22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Terör...

Hükümetin gafleti, Kuzey Irak’taki durum, terörü yine azdırmış vaziyette. Amerikalı General Myers’in Türkiye’ye hitaben, “terörde muhatabınız biz değiliz Irak Hükümetidir” sözü, kalkan şehit cenazeleri ile beraber meseleyi yine gündemin birinci sırasına oturttu.

Bu konu beni fevkalade rahatsız ediyor. Zira, 20 Mart 2003 tarihinde TBMM’nin çıkarttığı, Hükümete ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Kuzey Irak’a müdahale edilmesini bir görev olarak veren ve maalesef kullanılmayan tezkereden beri konuyu ısrarla takip ediyoruz.

Ben, Kürt kökenli Türk vatandaşlarının meşru, demokratik haklarını, bireysel haklar olmaları kaydıyla her zaman savundum. İnsanlar çocuklarına istedikleri isimleri koyabilmeli, ana dillerini konuşabilmeli, bireysel, kültürel haklardan yararlanabilmeli…

Ancak gördüm ki, maalesef, gerek terör örgütünün, gerek siyasi uzantısının derdi bu değil. Gerek terör örgütü ve gerekse siyasi uzantısı, ilk etapta federasyon, arkasından da bağımsızlık, yani Türkiye’yi bölme peşindeler.

Bu da olmaz, olmayacak.

Olmaması bir tarafa, terörün azgınlığı, meşru bireysel hakların da hayata geçirilmesine mani oluyor.

20 Mart tezkeresinden bahsetmiştim; mücadeleye arkasından devam de ettik. Bizim edilgen hükümet, ABD’nin, daha doğrusu Talabani ve Barzani’nin laflarına kanıp, tutup bir pişmanlık yasası çıkarttı, hapishaneleri boşalttı. Güya bu pişmanlık yasasından sonra ABD, Kandil Dağı’na müdahale edecekti. Pek tabii Tayyip Erdoğan Hükümeti tecrübesizliğinde ve basiretsizliğinde bir hükümetin kanabileceği bu vaatler, sadece hapishanelerin boşalıp, PKK’nın kuvvetlenmesini temin etti.

İmralı’daki teröristbaşı Apo’nun, örgütü İmralı’dan yönetmemesi için sayısız soru önergesi verdim. Herhalde faydası oldu ki, yeni TCK ve CMUK ile teröristbaşının kurye olan avukatları ile olan görüşmeleri teybe alınmaya başladı ve yanında da bir görevli bulunduruluyor. Bu tedbirler alınmadan evvel, teröristbaşı APO’nun talimatıyla, Nevruz’da, yeni konfederasyon bayrakları ile yüzbinler Diyarbakır meydanında toplandı.

Bu arada, hem Talabani’nin Cumhurbaşkanı olması, hem de babasının ağzından ve kendi hatıratından bizzat öğrendiğimiz gibi (Bakınız 12.05.2005, Barzani’nin kaleminden, Barzani-Ermeni yakınlaşması tarihli yazım) Barzani’nin Kuzey Irak’ın mutlak hakimi haline gelmesi, PKK’yı müthiş bir hareket imkanına kavuşturdu. Şimdi de terörün dozajını arttırmaya, Türk Ordusu’nu fiilen hedef almaya, AB’deki dostlarıyla ülkeyi zorlamaya çalışıyorlar.

Şimdi, birkaç fiili tespit yapalım:

- Kuzey Irak’ta PKK Barzani’nin fiili himayesi altında. Bu himaye zamanında Suriye Başkanı Hafız Esad’ın Abdullah Öcalan’a verdiği himayenin ötesinde. Bir çok PKK militanına da Irak vatandaşlığı ve pasaportu verilmiş durumda.

