19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

TCK, zinadan ibaret değil...

Bugün sizinle TCK tasarısı hakkındaki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
Basında yeni TCK tasarısına ilişkin gündemde yerini bulan tek konu zina oldu. Oysa bakın, aşağıda da görceğiniz üzere tartışılması gereken daha neler var.

Maddelere geçmeden önce, özellikle TCK’ya bağlı olarak bir konunun üzerinde durmak istiyorum. TCK ile beraber Ceza İnfaz Kanunu mutlaka ele alınmalıdır ve bazı suçlarda verilen hapis cezasının İnfaz kanunun maddelerinden yararlanmayacağı hususu mutlaka getirilmelidir. Yeni hazırlanan tasarıda bir çok suçun, özellikle şahısları alakadar edebilecek suçun cezası kısa hapis cezalarıdır. İnfaz kanunu da dikkate alındığında, çok kısa bir hapis müddetinden sonra suçlu kurtulacaktır.

TCK’ya ilişkin görüşlerimi aşağıda okuyacaksınız ama, bu konuya geçmeden once gündeme de isterseniz kısaca bir göz atalım:

****

DİE’nin açıklamış olduğu büyüme hızı hepimizi memnun etti. Memnun etti ama ortada çok önemli bir garabet var. DİE’nin harcamalar yöntemi ile Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (cari fiyatlarla) tablosuna baktığımızda GSMH (GDP) 175 katrilyon, 6 aylık stoklarda 22 katrilyon.

Yani GSMH’nin yüzde 15’i kadar stokumuz var!!!

Böyle bir orana hiçbir şekilde imkan var mı?

Bu 22.5 katrilyonluk malı nasıl sakladık?

Türkiye’de 6 ayda 15 milyar dolarlık stoku alacak depo var mı?

****

11 Eylül 2004 tarihli Milliyet Gazetesi’nin manşetinde, TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün, Uzan’ın 150 milyar muammen bedelli, eşi de 446 milyara geçtiğimiz günlerde satılan Merdeces marka aracını makam arabası olarak kullandığını görünce, bugüne kadar Ertürk hakkında yazdıklarımda ne kadar haklı olduğum bir kere daha ortaya çıktı…

****

Cumartesi günü yayınlanan Yeni Şafak Gazetesi’nde, Resul Tosun köşe yazısında, zina konusuna yer verdi. Resun Tosun, TBMM İnsan Haklı Komisyonu Üyesi, AKP Tokat Milletvekili ve Yeni Şafak Gazetesi Yazarı. Resul Tosun kendince haklı olabilir!!!

Biliyorsunuz, Resul Tosun Ak Parti’nin önemli milletvekillerinden biri...

Resul Tosun’un çerçevesinden, dolayısıyla da AKP cephesinden zina olayına nasıl bakıldığına, Resul Tosun’un kaleminden bir göz atalım:

”Zinanın çağdaşlık adına, özgürlük adına, demokrasi adına, hak hukuk adına insanı şaşırtacak kadar çok destekleyicisi var.

Bizim toplumumuzun genel kanaatine göre zina kötüdür, çirkindir, gayri ahlakidir. Zina zinadır. Zina normal olan her insan için yüz kızartıcıdır, utanç vericidir, mide bulandırıcıdır, mürüvveti zedeleyicidir. Türkiye insanının çoğu zinaya bu gözle bakar.
Zina suç mudur değil midir? Ya da suç olmalı mı olmamalı mı? Zinanın cezasını konuşmadan önce bu sorunun cevabını bulmalıyız.

Bizce gayri ahlaki sayılan bu fiilin suç olmadığını, aksine zinanın çağdaşlık olduğunu savunanlar var. Zinanın suç sayılmadığı toplumları örnek göstererek bizde de suç sayılmaması gerektiğini söylüyorlar. Bir fikirdir, saygı duyulmalıdır.

Zinanın suç olması gerektiğini söyleyenler de toplumun duyarlılıklarını gerekçe olarak göstermekte ve muhafazakarlığın gereği olarak bu düşünceyi savunmaktadırlar. Bu da farklı bir fikirdir bu fikre de başkalarının saygılı olması gerekir.

Zinayı suç olmaktan çıkaralım diyenlerin talebi gayet açık ve net. Suç olmasın diyorlar. Dolayısıyla suçun mahiyetini de tartışmaya gerek görmüyorlar.

Ama suç olduğunu savunanların zina suçuna getirdikleri tanım bana gerçekçi, adil ve eşitlikçi görünmüyor. Aksine toplum değerlerine ters üstelik de ayırımcı bir tanım olarak görünüyor.

İptal edilen TCK’nın zinayı suç sayan maddesi zaten adaletsizliğin ta kendisiydi. Zina eden "karı"yı cezalandırıyor ama kocaya hiçbir müeyyide getirmiyordu. Kadını hakikaten ikinci sınıf bir varlık gibi görüyordu. Kim hangi sakat mantıkla bu maddeyi düzenledi bilmiyorum ama şu anda cezadan yana olanların basına yansıyan mantıkları da tıpkı iptal edilen yasa maddesi gibi ayırımcı bir mantık olarak görünüyor.

