18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Sabrınız taşana kadar kaç şehit verdik? Ahmet Bey, Uzanlar'ı sadece size sormadım...


Bugünlerde Tayyip Erdoğan ile ABD yeni bir politik şov sahnelemek üzereler. Tayyip Erdoğan’ın sabrı taşıyormuş; Kuzey Irak’a giriverirmiş. Bu açıklamalara da ABD’den hemen destek mesajı geldi, “Türkiye’yi destekliyoruz”!

Gazete haberlerini dikkatle takip edenler ABD’nin bugünlerde Türkiye’ye birkaç tane PKK’lıyı teslim etmek üzere olduğunu biliyorlar. Bu haberi ve desteği alan Tayyip Erdoğan da esip gürlemeye başladı:



“Sabrımız taştı, Kuzey Irak’a giriveririz”…



Şimdi ben size, işin kronolojisini kısaca anlatayım:



1 Mart tezkeresi reddolduktan sonra Meclis 20 Mart 2003’te, yani bundan 2.5 sene evvel bir tezkere daha çıkarttı. Bu tezkerede,



“Gereği, kapsamı, sınırı ve zamanı Anayasanın 117'inci maddesine göre milli güvenliğin sağlanmasından ve Silahlı Kuvvetlerin yurt savunmasına hazırlanmasından Yüce Meclise karşı sorumlu bulunan hükümet tarafından belirlenecek şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kuzey Irak'a gönderilmesine; etkili bir caydırıcılığın sürdürülmesi amacıyla Kuzey Irak'ta bulunacak bu kuvvetlerin gerektiğinde belirlenecek esaslar dairesinde kullanılmasına ve muhtemel bir askeri harekat çerçevesinde yabancı silahlı kuvvetlere mensup hava unsurlarının Türk hava sahasını Türk makamları tarafından belirlenecek esaslara ve kurallara göre kullanmaları için gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılmasına, Anayasanın 92'inci maddesi uyarınca 6 ay süreyle izin verilmesi” kararlaştırılmıştı.



Hükümet, bu tezkereyi kullanacak cesareti kendinde bulamadı. Sonra, Irak’ta tamamen devre dışı kaldık, yok olduk. Irak’ta asker bulundurmak için bir tezkere daha çıkarttık, o tezkereden sonra da Irak’ın Dışişleri Bakanı “biz sizi istemiyoruz” diye karşı çıkınca yine Türk askeri gidemedi, hükümet aciz durumda kaldı.



Bu arada Irak’ta askerimizin kafasına çuval geçirildi.



Bu sütunları takip edenler hatırlayacaklardır, 16.08.2005, 16.06.2005, 09.07.2004, 08.10.2003, 22.09.2003, 05.09.2003 tarihlerinde, yazdığım yazılarda “Kuzey Irak’a müdahale edilmesi gerekebilir, Hükümet hemen gelsin bir tezkere çıkartsın, yazın TBMM tatilde iken, elinde bu yetki bulunsun” dedik. Yine çıt çıkmadı.



Şimdi, ABD’den bazı PKK’lıların teslim edileceği haberi çıkınca Başbakanımız aslan kesiliyor. “Sabrımız taşmış”…



Bugüne kadar aklınız neredeydi? Sizin sabrınızın taşması için kaç kişinin şehit olması lazım?



Boş lafı bırakın da, Meclis’e hemen bir tezkere getirip Kuzey Irak’a asker yollama yetkisi alın. Biz sizi destekleyeceğiz. Yoksa, Amerika’nın teslim edeceği bilinen birkaç PKK’lı için yaptığınız şova, inansanız inansanız bir tek siz inanırsınız.



****



Geçtiğimiz günlerde TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, katıldığı bir televizyon programında dolaylı olarak benden bahsetmişti.



