Kürt açılımının tam zamanı şimdidir.
Çünkü Irak’a “demokrasi getirmek amacıyla” yerleşen ve rejimini ile devlet yapısını değiştiren ABD, Irak’tan askeri kuvvetlerini çektiği anda Sünni ve Şii Arapların birleşerek kuzeydeki Kürdistan’a hücum edecekleri artık bir sır değildir.
Sonbahar’da gerçekleşecek olan Irak genel seçimlerinden sonra Iraklı Arapların, bu planları uyarınca kuzeyi yavaş yavaş kıstırmaya başlayacakları biliniyor.
Petrol ve sağladığı zenginlik hiç kimsenin üzerine tek başına oturabileceği bir şey değildir.
Araplar, böyle bir bölünmeye kolay kolay izin verecek gibi görünmüyor.
ABD artık sırtında mali külfet haline gelmiş olan bu bölgeyi bir müttefikine emanet etmek zorundadır.
Arapların, Amerikalıları ve Kürtlerin planlarının olduğu bu coğrafyada hazırlıksız olarak duran ve bir milli planı olmadığı artık açıkça anlaşılan tek ülke Türkiye gibi görünüyor!
İran ve Suriye de kendi milli menfaatleri açısından pozisyonlarını almış durumdalar.
Son zamanlarda her şeyi zahmetsiz olarak dışarıdan almaya alışmış olan Türkiye ise bu konuda stratejik ortağımızın yaptığı plan ve hazırlıkları merak etmekle birlikte, bir plan hazırlıyormuş gibi davranmaktan da geri kalmıyor!
Türkiye’de hiçbir yöneticinin ateşteki kestaneleri eliyle almaya cesaret edemediği ve hatta Başbakanlık koltuğundan bile geçici olarak feragat ettiği bir süreçte, bir plan hazırlama işi ne hikmetse İçişleri Bakanı’na ve dolayısıyla onun emrindeki bir eğitim kurumu olan Polis Akademisi Başkanlığı’na düşüyor.
Çünkü akademisyenler orada.
Koskoca Kürt açılımını da mülkiye müfettişlerinin hazırlayacak hali yok herhalde?
Ancak çerçevesi ve içeriği belli olmayan bu açılımın Polis Akademisi’nden çıkması doğru mu?
İşte burada bazı çekincelerimiz var:
Öncelikle Polis ve Jandarma terör olaylarında taraftır. Terörle mücadele ederken bugüne kadar binlerce şehit vermişlerdir. Bu konuda gerçekte ne kadar objektif olurlarsa olsunlar, objektiflikleri her zaman şüpheyle karşılanacaktır.
Dahası, böylesine büyük bir “devrime” öncelikte devletin tüm Anayasal kurumları ve sivil toplum kuruluşlarının da dâhil olması gerekliliği kesinlikle göz ardı edilmemelidir.
Diğer yandan, Güneydoğu’da yaşandığı iddia edilen insan hakları ihlalleri ve faili meçhul cinayet iddialarının hedefinde olan Polis ve Jandarma gibi teşkilatların hazırlayacakları her bir proje ne kadar iyi niyetli veya özenle hazırlanmış olursa olsun, kamuoyunda her zaman şüpheyle karşılanacaktır.
Ayrıca görevi terörle mücadele etmek olan bir kurumun, kamuoyunda terörün tamamen bitirildiği kanaati oluşmadan terör örgütü liderini muhatap alması veya aldığı kanaati uyandırması ciddi bir problemdir.
Polis ve Jandarma uzmanlık konuları olan terörle mücadele yönünde plan ve projeler hazırlamakla mükelleftir.
Bugün bile Polis ve Jandarma hakkında insan hakları ihlalleri ile ilgili iddialar devam ederken, bir kolluk kuruluşunun personeline insan hakları konusunda eğitim ve disiplin vermek yerine; bölgesel demokratik açılım paketleri üzerinde çalışması kamuoyu tarafından sağlıklı olarak algılanmamaktadır.
Bu arada aklınıza bu açılım çalışmaları konusunda kamuoyu ile neden Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal’ın değil de Polis Akademisi’ndeki bazı akademisyenlerin, teşkilatta sanki iki başlılık varmış gibi, muhatap olduğu şeklinde bir soru gelebilir?
Bu soruyu da muhataplarına sorun derim ben…
Sayın erdin ortada oynanan oyunu ne kadar güzel analiz ediyorsunuz ki eminim dış işlerinde Irak ve arap masası teknisiyenleri sizin kadar gerçekleri görüp olayları analiz edemiyor. kürt açılmı altında ABD nin dayatmacı politikalarının olduğu ortada ve şu an inanıyorum ki PKK nın en dara düştüğü zaman ama bizimkiler hala uyumakta başkalarının piyonu olak durumunda keşke bu yazınızı yurdum insanlarına dağıtalilsem ve uyarabilsem iyiki Varsın sayın ERDİN..!
YA NEREDEN OLACAK? POLİS AKADEMİLERİNİ, POMEM'LERİ İMAM HATİBE ÇEVİRMİŞSİN! BAŞLARINA DA EĞİTMEN DİYE NE KADAR AB-ABD ' Cİ VARSA DİKMİŞSİN! SONUÇ BU? İŞİNE GELİRSE!...