"Prosedür Gereği"

Çarşamba günü İstanbul ABD Başkonsolosluğu önünde, konsolosluğu koruma görevi yapan iki polis memuru ile bir trafik polisi amacı, yapılış şekli ve sonuçları itibarıyla net olarak anlaşılamayan bir terörist saldırı ile şehit edildiler.

Yaralı polislerin şehit olmadan önce kahramanca karşı koymaları üzerine olayı yapan üç terörist öldürüldü. Bir tanesi kaçmıştı; o da bugünkü gazetelerin yazdığına göre, yakalandı.

Eylem; pompalı tüfekli, tabancalı, basmaya gelenin zayiat verdiği, kaçanın bir gün sonra teslim olduğu, korsan taksiyle eyleme gidilen ilginç bir terör olayıydı.

Biz terör olayının sebep ve sonuçlarıyla ilgili çözümlemeleri ilgililere bırakıp, dün Emniyet Müdürlüğü Vatan Caddesi binasında şehitlerimiz için yapılan cenaze törene değinmek istiyoruz:

* * *

Genç yaşta şehit olan polis memurları Nedim Çalık, Mehmet Saçaklıoğlu ve Erdal Öztaş mesleğe yeni başlamışlardı.

1987 doğumlu olan Saçaklıoğlu henüz 14 günlük polisti!

Allah, hepsine gani gani rahmet eylesin; geride kalanlarına da sabırlar versin.

Törende konuşma yapan İstanbul Emniyet Müdürü ve Valisi ile Emniyet Genel Müdürü ve İçişleri Bakanı genç yaşta şehit olmanın önemine ve şehitlik makamının yüceliğine değindiler.

Şehitlerin kanının yerde kalmayacağını, ailelerine her zaman sahip çıkılacağını anlattılar.

Ama kimse, böylesi müessif olayların nasıl önlenebileceğine, bu olayda yaşanan zaaflara ve ilgililerin bu olaydaki sorumluluğuna dair tek kelime bile etmedi?

İdarecilerin görevinin şehit cenazesi kaldırmak değil, personelin başına böyle işler gelmesini engellemek olduğunu kimse hatırlamadı.

Konuşmalardaki ortak nokta; şehit olmanın iyi bir şey olduğuydu!

* * *

Kale gibi inşa edilmiş konsolosluk binasının güvenliğini sağlamakla görevli; Hollywood filmlerinde her birinin dünyayı kurtaracak kadar gözü kara birer kahraman olduğunu seyrettiğimiz, içlerinden nice ”Rambo”lar çıkarmış olan Amerikan Deniz Piyadeleri’nin ise çatışma esnasında“prosedür gereği” kapılarını kilitleyerek içeriye sığındıklarını öğrendik dün.

Türk Polisi, istenmedikten sonra, içeriye girmenin hiçbir şekilde mümkün olmadığı bir binayı korumak için teröristlerle kahramanca çatışır ve canlarını verirken; Amerikalı “balon rambolar” kurşungeçirmez camlar arkasından olan biteni izlemişlerdi.

Teröristler, kendilerini korumakla görevli polislerin kanını akıtırken, onlar, “prosedür gereği”, içeride pısmışlardı!

Amerikalıların sıkı sıkıya bağlandıkları “prosedürler”, bir kez daha “insanlığın” ve “vefanın” önüne geçmişti!

Zaten şu anda hastanede tedavi gören yaralı polis memuru Osman Dağlı da ABD Konsolosluğundan gelen çiçeği geri göndererek, bu “ahmak tepkisizliğine” karşı olan tepkisini çok güzel ortaya koydu.


* * *

Türkiye’de bu üzücü olaylar olurken, “müttefikimiz” ve stratejik ortağımız olduğunu her fırsatta dile getiren ABD’nin Dış İşleri Bakanı Condoleezza Rice; kendi ürettiği Şahab füzelerini ardı ardına deneyerek İsrail ve ABD’nin yanında komşularına da gözdağı veren İran’ı şu sözlerle uyarıyordu:

“Bölgedeki çıkarlarımızı ve “müttefiklerimizi” koruruz!”

Çarşamba günü konsoloslukta yaşanan bu tabloyu hatırladıkça, sormadan edemiyoruz:

Nasıl yani?
 

feramuzerdin@kenthaber.com