“Kasımpaşalıdan” küçük bir ricamız daha olacak

Vallahi ne yalan söyleyeyim, tribünde oturan birisi olarak, Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki “Gazze: Ortadoğu’da Barış” panelindeki sert çıkışı benim de yüreğimin yağlarını eritti.

Yıllardır idarecilerde görmeye alışık olmadığımız İsrail’e ve ABD’ne “dikilme” cesaretini gösterdiğinden dolayı Sayın Erdoğan’ı kutluyor ve teşekkür ediyoruz.

Sonradan,“Ben aslında moderatöre kızmıştım” şeklinde konuşarak, gerçekten çok sert kaçan üslubu sebebiyle, argo tabirle, “hafiften geri vites” yapmış olsa da ilk anda toplantıyı terk ederek, her anlamda gururumuzu okşayan bir hareket yapan Erdoğan; yaklaşan yerel seçimler öncesinde halkın, bunun da ötesinde dünyanın gözünde bir anda kahraman oldu!

* * *

Tayyip Erdoğan’ın, diplomatik olmayan bu duygusal çıkışı, Türkiye’ye şunu göstermesi açısından çok önemlidir:

ABD ve İsrail, “muhalefet edilemez” devletler değildir!

Pekala, her ikisine de gerektiğinde “ağzının payını vermek" mümkündür.

Erdoğan, bu hareketiyle, Türkiye’nin artık ABD’nin 51. eyaleti olmadığını göstermiştir.

* * *

Gururumuzun okşanmış olmasıyla birlikte, AKP’nin ve dolayısıyla Türkiye’nin Hamas konusuyla neden bu kadar ilgili olduğunu; Erdoğan’ın niçin sanki Filistin Başbakanıymış gibi hareket ettiğini henüz anlayabilmiş değiliz?

Hamas gerçekten bu kadar önemli mi?

Yoksa Erdoğan, körpe kuzuyu gözüne kestirmiş olan kurt misali, İsrail’e “suyu neden bulandırıyorsun” diye bahane mi uyduruyor?


* * *

Erdoğan’ın İsrail’i bugüne kadar sadece televizyon ekranlarından kınayıp, Hükümet ve TBMM temelinde bir tavır ortaya koymaması; Gazze’yle ilgili aşırı hassasiyetinin, yerel seçimlere yönelik bir kampanya olduğu izlenimi uyandırıyordu.

Dünkü hareketiyle artık “kırmızı çizgiyi geçen” Erdoğan’ın bu sert çıkışının sonuçlarını zamanla göreceğiz.

Kulislerde bir süredir Erdoğan’ın ABD ve İsrail tarafından "müttefik" olarak benimsenmiş olan Abdullah Gül karşısında yalnızlığa düşmemek için ABD ve İsrail karşıtı bir takım hareketlere girdiği konuşuluyordu.

Bu tezi dile getirenlere göre, Erdoğan’ın iki amacı vardı:

1-Sesini yükselterek ve kamuoyundaki etkisini göstererek, kendisinin de bir “odak” olduğunu ABD ve İsrail’e bir kez daha hatırlatmak.

2-ABD ve İsrail bloğunun kendisini yalnız bırakma ihtimaline karşı, başını Rusya ve Çin’in çektiği Şangay Bloğuna ve Müslüman Arap dünyasına yakınlaşmak.

* * *

Sebebi ne olursa olsun, Erdoğan’ın bu hareketi, Türk siyasetçisi ve bürokratına ABD ve İsrail’in “dokunulmaz ve eleştirilemez” olmadığını bir kez daha hatırlatmıştır.

Erdoğan'ın İsrail Hükümetine karşı Tevrat'tan bölümler okuyarak kullandığı dini terminoloji, kendisini bir anda "Arap ve İslam dünyasının lideri" konumuna taşımıştır.

* * *

Hükümette artık “Kasımpaşalı” tavrına geçildiğine göre, Sayın Erdoğan’dan bizim de küçük bir ricamız olacak:

Sayın Başbakanım, malumunuz; PKK yıllardır Irak topraklarından Türkiye’ye saldırılar düzenliyor ve her yıl binlerce vatan evladımızı, bebemizi ve Mehmetçiğimizi şehit ediyor.

Yıllardır ikili oynayarak, canımızdan can alınmasına müsaade eden ve içten içe buna sevinen Barzani ve Talabani’ye de ilk gördüğünüz yerde okkalı ikişer tokat çakabilir misiniz acaba?

Yüreğimizin yağları işte asıl o zaman tamamen erimiş olur!