17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

TCK’da serüven bitmemiş!

“Serüven bitmemiş” demiştim; derken son iki maddeye gelindiğinde AKP, tasarıyı Komisyona geri çekti!!!
Bu operasyonun sebebine baktığımızda ortada hiçbir şekilde muhafazakar AKP milletvekillerinin aşırı bir kulisi filan görünmüyor. Görünen, AKP’nin üst kademesinde (ileride bir çatlağa dönüşür mü belli olmaz) bir sıkıntı olduğu. Anlaşılan Tayyip Erdoğan, kendisi yurdışındayken ve yurda döndükten sonra çeşitli gezi ve toplantılara katılırken, Abdullah Gül ve Cemil Çiçek’in CHP ile vardıkları anlaşmalara kızmış; direniyor.

Hakikaten bir tutarsızlık ortaya çıktı. Şimdi bu tasarının mutlaka çıkmasını isteyen, özellikle 220 ve 310. maddeler üzerinde duranların Tayyip Erdoğan’ın bu tutumu karşısında ne yapacaklarını, AB’nin bu gelişmelere ne diyeceğini merakla bekleyeceğiz.

*****

Dün yazdığım, “TCK’daki acele belli oldu” başlıklı yazım:

TCK Tasarısı görüşmeleri herhalde bugün bitecek ve tasarı kanunlaşacak.

Geçtiğimiz iki-üç günlük süreci yaşamak hakikaten çok entresan bir tecrübe oldu. “TCK Tasarısı neden şimdi süratle ele alınıyor?” sorusunun cevabını da herhalde buldum diye düşünüyorum.

Tasarı ancak geçen Salı günü basılarak dağıtıldı. Ben bir kaç gün önce bulduğum tasarıyı okuyup görüşlerimi paylaşmıştım.

Evvela ortaya "zina" tartışması atıldı. Kimileri, "bu tartışma sis bulutu yaratmak için, acaba neyi saklıyorlar?" diye düşünürken Başbakan, çok ısrarlı bir şekilde "aile birliğini sağlayacağız, kadınları ezdirmeyeceğiz" diye kesin tavır aldı. Derken, alışıldığı gibi geri adım attı, konu rafa kalktı. AK Parti’yi destekleyen gazeteler çok sinirlenip kızdılar, "Onlar ürkekti, siz titrek!" diye başlıklar attılar.

Derken müthiş bir kampanyaya maruz kaldık. Kampanya, hem telefonda sms mesajları ile hem de sayısız heyetin TBMM’ye gelmesi ile yürütüldü. Ayrıca iki önemli gazete de kampanyanın bayraktarlığını yaptılar. Kampanya sadece iki maddeye yönelikti: 220 ve 310. Telefon kampanyasını yürütenler, belli ki, tek bir merkezden yönlendirilmiş şekilde aynı tip mesajları yollayan ve veren kişilerdi. Bunların bir kaç tanesi ile telefon açıp konuştum. Biraz konuşunca hemen belirli bir cemaate mensup oldukları ve değiştirilmesini istedikleri iki maddenin cemaatin önderinin, yani Fethullah Gülen Hocaefendi’nin devam eden davasıyla ilgili olduğu ortaya çıktı.

Öncelikle Fethullah Gülen Hocaefendi hakkındaki görüşlerimi söyleyeyim:

Ben, Fethullah Gülen Hocaefendi’yi fevkalade seven ve hürmet eden bir insanım. Yurtdışında açtığı okulların, tarifi zor bir öneme sahip olduğunu ve mutlaka desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Kendisi hakkında açılmış olan “tek kişilik çete ile anayasayı değiştirme” davasının son derece yanlış bir dava olduğu kanaatini taşıyorum. Ancak, yurtiçindeki bazı faaliyetler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Cemaatin, üniversitenin altındaki eğitimden çıkması, özellikle yatılı yurt meselesinden uzaklaşması ve en önemlisi kamu bürokrasisinin atamalarında kulis yapmaması lazım. Maalesef yapılıyor, Ankara’dan baktığımda da bunun zararlarını ciddi olarak görüyorum.

****

Sanki ortada başka hiçbir aksaklık yokmuş gibi, varsa yoksa bu iki madde konuşuldu. Yani, bu cemaati alakadar eden 220 ve 310. maddeler. Bu maddelerden özellikle 310. madde önemli. Kampanyayı yürütenler, tasarıdaki “tehdit” unsurunun ya tamamen çıkartılmasını ya da “şiddet” kelimesi ile değiştirilmesini istiyorlardı.

Ben, sadece “cebir ve şiddet” unsurlarının yeterli olmayacağını ancak “tehdit” gibi muğlak bir kavramın da hürriyetleri aşırı derecede kısıtlayabileceği düşüncesindeyim. Bu konuda da dün yaptığım basın açıklamasının ilgili bölümünü buraya tekrar alıyorum:

Tasarının mevcut hali: Madde 310- (1) Cebir veya tehdit kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar.

Önerge:

Madde 310- (1) Cebir veya açık ve yakın tehlike teşkil edecek şekilde tehdit kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

Gerekçe

Adalet Komisyonunun kabul ettiği metinde tehdit unsurunun nitelikleri belirlenmemiştir. Tehdit unsurunun niteliğinin kesin olarak belirtilmemesi uygulamalarda karışıklığa neden olacağından böyle bir tanımlamanın yapılması gerekmektedir.

****

Derken, hakikaten anlaşılmaz bir şekilde TCK konusunda AKP ile sanki koalisyon ortağıymış gibi hareket eden CHP, bugün 310. maddedeki değişikliği kabul edeceğini ve “cebir ve tehdit” ibaresinin yerine, “cebir ve şiddet” ibaresini koymayı kabul ettiğini açıkladı. İlgililere, “şiddet” kelimesinin yeterli olmayacağını, bugünkü ortamda yapılan mücadelelerin sadece “cebir ve şiddet” ile yürütülmediğini, “tehdit” unsurunun “cebir ve şiddet” olmadan da ortaya çıkabileceğini, dolayısıyla “açık, yakın ve somut tehlike” haline gelen tehditlerin de bu kapsama alınması gerektiğini de anlatmaya çalıştık ama başarılı olamadık.

“AB ile ilgili ceza yasasındaki değişiklikler, maddeler üzerinde yapılacağına, neden TCK apar topar baştan yazılıyor, bunun için TBMM toplantıya çağırılıyor?” sorusunun cevabı bir manada ortaya çıktı.

Bu yasanın kritik bir-iki maddesi, yasanın bütün getirdiklerini götürebilecek seviyede. Yasa Cumhurbaşkanının onayından da geçsin, sonra ne olacağını hep beraber göreceğiz.


Yayın Tarihi : 17 Eylül 2004 Cuma 17:46:07
Güncelleme :15 Temmuz 2006 Cumartesi 11:41:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?