17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Ne dün, ne bugün: Doğru giden bir şey yok...

 

Nokta Dergisi’nde İsmail Şahin ve Milliyet’te yazı yazan eski Bakan ve Merkez Bankası Başkanı Yaman Törüner önemli bir gazetecilik yapıp, Türkiye el konulan bankaların arkasında çok büyük ölçüde IMF’nin olduğunu belgeleriyle ortaya koydular. IMF’nin programını Türkiye’de icra eden ise Sayın Kemal Derviş.

Samimiyetle söyleyeyim Sayın Kemal Derviş’in işi zor. Bundan evvel bu sütunlarda yazdığım, 23.06.2002, 19.06.2003, 17.10.2001, 03.01.2002 ve 30.03.2002 tarihli yazılar başta olmak üzere bir çok yazıda Sayın Kemal Derviş’in IMF’nin talimat ve telkinleriyle yanlış işler yaptığını ve sonunda Yüce Divan’a gidebileceğini anlattık, ikaz ettik.

Kemal Derviş, IMF’den hiçbir telkinle hareket etmediğini bakanlığı zamanında defalarca söyledi ve TBMM kürsüsünden de tekrarladı.

Derken bu hafta, Nokta Dergisi. arkasından da bugün Yaman Törüner, Derviş’in doğruları söylemediğini, bankalara el koyma operasyonlarının IMF’den alınan telkin ve IMF’ye verilen sözlerle yapıldığını ortaya koydular.

Maalesef bu sepetin içinde Kemal Derviş ile beraber Engin Akçakoca da var. BDDK’nın o dönemdeki Başkanı Engin Akçakoca’ya, 08.12.2002 tarihinde yazdığım bir mektupta, "Pamukbank’a el konulması IMF’nin bir talebi midir? Yoksa tarafınızca mı kararlaştırılmıştır?" diye sormuştum. Kendisi bana verdiği cevapta; "Hiçbir şekilde herhangi bir banka hakkında alınacak tedbirler konusunda IMF’ye bir taahhüt verilmemektedir" demişti...

Bugün ortaya tam tersi çıkıyor...

Bu konuda vermiş olduğum soru önergesinin aşağıya koyuyorum.

Ne diyelim; "keser döner sap döner, gün olur hesap döner".

Bu özlü sözü yalnız eskilerin değil, bugün Hükümette bulunanların da dikkate alması lazım. Zira, hiçbir şey dikkate almadan, sanki ömürlerinin sonuna kadar iktidarda kalacaklarmış ve kimse hesap sormayacakmış gibi hareket ediyorlar.

İşte bugünkü örneği:

Bu sabah Vakit Gazetesi’nde TÜPRAŞ İdare Heyeti Başkanı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Sekreterliğini yapmış olan ve geçen hafta TÜPRAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığından istifa eden Kahraman Emmioğlu’nun açıklamasını okudum.

Emmioğlu mahkemenin durdurduğu TÜPRAŞ ihalesi sürecini gazetecilere anlatırken, bürokrasiyi, Cumhurbaşkanını ve yargıyı suçlamış.

Derken bugün TÜPRAŞ’ın yeni Yönetim Kurulu Başkanı belli oldu: Hasan Köktaş.

Hasan Köktaş mahkemenin, "yürütmeyi durdurma kararı" verdiği, ihaledeki usulsüzlükleri sıraladığı ve açık arttırmaya gitmediği için açıkça kamu menfaatini kollamadığı mahkeme kararı ile belirlenen Tüpraş’ın özelleştirilmesindeki ihale komisyonunun başkanı. Bu kişinin kim olduğu hakkında Petrol-İş Sendikası’nın hazırladığı TÜPRAŞ İhelesi belgesinden de bir bölümü alarak kendisini tanıyalım:

İşte AK Parti’nin "ak kadroları":

****

EK-1

Petrol İş Sendikası’nın hazırladığı bilgi notundan Hasan Köktaş hakkındaki iddialar:

Tüpraş ihale komisyonu başkanı olan ve ihaledeki usulsüzlükleri nedeniyle Sendikamız tarafından aleyhine suç duyurusunda bulunulan Hasan Köktaş, edindiğimiz bilgilere göre epey renkli ve becerikli(!) bir bürokrat.

