17
Mayıs
2024
Cuma
ANASAYFA

Vakit Gazetesi Yazarı Sayın Ali Karahasanoğlu

Vakit Gazetesi Yazarı Sayın Ali Karahasanoğlu
Ali Bey,

Uzanlar ile ilgili yazdığınız yazıda, benim, Uzanlar’la ilgili olarak, Cem Uzan’ın “hiçbir banka sahibine yapılmayan muamele bize reva görüldü” sözlerine, “benzer bir tepkiyi” gündeme getirdiğimi yazmışsınız.

Doğru... Ancak bu, “New York’ta genelev yok mu?” sorusuna benzer cımbızla çekilmiş bir ifade.

Ben, her soru önergemde ve her yazımda ısrarla bu paraların tahsil edilmesi gerektiğini, ancak bu işlem yapılırken, hukukun dışına çıkılmaması gerektiğini savundum.

Herşeyden önce, hakikaten Uzanlar hakkında anayasaya aykırı bir kanun çıkarıldı. Şimdi de, ortada para takibinden ziyade, bir teşhir ve linç görüntüsü var.

Ali Bey,

Hukuk herkese lazım. Bunu herşeyden önce sizin ve gazetenizin mensupları yaşayarak öğrenmişlerdir. Biz, size de haksızlık yapılırken yanınızdaydık. Merve Kavakçı’nın da, Tayyip Erdoğan’ın da yanında olduk, adımız “en büyük şakşakçı çiçekçi Enişte” diye çıktı. Yeni Şafak’ın sahipleri Albayraklar gözaltına alındığında, Albayraklar’ın bazı aile mensuplarının polise teslim olmaları için hanımlarını, çocuklarını polisin rehin almasına da aynı tepkiyi verdik, aynı isyanı yaşadık. Ama ben doğru bildiğimden, daha doğrusu hukuk yandaşlığından hiç ayrılmadım. Daha geçen günlerde ; Rauf Denktaş ile Süleyman Demirel’i Gazi Üniversitesi’nde dinledim diye, “derin devlet” suçlaması ile karşılaştım, Fethullah Hocaefendi’ye, “Devletin biri bana kan gövdeyi götürecek dedi” şeklindeki kendi ifadesine göre, “kimmiş bu görevli” diye sorunca Cemaat ayağa kalktı.

Dünkü Murat Bardakçı’nın yazısı ile Fethullah Gülen’in intihal yaptığı ortaya çıkmış. Hoş, bugünkü Yeni Şafak’tan anladığımıza göre Murat Bardakçı da (intihal) yapmış. Şimdi, Kemal Alemdaroğlu intihal yaptığı zaman kızacağız da, Fethallah Gülen yaptığı zaman kızmayacak mıyız?

Söyledim ya hukuk herkese lazım.

Şimdi sizin sorularınız ile ilgili ben konuyu çevirerek sorayım:

TMSF ile hükümetin ne kadar gayrisamimi olduğunu, konunun derin devletle alakası olmadığını da siz görün:

- Cem Uzan, kardeşi ile uydu telefonu ile görüşüyormuş. Demek ki devlet, Hakan Uzan’ın nerede olduğunu biliyor; daha doğrusu Hükümet biliyor. Neden Türkiye’ye getirilmesini istemiyorlar?

- Cem Uzan, 10-15 kişilik koruma ordusu ile dolaşıyormuş. Cem Uzan’ın bütün gelirleri TMSF’nin ve Hükümetin kontrolü altında. Neden bu konuda tedbir almıyorlar?

- Neden gazetelere verdiği ilanın parasının nereden geldiğini tespit etmiyorlar?

- Uzanlar’ın İmar Bankası’nda çifte hesapla sakladıkları para, Türkiye’deki mevduatın takriben yüzde 10’u!. Evet yanlış okumadınız yüzde 10’u... Türkiye’deki mevduatın yüzde 10’u senelerce saklanacak ve Hazine, Merkez Bankası, BDDK, TMSF, Bankalar Murakıpları, denetim kurumları hiçbiri bunun farkında olmayacak! Şimdi, Tayyip Erdoğan, Abdüllatif Şener, Ali Babacan, Ahmet Ertürk, Tevfik Bilgin bu konudaki sorumluların kim olduğunu ortaya çıkartmayacaklar ve hesap sormayacaklar! İhmali görülen ve hakkında dava açılması istenen bir kaç kişi için de dava açılma izni vermeyecekler! Şimdi, Tayyip Erdoğan ve ekibi, derin devletin Uzanlar’ı koruması yüzünden mi, bu ihmalin içine düşüyorlar? Nerede bu ihmalin, daha doğrusu suistimalin farkına varmayarak görevini yapmayan devlet içindeki sorumlular? Neden bugünkü iktidar bunları takip etmiyor?

Sizin gibi akıllı bir gazeteci ortada bir teşhir ve yıpratma kampanyası olduğunu, meselenin üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu görebilir.

Hükümetin elinde tamamen tesadüfen ortaya çıkan Uzan meselesinin haricinde magazinleştireceği, siyasi açıdan pazarlayabileceği bir konu yok. Dolayısıyla, üzümü yemekle değil, bağcıyı dövmekle meşguller.

TMSF bu konuda fevkalade taraflı davranıyor. Uzan’ın tekliflerine yazılı cevap vermiyor, anlaşma şartlarında eşit davranmıyor. Bu konuda, benim 07.12.2004 tarihli yazımda bahsettiğim soru önergesini okursanız meseleyi bütün çıplaklığı ile görürsünüz.

