23
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

Yoksa terör bitirilmek istenmiyor mu?

Dün, Pazar günü bir Parti Başkanı ile sohbet ediyorduk. Altını çizerek iki konuya dikkat çekti:

“Bak”, dedi; “Terörün İslamisi olur mu, olmaz mı diye konuşuluyor. Maalesef bal gibi oluyor. Bugün Irak’ta 120 kişi öldü. Bunlardan 20’den fazlası çocuk. Şeker dağıtılırken yanlarına gelen intihar bombacısı pimi çekmiş patlatmış. Irak’ta güya Kurtuluş Savaşı yapan bu kişiler gitsinler işgal güçleri ile savaşsınlar. O zaman iddia ettikleri gibi kendilerine “Kurtuluş Savaşçısı” denilebilir. Ama kendi ülkesindeki, kendi din kardeşini, kendi yurttaşını, hele hele İslam adına öldürürsen bunun adı İslami terör değil de nedir?”

İkinci konu da, kendi Başbakanımızın hali. İslami teröre, İslami terör demezsen, lafı eveleyip geveleyip yuvarlarsan sana kim, nasıl itimat etsin?

Evet, bütün bu sözlere aynen iştirak ediyorum.

Dün Irak’ta önemli bir kısmı çocuk, 120 kişi teröre kurban gittikten sonra bugün Irak’taki Şii direnişin lideri Mukteda El Sadr beyanat vermiş:

“İşgale karşı direniş "meşru"dur. Bunu ilk kabul etmesi gereken kişi, 'eğer benim ülkem işgal edilirse savaşırım' diyen sözüm ona Amerikan Başkanı Bush olmalı. Sorun, işgalin bizzat kendisi. Irak'ın bağımsız olmaması sorun. Ve diğer sorunlar bundan doğuyor, yobazlıktan iç savaşa kadar".

Güzel; bu kadar ciddi bir kurtuluş savaşı yapacaksan senin hedefin kendi din kardeşlerin ve kendi yurttaşların mı, yoksa işgal güçleri mi? Kimi, nasıl inandıracaksın? Bütün Müslümanların; bizim ülkemizdekiler dahil algılamaları gereken bir husus var: İslam adına yapılan terör eylemleri bütün dünyada, “İslami terör” olarak algılanıyor. Zaten de öyledir. Savaşacaksan doğru dürüst savaş, bombayı patlatacaksan git işgal gücünün yanında patlat.

İngiltere’de 4 tane Pakistan asıllı delikanlı İslam adına 4 yerde bomba patlatıp, 50-60 kişiyi öldürünce ve ısrarla bu yaptıklarını “İslam” adına yaptıklarını söylerlerse, bu yapılan İslami terör diye algılanmaz da, nasıl algılanır?
****
Haaa, bir ihtimal daha var. Bu ihtimale de bugün çok akıllı bir şekilde Yeni Şafak Gazetesi’nde, Taha Kıvanç sütununda Fehmi Koru dikkat çekmiş:

“Londra’daki intihar saldırılarına giden zaman diliminde, Sterlinin on gün içerisinde dolar karşısında düşüşü yüzde 6’yı bulmuş, hem de hiçbir görünür sebep olmadığı halde. Bombalar patlayınca bu düşüş daha da radikal hal almış. Joseph Farah “Birileri önbilgiye sahipti, o sayede sterlinin düşüşüne yatırım yaptı ve muazzam paralar kazandı” demeye getiriyor…

Yatırım alanında 35 yıllık deneyime sahip bir uzman, “Tesadüf olamayacak kadar beklenmedik ve keskin bir düşüş ile buna bağlı alışveriş yaşandı” demiş… İngiliz parası bir yılda bu kadar düşmezmiş normal olarak…”

****

Kuşadası’nda 5 kişinin ölümü ile sonuçlanan, yine bir Allah’ın cezasının terör eylemi de bana başka şeyler düşündürdü. Konunun değerlendirilmesini size bırakıyorum:

Hatırlarsınız, Kadınlar Günü’nde Kürt kökenli bir avuç edepsiz polisi provoke etmiş, polis de bu provokasyon karşısında sert ve münasebetsiz davranınca Avrupa ayağa kalkmıştı. Hadisenin olduğu saatlerde, hatta dakikalarda telefonum çalmaya başladı. Arayanlar, Fransız, İtalyan, Alman radyo ve televizyonlarıydı ve Avrupa’dan arıyorlardı. Hepsi de öğretilmiş gibi, istisnasız, aynı soruyu sordular. “Polisinizin Kürtleri dövmesi, Türkiye’nin Avrupa yolunda bir engel teşkil etmez mi?!”

