İsrail sana neden saygı duysun ki?

İsrail, Hamas’ın aralarındaki ateşkes hükümlerini ihlal ettiği bahanesiyle, Cumartesi gününden beri Filistinliler’in yaşadığı Gazze’ye kanlı hava saldırıları düzenliyor.


İnsan hakları ihlalleri konusunda kabarık bir sicile sahip olan İsrail, bu kez yine “meşru müdafaa” sınırlarının dışına taşarak, Gazze’de aralarında çocukların da bulunduğu 300 den fazla sivilin canına kıydı.


İsrail’in kuruluş öyküsü, “dağdan gelip bağdakini kovmak” şeklinde kısaca özetlenebileceğinden, Filistinlilere karşı yürütülen baskı ve sindirme politikalarının ve sivil katliamlarının ardının, en azından şimdilik, kesilmeyeceği görülüyor.


İsrail’e yönelik uluslar arası tepkilerin belli bir düzeyde kalması, bu devletin, insan hakları konusunda daha da fütursuz hareket etmesine yol açıyor.


Şunu da kabul etmek gerekir ki; İsrail, uluslar arası kamuoyunun, medyanın ve dünyada söz sahibi devletlerin üzerindeki “gizemli” etkisi dolayısıyla, kendisine yönelik olumsuz tepkileri en aza indirmeyi, hatta bazen “haksız” olduğu durumlarda bile “haklı” konuma geçmeyi başarıyor.


Ne yazık ki, sesi gür çıkanın haklı sayıldığı bir dünyada yaşıyoruz!



* * *


Başbakan Erdoğan, saldırıların hemen ardından, İsrail ve Suriye arasında Türkiye’nin yaptığı “arabuluculuk” görevi sebebiyle bu harekatı yapmakla, İsrail’in Türkiye’ye de saygısızlık yaptığını söyledi ve anlaşıldığı kadarıyla, Türkiye’ye sorulmadan bir askeri harekata girişilmemesi gerektiğini ima etti.


Türkiye’nin, Atlantik ötesinde yazılmış senaryolardaki rolünü çok önemsediği anlaşılan Erdoğan’a ve onun şahsında aslında kendimize, bir kaç acı gerçeği hatırlatmak istiyoruz:


Irak petrollerine “çökmek” için zaten ortam kollayan ABD’nin güdümünde, İsrail’e, ezeli düşmanı İran’a karşı bir “savunma derinliği” sağlayacak ve ileride muhtemelen Türkiye için de bir tehdit oluşturacak olan “Güney Kürdistan”ın kurulmasına herkesten çok seviniyorsan,


Bir çok uluslar arası belgede, hatta Uluslar arası Af Örgütü (Amnesty International) raporlarında bile açık açık adı geçen “Kuzey Kürdistan”ın neresi olduğunu hala anlamadıysan,


Türkiye Cumhuriyeti’nin ebediyen var olması için gözünü kırpmadan canını verecek olan milyonlarca Kürdü, üniter bütünlüğümüze zarar vermeyecek birkaç demokratik açılımla memnun edemeyip de ayrılıkçı terör örgütü pkk ile bunun perde arkasındaki patronlarının insafına ve propagandasına terk ediyorsan,


AB, ABD veya İsrail’in kurduğu masalarda, sana gösterdiği sandalyelere “arabulucu” veya “eş başkan” sıfatlarıyla oturmayı kendine pek ala yakıştırıyorsan,


Savaş şifrelerin de dahil olmak üzere, tüm savunma teknolojini ve askeri donanım ve sistemlerini ABD ve İsrail’in tekeline bırakmışsan,


Yabancıların sızmalarını engellemek amacıyla, tüm devletler milli yazılımlara yönelirken, devletteki en kozmik bilgileri saklayan hayati bilgisayar yazılımlarını bile ABD’den temin ediyorsan,


En ufak terör operasyonlarını yapmak için bile ABD ve İsrail istihbaratına ve dolayısıyla iznine muhtaç haldeysen,


“Ayrılıkçı pkk terörüyle mücadele” için ABD’nin bölgedeki görevlileri olarak bilinen Talabani ve “Türkiye’ye değil bir pkklı, tek bir Kürt kedisini bile vermem” diyen Barzani’nin ağzına bakıyorsan,


Onların aklına uyup, Türk-Kürt ayrışmasını sağlamaya çalışan pkk militanlarına, daha önce defalarca çıkarılmış ama işe yaramamış olan yeni bir af yasası çıkarmayı planlıyorsan,


Bu adamlara bir zamanlar, dünyada rahatça gezsinler diye, ABD telkiniyle diplomatik Türkiye Cumhuriyeti pasaportu verilmesini rahatça hazmediyorsan,


Verilen 40 bin şehide rağmen, terörün kaynaklarını ve terörle mücadele konseptini hala sorgulamıyor ve üstüne üstlük pkk teröristlerine hala “ıslah olmaya hazır bir kaç gafil” gözüyle bakıyorsan,



“Milli politikamızın” ne olduğu konusunda kamuoyunu aydınlatamıyor, hatta bir milli politika veya kamuoyunda bir ortak akıl bile oluşturamıyorsan,


“Milli menfaatlerimizin” nerede olduğunu, kendin tayin edemeyip, yabancılardan öğreniyorsan,


Milli güvenliğini başkalarına ihale etmekte bir sakınca görmüyorsan,


Düşmanlarına ait olan toprakları zapt edip de yoktan bir devlet var eden ve adeta dünyaya tek başına kafa tutan İsrail, senin neyine saygı duysun ki?


Senden niye korksun ki?


* * *


Son bir sorum da Türkiye’nin her tarafında toplanarak,dini duygularla, İsrail’in vahşi saldırılarını histeri krizleri eşliğinde kameralar önünde ağlayarak protesto edenlere:


Yeni bir “tampon devlet” kurmak için işgal edilen Irak’ta canlarına kıyılan 1,5 milyon insan; işgalcilerin ve bunların işbirlikçilerinin tecavüzüne uğrayan ve işgalden sonra rızkını vücudunu satarak kazanmaya çalışan Iraklı kadınlar; ambargo yüzünden ilaç bulamadığı, yeterli sağlık hizmeti alamadığı için daha 1 yaşına gelmeden ölen 2 milyon Iraklı çocuk, Gazze’deki İsrail saldırılarında ölenlerden daha az mı Müslüman, daha az mı insandı?


Sahi, siz o zamanlar nerelerdeydiniz?