Bizim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakikaten dünyada şu anda yaşayan en büyük propaganda ve halkla münasebetler uzmanı.
Müthiş bir “propagandacı”.
Size bunun son örneğini anlatayım:
Ekinlik’ te tatil yapan Tayyip Erdoğan nihayet cenazeler sıra sıra kalkmaya başlayınca Diyarbakır’ a gitmeye karar vermiş. Diyarbakır’ da her halde “Kürt Meselesini” çözecek! Derken gazetelerde müthiş bir yaygara! Tayyip Erdoğan Çarşamba günü PKK terörünün durdurulması için bildiri yayınlayan 150 aydın (!) dan 10 tanesi ile görüşecekmiş. Bu “aydın” larımızın arasında Ahmet Hakan Coşkun, Ali Bayramoğlu, Hakan Tahmaz, Osman Kavala beyefendiler de varmış. “ Kimdir bu aydınlar? Konu ile ilgili ne yaptırım güçleri vardır? Bırakın yaptırım gücünü, PKK ve azgın Kürtçüler üzerinde ne gibi fikri etkileri vardır? Kimi temsil ederler? Kerametleri nereden menkuldür?
Bu soruların sorulması bir yana; bir destek, bir alkış ,sormayın gitsin. “Aydın” (!) medya çok memnun. DYP lideri Mehmet Ağar’ da pek memnun. “Bu davranışa sıcak bakmak lazım”mış. Zaten Tayyip Erdoğan’ ın propaganda dehası da buradan geliyor. Öyle bir hamle yapıyor ki, karşısında muhalefet lideri olacaklar bile Erdoğan’ ın yaptığını tasvip eder durumda kalıyorlar. Oysa Mehmet Ağar’ ın Tayyip Erdoğan’ a dönüp “bu konuştuğun adamlar kimin nesidir? Bu adamların PKK üzerinde fikri veya cebri ne etkileri vardır? Bu konunun esas itibariyle konuşulacağı yer MGK ve her şeyden önce TBMM’ dir. Derhal TBMM’ yi bir genel görüşme için toplantıya çağır. MGK da olağanüstü bir toplantı iste. Yetki sıkıntısından bahseden Genel Kurmay Başkanını dinle. Bir meclis ve hükümet politikası meydana getir. Sonra da istersen pek sevdiğin gazetecileri ve "aydın" (!) ları dinle. “ demesi gerekmez mi?”
Yok; böyle diyeceğine, Mehmet Ağar bile hiçbir anlam ifade etmeyen ama büyük bir propaganda buluşu olan bu buluşmaya büyük destek veriyor!
Medya da bir alem!
T.B.M.M. de temsil edilen bir parti başkanı olarak Erkan Mumcu tuttu; YÖK değişikliği için fevkalade yapıcı bir tarzda Başbakandan randevu istedi. Başbakan randevu vermek bir tarafa, Erkan Mumcu ile “dalga geçti”. “Aydın” görüşmesine alkış tutan medya Mumcu’ ya destek çıkmak bir tarafa bilakis neredeyse küçümsedi…
Diyorum ya bizim Başbakanımız dünyanın en başarılı propaganda uzmanı. Ama nedense bu propagandadan “bizim medyamız” la ancak yurt içinde başarı kazanabiliyor. Bu alaturka propagandanın yurt dışındaki başarısını daha doğrusu başarısızlığını hep beraber görüyoruz..
*****
Yasemin Congar’ ın Milliyet Gazetesinde başlayan “Grossman röportajı”nı ve “ikinci İran tehlikesi” başlıklı yazılarını mutlaka okusunlar. Fevkalade önemli. Bu röportajın ve yazının üzerinde biraz durmak istiyorum. Zira aylardır hatta senelerdir söylediklerimizin haklılığını gösteriyor.
Yasemin Congar Grossman’ a soruyor :“tezkerenin T.B.M.M. reddine bakınca, ABD olarak bu müzakerelerde hatalı ya da eksik bir yan görüyor musunuz?” Grossman cevap veriyor “İlk olarak, Amerikalıların PKK konusu ile daha önceden ve çok daha aktif biçimde ilgilenmesi gerekirdi. İkincisi savaş sonrasını daha fazla konuşmalıydık. Üçüncüsü demokratik ve müreffeh bir Irak’ ın Türkiye’ ye sağlayacağı yararları çok daha yüksek sesle dile getirmeliydik ki, Türk halkı bu konuda kendisini bu kadar dışlanmış hissetmesin.”
