren faciası geliyor; takdir milletin…
 
-         Doğalgaz fiyatları kontrol altına alınmış, elektriğe zam yapılmamış…
 
Tabii, dünyadaki en pahalı elektriği, dünyadaki en pahalı doğalgazı satarsanız istikrar da sağlarsınız, zam da yapmazsınız. Dünyanın en pahalı mazotunu, dünyanın en pahalı benzinini sattığınızdan neden bahsetmiyorsunuz? Hatta ve hatta, Avrupa’nın en ucuz sigarasını sattığınızla neden övünmüyorsunuz? “Avrupa’nın en ucuz sigarası ama Avrupa’nın en pahalı mazot ve benzini”; işte AKP anlayışı. Takdir milletin.
 
-         Şimdi kitaptan nakledeceğime iyi kulak verin:
“ AKP diyor ki; biz iktidarı devraldığımızda 400 bin dolarında esnafımız kepenklerini indirmişti. Sicil affı çıkarılarak yaklaşık 825 bin esnafımız ekonomiye yeniden kazandırılmıştır”!
 
Yani, sicil affı çıkarılınca her şey hallolmuş! Esnaf işletme sermayesini bulmuş, malını alıp tezgahlarını doldurmuş, piyasa açılmış müşteri akın akın esnafın mağazalarını doldurmuş ve “825 bin esnaf ekonomiye yeniden kazandırılmış”!
 
Takdir esnafın…
 
-         Çiftçiye 5.7 katrilyon destekleme yapılmış, mazot ödemesi yapılmış, hayvancılığa kaynak aktarılmış, prim ödemelerinde rekor artışlar olmuş…
 
Ben bir tek kelime yorum yapmayacağım; takdir çiftçinin…
 
****
Neyse…
 
Bunları okurken bana fenalık geldi. Türkiye’nin nasıl bir anlayışla idare edildiğini hergün gördüğüm gibi bir daha gördüm…
 
Yazık; çok yazık…
 
Ortada ne yoksullukla mücadele var, ne yolsuzlukla mücadele var, ne halkın durumunda bir iyileşme var, hiçbir şey yok…
 
Yolsuzlukla mücadele etmek bir tarafa Enerji Bakanlığı başta olmak üzere kendileri yolsuzluklara bulaşmaya başladılar. Yeni bir yandaş ve zengin sınıfı yaratmaya soyundular. Kendi ağızlarından medya ile olan çıkar ilişkilerini ihbar ettiler. Başbakanın danışmanları medyada yazı yazıp, medya patronlarının maaşlı memuru oldu. “yalnız küçük dağları değil, büyük dağları da ben yarattım” diyen Başdanışmanın “kibri” destansı hale geldi. RTÜK Kanununu çıkartmadılar ve televizyon frekans ihalesini yapmadılar. Yolsuzluklarla ilgili bir iki göstermelik soruşturma komisyonu hariç hiçbir şey yapmadılar. “Hortumları kestik” deyince, “nedir kestiğiniz hortumlar saysanıza?” diye sorduk, “Sayamayız çünkü mecazi anlamda konuşuyoruz” dediler. Türk tarihinin en büyük borçlanmasını gerçekleştirdiler. Topladıkları parayı faize ödediler. Bu faizi ödemek için de halka dünyanın en pahalı mazotunu, benzinini, doğalgazını sattılar. Bu yüksek fiyatlar yüzünden akaryakıt kaçakçılığı her sene 2 milyar doların üzerinde kaçağa sebep oldu, bu sayede yeni zenginler yaratıldı.
Kuzey Irak, Afganistan’dan sonra dünyadaki ikinci büyük afyon üretim merkezi haline gelmesine rağmen nedense hiç esrar kaçakçısı yakalanmaz oldu…
 
Cumhuriyet tarihinin en görülmemiş seviyesindeki kapkaç ve soygun salgını Büyükşehirleri terörize etti, millet sokağa çıkamaz hale geldi. Uyguladığınız ekonomik politika yüzünden artan işsizlik Büyükşehirlere iç göçü daha da arttırdı, asayiş daha da bozuldu.  “Fakir fukara babasıyız” derken 20 bin dolarlık saat hediyeleri aldılar. Devletin uçağını cümbür cemaat düğüne gitmek için kullandılar, yine devletin elindeki en büyük 300 kişilik uçakla 3-5 kişi Boston’a oğlunun diploma törenine gitti ve parayı devlete ödetti. Hanımefendinin aldığı 35 bin dolarlık hediyeye basın ve kamuoyu tepki göstermese kıllarını kıpırdatmayacaklardı. Geri vermeleri bile günler sürdü.
 