İsterseniz, Ahmet Ertürk’ün ne dediğini bir hatırlayalım:



“Bir milletvekili Meclis’e 60’a yakın Uzan Grubu ile ilgili soru önergesi veriyor ve detaylı bilgi istiyor bizden. Burada bir garabet var, bu bilgiler kimin için alınıyor? Nerelere veriliyor belli değil. Sonuçta biz bu grupla ihtilaflıyız. Biz bu sorulara detaylı bilgi vermek için özel bir departman kurduk.”



****



17.10.2005 tarihinde, bu sütunlarda Ahmet Ertürk’e cevap vermiş ve hakkı hukuku yenen kim olursa olsun, soru sormaya, cevap beklemeye, aldığım cevabı muhatapları ile paylaşmaya, onların görüşlerini almaya devam edeceğimi söylemiştim.



Hatta bir liste çıkartmış, “bilgi taşımakla” suçladığı Grupla ilgili olarak ne kadar soru sorduğumu, bu soruların genel soru önergeleri içinde ne kadar yer aldığını kamuoyu ile hiç çekinmeden paylaşmıştım.



“Ben bugüne kadar 633 yazılı soru önergesi, 385 adet de Bilgi Edinme Hakkı Kanunu yoluyla olmak üzere 1018 adet resmi soru başvurusunda bulunmuşum. Bunların içerisinde TMSF ve BDDK’yı ilgilendiren 98 adet soru önergesi içinde 26’sı Uzan Grubu ile ilgili, gerisi diğer bankalar ve hakim ortaklar; TMSF’ye yönelttiğim 29 Bilgi Edinme Başvurusu içinde de 13 tanesi Uzan Grubu ile ilgili, yine diğerleri başka gruplar ve hakim ortaklar.”



Habertürk, Ahmet Ertürk’e cevap niteliğinde olan bu açıklamamı internet sitesinde yayınladı. Cevap hakkıma saygı duydukları için kendilerine teşekkür ediyorum.



Ancak, şöyle bir düşününce Ahmet Ertürk’ün ne kadar haklı (!!) olduğunu hatırladım ve Uzanlar ile ilgili olarak verdiğim soru önergelerinin sadece TMSF ile sınırlı olmadığını gördüm.



Evet ben Uzanlar’la ilgili olarak İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e de sorular sormuştum:



“15.12.2004 tarihli Hürriyet Gazetesinde, Cem Uzan ile kardeşi Hakan Uzan arasındaki telefon konuşmalarını, “Hürriyet Cem Uzan’a dönük son operasyonun perde arkasında yatan şifreli telefon konuşmalarının zabıtlarını yayınlıyor” giriş cümlesiyle yayınlamıştır.



1- Cem Uzan ile Hakan Uzan haberde belirtildiği gibi uydu telefonu ile konuşmuşlar ise; uydu telefonundan, Hakan Uzan’ın yerinin belirlenmesi teknik olarak kesinlikle mümkün olduğuna göre, Hakan Uzan’ın yeri tespit edilerek, Türkiye’ye iadesi için girişimler başlatılmış mıdır? Başlatılmamışsa, neden başlatılmamıştır?

2- Cem Uzan ve Hakan Uzan arasındaki bu telefon görüşmelerinin tarihi nedir?

3- Hürriyet Gazetesinde yayınlanan bu konuşma zabıtları, Ünsal Ergel’in “hortumlanan İmar Bankası’nın bugüne kadar bulunamayan kara defterinin ele geçirildiği, Uzanlar’ın bir saat evvel yönetimden kaçtığı, bu kararın sahte bir karar olduğu” şeklindeki haberi 5187 sayılı Basın Kanununun 17. maddesine göre ne şekilde değerlendirilecektir? Bu konuda Bakanlığınızın ne gibi bir tasarrufu olacaktır?



Evet, uydu telefonlarından Hakan Uzan’ın bulunduğu noktayı tespit etmek mümkün. Niye yakalamıyorsunuz diye sordum?



Sormasa mıydım?



****



Haydi Ahmet Ertürk,



Bir canlı yayında çık karşıma. Hangi kanalda istersen! Patronun gibi kaçak güreşme!



