22
Mayıs
2024
Çarşamba
ANASAYFA

Hakkari'de şehitler & washington'a 'omerta'

Askerliğini, 1994-95 yılları arasında Şırnak Uludere Sarıziyaret Sınır Birliği’nde yedek subay olarak yapmış bir eski Emniyet mensubu olarak terör ve terörle mücadele üzerine bir – iki kelime etme hakkına sahip olarak görüyorum kendimi.

Bölücü örgüte en büyük darbeleri vuracak olan operasyonlar planlanmaktaydı o dönemde. Başta polisler olmak üzere, spor akademisi mezunları, kaybından fazla zarar görülmeyecek olan mesleklerin mensupları aceleyle askere alınıyordu.

Polisler için sadece sıcak çatışma bölgelerini kapsayan “özel kura” torbaları hazırlanıyor, yoğun ve yorucu bir eğitimden geçen yedek subay adayları derhal görev yerlerine sevk ediliyordu. Er ve erbaşlar da eğitim birliklerinde bu büyük operasyon için hazırlanmaktaydılar. Bölücü örgüte “son darbeyi vurma zamanı” artık gelmişti! Bundan tam 12 yıl önceydi!

Şehit olacağımıza tam olan inancımızla, görev yerlerimize ulaştığımızda, o yıllarda buralarda sıkça anlatılan hikayelerle karşılaşmıştık: 36. Paralel kuzeyinde faaliyet gösteren Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin zaman zaman bölücü örgüt elemanlarına silah erzak ve mühimmat bıraktıklarıyla ilgili hikayelerdi bunlar.
Bu hikayelerin etkisiyle olacak ki; Delikavak’ta nöbet tuttuğum gecelerde kuzeyde, sınırlarımız içerisinde adeta uçsuz bucaksız bir duvar gibi yükselen ve bölücü örgüt militanlarının yuvalandığı bilinen Kel Mehmet Dağları üzerinde gece uçan helikopterleri gördükçe telsizden feryat eder, bu helikopterlerin kontrol edilmesini isterdim. Çünkü o yıllarda helikopterlerimizin gece uçuş kabiliyetinin olmadığı söylenirdi. Hatta, gece çatışmasından çıkan ağır durumdaki yaralılarımızı Şırnak veya Diyarbakır’a sevk etmek için günün ışımasını beklerdik, bu eksiklik yüzünden. Yani; topraklarımız üzerinde geceleri uçan bu helikopterler “dost”(!) olsa bile, bize ait helikopterler değildi.
Bir akşam, emrimdeki uçaksavarla o helikopterleri düşürme emri alana kadar da böyle devam etti bu durum. Anlamıştım ki; benimle dalga geçiliyordu: Uçaksavar menzilinin çok dışında hareket eden bu helikopterlere, ancak savaş uçakları müdahale edebilirdi, zira.

Helikopterler uçuşlarına her gece devam ettiler. Belli bir bölgeye kadar gidip, orada bir müddet kalıyor ve sonra geri dönüyorlardı. Vuku bulan tek gelişme, benim artık susmam gerektiğini anlamam olmuştu! İtalyan mafyasının meşhur “Omerta” (suskunluk) kuralı sonunda beni de bulmuştu!

Tıpkı; askerdeki evlatlarımızın canı dahil, her şeyimizi ve dahi geleceğimizi emanet ettiğimiz Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçen ay BM toplantıları nedeniyle gittiği ABD deki suskunluğu gibi.

Oysa ki, aynı toplantılar için New York’a giden, ABD’nin “şeytan” olarak adlandırdığı İran’ın Cumhurbaşkanı Ahmedinecad; Amerika’nın yarattığı hayali canavar efsanelerini ve daha önemlisi ülkesi üzerindeki hesaplarını bir bir yıkmış; ABD Hükümeti’ni Columbia Üniversitesi kürsüsündeki ve BM Genel Kurulu’ndaki, adeta gözlerinin içine baka baka yaptığı, konuşmalarında ezip geçmişti.

Hem de arkasında, ülkesine karşı ön yargılarını değiştirdiği Amerikalı’lardan oluşan büyük bir hayran kitlesi ve “Aslında İran’a saldırmak gibi bir niyetimiz yok.” demeye mecbur bıraktığı bir Başkan Bush bırakarak!