Bir defa nikahsız cinsel ilişki diye özetleyeceğimiz fiili kim işlerse işlesin zina olduğunu kabul etmemiz gerekir. Toplumumuzda zina evli ya da bekar olsun her kadının ve her erkeğin nikahsız ilişkisidir. Yani toplumumuz nikahsız ilişkiye giren evli çiftin fiilini zina görüp bekar ya da dul olanların nikahsız ilişkisini meşru olarak görmez. İster bekar olsun ister evli olsun nikahsız cinsel ilişki zinadır.

Ama yapılan tanımlamalardan ve tartışmalardan anlıyoruz ki sadece evli çiftler nikahsız ilişkiye girerse zina olur, bekar ya da dullar girerse zina olmaz. Bu anlayış bu kavrayış ve tanım eksiktir, yanlıştır, adaletsizdir, haksızlıktır ve nikahsız ilişkiyi teşviktir.

İsmi lazım değil hepiniz çok iyi tanıyorsunuz, kendisini sanatçı zanneden bir zampara bu eksik anlayıştan yola çıkarak televizyona verdiği beyanatta, "Ben zinadan korktuğum için evlenmiyorum." diyor. Yani adam başkalarıyla cinsel ilişkiye giriyormuş, bunu meşru sayıyor, bu fiili sürdürmek için de evlilik yapmıyormuş, çünkü evli erkek olursa irtikap ettiği bu fiil zina olurmuş.

Evli erkek ve kadınların nikahsız ilişkileri ne kadar zina ise bekar ve dulların nikahsız cinsel ilişkisi de o kadar zinadır. Evli çiftlerin nikahsız cinsel ilişkisi toplum nazarında ne kadar çirkinse bekarların cinsel ilişkisi de o kadar çirkindir.

Eğer zina suç sayılacaksa toplumun kabullerinden yola çıkarak evli bekar ayrımı yapmadan zina eden herkesi kapsamalıdır. Aksi takdirde bekarların bu yola sapmalarının meşru ve ahlaki olduğu neticesi çıkar ki toplumumuz açısından bu kabul edilecek bir yaklaşım olmaz.

Uyuşturucu kullanmak evlilere yasak bekarlara serbest; silah kaçakçılığı evliler için suç bekarlar için erdemdir denemeyeceği gibi zina da eğer suç olarak tanımlanacaksa evli için çirkin, kötü gayri ahlaki, bekar için normaldir denemez. Evlilik akdinin ihlalini gerekçe olarak göstermek de belki teknik olarak makuldür ama toplum nezdinde bir anlamı yoktur.

Eğer bu kötü fiil evliler için suç sayılacak, ama bekarlar ve genelevlerde bu işi yapanlar için suç sayılmayacaksa bu düzenlemenin inandırıcı bir mantığı olmayacaktır.

Bir şey suç ilan edilecekse evli-bekar, kadın-erkek, yerli-yabancı gibi bir ayırım yapılmadan suç ilan edilmelidir. Değilse insanların bir kısmına masum öteki kısmına suçlu muamelesi yapılmamalıdır.

Evli ile bekara uygulanacak müeyyide elbette aynı olmamalıdır ama ben cezayı değil önce suç mudur değil midir onu net bir şekilde açıklığa kavuşturmak lazımdır diyorum.”

*****

Şimdi artık TCK ile ilgili görüşlerime geçebiliriz:

Maddeler:

Madde 4- (2)Ancak sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç işleyen kimse cezaen sorumlu olmaz.

Görüş: Bu madde mutlaka yanlış bir takım yorumlara sebep olacak ve özellikle bazı kritik meseleselerde sıkıntı yaratacaktır. Örneğin, kanunsuz Kur’an kursu açmış bir kişi, “ben bunun haksızlık olduğunu bilmiyordum” derse bu maddeye göre sorumlu olmaz. Çünkü yaptığı fiil, (Kur’an öğretmek) kusurlu görülebilecek bir işlem değildir.

Madde 9- (1) Türkiye’de işlediği suçtan dolayı yabancı ülkede hakkında hüküm verilmiş olan kimse, Türkiye’de yeniden yargılanır.

Görüş: Bu kişi, yurtdışında beraat etmiş ise ne olur?

Madde 11-(1) Bir Türk, 13. maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunanlarına göre aşağı sınırı bir yıldan az olmayan hürriyeti bağlayıcı ceza gerektiren bir suçu yabancı ülkede işlediği ve kendisi Türkiye’de bulunduğu takdirde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması ve kovuşturulabilirliğinin bulunması koşulu ile Türk kanunlarına göre cezalandırılır.

Görüş: Sanık hakkında kovuşturma nasıl açılacak? “Yabancı Hükümetin şikayeti şartı”nı aramak gerekmez mi?

Madde 12- (2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen suçun bir Türk’ün veya Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlemesi ve failin Türkiye’de bulunması halinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ile suçtan zarar görenin şikayeti üzerine, fail, Türk kanunlarına göre cezalandırılır.

Görüş: Buradaki, “suçtan zarar görenin şikayeti üzerine” koşulu, 11. maddenin 1. fıkrasına da konulması gerekmez mi?