****



Adalet Bakanı Sayın Cemil Çiçek’e yönelttiğim Uzan soruları:



Tarih: 15.12.2004

Sorular:



15.12.2004 tarihli Hürriyet Gazetesinde, Cem Uzan ile kardeşi Hakan Uzan arasındaki telefon konuşmalarını, “Hürriyet Cem Uzan’a dönük son operasyonun perde arkasında yatan şifreli telefon konuşmalarının zabıtlarını yayınlıyor” giriş cümlesiyle yayınlamıştır.



1- Cem Uzan ile Hakan Uzan haberde belirtildiği gibi uydu telefonu ile konuşmuşlar ise; uydu telefonundan, Hakan Uzan’ın yerinin belirlenmesi teknik olarak kesinlikle mümkün olduğuna göre, Hakan Uzan’ın yeri tespit edilerek, Türkiye’ye iadesi için girişimler başlatılmış mıdır? Başlatılmamışsa, neden başlatılmamıştır?

2- Cem Uzan ve Hakan Uzan arasındaki bu telefon görüşmelerinin tarihi nedir?

3- Hürriyet Gazetesinde yayınlanan bu konuşma zabıtları, Ünsal Ergel’in “hortumlanan İmar Bankası’nın bugüne kadar bulunamayan kara defterinin ele geçirildiği, Uzanlar’ın bir saat evvel yönetimden kaçtığı, bu kararın sahte bir karar olduğu” şeklindeki haberi 5187 sayılı Basın Kanununun 17. maddesine göre ne şekilde değerlendirilecektir? Bu konuda Bakanlığınızın ne gibi bir tasarrufu olacaktır?



****

Tarih: 06.01.2005



Sorular:



05.01.2005 ve 06.01.2005 tarihli Milliyet Gazetesinde, Nedim Şener imzalı haberlerde Cem Uzan ile Hakan Uzan arasındaki telefon konuşmalarının bant kayıtlarının deşifreleri yayınlanmıştır.



05.01.2005 ve 06.01.2005 tarihli Hürriyet Gazetesinde de, Alaattin Çakıcı ile ilgili olarak, Hakkı Süha Şen, Eraslan Özkaya ve Kaşif Kozinoğlu arasındaki telefon kayıtlarının bant kayıtları yer almıştır.



Soru:



Yukarıda sözü edilen yayınlan 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 19. maddesinin hükümlerine uygun mudur?



****



İçişleri Bakanı Sayın Abdülkadir Aksu’ya yöneltilen Uzan soruları:



Tarih: 04.03.2005



Sorular:



03.03.2005 tarihli Vatan Gazetesi’nde yer alan Gülümhan Gülten imzalı bir haberde, TELSİM’e el konulmadan once, TELSİM’in Uzan Ailesinin hakim ortak olduğu sırada, bir çok TELSİM abonesini resmi makamlara bildirmedikleri, çifte kayıt tutarak en az 200 milyon dolar kaçırdıkları ve TELSİM’e el konulduktan sonra Hakan Uzan’ın, TELSİM’in uluslararası roaming anlaşması yaptığı 60 şirkete yazdığı mektup ile yurtdışındaki GSM operatörlerinden, 1 Eylül 2003 tarihinden itibaren roaming bedellerinin Ürdün’deki bir hesaba yatırılmasının istendiği ve yatırıldığı, TMSF’nin, 14.01.2004’de TELSİM’e yeni bir yönetim atadığı, TELSİM yönetiminin roaming bedellerinin Ürdün’e gittiğini, yani kaçırıldığını ancak TMSF’nin bu durumu Haziran-2004’de farkettiği, buna mukabil, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün TELSİM’in roaming bedellerinin Ürdün’e aktarıldığını Şubat-2004’de tespit ettiğini ve Hanefi Avcı’yı konuyu görüşmek üzere Ürdün’e yolladığını, Emniyet’in olayı Şubat-2004’de tespit etmesine rağmen, uygulamanın Haziran-2004’e kadar sürdüğü, TELSİM’de bir denetim komisyonu kurulduğu ve bu denetim komisyonunun Eylül 2003- Şubat2004 arasını tetkik ettiği, Şubat 2004’den sonraki dönemin tetkik edilmediği ifadeleri yer almıştır.