Övündükleri dış politikada askerimizin başına çuval geçirildi. Kıbrıs’ı vermek için ellerinden geleni yaptılar. Loizidu kararını kabul ederek Türk Ordusu’nun, Kuzey Kıbrıs’ta “işgalci” statüsünde olduğunu kabul etmiş oldunuz. Bunların zamanında Diyarbakır’da yüzbinlerce insan Kürt konfederasyon bayrağıyla nümayişler yaptı, Türk Bayrağı yakılmasına bile “provakasyona kapılmayın” diye geçiştirmeye kalktılar. Türklüğü bırakıp, “Türkiyeliliği” savundular. Başbakan kendi ağzından, “İçişleri ve Emniyete siyaset bulaştı, bilgi sızıyor” dedi, itiraf edip “gereğini” yapamadı. . “Hocam” diye hitap ettikleri Genelkurmay Başkanı “düşman devlet yoktur” vecizesini ortaya çıkarttı. Kara Kuvvetleri Komutanı hem PKK’ya karşı bir şey yapılmadığını, hem de hükümetin Irak politikası olmadığını söyleyince “ayıp ayıp” demekten başka bir şey yapamadılar. Cumhurbaşkanı ile bir türlü aralarını düzeltemediler. Cumhurbaşkanı itiraz ettiği için vekaleten atadıkları kendi bürokratlarının hataları ortaya çıkınca elleri ayakları dolandı. Başbakanlık Müsteşarınız tarihte görülmemiş bir şekilde “intihal”den yakalandı… Millete verdikleri başörtüsü sözünü savsaklamanın ötesinde halledemeyeceklerini açık açık ilan ettiler…
 
Bol bol övünme…
 
Kamuoyunun vicdanı, söz verdikten sonra bu kitapçıkta yaptık diye övündükleri ile yapamadıklarını veya yanlış ve ters yaptıklarını yanılmaz bir terazi ile ölçecektir.
 
 
****
 
Kitabın sonunda Başbakan Erdoğan’ın “müthiş” yurtdışı gezileri de anlatılıyor. “Tarihi” geziler yapılmış, 47 ülkeye 87 ziyaret gerçekleştirilmiş, yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, bu seyahatlerde ne elde edildi onu anlatında, neden “tarihi” olduğunu anlayalım…
 
Diyecek laf bulamıyorum…
 
Bu kadar gezip tozarsanız, dış seyahatlerin yanı sıra kalan vaktinizi de düğünler dernekler başta olmak üzere Türkiye’de gezerek harcarsanız, işinizin başına oturmazsanız ortaya işte böyle bir kitapçık çıkar…
 
Siz yine de “bürokratik oligarşi” dediğiniz bürokrasiye dua edin, her şeye rağmen dünya standardının üzerinde olan Türk bürokrasisi olmasaydı ( bütün hata ve eksikliklerine rağmen) şimdiye kadar uçmuş gitmiştiniz.
 
Evet bu kitapçıkla övündüğünüzü zannedersiniz ama günün birinde millet bunun hesabını size soracaktır.
Yayın Tarihi : 9 Nisan 2005 Cumartesi 02:04:40
Güncelleme :9 Nisan 2005 Cumartesi 02:10:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
metin tanermuhammet toker IP: 81.215.249.xxx Tarih : 13.04.2005 12:50:53
sayın emin şirin övmek yada yermek eleştirmek en tabii hakkınız. ancak sizde onların sırtında bugün bu kadar popülersiniz.bu kadar gündemdesiniz. brawo çok iyi kullandınız ve şuan sırtlarıyla taşındığınız yerlerde ahkam kesiyorsunuz.

Kemal Sedir IP: 85.96.14.xxx Tarih : 11.04.2005 11:06:39
Sayın Emin Şirin az bile söylemiş.Özellikle dış poitikada Cumhuriyet tarihinin en kişiliksiz ve pasif politikası izlenmiştir.Bunun acaba tarikat liderlerinin ABD ile yakın ilişkiler içerisinde olmasının bir etkisi var mı? Doğrusu çok merak ediyorum. Yukarıdaki verilerde başbakanın 47 ülkeye 87 ziyaret gerçekleştirdiği yazıyor.İktidarda 890 günü doldurdular. Yani ortalama 10 güne bir ziyaret düşüyor.Tabi ziyaretlerin minumum 2 gün olduğunu varsayarsak ( ki bu rakamın daha fazla olduğu aşikardır.Özellikle ABD ve AB ile ilgili ve uzak yerlere yapılan geziler daha çok zaman alıyor) bu rakam 5 e düşüyor. Yani başbakan 5 günden birini yurtdışında geçiriyor.Bayram tatilleri , sünnet, düğün , açılış , konferans , parti çalışmaları için ayrlan zamanları da düşersek geriye pek birşey kalmaz sanırım. E koskoca başbakan arada bir de dinlenmesi lazım. Yukarıdaki hesaplamaların birçoğu öngörülerle yapılmıştır.Öngörülerle bile hasaplanan değerler Türkiye nin niçin iyi idare edilmediğini ortaya koyuyor. Memleket sorunları ayaküstü, yüzeysel temaslarla çözülecek sorunlar değildir. Ardında ciddi çalışma gerektiren sorunlardır. Sayın RTE biraz Anara da oturup ta gerçekleri görme ve çalışma imkanı bulsa belki meseleler birer birer halledilebilecek. Saygılarımla