18
Mayıs
2024
Cumartesi
ANASAYFA

Yoksa Rahşan Hanım haklı mıydı?...

Bizler hem vatandaş, hem milletvekili olarak Türkiye’nin en önemli kurumlarından bir tanesinin Diyanet İşleri Başkanlığı olduğunu zannediyorduk…

Diyanet İşleri Başkanlığı öyle bir kurum ki; Anayasaya girmiş, Anayasanın en üzerine titrediği kurumlardan biri olmuş…. Devlet bütçesinden en fazla pay alan kurumların başında geliyor ve en fazla personel istihdam eden kurumlardan bir tanesi…

Devletin ve Cumhuriyetin temel bir kurumu.

Bu kurumun çalışmalarını düzenleyen 633 sayılı “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun”un Din İşleri Yüksek Kurumu’nun Görevleri ile ilgili 5/g maddesinde, “Yurt içindeki ve yurtdışındaki dini, ilmi faaliyetleri, neşriyatı ve dini propaganda mahiyetindeki çalışmaları takip etmek, bunları değerlendirmek ve sonucunu Başkanlığa sunmak” hükmü yer alıyor.

Hüküm çok açık, değil mi?

Ben de, bana intikal eden bazı şikayetler ve bir çok din aliminin, profesörün veya “güya” alimin çeşitli birbirine 180 derece zıt görüşlerini okuyunca, bu görüşlere muhatap kalınca, en yetkili organ olan Diyanet İşleri Başkanlığımıza “Türkiye’de halihazırda piyasada arz edilen kaç adet Kur’an-ı Kerim meali var? Kaç adet tefsir var? Gerek bu mealler, gerek bu tefsirlerin hepsi 633 sayılı Kanunun 5. maddesinin (g) fıkrası gereğince değerlendirilmiş midir? Başkanlığa sunulan sonuç raporlarından birer kopyasının tarafımıza gönderilmesi mümkün müdür?” diye sordum…

Sordum, ve gelen cevapları görünce başımdan aşağıya kaynar sular indi!

Diyanet İşleri Başkanlığı verdiği cevapta; Kanunun amir hükmünü tekrar ettikten sonra, “Yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleşen dini, ilmi faaliyetlerin, neşriyatın ve dini propaganda mahiyetindeki çalışmaların tamamının, Kurumun mevcut personeli, bütçe ve teknik imkanları ile takip edilmesi mümkün değildir. Ancak, kişi ya da kurumlarca incelenmesi talep edildiğinde veya bir açıklamaya ihtiyaç duyulduğunda Başkanlığımız gerekli değerlendirme ve açıklamaları yapmaktadır. Ülkemizde piyasaya arz olunan meal ve tefsirler de, bu çerçevede değerlendirilmelidir” diye cevap verdi. Ayrıca, ülkemizdeki mevcut mealleri değerlendirmek amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığı ile Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 24-26 Nisan 2003 tarihlerinde İzmir’de bir Kur’an Mealleri Sempozyumu düzenlemiş; aradan 1.5 yıl geçmesine rağmen tebliğ ve müzakereler daha basılıp dağıtılamamış!

Bu izahattan ayrıca 2003 senesine kadar böyle bir faaliyette bulunulmadığını da anlıyoruz!

Bu ne büyük bir felakettir! Nüfusunun yüzde 99’nun Müslüman olduğunu söylenilen ülkede, aşağıdaki listede de göreceğiniz üzere 50 adet “belli başlı” Kur’an meali ve 20 Kur’an tefsiri bulunuyor; üstüne üstlük, verilen cevapta belirtildiği üzere, “Sözkonusu meallerden bazılarının değişik baskılarında, bir öncekine göre farklı yorumlar bulunuyor” ve Diyanet İşleri Başkanlığı asli görevini yerine getirip bir değerlendirme yapmıyor!

Peki vatandaş bu 50 meal ve 20 tefsirden hangisine itimat edip, hangisini okusun? Hangisi doğru? Hangisinde eksiklikler veya hatalar var?

Allah aşkına özellikle dini hassasiyetleri yüksek müminlerin kurban kesilirken ortaya çıkan manzaraları tenkit edenlerle uğraşıp bağırıp çağıracaklarına, Başbakan da dikleneceğine evvela Diyanet İşleri işini yapıyor mu, yapmıyor mu ona baksınlar; evvela vatandaş hangi meali, hangi tefsiri okursa doğru bir meal ve tefsir okumuş olur onun yolunu göstersinler. Daha Kur’an-ı Kerim’in mealine sahip çıkamayan bir Diyanet ve bu Diyanet’in bağlı olduğu hükümet kurban kesimini nasıl organize edecek Allah aşkına?

