29
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Erdoğan'a Sahip Çıkılmalı Mı?


İki dönemdir parlak bir şekilde iktidar olan AKP’nin lokomotifi Recep Tayyip Erdoğan için sıkıntılı günler artık başlamış durumda.

Tek bir çatı altında toplamış olduğu değişik siyasi akımların dengesini korumak; bu akımların, öne geçme ve ideolojik planlarını hayata geçirme emellerini engellemek veya kamufle etmek konusunda gösterdiği gayretler olumlu bir sonuç vermediği gibi, partisinin içindeki fikir ayrılıkları da artık su yüzüne çıkmaktadır.

Türban meselesi etrafında kenetlenmiş gibi görünse de AKP hem halkın gözünde hem de kendi içinde kan kaybetmeye başlamıştır.

AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan’ın geçen günkü konuşması, parti içerisinde “trende kalıp” neler olacağını görmek isteyenlerin yanında, “trenden atlayarak” başının çaresine bakmak isteyenlerin de olduğu izlenimini vermektedir.

* * *

21 Ocak tarihli “Erdoğan ‘Türban Mağruru’ Mu, Yoksa ‘Türban Mağduru’ Mu Olacak?” başlıklı yazımızda Erdoğan’ın parti içindeki dengeleri kendi lehine çevirmek için “türban kartına” oynadığını ve bu hamlenin sonucunun kendisine nelere mal olacağının da zamanla görüleceğini söylemiştik.

Hatırlanırsa, siyasi nedenlerden dolayı hapse girip çıkarak iyi bir rüzgâr yakalayan Erdoğan’ın başını çektiği İstanbullu Belediyeciler, Milli Görüş çizgisi ve kadroları esas alınarak kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi’nde bir anda büyük bir şaşaa ile Ankara’nın havasını çok iyi bilen Milli Görüşçü eski siyasi kurtların bile önüne geçmişlerdi.

Bunun yanı sıra, partide etkin olan “Güneydoğu gurubu” da Erdoğan’ın liderliğini kabul etmişti.

Erdoğan, aldığı oy oranına rağmen, her zaman “şüpheli bakışlar altında” olduğu gerçeğini görmüş olsa bile, bunu kabullenmemekte ve bildiğini okumakta her zaman ısrar etti.

Aradan geçen bunca yıla rağmen zafer sarhoşluğunu üzerinden atamayan Erdoğan, akıllıca bir siyaset güttüğünü düşünerek hem partisi içindeki Milli Görüşçülere ve “güneydoğular gurubuna” mavi boncuklar dağıtıyor hem de gizlice tüm kadroları kontrolü altına almak istiyordu.

Bunun için en basit yol da bu kadroların “söylemlerine” kendisinin sahip çıkmasıydı.

Bu amaçla önce, “alt kimlik - üst kimlik, Türkiyelilik” kavramlarını ortaya attı, sonra da “türbana özgürlük” meselesini.

Tayyip Erdoğan’ın amacı, Hülya Avşar’a da samimiyetle beyan ettiği gibi ne şeriatı getirmek, ne de rejimi değiştirmekti!

Tek amacı, tüm iplerin kontrolü kendisinde olduğu halde, iktidarda daha uzun süre kalabilmekti!

Ama şahsi hırsı ve konumu dolayısıyla kendisini oynamak zorunda hissettiği rol, belli bir süreden beri kendisini ve partisini kaçınılmaz bir noktaya doğru götürmektedir.

* * *

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan 9 Haziran tarihli açıklamasında, AKP içindeki Milli Görüşçüler ile Belediyeciler arasında cereyan eden bu “güçler savaşını” ve muhtemel bir bölünmenin her an vuku bulabileceğini herkesin anlayabileceği bir dille ortaya koydu.

Erdoğan’ın, değişen şartlara göre yeni stratejiler geliştirmek yerine; kafasında kurmuş olduğu bir stratejiyi yürütmek hevesinde olduğunu apaçık bellidir.

Siyasette duygulara yer olmadığını, aklın ve sükûnetin ön planda olması gerektiğini en kısa zamanda fark etmelidir.

Hazımsız, hırçın, “dediğim dedik” bir görüntü çizmesi, ilk bakışta kendi lehine gibi görünse de uzun vadede olumsuz etkiler yapacağı kesindir.

Çünkü iktidara ilk geldiği zaman “Herkes artık safını belli etsin” diye beyanda bulunan Kasımpaşalı bir delikanlının meydan okumalarına herkes kulak kabartır, hatta alkışlar bile ama iş devlet kurumlarıyla çatışmaya gelince, milletin hangi safı tutacağı hiç mi hiç belli olmaz?

Akıllı bir siyasetçi olduğu her halinden belli olan Tayyip Bey, diğer düsturları yanında, “Timur’un karşısında yalnız bırakılan Hoca’nın hikâyesini” de asla aklından çıkarmamalıdır.

Tecrübeli kurtların önündeki bir kuzu ne kadar dikkatli olmalı ise Erdoğan da o kadar dikkatli olmalıdır.

Çünkü Ankara tam anlamıyla bir kurtlar sofrasıdır.