Yayın Tarihi : 22 Ekim 2007 Pazartesi 18:34:52
Güncelleme :22 Ekim 2007 Pazartesi 18:52:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
yılmaz övün IP: 81.214.169.xxx Tarih : 3.11.2007 20:22:06

sevgili feramuz erdin.sarıziyaret te sizin tim çavuşunuzdum.bahsettiğiniz olayları beraber yaşadık.sizinde yıllar sonra dahi benim gibi düşünceleriniz değişmemiş.evet soğuk sarıziyaret gecelerinde beraber yıldızlara bakarken her 8 dakikada bir geçen ve ben buradayım diyen amerikan helikopterlerini görürdük.ama nafile birşey yapamazdık.ama biz rıfat ılgaz ın dediği gibi: -yollar kesilmiş,alanlar sarılmış alıcı kuşlar fırıl fırıl tepede benden geçti mi demek istiyorsun aç kolunu iki yana KORKULUK ol hiç olmazsa bunu yapalım bu vatan için........ saygı ve sevgilerle sarıziyaret kartallarında görüşelim


ANIL ARIKAN IP: 88.241.32.xxx Tarih : 2.11.2007 17:22:58

Feramuz kardeşim, biz bu helikopter olaylarına beraber şahit olduk ve her defasında da kahrolduk. ayrıca, 4 gün sınıra yakın beraber tutuğumuz tepeyi de hatırlarsın, yapayalnızdık orada. Hala onurla anlattığımız bir görev yerine getirmekle beraber, yukarıdaki meslek gruplarıyla ilgili tespit çok doğru çünki ben de o meslek gruplarından birine mensubum. Birilerinin düşüncesine göre o meslekler olsa da olur olmasa da! Aynı şekilde 'neden hep fakir insanların çocukları ölüyor'isyanı da bu konuda bir başka örnektir! Zaten Türkiyede yanlışlık bu temel noktada başlıyor, paylaşım eksikliği; Mutluluğu paylaşmak kolay bir iştir, sıkıntıyı ve mücadeleyi de toplumun tüm katmanlarına eşit şekilde paylaşmak ve paylaştırmak ana tema olmak zorundadır eğer ülken için bir şeylerin gerçekleşmesini istiyorsan (örnek: bkz KURTULUŞ SAVAŞI)


mahmut ocak IP: 195.175.19.xxx Tarih : 9.11.2007 12:46:13

Susan sadece sen ve "askerdeki evlatlarımızın canı dahil, her şeyimizi ve dahi geleceğimizi emanet ettiğimiz" siyasiler mi? Yoksa diktayla mı yönetiliyoruz? Emanet edilen can ile Başbakan arasında sorumlu başka kimse yok mu? Kendi ütopyalarını yaşatmak adına iç meselelerimizle ilgili sekiz sütuna manşet konuşanlar nerede? Neden savunma sanayimizin yüzde doksanı oranında bağlı olduğumuz bir ülkenin istihbaratına muhtaç olduğumuz sorgulanmıyor? Herşeyi biliyoruz da, neden o akşam yaşananları bilmiyoruz? Eften-püften olaylarda kendiliğinden irade koyanlar, üç-beş çapulcu için siyasi irade ya da "görüşme gününü" bekliyoruz diyorlar? Siyaset meydanında konuşan kahraman Gazi'nin dediği gibi: "Kendilerini ilgilendirmeyen konularda bile hergün açıklama yapan, yürüyen akademisyenlerimiz, neden terörün kaynakları nasıl kurutulur ve benzeri çalışmalar yapmıyor?" Neden, neden diye cok yazarım kendimce.. Yüzelli yılı aşkın bu meselenin düğümünü sadece siyasi iradeye ya da o iradenin başındakine atmayalım diyecektim aslında! Yerdiklerimi anladınız, kimseyi övmediğimi de anlarsınız umarım. Bu vesileyle Feramuz ağabeyime sevgi ve saygılarımı sunarım.


mustafa yıldız IP: 85.97.177.xxx Tarih : 11.10.2008 15:42:44

BAKIN NE YAZDIĞINIZI ÇOK İYİ BİLİYOR VE TASDİK EDİYORUM O GECE LERDEN BİRİNDE HELİKOPTER PİSTİNDE BULUNAN TARET DEN SİVRİ TEPEYE PARAŞÜTLE MALZEME ATAN HELİKOPTER DEN ERDİN ELMAS ÜSTEĞMENİMİN ATEŞ EMRİ VERDİĞİ VE ERDAL SİPAHİ İSİMLİ TUGAY KOMUTANINIJN ATEŞ ETMEYİN DEDİĞİNİ DUYMAMMIŞSINIZDIR NEDEN SİVRİ TEPEYE ÇÜNKÜ EN KOLAY KAÇILICAK YER VE GİTTİK BAKTIK MALZEMELER YOK AMA KUTULAR ORADAYDI PEKİ TUGAY KOMUTANI NEREDEYDİ