· “Yeni Mahalli İdareler” isimli bir gazeteye 1996 yılında verdiği beyan ile 1963 Trabzon doğumlu. İmam Hatip Lisesi mezunu olduğunu özellikle vurgulayan Köktaş, ODTÜ mezunu ve 1995 yılı Ocak ayında Ankara Büyükşehir Belediyesinin iştiraki BELKO’ya (32 yaşında)Genel Müdür olur.

· Aynı yıl, Köktaş, RP iktidarının atamasıyla, Fehmi Gültekin’in Genel Müdürlüğü sırasında, Vakıfbank’ın Yönetim Kurulu üyeliğine atanır.

· Ardından, Köktaş, Vakıfbank ile Ankara Büyükşehir Belediyesi Ana Ortaklığında 24 Kasım 1995 tarihinde kurulan Vakbel İthalat İhracaat ve Ticaret AŞ. de Yönetim Kurulu Başkan vekilliği görevine getirilir.

Köktaş’ın bu hızlı yükselişinde rol alan ve aynı anda yöneticiliğini yaptığı bu şirketlerin bağlantısına gelirsek; Murat Karayalçın zamanında Ankara’ya Güney Afrika kömürü gelmeye başlar. Karayalçın’dan görevi devralan Melih Gökçek, RP iktidarından da faydalanarak bu karlı işi üstlenir ve şöyle bir alış veriş dönemi başlar:

Kömür, Vakbel’in sahibi olduğu, Güney Afrika’daki Sumo şirketi tarafından çıkarılır, çıkan kömür, yien Vakbel tarafından 23 Ocak 1996’da, kara para ve vergi cenneti olarak bilinen Cayman Adalarında Blacak Diamond üzerinden (komisyon eklenerek) Ankara’da bulunan Vakbel’e satılır ve Vakbel de, kendi eklentilerini yaparak BELKO’ya satar.

8 Kasım 2003 tarihinde Radikal gazetesindeki köşesinde bu müthiş trafiği açıklayan Funda Özkan’ın da belirttiği gibi, Tüpraş ihale komisyonu başkanı Hasan Köktaş, 1995 yılında başlayan bu ticarette oldukça önemli bir konumdadır; Köktaş kömürü üreten, satan ve satın alan bütün firmaların yöneticisidir.

Melih Gökçek başta olmak üzere bir çok belediye bürokratının yukarıdaki ‘trafik’ nedeniyle suçlandıkları BELKO davası yıllardan bu yana sürerken, Devlet Denetleme Kurulu, Başbakanlık Teftiş Kurulu raporları ile Vakıfbank’a büyük zarar verdiği kabul edilen kömür/Vakbel dosyasının akıbeti ise meçhuldür.

İleride anımsanmak üzere, küçük bir not düşmek gerekirse; Köktaş Belko Genel Müdürü iken, Vakbel’in yanı sıra Erkan İnşaat Madencilik San.Tic.Ltd.şirketinden de kömür alımı yapılır. Daha yüksek bir bedelle ve ihale şartnamesine aykırı olarak gerçekleşen bu alım hakkında soruşturma açılır. Erkan Ltd’nin sahibi Mehmet Emin Erkan FP’den İstanbul İl Genel Meclisi üyeliği yapmıştır. Eski ilişkiler ÖİB’ye taşınmış görünmektedir. Erkan Ltd. TÜGSAŞ’a bağlı Samsun Gübre fabrikasının ihalesini kazanmış, yine ihale komisyonu başkanı Köktaş tarafından yapılan Etibakır ve KBİ Samsun İşletmesinin ihalesinde ise en yüksek teklifi veren CE-KA şirketinin arkasında 2.sırada yer almıştır.