****

Pek tabii konu sadece Kur’an-ı Kerim mealiyle de sınırlı değil. Acaba, Alevilik ile ilgili yayınlar nasıl takip ediliyor? Hatta ve hatta, acaba, Ermeni ve Rum Patrikhanelerinin dini faaliyetleri nasıl takip ediliyor? Hatta ve hatta Protestan ve Katolik misyonerlerin faaliyetleri nasıl takip ediliyor? Hatta ve hatta Bahailerin, Yahova Şahitleri’nin dini faaliyetleri ve propagandaları nasıl takip ediliyor?

Cevaplardan anlıyoruz ki “edilmiyor”!

Yazık…

Biz de Diyanet İşleri Başkanlığını sadece personel tayin etmekle uğraşmayan, çok ciddi çalışmalar yapan bir müessese olarak bilirdik…

Meğer değilmiş…

Yoksa, Rahşan Ecevit “din elden gidiyor” demekte haklı mıydı?

***

SORU ÖNERGESİ VE CEVAP İÇİN TIKLAYINIZ

Soru önergesini, gelen cevabı ve bu cevaptan sonra Dilekçe hakkımı kullanarak sorduğum yeni soruları aşağıda sizinle paylaşıyorum:

Sayın Prof. Dr. Mehmet AYDIN

Devlet Bakanı

Sayın Aydın,

Aşağıdaki sorularımın 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde cevaplandırılmasını arz ederim:

1- 7/4522 Esas numaralı soru önergeme vermiş olduğunuz 17.01.2005 tarih ve B.02.0.004/00093 sayılı yazınızla ilgili olarak; soru önergemde “halihazırda piyasada arz edilen Kur’an-ı Kerim mealleri ve Kur’an-ı Kerim tefsirlerinin hepsinin 633 sayılı Kanunun 5. maddesinin (g) fıkrası gereğince değerlendirilip, değerlendirilmediği” soruma cevaben, “Yurtiçinde ve yurtdışında gerçekleşen dini, ilmi faaliyetlerin, neşriyatın ve dini propaganda mahiyetindeki çalışmaların tamamının, Kurumun mevcut personeli, bütçe ve teknik imkanları ile takip edilmesi mümkün değildir. Ancak, kişi ya da kurumlarca incelenmesi talep edildiğinde veya bir açıklamaya ihtiyaç duyulduğunda Başkanlığımız gerekli değerlendirme ve açıklamaları yapmaktadır. Ülkemizde piyasaya arz olunan meal ve tefsirler de, bu çerçevede değerlendirilmelidir” cevabı verilmiştir. Verilen cevap ile 633 sayılı Kanunun 5 (g) maddesinin amir hükmünün yerine getirilemediği anlaşılmaktadır.

Bu çerçevede, 7/4522 esas numaralı soru önergesinde verilen cevapta belirtilen 50 adet meal ile 20 adet Kur’an-ı Kerim tefsirinin tetkikinin yapılması konusunda bu dilekçemin cevabınızda belirtildiği üzere “kişinin inceleme talebi olarak” kabul edilmesini ve gerekli incelemenin yapılarak tarafıma bilgi verilmesini arz ederim

2- Diyanet İşleri Başkanlığı, kendi ifadesi ile “Mevcut personeli, bütçe ve teknik imkanları” ile Kur’an-ı Kerim meal ve tefsirlerini takip edemediğine göre, kanunun amir hükmü gereğince Müslümanlık haricindeki dinlerin ve din dışı olmakla birlikte dini faaliyet gibi takip edilmesi gereken Satanizm gibi olguları, faaliyetleri, neşriyatı ve dini propaganda niteliğindeki çalışmaları özellikle Hıristiyan misyonerlerin ve Yahova Şahitleri gibi örgütlerin faaliyetleri hakkında ne yapmaktadır? Mevcut durum, bir görevi ihmal durumu yarattığından, hatta, tedbir alınmazsa görevi suistimal durumu yaratacağından Bakanlığınız ne gibi tedbirler almayı düşünecektir? Bu konu, Hükümet ve TBMM gündeminde ele alınmış mıdır? Ele alınacak mıdır?




Yayın Tarihi : 28 Ocak 2005 Cuma 17:18:37


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?