17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

’Ilımlı İslam’a, Sezer’den ’dur’, Fuller ve News Week’ten ’geç...’

Cuma günü Sayın Cumhurbaşkanımızın TBMM’nin yaptığı konuşmadan sonra, dün, yurtdışında piyasaya çıkan ancak Türkiye’de daha dağıtımı yapılmamış olan News Week dergisi kapağına Tayyip Erdoğan’ı aldı ve Türkiye ile ilgili makaleler yayınladı. Haftasonu da, İstanbul’da 7. Bediüzzaman Sadi-i Nursi Sempozyumu vardı. Bu konuşmalar, dergiler, toplantılar arasında bir irtibat var mı, yok mu kararı siz verin:

****

Meclisimiz, 1 Ekim 2004 günü yasama yılına başladı. Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer’in konuşması 1 saat 23 dakika sürdü.

Benim hatırladığım kadarıyla Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2 sene önce Hükümet programını okuduğu zaman haricinde, TBMM’de bu kadar uzun ve kapsamlı konuşma yapmadı...

Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşması belirli bir sistematik üzerine kurulmuş bir konuşma. Önce anayasal prensipler, sonra ekonomi, arkasından iç ve dış diğer bütün konular.

Bir konusu hariç, Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasının altına imza atmak kabil. Ben evvela, hiçbir şekilde iştirak etmediğim konuya değinmek istiyorum ve konuşmanın 7. ve 8. sayfalarından 4 paragrafı sizinle paylaşmak istiyorum.

“Hukuk devleti niteliğinin en önemli sonucu, hukukun üstünlüğü ilkesinin kabul edilmiş olmasıdır. Anayasa’nın 11. maddesinde, anayasal kuralların bağlayıcı ve üstün olduğunun belirtilmesi, hukukun üstünlüğünün en üst düzeyde yaşama geçirilmesidir. Bu kurallar, başta yasama, yürütme ve yargı organları olmak üzere herkesi bağlamaktadır. Bağlayıcılık, en üst norm olan anayasal kurallara uygun düzenleme yapılması anlamına gelmektedir.

Anayasamıza göre, düzenleyici ve uygulayıcı organlar yasama ve yürütme olduğuna, başka bir anlatımla iktidar gücü bu organlarca kullanıldığına göre, Anayasa’nın üstünlüğünü ve bağlayıcılığını sağlayacak olan yargıdır. Bu yetkinin yargıya verilmesi gücün dengelenmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle, Anayasa’nın 138. ve 153. maddelerinde yargı kararları ile Anayasa Mahkemesi kararlarının tüm organları ve yönetimi, kısaca herkesi bağladığı açıkça kurala bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığının yasama işlemleri yönünden ayrı anlamı ve önemi bulunmaktadır. Anayasa’ya uygunluk denetimi görevi nedeniyle anayasal kural, kavram ve ilkeleri resmen yorumlamaya yetkili tek organ olan Anayasa Mahkemesi’nin kararları, bu kural, kavram ve ilkerele içerik kazandırmaktadır.

Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkesi uyarınca anayasal kuralların bu kararlardaki içerikleriyle birlikte ele alınması ve çıkarılacak yasalarda, anayasal kurallar kadar bu kararların da gözönünde bulundurulması anayasal zorunluluktur.”

Bu konuda Anasaya Mahkemesi Başkanlığı da yapmış Cumhurbaşkanımızla anlaşabilmeme imkan yok. Bir kere herşeyden önce Anayasa’nın 153. maddesi, “Anayasa Mahkemesi yeni bir uygulama yaratacak şekilde karar ihdas edemez” diyor. Buna mukabil Anayasa Mahkemesi, bu hükme uyulmamasının bir müeyyidesi de olmadığından, bu tip kararları maalesef alıyor. Konu büyük ölçüde laiklik tarifi ve başörtüsü yasağı etrafında dönüyor. Anayasada doğru dürüst bir laiklik tarifi olmadığı için Anayasa Mahkemesi yorumlarıyla laikliği tarif ediyor, sonra da bu tariflere dayanarak başörtüsünü yasaklayan en ufak bir kanun olmamasına rağmen, başörtüsüne yasaklar getiriyor. Yine, yasa koyucu herhangi bir kamusal alan tarifi yapmamış olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesi yine kendi yorumlarıyla uygulamalar getiriyor.

Cumhurbaşkanımız Sayın Necdet Sezer’in devamlı olarak vurguladığı bu tavır bırakın bence hukuk devletine uygun olmayı, hem demokrasiyi, hem de hukuk devletini fevkalade zedeleyen bir tavır. Anayasa Mahkemesi, TBMM’nin üzerinde vesayeti olan bir organ değildir.

****

Konuşmanın iştirak etmediğim bu kısmı haricinde, geri kalan hemen her kısmına iştirak etmek kabil. Ekonomide anlatılanlar, istihdam ve kalkınma için yapılması gerekenler, eğitim, öğretim konuları, işsizlik, enerji, sağlık ve dış politikada değinilen bütün konulardaki fikirler, iştirak ettiğimiz, desteklediğimiz fikirler.