Kuşadası’ndaki terör olayından sonra, yine telefonlar çaldı. Bu seferki soru, “Kuşadası’nda meydana gelen terör olayı bugün toplanacak AB Dışişleri Bakanları için Türkiye’yi dışarıda tutacak bir sebep teşkil etmez mi? Kürtlere neden kötü davranıyorsunuz?!”

Hopbalaaa…

Onlara şu cevabı verdim:

“PKK’ya terör örgütü demeyi öğrenin. Biz bu bölücülerle mücadele edeceğiz. Tercih Avrupa’nındır. Teröriste “milis” deme inadında devam ederseniz, hem bize, hem onlara, hem de kendinize kötülük ediyorsunuz. Eskiden kendi beslediğiniz PKK terörüne bugün “gerilla” muamelesi yaparsanız kendi bileceğiniz bir iş. İsterseniz Avrupa’nın Türkiye ile ilişkilerini kesmelerini savunun; “Medeniyetler Çatışması” tezini haklı çıkarın. Ama yok Avrupa da rahat etmek istiyorsa terör konusunda Türkiye ile işbirliği yapması gerektiği bilmesi lazım.

Bölücü örgütün yurtdışında fevkalade organize olduğunu ve medyayı bir anda ayağa kaldırdığını, özellikle kendi organize ettiği faaliyetlerden sonra Avrupa medyasını hemen Türkiye’nin üzerine saldığını daha evvel görmüştük. İster istemez, “Kuşadası’ndaki olayın kaynağı da belli oluyor galiba…”

Türkiye’de de bir tarafta Hükümetin tavrı, diğer taraftan medyanın ele alışı bakımından terörde çifte standardın içine düşmeye başladık. İngiltere’de 50-60 kişi ölüyor yer yerinden oynuyor; Başbakan, (yanlış anlamayın İngiltere değil Türkiye Başbakanı) saygı duruşunda bulunuyor. Irak’ta bir günde 120 kişi ölüyor; çıt yok!

Kuşadası’ndaki olaydan sonra Başbakan, (yanlış anlamayın Bizim ülkenin Başbakanı) “ne yapalım, ne kadar tedbir alırsanız alın sıfır. Terörle dünya başa çıkamamış ki, biz nasıl başa çıkalım” deyiveriyor. Hoş, bizim Başbakandan başka şey beklenmez. İstanbul’daki Sinagog saldırılarından sonra da 24 saat sesi soluğu kesilmiş, çıtı çıkmamıştı. Zaten aklı fikri gezmede. Şehit cenazelerine gidecek vakti yok ama Maaşallah gezmeye vakti var. Soçi’de Putin’e koştu gitti. Malum “doğalgaz” fiyatını indirme derdi var. Hatırlarsınız bundan evvel de Rusya görüşmelerinde gaz fiyatının gündemin bir numaralı maddesi olduğunu okumuştuk. Erdoğan o konuda dertli. Rus anlaşmasında Hilmi Güler’in yaptığı ve yaptırdığı gaz fiyatı artışlarının ileride Yüce Divanlık bir konu olabileceğini biliyor, hissediyor, düzeltmek için çırpınıyor. Putin’le yaptığı bu toplantıyı da kayıtsız, kuyutsuz, tutanaksız yapmış. Eh, gaz fiyatını daha rahat konuşmuştur.

Terör meselesi Tayyip Erdoğan için kapandı; “Ne kadar tedbir alırsan al sıfır” dedi ve işin içinden çıktı.

****
Dünya “bana yapılan terör kötüdür; başkasına yapılan da beni pek alakadar etmez” görüşünde ısrar ettikçe, ABD’nin İslam dünyasını ve Ortadoğu halklarını hiçe sayan tavrı devam ettikçe, Ortadoğu halklarının şimdi muazzam seviyeye gelmiş petrol gelirleri ile kalkınmaları temin edilmezse, Filistin sorunu çözülmezse ve terör konusunda dünya çapında bir tanımlama yapıp mücadele edilmezse bu konunun kapanacağı, biteceği yok. Hoş, zaten galiba kimsenin bitirmek niyetinde olduğu da yok. Yukarıda Fehmi Koru’nun satırlarını okudunuz. Buna ilave olarak ben de size bir şey hatırlatayım: Komünizmin çöktüğü günlerde o zamanlar İngiltere Başbakanı olan , Theacher, “Komünizm bitti, NATO düşmansız kaldı. NATO’ya şimdi bir düşman lazım, bu düşman da İslam’dır” demişti….

Yayın Tarihi : 18 Temmuz 2005 Pazartesi 16:23:35
Güncelleme :18 Temmuz 2005 Pazartesi 16:31:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?