Tüpraş İhalesi, Tabela Şirketi ve Cayman Adalarındaki Black Diamond
İhalenin sonuçlanmasından bu yana, Petrol-İş Sendikası olarak, Türkiye’nin en büyük şirketinin Virgin adalarında kurulu bir şirketin %49 hisse ile ortak olduğu bir tabela şirketine (Efremov) satılmasının vehametini kamuoyuna duyurmaya çalıştık.

Özelleştirme İdaresi yetkililerini, vergi ve kara para cenneti bir yerde kurulu şirketin ne demek olduğunu bilmemek ile suçladık!

Oysa, aslında ÖİB’nin Başkan Yardımcısı ve Tüpraş İhale Komisyonu Başkanı Köktaş, bu konuda oldukça bilgiliymiş, genç yaşında bu şirketlerin nasıl ve neden kurulduğunu ve ne işe yaradığını çok iyi öğrenmiş, bu şirketler eliyle yürütülen ‘trafiğin’ farkındaymış..

Mutlaka Yanıtlanması Gereken Sorular
Tüm bu bilgiler sonucunda akıllara gelen ve mutlaka yanıtlanması gereken sorular;

· Köktaş’ın Belko/Vakbel sürecine ilişkin açılan davadaki yeri nedir? Sanık olarak yargılanmakta mıdır?

· Köktaş hakkında bu olaylar ile ilgili soruşturma yapılmış mıdır?Yapılmış ise sonuçlanmış mıdır? Yapılmış ve Köktaş lehine sonuçlanmış ise soruşturan müfettişler AKP’den milletvekili olmuşlar mıdır?

· Köktaş’ın adı DDK ve Başbakanlık Teftiş Kurulu raporlarında geçmekte midir?

· Köktaş, bu tecrübelerinden yararlanılmak üzere mi ÖİB’ye atanmıştır? Kara para ve vergi cennetleri ile ilgili engin bilgilerinden dolayı mı Tüpraş ihalesi komisyonu başkanı olmuştur?

· Tüpraş ihalesini kazanan tabela şirketinin %49 ile ortağı ve uluslararası finans şirketi olduğu ileri sürülen Virgin adalarındaki Renix Finance şirketi ile, kendi bilgisi dahilinde kurulan ve adresi bir posta kutusu olan Cayman adalarındaki Black Diamond şirketi arasında bir ilişki var mıdır, yoksa aralarındaki tek bağ ‘posta kutusu şirketleri’ olmaları mıdır?

Türkiye’nin en büyük sanayi şirketinin, tabela ve posta kutusu şirketleri eliyle satın alınmak istenmesinin ardında ne vardır? Bu şekilde kurulan ve Köktaş’ın kontrolündeki ‘kömür ticareti’nden Vakıfbank, Belediye ve kömür kullanan yurttaş zararlı çıkmışken usulsüzlük ve şaibeler içeren Tüpraş’ın devrinden, kimler fayda sağlayacak, kimler zararlı çıkacaktır?

***

Ek-2

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif ŞENER tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 27.05.2004

Emin ŞİRİN

İstanbul MİLLETVEKİLİ



27.05.2004 tarihli Milliyet Gazetesi’nde, Yaman Törüner imzalı, “Gizli mektuplar açıklanmalı” başlıklı yazıda, IMF ile BDDK arasında yapılan ve IMF’nin, BDDK’dan 8. gözden geçirmenin tamamlanabilmesi için bankalara el konulmasını istediği mektuplara yer verilmiştir. Sözkonusu yazıda, “8 Temmuz 2001 tarihli IMF mektubu, Türk ekonomisinde neler olup bittiğinin önemli bir delili. BDDK eski Başkan Yardımcısı Kerman’ın 29 Haziran 2001 tarihli e-postası ise BDDK’nın IMF’ye karşı nasıl direndiğini gösteriyor” ifadesi yer almış ve bu mektuplar, belge mahiyetinde gazete sütunlarında yayınlanmıştır.