Uzaktakilerden beklediğiniz tehlike, yanınızdakilerden bile gelebilir.

* * *

Türkiye’nin ve dolayısıyla hükümetin en önemli sorunu işsizlik, fakirlik ve ekonomik sıkıntılardır.

Başı örtülü olarak üniversiteye gitmenin, her yetişkin Türk kadınının hakkı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

AKP’nin bu gerçeği başka amaçları için suiistimal etmesi ve karşılığında da rejimin korunmasına yönelik bir refleksle karşılaşması; başını örterek eğitimini sürdürmek isteyen binlerce genç kızı mağdur etmektedir.

AKP ve Erdoğan, özgürlükleri bütün anlamlarıyla sağlamak konusunda samimi olduğunu tüm Türkiye’ye ispatlamak zorundadır.

Türban takmak istediği için okuluna gidemeyeni mazlum ilan ederken, geçen 1 Mayıs’ta işçileri daha toplanmadan eze eze dövdürmenin gerçek demokratlıkla uzaktan yakından bir alakası yoktur.

Bu, olsa olsa “taraf tutmak” olur ki, o zaman karşınızda başka bir “taraf” olması da kaçınılmazdır! 


feramuzerdin@kenthaber.com

 

 

Yayın Tarihi : 12 Haziran 2008 Perşembe 16:33:43


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Erbaha ÖZDEMİR IP: 85.99.199.xxx Tarih : 16.06.2008 22:19:02

"Kör Allaha verdiği gözle bakarmış"Sn.Tayyip seçmenlerine neverdiki bugünde seçmen onu desteklesin.Çocuklarına gemicikler aldı.Yandaşlarını doyurdu,Ona oyverenler ise sürünüyor,Busefer Türbanın,bilmem yasakların arkasına sığınamatacak."Türban düştü,Kel göründü"


Nazmi Öner IP: 85.99.150.xxx Tarih : 16.06.2008 23:21:08

AKP veya onun lideri Erdoğan’a sahip çıkıp çıkmamanın koşulları iyi hesaplanmalıdır. Bu ayrı bir konudur. Ama ülkeye, vatandaşa ve demokrasiye mutlaka sahip çıkmak gerekir. Çünkü Türkiye’de bir yılı aşkın bir süredir yapılan yegane kavga, AKP iktidarını yıkmak kavgasıdır. Ve bu durum fazlaca da yadırganacak bir durum değildir. Ama normal olmayan şey ise, AKP yıkılsın da nasıl yıkılırsa yıkılsın biçiminde gözü dönmüş bir düşmanlığın, kin ve nefretin, AKP karşıtlarında yarattığı tahribatın ülkeye yönelmesidir. Artık şu anda AKP’nin yıkılması için her yol mübah noktasına gelinmiştir. AKP de bunalımı aşmak gerilimi azaltmak yönünde bir adım atmamaktadır. Yani çatışmanın taraftarlarına göre ülke ve insanlarının hiçbir önemi yoktur. AKP yıkılsın da, isterse ülke de altında kalsın noktasına gelinmiştir. AKP karşıtlığı, gözü dönmüş bir düşmanlığa dönüşmüştür. Bu ülkemiz ve zaten içi boş cumhuriyetimiz için büyük bir tehlikedir. AKP yıkılacaksa, kurnazlıklara, düşmanlıklara, kin ve nefrete dayanmadan, olağan koşulları içinde ve demokratik teamüller içinde olmalıdır. Erdoğan gidecek diye ülke ve demokrasi kaybetmemelidir.


KENAN KAYA IP: 88.227.122.xxx Tarih : 14.06.2008 21:13:44

erdoğana allah sahip çıksın bir ülkede bu kadar olaylar oluyorsa zam işsizlik gibi olaylarda bu ülkenin başbakanı bir gerekçe gösterme zahmetinde bulunmuyorsa yazıklar olsun derim.ERDOĞAN ancak camii imamı gibi vaaz veriyor.yazıklar olsun o oylarımıza bür ülkede devlet hastanesinde vezneye para ödenmeden 11 aylık çocuk muayene edilmiyorsa ödediğim vergileri helal atmiyorum.saygılar


selcuk IP: 85.105.111.xxx Tarih : 15.06.2008 14:45:01

bop eşbaşkanına sahip çıkan amerikaya sahip çıkar.


Başar Turhan IP: 78.177.147.xxx Tarih : 14.06.2008 04:55:18

Erdoğan'a sahip çıkmalımı bilemem ama öncelikle benim kanaatim bu ülkeye sahip çıkmalı.Benim Türkiyem kaç Erdoğan gördü geçirdi.Hangi biri bu ülkenin Vatandaşına sahip çıktı.Bana önce o cevap gerekli.Belki Sayın başbakanımızın yaptığı işler kendince faydalıdır.Ama ben bir kamu emeklisi olarak soruyorum.Bu gün ben aç isem,bu gün ben çocuklarımı okutamıyor isem,Bu gün ben yarınıma güvenle bakamıyor isem peki bana benim gibilere kim sahip çıkmalı.Yorum sizin.Saygılarımla.