Bu bilgiler doğrultusunda aşağıdaki sorularıma cevap verilmesini arz ederim:

Sorular:



1- TELSİM’de Eylül 2003 ile Haziran 2004 arasında yurtdışı ile yapılan roaming anlaşmalarının bedellerinin Hakan Uzan’ın bir mektubu ile Ürdün’e gönderilerek TELSİM’den kaçırıldığı, bu durumun Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Şubat 2003’te tespit edildiği, bu tespit üzerine Hanefi Avcı’nın konuyu görüşmek üzere Ürdün’e gittiği, buna rağmen uygulamanın Haziran 2004’e kadar sürdüğü iddiası doğru mudur?

2- Emniyet Genel Müdürlüğü bu durumu hangi tarihte tespit etmiştir? Hangi tarihte TELSİM’e bildirmiştir? Tespiti yapan Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kendisi midir?

3- Sayın Hanefi Avcı’nın Ürdün’e gittiği doğru mudur? Ürdün’e transfer edilen ve TELSİM’e ait olan paraların Türkiye’ye geri getirilmesi için ne gibi bir teşebbüste bulunulmuştur?



****

Tarih: 17.11.2004



Sorular:



17.11.2004 tarihli basın haberlerinden öğrenildiğine göre, “Sakarya Valisi Nuri Okutan’ın, Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan’ın beraberinde 22 kişiyle çiftliğe girmesinin ardından meydana gelen olayların Cumhuriyet Savcılığı tarafından takip edildiğini, çiftlikte duvarın kırılarak birşeyler alındığını, ‘Deliller karartılmış. Burası hukuk devleti. Savcı bundan sonrasını yapamaz ki. Deliller kaybolmamış olsaydı net davalar açılabilirdi. Ama şimdi neresinden dava açılabilir?’” dediği öğrenilmiştir.





Sorular:



1- Sakarya Valisi Sayın Nuri Okutan’ın, “Deliller karartılmıştır” ifadesine istinaden bir soruşturma açılıp, delilleri karartanlar tespit edilerek haklarında gerekli kanuni işlem yapılacak mıdır?

2- Bütün basında yer alan, “duvar kırma” ve “duvarı tekrar örme” hadisesi Cem Uzan ve adamları çiftlikteyken mi, yoksa çiftliği terk ettikten sonra mı meydana gelmiştir?



****



Tarih: 06.01.2005



Sorular:



05.01.2005 ve 06.01.2005 tarihli Milliyet Gazetesinde, Nedim Şener imzalı haberlerde Cem Uzan ile Hakan Uzan arasındaki telefon konuşmalarının bant kayıtlarının deşifreleri yayınlanmıştır.



05.01.2005 ve 06.01.2005 tarihli Hürriyet Gazetesinde de, Alaattin Çakıcı ile ilgili olarak, Hakkı Süha Şen, Eraslan Özkaya ve Kaşif Kozinoğlu arasındaki telefon konuşmalarının bant kayıtları yer almıştır.



Sorular:



1- Bu bant kayıtlarınının deşifreleri kamuya açık bilgiler midir? Yoksa, gizlilik kaydı var mıdır?

2- Kamuya açık bilgiler değil ise, bu bant deşifreleri basına nasıl intikal etmiştir, sorumlular kimlerdir?


Yayın Tarihi : 19 Ekim 2005 Çarşamba 17:28:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
osman IP: 88.251.209.xxx Tarih : 7.11.2007 19:11:04

ALLAH ŞEHİTLERİMİZİN ANNELERİNE VE BABALARINA SABIR VERSİN OSMAN TEKİN HEPİMİZ ŞEHİTİZ:)