Ayrıca, 24.04.2004 tarihli ve 1090 sayılı Nokta Dergisi’nde Kemal Derviş ile yapılan röportajda Kemal Derviş, “İşin teknik yönünü BDDK yürütüyordu. Karar verme aşamasında biz devreye giriyorduk” diyerek, IMF’nin isteklerine uyarak, bankalara el konulmasına, BDDK özerk bir kurum olmasına rağmen, “Kemal Derviş” olarak kendisinin karar verdiğini ortaya koymuştur.

Kemal Derviş ayrıca, kendisinden önceki dönemlere ait, “Niyet mektuplarında yer almayan taahhütler bulunduğunu” açıklamıştır.

Bu bilgiler doğrultusunda aşağıdaki sorularıma cevap verilmesini arz ederim:

1- Yazıda bahsi geçen ve Ekonomiden Sorumlu Devlet eski Bakanı Kemal Derviş tarafından da doğrulanan, IMF’nin, BDDK’ya yazdığı ve bankalara el konulmasını isteği kaç mektup vardır? Bu mektuplarda hangi bankalardan bahsedilmektedir? Bu kamuoyuna ne zaman açıklanacaktır?

2- Kemal Derviş, yukarıda bahsi geçen yazılarda, “Türkiye’nin IMF’ye niyet mektupları dışında gizli taahhütte bulunduğunu” ifade etmektedir. Türkiye’nin IMF’ye verdiği gizli saklı taahhütler nedir? Hangi hükümetler döneminde, kimler tarafından verilmiştir?

3- Özerk bir kurum olan BDDK’nın, bankalara el koymadan önce IMF ve Dünya Bankası’na haber verdiği ve talimat aldığı iddialarına ilişkin, yukarıdaki yazıda belgelenen mektuplar doğru mudur? Doğru ise, BDDK’nın verdiği bütün kararlar incelenecek midir? Haksız yere el konulan bankalar sahiplerine geri iade edilecek midir?

4- Kentbank, EGS Bank ve Bayındırbank’a el konulmasında, IMF Para ve Kambiyo İşleri Bölümü Müdürü Direktör Yardımcısı Carl-Johan Lindgren’in, dönemin BDDK Başkanı Engin Akçakoca’ya gönderdiği 8 Temmuz 2001 tarihli mektubun etkisi olduğu iddiası doğru mudur? Doğru ise, bu bankaların uğradıkları itibar ve mali kayip ne şekilde tazmin edilecektir?

Ayrıca, IMF’nin yönlendirmesi ve baskısı ile olduğu anlaşılan, bankalara el koyma konusunda açılan davalarda, el koyma işleminin yanlışlığı ortaya çıktığında, ortaya çıkan kamu zararı, zarara telkiniyle ve baskısıyla sebep olan IMF’den nasıl ve ne şekilde talep edilecektir?

5- BDDK tarafından IMF’ye gönderilen ve 08.07.2001 tarihinde IMF tarafından cevaplanan, 06.07.2001 tarihli mektubun içeriği nedir? Bu mektup, BDDK ile ilgili Komisyon ve yargı organlarından neden saklanılmıştır? Bu mektubun içeriği hakkında kamuoyunu bilgilendirmeyi düşünüyor musunuz?

6- Dönemin Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, “Bu işin teknik yönünü BDDK yürütüyordu, karar verme aşamasında biz devreye giriyorduk” ifadesini kullanmıştır. Özerk bir kurum olan BDDK’ya bankalara el koyma kararı alırken, siyasi baskı uygulanması doğru mudur?

7- BDDK’nın özerkliğini bozan, yabancı baskı ve yönlendirmelerle ekonomiyi şekillendiren ve Türkiye’nin bankacılık düzenini alt üst eden, başta Kemal Derviş olmak üzere diğer ilgililer hakkında hukuki işlemleri başlatmayı ve suç duyurusunda bulunmayı düşünüyor musunuz?

Yayın Tarihi : 27 Mayıs 2004 Perşembe 18:44:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?