30
Mayıs
2024
Perşembe
ANASAYFA

“Etken” bir ülke olmak için


Buna en demokratik olarak bildiğiniz ülkeler de dâhil olmak üzere, her ülke, uluslar arası ilişkilerde kendisinin veya vatandaşlarının çıkarlarını koruyacak tedbirleri açık veya gizli olarak almakta bir sakınca görmez.

Bu konuda ülkeler arasında açıkça yazılmış anlaşmalar olmasa bile, zımni bir “anlayış birliği” vardır.

Bu operasyonlarda ülkeler zaman zaman “etken” ve “edilgen” pozisyonlara düşerler.

Hemen her resmi konuşmada duyduğumuz ancak, çok sık duyduğumuz için, artık kulak kabartmadığımız “Türkiye’nin jeopolitik / jeostratejik önemi”, Türkiye’yi böylesi operasyonlarda daha çok “edilgen” bir konuma sokar.

Kamuoyunda bilinen, söylenen ve tartışılan “komplo teorilerinin” ardında; aslı olsun veya olmasın, bu tip operasyonlardan duyulan şüpheler vardır.

/ / /

Ahlaki olsun veya olmasın, doğru sonuçlar doğursun veya doğurmasın, bu tip operasyonlar yapmak, “güçlü” olarak bilinen ülkelerin sık sık müracaat ettikleri bir yoldur.

İşte size birkaç örnek: 

• İran’a silah satarken suçüstü yakalanan Amerikan Devleti, Oliver North isimli bir albayın suçu üstlenmesiyle, kendi kamuoyuna karşı bu işten “yırtmıştı”. Kimse, hükümet dururken bir albayın İran’a silah satmaya nasıl karar verebildiğinin üzerine gitme gereği görmemişti. 

• İsrail gizli servisi MOSSAD’ın örtülü operasyonları, küskün(?) bir ajanın itiraflarını yazdığı Hile Yolu isimli kitapla deşifre edilmişti(?)
 
• Zararsız çevreci eylemleriyle tanınan Greenpeace örgütünün gemisini on yıl kadar önce bombayla batıran kişilerin Fransız gizli servisinin resmi ajanları olduğu daha sonra ortaya çıkarılmıştı. 

• Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yuşçenko, seçimlerden önce Rus gizli servis ajanlarınca zehirlenmeye çalışıldığını bizzat kendisi açıklamıştı.
 
• İngiliz gizli servisi ajanı Lawrence’ın faaliyetleri yüzünden Osmanlı’nın Arap yarımadasını kaybettiği artık bir sır değil!

Örnekler çoğaltılabilir.

Bunların hangisinde ne kadar doğruluk payı olduğunu, “örtülü operasyonlar” oldukları için ispatlamak mümkün değildir.

O yüzden de bunlar sıklıkla “komplo teorisi” olarak nitelendirilir.

/ / /

Bazı “örtülü operasyonlar” ise, operasyonda görev almış olup da emekli olan kimselerce üzerinden belli bir zaman geçtikten sonra “deşifre” edilir.

Burada emekli olunan kurumun kurumsal kimliğinin azametinin vurgulanması gibi kurumsal bir amaç gözetilebileceği gibi (mesela; emekli bir MOSSAD ajanına “Hile Yolu” isimli kitabın yazdırılması), açıklamayı yapanın şahsi amaçları da ön plana çıkmış olabilir.

MİT eski Kontr-Terör Daire Başkanı Mehmet Eymür, geçen akşam Star Tv’de terörist başı Abdullah Öcalan’a Suriye’de suikast teşebbüsünde bulunduklarını ancak başarılı olamadıklarını açıkladı.

Bu kadar detaylı ve titiz bir çalışmayı yürüten profesyonel bir ekip, suikast yerine park eden araçlardan dolayı bombayı hedefin tam 150 metre uzağında patlatmıştı!

Demek ki; Türkiye’nin kaderini değiştirebilecek bir operasyon, dünya literatürüne de geçtiği gibi, “türk işi” bir şekilde bitirilmişti.

İyi niyet ve müthiş bir gayretle başlayan bir iş, sonuç alınamadan yitip gitmişti!

/ / /

Yüze göze bulaştırılan böyle birkaç operasyon daha biliyoruz.

Peki, diğer ülkeler bu gizli operasyonları az – çok başarırken, Türkiye neden böyle başarısız oluyor?

Çünkü Türkiye “demokratikleşmeyi” halka daha çok özgürlük ve kamu hizmetlerinde eşitlik olarak değil, devletin ve örtülü operasyonlarının “deşifresi” olarak algılıyor veya öyle algılaması için kasıtlı olarak yönlendiriliyor.

“Şeffaf devlet” kavramının, kamu harcamalarının, ihalelerin, uluslar arası anlaşmaların açık olması, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasını, halkın “seçilmişler” üzerindeki denetiminin artırılmasını kapsadığı göz ardı ediliyor.

Hal böyle olunca, siyasetçiler ve bürokratlar cesur kararlar alamıyor; alınsa bile, bu kararları uygulayacak kişiler bulunamıyor.

Görevleri bu tip operasyonları düşünüp organize etmek olan kişiler, ileride ellerine vurulabilecek olan kelepçelerin düşüncesiyle hemen vazgeçiyorlar.

Komşularımız ve güçlü devletler coğrafyamızda adeta at koşturur, coğrafyamızda yeni haritalar çizilir iken, biz elimiz kolumuz bağlı, “edilgen” bir şekilde olanı biteni izliyoruz.

Önümüzdeki pastayı kapıp afiyetle yiyenler de arada bir sırtımıza vurup “Aferin, çok demokratik oluyorsun, böyle sessiz ve tepkisiz kalmaya devam et.” demekten geri durmuyorlar.

Şu an bölgede hesabı olan tüm devletlerin tek bir şeye ihtiyaçları var çünkü:

Kendi dertleriyle boğuşmaktan bitap düşmüş olan, eli - kolu ve fikri bağlı bir Türkiye’ye!

Yayın Tarihi : 29 Ekim 2008 Çarşamba 15:40:46


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Haluk Balaban IP: 78.167.203.xxx Tarih : 29.10.2008 20:35:02

Sindirilmiş yoksullaştırılmış sadaka ekonomisine alıştırılmış yurdum insanlar AH BİR UYANSALARADA HALKIN YİGİT SESİ FERAMUZ ERDİNİN BU YAZILARINI OKUSALAR BENDE BU YAZILARI DAHA ÇOK DOSTUMA OKUTABİLSEM. İYİKİ VARSIN ERDİN.