Madde 18- (1) b- düşünce suçu veya siyasi ya da askeri suç niteliğinde ise,

Görüş: Buradaki “askeri suç” tanımı neyi ifade etmektedir? Örneğin Saddam Hüseyin Türkiye’de yakalansaydı iade edecek miydik, etmeyecek miydik? Keza, Sırp Kasabı diye bilinen Karaciç Türkiye’de yakalansaydı, iade edecek miydik, etmeyecek miydik? Burada askeri suç tanımının ne olduğu açıklanmalıdır?

Madde 24- (2)- Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

Görüş: Yetkili bir merciden aldığı bir emrin kanuna uymakla beraber kusurlu olduğunu gördüğü halde yerine getiren veya kusurlu olduğunu veya bazı zararlara yer açacağını gören ve anlayan kişi emri uygularsa sorumluluğu olur mu?

(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

Görüş: Üçüncü maddenin 4-(2) ile çelişip, çelişmediğini nasıl kontrol edeceğiz?

Madde 28- (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya hukakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilemez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.

Görüş: Bu madde çok tehlikeli. Bütün kiralık katiller bu maddeye sığınacaklar. Keza mafya bu maddeden yararlanacak. Ne olursa olsun, yarı veya dörtte bir nispetinde de olsa cezanın konulması lazım.

Madde 30-(1)- Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz. Bu hata dolayısıyla taksirli sorumluluk hali saklıdır.

Görüş: Bu madde de, yukarıda belirtilen 4 (2) maddesi gibi suçluya müthiş bir kurtulma imkanı veriyor.

Madde 34- (1) Geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.

(2)- İradi olarak alınan alkol ve uyuşturucu madde etkisinde suç işleyen kişi hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

Görüş: Bu maddelerin de gözden geçirilmesi lazım. “İrade dışı alınan alkol” ne demek? Telkinle alınan alkol, irade dışı alınan alkol müdür? Kaza yapan Bağdat caddesi şoförü, “arkadaşlarım beni zorla içirdiler” der, arkadaşları da bu hususu teyid ederlerse ne olacak?

Madde 51- (2)- Cezanın ertelenmesi, mağdurun ve kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir.

Görüş: Bu husus, banka hortumcuları için de geçerli olacak mıdır? Keza, cezanın ertelenebilme imkanını, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın nispetine de bağlamak gerekmez mi? Bu hüküm, “çal-yakalanırsan parayı iade edersin ve hapse girmezsin, yakalanmazsan da para cebine kalır” demek değil mi?

Madde 52- (2) En az yirmi veya en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.

Görüş: Bahsedilen yüz lira yeni Türk Lirası mı, yoksa bugünkü yüz lira. Bugünkü yüz liranın hiç bir mana ifade etmediğinde hepimiz mutabıkız. Ben kendimden bir örnek vereyim, CMUK’un 104’üncü maddesi dolayısıyla, 63 gün hapis yattım; sonra da beraat ettim. 63 gün alacağım var. Günde yüz liradan, bana takdir edilecek tazminat bugünkü 6300 TL midir?

(4)- Hakim, ekononik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararlarda taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmının tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.

Görüş: Keza, 4. madde, hakimlere ciddi bir takdir yetkisi veriyor. Burada, “belirli taksitler” ibaresinin “eşit, miktar ve zaman bölümüne tekabül eden taksitler” şekline getirilmesi lazım. Yoksa diyelim ki bir hakim, “birinci seneye hiç taksit koymaz, ikinci senenin son döt ayına dört taksit koyar ve birinci, ikinci, üçüncü taksitleri meblağın yüzde 5’i, son taksidi de yani 24. aydaki taksidi de meblağın yüzde 85’i yapabilir. Bu makul müdür?

Madde 53- (6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde, üç aydan az veya üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ve ya sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazdan itibaren işlemeye başlar.

Görüş: Burada öngörülen ceza fevkalade azdır. Trafik suçlarını da kapsayacak bu ceza, bir yıldan az veya beş yıldan fazla olmamak üzere değiştirilmelidir.

Madde 54- (1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.

Görüş: Bu maddeler, Bankalar Kanununun ilgili maddeleri ile uygunluk içerisinde midir?

Madde 57 (3)- Ana ve babanın nafaka yükümlülüğü, çocuğun onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eder. Ancak, güvenlik tedbiri veya denetim süresi daha önce sona eren ya da cezanın infazı tamamlanırsa, nafaka yükümlülüğü kendiliğinden kalkar.

Görüş: Bu hususa, “onsekiz yaşını tamamlamasına veya yüksek tahsilini tamamlamasına kadar” ibaresinin eklenmesi daha doğru olmaz mı?

Madde 63- (1) Hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsi hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün haller nedeniyle geçirilmiş süreler, hükmolunan hapis cezasından indirilir. Adli para cezasına hükmedilmesi durumunda, bir gün yüz Türk lirası sayılmak üzere, bu cezadan indirim yapılır.

Görüş: Burada da sözü geçen Türk lirası bugünkü yüz lira mıdır, yeni Türk lirası mıdır?

Madde 73- (4) Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda, kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.