Şimdi bugün, yine hukuk anlayışım kapsamında, bugün basında çıkan Uzan’la ilgili gazete haberler ve yorumlarla ilgili olarak savcılığa 5187 sayılı Basın Kanununun 19. maddesini nasıl uygulayacağını soracağım. Sorumun kapsamına maalesef siz de gireceksiniz. Ama, kapsam içine girecekler içinde, özellikle derin devlet taraflısı diye nitelendirilen insanlar da var.

Diyorum ya. Hukuk herkese lazım.

****

Şimdi bugünlerde Cem Uzan’ın apar topar gözaltına alınması neyin nesi? Bugünlerin bir özelliği var. Cem Uzan’ın, geçtiğimiz günlerde verdiği ve kayıtlara göre 9. teklif olan teklifin TMSF’de görüşülmesi ve cevaplandırılması gerekiyor.

İnsan ister istemez “Ahmet Ertürk, geçtiğimiz günlerde gazetelere verilen ilana, Cem Uzan’ın Hulki Cevizoğlu’na çıkmasına, belki de çok daha önemlisi, benim 06.12.2004 tarihinde verdiğim, soru önergesi ve 07.12.2004 Salı günü haberx’teki sütunumda yayınladığım ve Uzan meselesi ile ilgili TMSF’nin eksikliklerinin ve hatalarının bir kısmını ortaya koyan yazımın bir reaksiyonu mu acaba? diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

Ben Ahmet Ertürk’ü beğenmiyorum ve yetersiz buluyorum.

Soru önergelerim ve yazılarım da herhalde bu konuyu somut olarak ortaya koyuyor. Bir kaç örneği hatırlayalım:

- Kendini tanıtmak için herhalde PR şirketi tutan ilk ve tek kamu yöneticisi (devlet kesesinden) Ahmet Ertürk’tür. Siz de herhalde takdir edeceksiniz basında bir popstar gibi yer alıyor. Yapılan tanıtım da, kurumdan ziyade kendisinin. Kurumda sanki başka kimse yok. “Hanım yıldızlarımızın” fotoğrafçısı meşhur Erol Atar’ın fotografladığı tek kamu yöneticisi ünvanını da aldı.

- Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda yaptığı konuşmada, durdu durdu sonunda konuyu takdir-i ilahiye bağladı. “Takdir-i ilahi, metafizik güçlerin tesiri” gibi konuşmayan başlayan siyasiler ve kamu görevlilerinin bazılarının ciddi sıkıntılara girdiğini gördük. Kimi kendini “çıplak kurtarıcı”, kimi, “mehdi”, kimi de “Tanrı’nın kırbacı” gibi görmeye başladı.

- Çukurova meselesinde neredeyse bir faciaya sebep oluyordu. Soru önergelerimle özellikle gündeme getirmeye çalıştığım bir şekilde, tuttu, Çukurova’nın ana para borcunda yüzde 30’a varan bir indirim yaptı. Biliyorsunuz Çukurova’nın borçları ana paranın üzerine libor+0.5’lık bir faizin 15 sene işletilmesiyle 6 milyar dolara çıkartılmıştı, libor+0.5’le yürütülen faizi, tuttu senelik yüzde 11’le iskonto etti!!!

- Çukurova konusunda bence belki de daha da önemlisi NPS’nin kim olduğunu araştırmadı. Hem de, önünde Türkbank-Mesut Yılmaz-Korkmaz Yiğit-Gazi Erçel- MİT’in kozmik raporu meselesi TBMM’deki soruşturma nedeniyle aktüel bir durumdayken....

Bu konu fevkalade önemli idi. Zira Karamehmet, TMSF ve YKB’ye ödeme yapmak için NPS’den aldığı krediyi, NPS’ye zamanında ödeyemeseydi, NPS Turkcell dahil Çukurova Grubu’nun sahibi olacaktı.

Bu konudaki sorularıma mealen, “bana ne” diye cevap verdi. Gaflet mi desek, cehalet mi desek?.. Yok yok iyisi mi, “ilahi” Ahmet Bey desek!..

Uzan meselesini tamamen eşitlik ve hukuk dışı bir şekilde ele aldı. Verilen teklifleri yok saydı. Star’ı Hükümetin borazanı haline getirdi. Milliyet’in haberinden öğrendiğimize göre Uzan’ın iştiraklerinin başına ayda 40-50 milyara adamlar koydu.

Gazetelere “duvarları mı yıksaydık, Türkiye’de cihaz yok ki” beyanatını verirken, aynı gün TMSF’nin Tahsilat Müdürü, gazetelerde aylar sonra uyanıp ABD’den cihaz getirmeye lüzum yok. Meğer Emniyet’in elinde bu cihazlar varmış” dedi, arkasından da her taraf, aylardan sonra Xraylandı. Hoş ortaya magazinden başka bir şey de çıkmadı...

Vaktinizi fazla almayayım, Ahmet Ertürk pehlivan tefrikası gibi; daha doğrusu “popstar” tefrikası gibi...

Halbuki, işe başladığı zaman ümit kırıntıları da vermişti...

*****

İşte bu nedenlerden tekrar ediyorum hukuk ve hukuka karşı eşiklik herkes için olmalı, herkese de lazım. Bunu da en iyi siz bilirsiniz.

Yayın Tarihi : 14 Aralık 2004 Salı 15:45:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?