İnsan, İlahi ikaz mı? diye düşünmeden edemiyor
Gazetede manşet: Ölümden döndüler!..
Başbakan Erdoğan, eşi Emine Hanım ve Bakanlar Mehmet Ali Şahin, Ali Babacan, Binali Yıldırım, Osman Pepe ve Hüseyin Çelikle (galiba) bazı bakanların eşleri ile, Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, Başbakanlık Basın Müşaviri Ahmet Tezcan ve Başbakanlık Özel Kalem Müdür Yardımcısı Çağatay Kılıçın bindiği uçak tribülansa yakalanmış, uçak düşmekten zor kurtulmuş.
Tesadüf bu ya, hem de 28 Şubatın ilk saatlerinde
Peki, bu kalabalık, ailelerle beraber yapılan seyahatteki heyet İstanbula neden gitmiş, nereden dönüyormuş? Devletin, Başbakanlığın imkanlarıyla yapılan bu seyahatin amacı, AKPye yakın bir gazetenin sahibinin, Tayyip Erdoğanın kader ve kadim dostu Albayrakların kızının düğününe katılmak
Kim ne derse desin, İlahi ikaz mı? diye sormadan edemedim. Öyle ya, AKP, neyi, neleri, hangi uygulamaları tenkit ederek iktidar oldu? Şimdi yaptıklarının, Semra Hanımın Hasbahçe günlerinden ne farkı kaldı? Kendi kendime düşünüyorum, belki de, Allah-u Teala, hepsi bir arada iken, devletin imkanları ile cümbür cemaat düğünlere gitmenin yanlış olduğunu, halka vermiş oldukları sözlerin ne olduğunu ve bundan evvel haksızlıklar karşısındaki yakınmalarını, ettikleri duaları hatırlatmak için böyle küçük hafif bir tribülansla, Devletin uçağının içinde olduklarını ve Devletin uçağı ile keyfetmenin doğru olmadığını hatırlatmıştır dedim.
Ahmet Ertürk, bankaların batışını İlahi bir olay, TCDD Müdürü Pamukovadaki hızlı tren kazasını Allahın takdiri diye değerlendiriyordu
.
Hakikaten, 28 Şubatın ilk saatlerinde düğün dönüşü bu uçak tribülansı da belki de, bir İlahi ikaz
Dün Ahmet Hakan Coşkunun iktidara gelen eski Milli Görüşçülerin nasıl değiştiğini anlatan yazısı üzerine bir yazı yazmıştım ve o yazıda, Ahmet Hakanın tespitlerine katıldıktan sonra:
Ne kadar temelsiz bir kültürmüş bu kültür
Ne kadar kolay terbiye ediliyormuş bu insanlar...
Mühim olan tek şey iktidara gelmek ve iktidarın nimetlerini paylaşmakmış
demiştim.
Devletin uçağı ile cümbür cemaat düğüne gitmek, doğrusu tüy dikti
Yazık, çok yazık!...
****
Adalet Bakanı Cemil Çiçek yine konuşmuş!...
Hakan ve Kemal Uzanın bulduk, ölü ya da diri getireceğiz
Bu konuda, eski bir yazımdan, alıntı yapacağım: Yazımın tarihi 05.01.2005. Bakın o yazıda neler demişim:
Bazen, okuduğuma inanayım mı, inanmayayım mı bilemiyorum.
Cemil Çiçek, bundan bir kaç ay evvel, yetkim olsa hortumcunun ciğerini sökerim demişti. Bu sözlerinden ne demek istediğini bir soru önergesi ile sordum; bu şahsi bir tavırdır, cevap veremem diye karşılık verdi.
ABye girmeye çalışan Türkiye Cumhuriyetinin Adalet Bakanı Cemil Çiçek, dün, Barolar Birliği tarafından düzenlenen Demokrasi ve Yargı konulu sempozyumun kokteylinden ayrılırken haykırmış: Yurtdışında bulunan kaçakların devlet ölüsünü de getirir, dirisini de bir gün getirir.
Herhangi bir hukuk devletinde, Batı demokrasininde bu sözleri eden Adalet Bakanının o dakika istifası istenir, istifa etmese bile Başbakan görevden alır. Ne demek ölüsünü getirmek? Ya adam ölene kadar bekleyeceksiniz ya da adamı öldürteceksiniz. Ne yapacaksınız Sayın Çiçek? Adam tutup, adam yollayıp yurtdışındaki kaçakları öldürtecek misiniz? Ne yapacaksınız? Ne biçim bir laf bu? Ağzınızdan çıkan sözlerin farkında mısınız?
Yok, kaçak ölene kadar bekleyecekseniz de o zaman işinizi yapmamış olursunuz. O zaman bu lafları bırakın da ya adamları elinizden kaçırmayın ya da kaçakları hukuki yoldan getirmeye bakın.
Haaa, bu arada bugün Milliyet Gazetesi Cem Uzan ile Babası Kemal Uzanın telefon konuşma kayıtlarını yayınladı.
Esas mühim olan, uydu telefonu ile de konuşsalar telefon kaydı yapıldığına göre, Kemal Uzanın konuştuğu telefondan yerinin belli olması. Bu konuşmalar taa Temmuz ayında kayda alınmış.
Kemal Uzanın teknik olarak yerini belirlemek mümkün olduğuna göre neden iadesini istemiyorsunuz? Bu gecikmeyi nasıl izah ediyorsunuz?
****
Bu Hükümet bazı şeyleri ne kadar zor görüyor ve ne kadar hukuktan uzak bir anlayış içinde...