Görüş: “Hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz” maddesi makul bir madde midir? Bu durumda mahkeme masrafları ödenmek kaydıyla, hüküm kesinleştikten sonra da vazgeçme, cezanın infazına engel olması gerekmez mi?

Madde 76- (1) Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki, dini veya bunlar dışında bir özellikle belirlenen bir grubun tamamen veya kısmen yokedilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi soykırım suçunu oluşturur:

(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

(4)- Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

Görüş: Her ne kadar TCK kanunlaştığı tarihten itibaren geçerli olacaksa da, AİHM’nin sözde “Ermeni soykırımı” hakkında alabileceği bir karar veya zaman içinde olgunlaşan hadiselerle Uluslararası Suç Divanı’nın alabileceği bir karar, Türkiye’deki tüzel kişileri bu madde ile sıkıntıya sokabilir.

Madde 77- (1)- Bir plan doğrultusunda; siyasal, felsefi, ırki veya dini saiklerle, nüfusun sivil bir grubuna karşı sürgün etme, tutsaklaştırma, kitlesel biçimde ve istemli olarak kişilerin öldürülmesi, insanların kaçırıldıktan sonra yokedilmeleri, insanları işkence veya insanlık dışı işlemlere veya bireysel biyolojik deneylere tabii kılma, cinsel saldırıda bulunma, zorla hamile bırakma, zorla fuhşa sevketme eylemlerini işleyenlere ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

(2)- Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.

(3) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.

Görüş: Bu maddeyi çok önemsiyorum ve çok tehlikeli buluyorum. PKK terörü sırasındaki köy boşaltmaları AİHM, nüfusun sivil bir grubuna karşı sürgün etme olarak görüyor. Bunu muhtemelen, “siyasal saiklerle, nüfusun sivil bir grubuna karşı sürgün etme” fiili olarak değerlendirecek. Bu maddeyi açıkça, “güvenlik amacıyla sivil nüfusun bir kısmının yer edğiştirmesi bu madde kapsamında değildir” ibaresinin konulması lazım.

Madde 89- (1) Taksirle başkasının vücuda acı veren veya sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Fiilin birden fazla kişinin yararlanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(5) Bilinçli taksir hali hariç olmak üzere, bu maddenin kapsamına giren suçların soruşturulması ve kocuşturulması şikayete bağlıdır.

Görüş: Bu madde trafik suçlarını kapsıyor mu? Verilen ceza az değil mi?

Madde 92- (1) Organ veya dokularını satan kişinin, içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar gözönünde bulundurularak, hakkında verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten sarfınazar da edilebilir.

Görüş: Bu madde fevkalade tehlikeli bir maddedir ve fakir insanların organlarını satmayı neredeyse teşvik etmektedir. Burada asgari olarak, “asgari elde ettiği maddi menfaat kadar bir para cezası” öngörülmelidir.

Madde 94- (1) Bir kişiye karşı insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine, algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Görüş: İşkenceye ağır ceza öngörülmesi çok iyi ancak işkence yapıldığı nasıl tespit edilecek?

Koruma Gözetim, Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün İhlali

Terk

Madde 97- (1) Yaşı veya hastalığı dolayısıyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kişi üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Kimin tarafından terk? Eş mi, çocuk mu, sokaktan geçen adam mı, kim?

Madde 105- (1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur.

Görüş: Mağdurun ispat yükümlülüğü yok mu? Böyle bir maddenin ne tip iftira ve şantajlara yol açacağı ortada değil mi?

(2) Bu fiiller, hiyerarşi veya hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur işi terk etmek mecburiyetinde kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz.

Görüş: Bu fıkra cinsel tacize mani olmaya çalışırken şirketlerde bazı kötü niyetli alt kademelerin, üst kademelerin karşısında bir şantaj unsuru haline gelecek.

Madde 106- (1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ile cezalandırılır. Malvarlığı itibariyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.

Görüş: Burada öngörülen cezalar fevkalade az. Örneğin bir milletvekili, hakim, savcı, polis, vb gibi mesleklerden biri tehdit edilse, tehdit eden adli para cezası ile kurtulabilecek durumda. Dolayısıyla tehdidin kamu çalışanları ve milletvekilleri için ağırlaştırıcı unsur olmasına ve ikinci paragrafta belirtilmesinde yarar vardır.

Madde 111- (1) Tehdit, şantaj, cebir veya kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının işlenmesi sonucunda yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgün güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Görüş: “Özgün güvenlik tedbirleri” nelerdir?

Madde 112- (1) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme,

Görüş: Gerek devlet eliyle, gerek özel hukuk kişileri aracılığıyla yürütülen eğitim ve öğretim faaliyeti, kişiler açısından bir kamu hizmeti ifade etmektedir. Bu nedenle kamu makamlarının verdiği izne dayalı olarak yürütülen her türlü eğitim ve öğretim faaliyetinin engellenmesi aynı zamanda kişilerin eğitim ve öğretim hakkının engellemek olarak düşünülmüştür. Söz konusu suçun oluşabilmesi için, özel hukuk gerçek veya tüzel kişileri eliyle verilen eğitim ve öğretim hizmetinin yürütülmesi sırasında kamu makamlarının verdiği iznin kötüye kullanılmaması, verilen hizmet koşullarına uygun olarak bu hizmetin yürütülmesi gerekir.

