Başbuğ ne dedi, neleri söylemedi?

Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ az önce biten basın toplantısında, , yaklaşık iki haftadır kamuoyunu meşgul eden Taraf haberindeki “İrticaya Karşı Eylem Planı” belgesinin; şu an elde bulunan deliller ve Genel Kurmay Başkanlığı bünyesinde çok boyutlu olarak yapılmış olan soruşturma neticesinde bir “kâğıt parçası” hükmünde olduğunu açıkladı.

Eğer fotokopi olarak elde bulunan bu belgenin aslı bulunup ortaya konmazsa, bu tartışma artık burada bitmiş olmalıdır.

* * *

Başbuğ’un –hayli dağınık olan- konuşmasında ön plana çıkan başlıklar bizce şunlardı:

Belge olduğu iddia edilen bu şey, TSK’ne yönelik bir iftiradır.

TSK medya üzerinden yürütülen, kaynağı ve uygulayıcıları askerlerce bilinen ancak kamuoyuna açıklanmayan, asimetrik bir psikolojik harbe maruz kalmaktadır.

Bu psikolojik harekât TSK’nin olduğu kadar, TSK’nin savunmakla görevli olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını da hedef almaktadır.

Başbuğ kendilerine karşı psikolojik harekât yürüttüğünü düşündüğü isimleri her ne kadar kamuoyu ile paylaşmasa bile, “Elinizi TSK üzerinden çekin” şeklinde uyararak, bu çevreleri bir şekilde muhatap almıştır.

TSK Askeri Savcılığı görevsizlik kararı vererek; dosyayı, kimler tarafından ne amaçla hazırlanarak bir hazırlık soruşturması dosyasına konulduğunun ve kimler tarafından hangi amaçla medyaya servis edildiğinin açıklığa kavuşturulması amacıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na göndermiştir.

TSK, yargı ve istihbarat makamlarından, bu belge (veya kâğıt parçası) üzerindeki tüm sis ve soru işaretlerinin kaldırılması konusunda çalışmalar yapılmasını beklemektedir.

TSK kendisine karşı yürütülen bu psikolojik harekâtın ortaya çıkarılması konusunda bundan böyle tüm devlet mekanizmaları karşısında ve özellikle MGK bünyesinde ısrarcı ve takipçi olacaktır.

* * *

Bazı konuları kamuoyu önünde tartışmayacağını, ancak yetkili mercilerle paylaşacağını ısrarla tekrar eden Başbuğ’un konuşması sakin gibi görünse de aslında birçok gizli mesajları içeriyordu.

Başbakan Erdoğan’ın Arnavutluk gezisi öncesinde dün havalimanında yaptığı konuşma da iyi okunacak olursa aslında Türkiye’de bundan sonra daha sıcak bir gündeme girilmekte olduğu anlaşılıyor.

Başbakan Erdoğan konuşmasının satır aralarında artık bu konunun takipçisinin Genel Kurmay olacağını ve muhalefete de bazı görevler düştüğünü söyleyerek, bir anlamda kendini bu tartışmada (nedendir bilinmez?) kenara çekmiş ve bu kez “nereye kadar giderse gitsin” diyerek aslında Genel Kurmay’ı değil, başka adresleri de kastettiğini belli etmiştir.

Hükümetin, içinde AKP’nin isminin de geçtiği ve TSK’nin AKP’ne karşı bir hazırlık içinde olduğu öne sürülen böylesine iddialar karşısında, inisiyatifin, bundan böyle Genel Kurmay ile muhalefet tarafından belirlenmesine cevaz vermesi, anlaşılır bir durum değildir?

* * *

Asker bu basın toplantısıyla kendisinin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasının bir psikolojik harbin tehdidi altında olduğunu ilk defa dile getirmiş oldu.

Yani cin artık şişeden çıktı.

Bu saatten sonra sorulması gereken soru şudur:

Asker kendisinin bildiği ve isimlerini kamuoyuna açıklamadığı, kendi tabiriyle “TSK ve daha uzun vadede Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasını hedef alan psikolojik harp merkezlerini” tespit ederek bunlara karşı bir harekât başlatacak mıdır?

Başbuğ ve Erdoğan’ın ketumiyeti, başta CHP Genel Başkanı Deniz Baykal olmak üzere muhalefetin ısrarcı çıkışları, Türkiye’nin asker – sivil ilişkileri açısından daha sıcak gündemlere gebe olduğunun bir göstergesi olabilir mi?