- Kuzey Irak, Afganistan’dan sonra dünyanın sayılı afyon üretim merkezlerinden biri olmuş durumda. Bölücü örgüt akaryakıt kaçakçılığından aldığı payın yanı sıra, esas bu afyon üretiminin getirdiği gelirlerden de yararlanıyor. Zaten kimse aldanmasın, Kuzey Irak’a görülmekte olan zenginleşme Bağdat’taki merkezi hükümetin kişi başına yolladığı petrol parasından ziyade, önemli ölçüde bu afyon üretimine de dayanıyor. Zaten böyle olmasaydı, zenginlik petrol parasına dayansaydı, Kuzey Irak’ta gördüğünüz zenginleşmeyi, Irak’ın her yerinde görürdünüz…

- Terör örgütü ve siyasi uzantısı, bireysel haklar ve hukuk peşinde değil, Türkiye’yi bölme peşinde.

- Örgüt Türkiye’nin içine son aylarda 2500-3000 militanını sokmuş vaziyette.

- Örgüt, özellikle mayınlarla yürüttüğü faaliyetini çok ciddi istihbarata dayandırıyor; askerin haberleşmesini rahatlıkla dinliyor. Buradan edindiği bilgilere göre pusu atıyor.

- Kaçırdığı Türk askerlerine, savaş esiri muamelesi yapıyor.

- Haftanin Kampında bulunan örgütün fiili lideri durumundaki Murat Karayılan, ABD’nin yanı sıra, AB ülkeleri ile temas içinde. Karaşılan, AB üyesi ülkelerden federasyon konusunda destek aldığını saklamıyor.

- BBC’nin Kürt teröristlere “milis” demesine güya kızan ve yandaş gazetelerinin tabirine göre, “kafası atan” Tayyip Erdoğan ektiğini biçiyor ama halen farkında değil.

Farkında olsa herhalde TBMM kapanmadan mutlaka Kuzey Irak’a müdahale için gerekli tezkereyi çıkartırdı; mutlaka etle tırnak gibi olduğu Genelkurmay Başkanını yurtiçinde gerekli operasyonları süratle yapması için talimatlandırırdı. Mutlaka Kuzey Irak’ta afyondan elde edilen esrarın Türkiye üzerinden geçirilmesine mani olmaya çalışırdı.

Ama ne gezer? Tayyip Erdoğan, yakın dostu Yunan Başbakanı Karamanlis’i, doğduğu köy olan Potomya’da ağırlamak için hazırlanıyor. Biliyorsunuz, bu köyün yeni adı Güneysu ama herhalde kökleri hatırlansın diye Başbakan köyüne gittiğinde “Potomya’ya hoş geldiniz” diye karşılanıyor…

Evet Sayın Başbakan,

Evet Tayyip Erdoğan,

Rüzgar ekince fırtına biçersin. Türklüğü bırakıp, Türkiyelilikten bahsedersen, ““Gazetenin bir tanesi yazmış ‘Türkiye Türkler’in’ diye. Ahlaksız bu, hayasız. Neden eğer bunun derseniz, Türkiye’yi 30’a bölersiniz. Çünkü Türkiye’de sadece Türkler yaşamıyor: Türkiye’de Kürt’ü de var, Laz’ı, Çerkez’i de var. Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür diyor. Olmaz böyle şey. Biz diyoruz ki Türkiye, Türkiye’de yaşayan herkesindir” diye konuşursan (13.04.2005 tarihli yazıma bakınız), söylemlerini terör örgütünün siyasi uzantısı ile aynı çerçeveye oturtursan, kendi işini yani teröre müdahaleyi kendin yapmak yerine büyük bir edilgenlikle meseleyi ABD’ye ve AB’ye ihale etmeye kalkarsan, AB büyükelçilerine verdiğin yemekte, elçilerden azar işitip herhangi bir tepki ortaya koymazsan, hayatiyetini AB ve ABD desteğine bağlarsan olacağı budur. Gördüğüm kadarıyla da, görevde kaldığın sürece bu konuda Türkiye ileriye değil, geriye gider.

Yayın Tarihi : 15 Temmuz 2005 Cuma 17:42:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?