Madde 123- (1) Sırf huzur ve sükununu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi veya aynı maksatla ve ısrarla gürültü yapılması halinde, mağdurun şikayeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Sadece bu maddeye telefonla beraber, faks ve internet mesajı yollanılması da konulmalıdır. Bugün, huzur ve sükunu bozmak maksadıyla telefon edildiği kadar, internet mesajı da yollanılmaktadır.

Madde 125- (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için, fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

Görüş: Bu maddeyi hakim yorumuna bıraktığınızda, siyasette en ufak bir tenkit imkanı bırakmayacaksınız. Size örnek vereyim; “Başbakan kolunda 20 bin dolarlık Franck Muller saati ile dolaşıyor” demek hem somut bir olgu isnadı, hem de Başbakan bu haberin şeref ve saygınlığını rencide ettiğini iddia edebilir. Hakaret cezasını, üst sınırını mutlaka bir, azami iki yıla indirilmesi gerekir ve mutlak şekilde daha dar bir çerçeveye indirilmesi, daha somut bir hale getirilmesi gerekir. Evet, bir başbakana “Allahsız” demek, hakaret olabilir, ancak “başbakan IMF’nin emrinde” demek bile 127. maddeye göre 6 aydan az hapis cezası verilemeyecek bir suç haline geliyor. Hatta, bunu yazarsanız veya bir basın toplantısında söylerseniz, cezanız 8 aydan az olamıyor.

Madde 126- (1) Hakaret suçunun işlenmesinde, mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır.

Görüş: Bu madde de siyaseten çok istismar edilecek, kuvvet erkini etkileyecek kişilere avuntaj sağlayacak ve muhalefetin sesini kesecek bir madde. Size samimiyetle söyleyeyim, 125 ve 126. maddelerle, iktidarın sevmediği her köşe yazarı hapse girer.

Madde 129- (1) Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebilceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

Görüş: “Haksız bir fiil” nasıl tespit edilecektir?

Madde 132- (1)- Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması halinde, ceza yarı oranında arttırılır.

Görüş: Anlaşılan, bant deşifre vs. gibi bilgilerin basında yer alması kesinlikle yasaklanıyor. Doğru mu?

Madde 133- (1) Kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın dinleme aleti ile izleyen veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydenen kişi, iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Katıldığı bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

(3) Yukarıdaki fıkralarda yazılı fiillerden biri işlenerek elde edildiği bilinen veya böylece elde edildiği kabul edilebilecek olan bilgilerden yarar sağlayan veya bunları başkalarına veren veya diğer kişilerin bilgi edinmelerini temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Bu konuşmaların basın ve yayın yoluyla yayınlanması halinde, verilecek ceza üçte biri oranında arttırılır.

Görüş: Bu maddeye göre televizyonlarda seyrettiğimiz “Şakacı” programı veya televizyonlardaki magazin programlarının bir çoğunun yapımcıları hapse girecekler.

Madde 134- (2) Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bunun basın ve yayın yoluyla yapılması halinde ceza yarı oranında arttırılır.

Görüş: Burada “özel hayat” kavramı nasıl tespit edilecek? Mesela Gülben Ergen ile eşinin lokantada yemek yemesi özel hayatın bir parçası mıdır? Yoksa kamuya mal olmuş mudur?

Madde 135- (2) Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin bilgileri kişisel veri olarak kaydeden kimseye bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Nüfus sayımı yapılırken DİE bu soruları sorabilir mi?

Madde 139- (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.

Görüş: Bu bölümde yer alan suçların kovuşturulmasının sadece şikayete bağlı olması doğru değildir. Bazı hallerde savcılarda resen harekete geçebilmelidir. Örneğin, bir kredi kartı kuruluşu, elindeki bilgileri yurtdışındaki ana şirkete satarsa veya yollarsa veya esas amacının dışında kullanmaya kalkarsa, bu halde kredi kartı sahibinin bilgisi olmayabilir ve şikayette bulunmayabilir. Bu gibi haller, ülkenin güvenliğini bile alakadar edebilir seviyede olabilir ve mutlaka savcılara resen soruşturma yetkisi de verilmelidir.

Madde 141- (1) Zilyedin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Bu maddeye, “başkasına yarar sağlamak” ibaresinden sonra, “veya zarar vermek” ibaresinin konulması faydalı olacaktır. Ayrıca, ekonomik değerin yüksek olması durumunda üç yıllık ceza fevkalade az bir cezadır. Nitelikli hırsızlık bölümünde çalınan malın ekonomik değeri dikkate alınmamıştır, değer yüksekliği mutlaka cezayı yükseltmelidir.

Madde 142- (1) Hırsızlık suçunun,

a- kime ait olursa olsun, kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete açılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

b- herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentleri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,

c- halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

d- bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararı önlemek veya hafifletmek maydasıyla hazırlanan eşya hakkında,

e- adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

f- elektrik enerjisi hakkında

işlenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur

Görüş: Banka soygununu nitelikli hırsızlık içinde göremiyorum. Mesela, bankaların fiilen soyulması, mesela Jokey Kulübü’nün altılı ganyan oynatan yerinin soyulmasının nitelikli hırsızlık olması gerekmez mi?

