18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Serdar Turgut’un düşündürdükleri...

Serdar Turgut’un bugünkü sütunundan...

“Şunu biliniz ki Türkiye’nin bölünüp, paylaşılması artık dünyada birçok platformda açıkça tartışılmaya başlanmıştır.

Bu son derece şaşırtıcı bir durumdur çünkü Avrupa Birliği’ne üye edileceği umudu taşıyan herhangi başka bir ülke böylesine açık bir zihinsel saldırganlığa maruz bırakılmamıştır.

Birçok platformda Türkiye’ye geçici ülke muamelesi yapılmakta, bizim topraklarımız üzerinde kurulacak yeni ülkelerin hayalleri kurulmakta ve tuhaf bir şekilde bu konu net bir şekilde ifade edilebilmektedir.

Üstelik bu amaca yönelik adımlar da sanki bizlerden yani bu ülkenin inanlarından tepki almayacak beklentisi varmışçasına atılmakta, bu nihai amacın sanki fazla problem olmadan gerçekleşeceği tahmin edilir gibi davranılmaktadır.

Bu neden böyledir, bu insanlar neye güvenmektedir, Türkiye hakkında nasıl böyle pervasızca olabilmektedirler ben bunu çözemedim.”


Serdar Turgut gibi hem akıllı, hem zeki bir insan bunu çözememiş olamaz. Çözmüştür ama yazmak istememiştir.

Bugünkü ölçüde tepkisizliğin ve yurtdışındaki pervasızlığın sebebi AKP Hükümeti ve Hükümetin başı Recep Tayyip Erdoğan ve onun etrafındaki politbüro kadrosudur.

“Milli görüş” çizgisinden gelen, Necmettin Hoca’nın milli konulardaki hassasiyetlerini bilenler, Hoca’nın yanından gelen gençlerin aynı hassasiyetleri paylaşacaklarını zannetmişlerdir. (Doğrusu ben de öyle zannetmiştim)

Ama bugün başka bir tablo var. Başbakan “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyemiyor, “Türkiye Türkler’indir” diyen gazeteyi, “ahlaksızlık ve hayasızlık”la suçluyor, Türkiye’de Türkler’in değil, çeşitli halkların olduğunu söylüyor, Rize’deki köyü Güneysu’ya gittiğinde, kendisini “Potomya’ya hoş geldin” diye karşılayanlara hiçbir tepki göstermiyor, bir hatırlatma yapmıyor.

“Kürt halkı”ndan bahseden partinin üst yönetimi ile danışmanlarının görüş ve tavırları belli. “Kürt halkı”ndan bahseden, halka Kürtçe konuşan (eğer makamında Kürtçe konuşmuşsa kesinlikle suçtur) Van Valisi, milletvekillerine, anamuhalefet partisine hakaretler yağdırıyor, hükümet çıt çıkarmıyor.

Tayyip Erdoğan’ın arka arkaya çıkarttığı ve şimdilik veto edildiği için yürürlüğe giremeyen kanunlar Ankara’yı by-pass etmek, by-pass etmenin ötesinde merkezi hükümet ve ulusal devleti berhava etmek amacıyla çıkartılmış kanunlar.

Daha düzinelerle örnek var.

Serdar Turgut bunları bilmez mi? Elbette bilir. Ancak gördüğü ihanete varan vurdumduymazlığa karşı şaşkınlığı o kadar büyük ki, şimdilik yazamadı.

***

Böyle bir tablo karşısında yurtdışındakiler nasıl pervasız olmazlar?

Sen askerin başına çuval geçir, çıt çıkmasın. Demokrasi getireceğim diye gittiğin Irak’ta, geçici anayasaya “çıkarılacak kanunlar İslami esaslara aykırı olamaz” diye hüküm koy, yine çıt çıkmasın. APO, İmralı’dan terör örgütünü yönetsin, yine çıt yok. Kandil Dağı’ndaki teröristlere dokunulmasın.

“Sen büyük adamsın” diye sırtı sıvazlandığında her istenileni kayıtsız, şartsız yapan bir adam var karşınızda.

Buna rağmen, yurtiçinde yavaş yavaş bir reaksiyon başlıyor. Bir dönem belki iyiniyetle, belki ticari kaygılarla sesini çıkartmayan, iktidara süre tanıyan basın, “Pravda” olmadığını ispat arayışına girmiş gibi görünüyor; bir silkelenme var.

Bundan bir müddet evvel sözü bile edilemeyen Yargıtay’daki hadiseler, bazı bakanlıkların suistimalleri, TMSF’nin tasarrufları, ilaç skandalı yavaş yavaş ama cesaretle irdeleniyor.

Ümit ederim ki, bir kısmı maddi bağımlılıktan, bir kısmı da samimi inançtan dolayı adem-i merkeziyetçi ve globalleşmeyi savunanların dışındakiler yavaş yavaş Serdar Turgut’un endişelerini ortadan kaldıracak şekilde tepki vermeye başladılar.


Yayın Tarihi : 14 Ağustos 2004 Cumartesi 18:27:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?