Ne kadar doğru tespitler.
Biliyorsunuz ben 1 Mart Teskeresi’ ne “Hayır” oyu verdim. Ve samimiyetle söyleyeyim, benimle temasta olan Amerikalılara, özellikle Grossman’ın söylediği gibi, başka konuların yanında aynen bu üç konuyu söyledim. Unutmayın, Amerikalı dostlarımıza biz bunları söylerken 2,5 sene önceydi! Üçüncü konu ile ilgili olarak “Irak’ ı demokratikleştirmeye çalışırken böleceksiniz. Kuzeyi Kürdistan olacak. Güneyi de Irak İslam Cumhuriyeti haline gelip ileride İran’ ın kontrolüne girecek.” dedim. Ayrıca Türkiye’ de yerleşik Amerikan askeri kalmaması gerektiğini, Birleşmiş Milletler Kararının önemini, Kıbrıs meselesindeki beklediğimiz desteği ve Türkmen meselesinin önemini anlattım. Ayrıca “bize yeni borç vermeyin; mevcut borçlarımızın uzun vadede yapılandırılmasına yardım edin, teminat gösterin” dedim.
Dinleyen kim? Bu Amerikalılar dinlemek bir tarafa üstelik te bana küstüler!
Şimdi Grossman’ ın ağzından ne kadar haklı olduğumuzun teyidini alıyoruz. ABD’ liler şimdi acaba kim hakiki dostlarıymış, kim değilmiş anlayabiliyorlar mı? Yasemin Congar, benim söylediğimden 2,5 sene sonra bugün yazısını şöyle bitirmiş. ”Bakalım, bir yanda güneyimizde İran benzeri ikinci bir rejim, diğer yanda hemen sınırımızda kürt ağırlıklı bir konfedere yapılanmayı Ankara’yı bölgesinde yeni açılımlara yöneltecek mi?
Bende buradan bir soruyla Grossman’a cevap veriyorum: ”Bu hükümetle mi?”
Büyükelçiliğe Ankara'da vekalet eden Nancy McEldowny fevkalade ciddi akıllı ve diyaloğa önem veren bir insan olarak tanınıyor böyle bir kişinin meşul mevkiide olması mutlaka faydalı sonuçlar doğuracaktır.
Bundan sonra ABD Türkiye münasebetlerinin doğru dürüst gitmesi için de söyleyeceklerimize, açıkça söylediğimiz ve yazdıklarımıza bakarlarsa bu her iki tarafında menfaatine olur.
*****
Bugün politikadan, eyyamcılıktan ziyade devlet adamlığı ve millete hizmeti anlayan bir siyasetçi arkadaşımla konuşuyordum. Bana sorularını sıraladı: “Ahmedinejat’la Beşir Esad koşa koşa birbirlerini ziyaret ediyorlar. İran Nükleer santral konusunda meydan okur bir tavır içerisinde. Birleşmiş Milletler Güvenlik konseyi İran konusunda toplantıya çağırıldı. Halilzad sekiz sene sonra Kürtlerin bağımsızlık için plebisit yapabileceklerine dair garanti vermiş.Yakında kesinleşecek Irak Anayasası neredeyse şeriat devletini getiriyor. ABD Irak’tan asker çekişini hızlandırıyor.Terör aldı başını yürüdü. ABD’nin Anakara’da büyükelçisi, İstanbul’da başkonsolosu yok. Acaba hükümetin dış politikası ne olacak?
Ben bunlara “Kuzey Irak’ın dünyanın önemli afyon üretim merkezlerinden biri haline geldiği”ni ilave ettim, ve “bilmiyorum bu hükümetinde ne yapacağını, herhalde kendisi de bilmiyor.”
Kim bilir; belki Yasemin Congar aracılığı ile sayın Grossman’a sormamız lazım… Ne yapılacağını o bilir.
Yayın Tarihi :
10 Ağustos 2005 Çarşamba 15:33:16