Madde 145- (1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

Görüş: Bu maddeye asgari bir ceza olarak, “malın değeri kadar bir ceza ödenmesi kaydıyla” eklenmelidir. Bu madde, işsizliğin daha da artacağı bir ortamda, örneğin marketlerde “ufak tefek” hırsızlıkları teşvik bile edebilir. Dolayısıyla, asgari olarak malın değerinin tazmini şartı getirilmelidir.

Madde 147- (1) Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için incelenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.

Görüş: Keza, malın değeri kadar bir tazminat veya ceza şartı getirilmelidir.

Madde 151- (1) Başkasının taşınır veya tışınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yokeden, bozan, kullanılmaz hale getiren ve kirleten kişi, mağdurun şikayeti üzerine, ödrt aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Öngörülen ceza azdır.

Madde 163- (2) Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan, sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Bu konuda da, yararlanılan hizmet bedeli kadar bir bedel asgari tazminat bedeli olarak korunmalıdır,

Genel Güvenliğin kasten tehlikeye sokulması

Madde 170- (1) Kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde,

a- yangın çıkaran,

b- bina çökmesine, toprak kaymasına, çığ düşmesine, sel veya taşkına neden olan,

c- silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan

kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Yangın, bina çökmesi, toprak kayması, çığ düşmesi, sel veya taşkın tehlikesine neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Köprü, tünel gibi unsurlar neden konulmamış? Örneğin bir tünelin çökertilmesi veya bir köprünün çökmesine sebebiyet vermek bu kapsama girmiyor mu? Ceza az değil mi?

Madde 177- (1) Gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Tehlike gerçekleşirse ne olacak?

Madde 179- (1) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşımının güven içinde akışını sağlamak için konulmuş her türlü işaretleri değiştirerek, konuldukları yerden kaldırarak, yanlış işaretler vererek, geçiş, varış, kalkış veya iniş yolları üzerine bir şey koyarak ya da teknik işletim sistemine müdahale ederek, başkalarının hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından bir tehlikeye neden olan kişiye bir yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare eden kişi, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişi yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

Görüş: Öngörülen cezalar azdır. Birinci paragraftaki asgari ceza iki yıla çıkartılmalıdır. Keza, 180. maddedeki trafik güvenliğini taksirle tehlikeye sokmak fiiline öngörülen asgari 3 aylık ceza fevkalade hafif bir cezadır.

Madde 206- (1) Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Resmi belgelerde yanlış veya yalan beyanda bulunan kamu görevlileri hakkında ne yapılacaktır? Örneğin bir milletvekilinin, içtüzük hükümlerine dayanarak sormuş olduğu soruya yalan veya yanlış cevap veren kamu görevlisinin cezai sorumluluğu olacak mıdır?

Madde 216- (1) halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimi, diğer bir kesimi aleyhine kamunun güvenliği için tehlikeli tarzda kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Bu eski meşhur 312. madde değil mi?

Madde 219- (1) İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi din hizmeti veren kişiler, görevini yerine getirirken devlet iradesini veya kanunlarını veya hükümet icraatlarını alenen kötülerse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu fiillerin, görev sırasında olmamakla birlikte, sıfattan yararlanılarak ve alenen işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre cezaya hükmolunur.

Görüş: Laikliği koruyacağız diye fevkalade antidemokratik bir madde getirmiyor muyuz? Bu maddede hiç olmazsa ikinci bölümün mutlaka çıkarılması gerekir. Keza, çok önemli bulduğum bir konunun üzerinde durmak istiyorum: İmamların hükümet icraatını kötülemeleri suç da, muhalefetin icraatını kötülemeleri suç değil mi? Bu kadar antidemokratik bir madde olabilir mi? Devlet idaresini, devlet kanununlarını veya hükümet icraatını tenkit edemiyorsunuz ama muhalefeti ve diğer bütün siyasetçileri tenkit etmek mümkün? Bu doğru olur mu?

Madde 222- (1) 25.11.1925 tarihli ve 671 sayılı Şapka İktisası Hakkında Kanunun veya 3.12.2934 tarihli ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunun koyduğu yasaklara veya yükümlülüklere aykırı hareket edenlere üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Bu konudaki görüşlerimi Sayın Adem Sözüer’in görüşlerine iştirak ederek koydum. Şapka Kanunun bugün uygulanabilirliği kalmamıştır. Örneğin, biz bütün milletvekilleri hemen hergün suç işliyoruz. Yine örneğin, ben bir milletvekili olarak bir maça gittiğimde, takımımın beresini taksam suç işleyeceğim. Keza, latife gibi oluyor ama sayın Büyükanıt Fenerbahçe beresini taktığında suç işlemiş oluyor!..

Madde 228- (1) Kumar oynanması için yer ve imkan sağlayan kişi, bir yıla kadar hapis ve adli para cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Cezanın arttırılması gerekmez mi?