Bu arada, Sayın Cumhurbaşkanımız AB ile BOP arasında da kesin çizgiyi çekti. Türkiye’nin AB’ye yürüyüşü konusundaki kararlılığını vurgularken, BOP’a da beş paragrafla değindi:

“......Bilindiği gibi dünyada demokrasiyi daha geniş alanlara yaymak amacından hareket edildiği belirtilerek, “Geniş Orta Doğu ve Küzey Afrika” ya da “Büyük Ortadoğu Tasarımı” adı altında, uzun dönemde bölgeye demokrasi ve özgürlük götüreceği öne sürülen girişimler tartışılmaya açılmıştır.

Önceki konuşmalarımda bu konudaki görüşlerimi ayrıntılı biçimde dile getirdiğim için, önemi nedeniyle yalnızca bir noktanın altını yeniden çizmekle yetiniyorum.

Tasarım bahanesiyle Türkiye’yi model ülke olarak göstermek, Türkiye için “İslam Cumhuriyeti” tanımlamasını getirmek ya da “ılımlı İslam” gibi anlamsız bir modeli önce Türkiye için öngörmek yersizdir ve kabul edilemez.

Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte 81 yıl önce siyasal rejimini seçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devlet’nin rejimi, Atatürk ilke ve devrimleriyle Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti temelinde yapılanan, aydınlanmacı ve çağdaş bir içeriğe sahiptir.

İster “ılımlı” ister “köktenci” olsun, din devleti ile demokrasinin bağdaşması olanaksızdır ve bu iki rejimin yan yana getirilmesi tarihe ve bilime ters düşmektedir”.

*****

Sayın Cumhurbaşkanımız BOP’a karşı çıkarken, News Week Dergisi, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı kapağına taşıyarak Türkiye ağırlıklı bir sayı yayınladı. Bayilerde ancak yarından itibaren bulunabilecek bu News Week sayısını gazetelerimiz, herhalde internetten takip etmişler, bugün uzun uzun Tayyip Erdoğan’ın kapakta yer almasından ve başarılarından bahsettiler.

Halbuki dergide yer alan bir makale, Tayyip Erdoğan’ın kapakta yer alması kadar mühim. Makalenin yazarı, hepimizin, hepinizin yakından tanıdığı, Türkiye hakkındaki fikirleriyle her zaman ABD üzerinde etkili olan Graham Fuller.

Bakın Fuller ne diyor:

“Dünya İslam tarihinde ilk defa bir İslami parti Türkiye’de iktidara geldi. İslami Partilerin Türk demokrasisinde iktidara gidip gelebilmeleri iyi bir şey. Peki Türkiye’nin eski modeline ne oldu?

Atatürk, İslamı kamu alanından tamamen yok etmişti, kendisinin ‘batıcı’ taraftarı olan Kemalistler İslam’la alay ettiler. Atatürk, ülkede bir kültürel lobotomi (beynin ilgili kısmını yok etme) uyguladı. Türk- İslam- Osmanlı mirası reddoldu. Şimdi, Türkiye’nin İslami geçmişinin politikada tekrar yer alması önemli bir gelişme. Bu uzlaşma sayesinde Türkiye şimdi her zamankinden daha kuvvetli.

Evet, batı dünyası Türkiye’de modern, ılımlı bir politik İslam’ın gelişmekte olduğunu görmeli ve takdir etmeli.”

Fuller’e göre ılımlı İslam’ı uygulayan, iktidara getiren Türkiye demokrasisi “dünyaya örnek oluyor...”

*********

Ve bu arada, Said-i Nursi’nin fikirleri ve Risale-i Nur hakkında İstanbul’da büyük bir sempozyum yapılıyor.

Said-i Nursi’nin cumhuriyetçiliği, cumhuriyet düşmanı olmadığı, Cumhuriyeti desteklediği konuşuluyor. Yine Cumhuriyetin meşruiyetini, bir İslam “mütefekkirinin” sözlerinde arayanlarımız var.

En önemli gazetelerimizin bazı yazarları, “Nurculuk, İslamın demokrasiye en yakın versiyonudur; mutlaka tanınmalı ve tanıtılmalıdır; Türkiye, Said-i Nursi’yi anlamalıdır” diye yazılar yazıyorlar; yazıların başlığına “Said-i Nursi’yi anlamak, anlatmak Türkiye’nin görevidir” diye, hem millete, hem devlete “görev” veriyorlar...

Said-i Nursi’nin, müspet bilimlere önem verilmesi, para kazanmanın, istihdam yaratmanın, iş kurmanın, verimli çalışmanın ibadet kadar önemli olduğunu söylemesi vurgulanıyor. İyi güzel de, bu kadar evrensel prensiplerin meşruiyetini yine din hocalarında ve dinin içinde mi aramamız lazım?

********

Evet.. Siz ne dersiniz; bütün bu olup bitenler bağlantılı mı, bağlantısız mı?

Türkiye, kendini süratle 15-20 senedir pişirilen, “Ilımlı İslam- Yeni Osmanlı” düşüncelerinin girdabında buldu. Biz, halkımızın hassasiyetlerini dikkate alan ama hukukun, demokrasinin ve kamil manada bir laikliğin prensiplerinden taviz vermeyen bir toplum haline gelebilmeliyiz.


Yayın Tarihi : 4 Ekim 2004 Pazartesi 18:17:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?