Madde 232- (5) Aralarında evlenme olmaksızın, evlenmenin densel törenini yaptıranlar hakkında iki aydan altı aya kadar hapis cezası verilir. Ancak, medeni nikah yapıldığında kamu davası ve hükmedilen ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

Görüş: İmam nikahına kimsenin karışmaması gerekir. Siz bir taraftan her türlü dini icraat önünde engel getirmeyi suç sayıyorsunuz, diğer taraftan diyelim ki, beraber yaşayan iki kişi imam nikahı kıydırıyor, tutup bu insanları hapse atacaksınız. İnsanlar medeni nikah yaptırmadan, dinsel tören yaptırabilirler.

Eğer amaç mesela kadını korumaksa, ben o zaman umuma açık yerlerde sigara içilmesini de hapis cezasını getirmek isterim. Özellikle bu soruyu TCK’nın içine getirilmesini istiyorum. Umuma açık yerlerde sigara içenlere öngörülen para cezasının işe yaramadığı ortada. İnsanın ve toplumun sağlığına bu kadar zararlı olduğu bilinen bir hususta neden ceza öngörülmedi?

Bu konuda İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu’nun, “imam nikahı ile evlenilmesinin suç olarak tanzimi gibi anayasal hassasiyetler nedeniyle yapılan bir çok düzenleme AB ülkelerinin hiçbirinde bulunmamaktadır” görüşüne iştirak ediyorum.

Madde 235- (1)Kamu kurum ve kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarında ya da kiralamalara ilişkin ihalelere fesat karıştıran kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Hapis cezasının yanı sıra asgari sebep olduğu zarar kadar bir para cezasına hükmedilmesi gerekmez mi?

Madde 237- (1) İşçi ücretlerinin veya besin veya mallarının değerinin artıp eksilmesini sonuçlayabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan veya havadis yayan veya sair hileli yollara başvuran kimseye üç yıldan iki yıla kadar hapis ve adli para cezası verilir.

Görüş: Bu maddeye örneğin basında çıkan ve hisse senetleri ile döviz fiyatlarını etkileyen “haber ve havadisler” dahil mi? Daha doğrusu, bugünkü ekonomide, işçi ücreti veya besin ücretleri kadar önemli olan deviz kurları veya borsalarda işlem gören emtiaların bu madde kapsamına alınması gerekmez mi?

Madde 243- (1) Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis ve adli para cezası verilir.

Görüş: Bilişim sistemi sözünün tam olarak açıklanması gerekmez mi?

Madde 257- (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevlinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zaranına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) – Kanunda ayırca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine ve kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerin kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kaum görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

Görüş: 258. maddenin cezası bu maddeye göre daha ağır olduğuna göre, bu maddedeki cezanın da ağırlaştırılması gerekmez mi? Keza, TCK’nın içinde hapis cezası ile birlikte, asgari olarak zarar veya haksız kazanç miktarının iki misli kadar ceza öngörülmesi gerekmez mi?

Madde 259- (1) Yürüttüğü görevin sağladığı nüfustan yararlanarak, bir başkasına mal veya hizmet satmaya çalışan kamu görevlisi, altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Buradaki kamu görevlisi ibaresi milletvekillerini de kapsamakta mıdır? Her türlü aracılık hizmeti bu kapsamın içinde midir?

Madde 272- (1) Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye, dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Bu fiil, TBMM araştırma komisyonları için de geçerli midir?

Madde 286- (1) Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Görüş: “Basına sızdırma” fiili, bu kapsamda mıdır? Keza, “gizliliğin ihlalini” düzenleyen 285. madde dikkate alındığında, basın yürütülen soruşturma kapsamında bilgi verebilecek midir, bilgi veremeyecek midir?

Madde 301- (1) Türk Bayrağını yırtarak, yakarak veya sair surette ve alenen aşağılayan kiyi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu hüküm, Anayasa’da belirlenen beyaz ay yıldızlı al bayrak özelliklerini taşıyan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenlik alameti olarak kullanılan her türlü işaret hakkında uygulanır.

Görüş: Kütahya’da ay yıldız deseni ile yapılan sigara tablaları var. Bu tablaları yapmak ve kullanmak suç mu?

(2) İstiklal Marşı’nı alenen aşağılayan kişi, 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Her nedense Türkiye’deki her futbol maçından önce İstiklal Marşı çalınıyor, bu arada bağırıp, çağırıp, ıslık çalanlar var. Bunları hapse mi atacağız?

Madde 302- (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya TBMM’yi alenen aşağılayan kiyi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Şimdi size, bir ifadenin suç olup olmadığını sormak istiyorum: Birisi dese ki, “Gazetenin bir tanesi yazmış, “Türkiye Türkler’in” diye. Ahlaksız, bu hayasız. Neden eğer bunun derseniz, Türkiye’yi 30’a bölersiniz. Çünkü Türkiye’de sadece Türkler yaşamıyor. Türkiye’de Kürt’ü de var, Laz’ı da var, Çerkez’i de var. Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür diyor, olmaz böyle şey. Biz diyoruz ki, Türkiye, Türkiye’de yaşayan herkesindir” bu madde kapsamında mahkum olur muydu?

Madde 303- (1) Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, devletin birliğini bozmak, devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmak, devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacına yönelik elverişli bir fiili işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

Görüş: Bu maddedeki “devletin birliği” terimi fevkalade muğlak bir terim olup, mutlaka açıklamaya muhtaçtır.

Madde 306- (1) Temel milli yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için yarar sağlayan vatandaşa, üç yıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası verilir. Yarar sağlayan veya vaat eden kişi hakkında da aynı ceza hükmolunur.

(2) Fiilin savaş sırasında işlenmiş ya da yararın basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak için verilmiş veya vaat edilmiş olması halinde, verilecek ceza yarı oranında arttırılır.

(3) Suç savaş hali dışında işlendiği takdirde, bu nedenle kovuşturma yapılması Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

(4) Temel milli yararlar deyiminden, bağımsızlık, toprak bütünlüğü, milli güvenlik ve cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır.

Görüş: “Temel milli yararlara” sözündeki devletin birliği konusu mutlaka açıklamaya muhtaçtır. Örneğin yabancılara toprak satışı “temel milli yarar”mıdır değil midir? Kime göredir? Örneğin, IMF ile anlaşma yapmak “temel milli yarar” mıdır, değil midir?

Madde 310- (1) Cebir ve tehdit kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

Görüş: Bu konuda mayıs ayında Sayın Köksal Toptan ve Cemil Çiçek’e yazdığım mektubu aynen buraya alıyorum.

“Tasarının 312. maddesi “cebir ve tehdit kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmayı veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeyi” suç sayacaktır.

Maddenin öngördüğü “cebir ve tehdit” unsurları olmadan örneğin, seçim veya referandum yolu ile anayasanın temel düzenini değiştirmek kabil olacak mıdır? Örneğin, mevcut anayasanın 4. maddesi değiştirilir, veto edilmesine rağmen tekrar yasalaştırılırsa, bilahare Cumhuriyetin niteliklerini tespit eden 2. maddede değişiklikler yapılırsa ve bunlar tamamen demokratik görünen usuller çerçevesinde gerçekleştirilmeye teşebbüs edilirse, yeni ceza kanununun içinde bu hususların bir müeyyidesi olacak mıdır? Kısacası elinde anayasa değiştirecek çoğunluk olan bir iktidar ve bu iktidarın değişikliğini destekleyecek bir referandum çoğunluğu var ise, Cumhuriyetin ve devletin temel niteliklerinin değiştirilip, değiştirilemeyeceği konusunda yeni TCK tasarısında bir önlem düşünülecek midir?

Keza, “devletin egemenlik alametlerine ve saygınlığına karşı suçlar” bölümünde 303 ve 304. maddelerde geçen, “alenen aşağılama” fiilinin tarifi, herhangi bir keyfi uygulamaya sebep vermemek için tereddüt bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulacak mıdır? “

Madde 312- (1) Cebir veya tehdit kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

Görüş: Görevini kısmen yapmamak ne demektir? Örneğin daha evvel Kıbrıs’ta örneği görüldüğü gibi, Genel Kurul salonuna girip, genel kurulun çalışmasını engellerse müebbet hapse mi mahkum olacaklar?

Madde 321- (1) Hükümetin izni olmaksızın bir yabancı veya yabancı devlet hizmetinde veya bunların lehinde çalışmak üzere ülke içinde vatandaşlardan asker yazan veya vatandaşları silahlandıran kimseye üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) asker yazılanlar veya silahlandırılanlar arasından asker veya askerlik çağında olanlar varsa ceza üçte biri oranında arttılır.

(3) Birinci fıkradaki hizmeti kabul eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Gazetelerde, Irak’ta çarpışan Amerikan kuvvetlerinin içinde Türk askerlerinin olduğu yazıldı. Bu askerler Amerika’da askere yazılmadan evvel hükümetten izin aldılar mı yoksa, “ülke içinde vatandaşlar” kapsamına girmedikleri için ceza almayacaklar mı? Bu maddeye göre askere yazılan mı suçlu, yazan mı suçlu? Örneğin Fransa’ya gidip, Fransız Lejyonuna yazılırsanız bu suç olmuyor mu? Özellikle ABD ordusunda Irak’ta çarpışan Türkler hakkında bilgi almak istiyorum.

Madde 328- (1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibariyle , gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Bu maddeye göre MGK’nın Yönetmeliğini yayınlayan Murat Yetkin ve İsmet Berkan, bu yayını şimdi yapsalardı hapse mi gireceklerdi?

Madde 330- (1) Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Yukarıdaki soruyu tekrar ediyorum.

Madde 335- (1) Yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

Görüş: Yukarıdaki soruyu tekrar ediyorum.

Madde 341- (1) Yabancı devletlerden birinin başkanına karşı bir suç işleyen kişiye verilecek ceza, sekizde biri oranında arttırılır. Suçun müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, ağırlaştırılmış müeebbet hapis cezasına hükmolunur.

Görüş: Bu maddeye, “başkan” ibaresinin yanı sıra, “başbakan ve hükümet mensupları” ibaresinin eklenmesi gerekir. Zira, 343. maddede, “başbakan ve hükümet mensupları”nı kapsamamaktadır.

Yayın Tarihi : 13 Eylül 2004 Pazartesi 16:57:41


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?