2
Mayıs
2025
Cuma
ANASAYFA

Türk kompleksi AB’ne pahalıya mal olacak!

Türkiye’nin Avrupa Birliği macerası yaklaşık 50 yıldır sürüyor…

AB üyeliğini yürekten isteyen Türkiye ise Avrupa kapılarında adeta süründürülüyor.

Gerekçesi çok basit:

“Önce (aslında adayına göre bal gibi de esnetilen) kriterlerimize uyun!”

Avrupa; bitmek bilmeyen “kriterlerini” öne sürerek Türkiye’ye karşı ayak sürürken aslında amiyane tabirle, “kendi ayağına da sıkmaktadır.”

Bizce; kendisi de halihazırda bir kurulma ve var olma süreci geçiren AB, geleceği için hayati önem taşıyan ciddi bir “siyasi körlükten” muzdariptir.

Bu “siyasi körlük” nedeniyle Türkiye’yi duygusal sebeplerle dışlayan AB; dünyada söz sahibi bir güç olma ve hatta sınırlarının güvenliğini sağlama alma şansını şimdilik ıskalamış gibidir?

AB’nin en büyük iki günahı, Türkiye’yi anlamsız bir şekilde dışlayarak hem Türk insanının yoğun tepkisini alması hem de Türkiye’yi küresel ABD ve bölgesel Arap politikalarının dümen suyuna terk etmesidir.

* * *

Görünen o ki; Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri gibi federal ve güçlü bir devlet haline gelebilmek için en az 40 fırın ekmek yemek zorundadır.

AB öncelikle “tek devlet” olmanın gereğini yerine getirmeye çalışacağına, bedeli milyarlarca euroyu bulan sosyal ve kültürel projelerle zaman ve para kaybetmektedir.

Kuruluşundan bu yana geçen bunca yılda maalesef AB bugün dünya gücü haline gelmiş bir federal devlet değil, hala iyi niyetli bir “sosyal klüp” niteliğindedir.

AB’nin dünya gündemini ıskalamasının en büyük sebebi, Türkiye gerçeğine dini ve tarihi bir takım önyargılarla ve komplekslerle yaklaşılmış olmasıdır!

* * *

AB siyaseti, halkın siyasete ilgisizliğinden dolayı, genelde hep aynı insanların tekeline kalmıştır.

Türkiye’nin aksine, şahsi refah seviyesini tutturmuş insanlar, siyasete fazla ilgi göstermediğinden dolayı, Avrupa’da siyaset sadece bu işe “meraklı” kişiler tarafından yapılmaktadır.

Roth, Lagendijk gibi isimlerin her zaman gündemimizde olması işte bu yüzdendir.

Bu ve benzer isimlerin Türkiye’ye bakışları da başka bir odaktan, daha açıkçası Diyarbakır üzerinden olduğu için, bir takım basit hesapları yüzünden Türkiye gerçeğini kavramaları mümkün olmamıştır.

Böylelikle AB’nin “Türkiye politikası” dünya gerçeklerine uzak ve yavan olmuştur.

AB’nin Türkiye’yi algılayışı, tarihi ve dini sebeplere dayanan “Türk Kompleksine” bağlı olarak kısır kalmıştır.

* * *

AB parlamenterleri için Türkiye sürekli olarak ıslah edilmesi ve ordusuna bir ders veya çeki-düzen verilmesi gereken bir ülke olarak görülmüştür.

AB’nin kısır bir bakış açısıyla değerlendirdiği Türk Silahlı Kuvvetleri aslında Türkiye ve dolayısıyla Avrupa için hayati bir öneme sahiptir.

TSK, her zaman Türkiye’de “rejimin koruyucusu ve kollayıcısı” olmuş bir kurumdur. Yani Avrupa açısından tehlikeli değil, aksine müthiş faydalı bir kurumdur.

Diğer bir yandan AB, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip olan Türkiye’yi dışlamakla, Türkiye’nin tam üyeliğinin ardından, dünyada söz sahibi olmasını getirecek “güçlü bir AB ordusuna” sahip olma şansını da kaçırmıştır.

Avrupa Birliği özü itibarıyla Avrupa ülkelerinin birleşerek dünyada söz sahibi olmaları için üretilmiş bir proje olduğuna göre; Türkiye’yi ve TSK’yı dışlayarak, şimdiki konumuyla, güçlü ordusuyla dünya jandarmalığı yapan ABD’nin yanında “kumda oynamaktan” başka bir şey yapamamaktadır.

Görünen odur ki; Türkiye’yi dışlayan bir AB dünya meselelerinde söz sahibi olmayacağı gibi, planlandığı gibi bir “ortak bir geleceği” de olamayacaktır.

AB’nin gerçek, güvenli ve kendine güvenen bir devlet olması ancak Türkiye’nin tam üyeliği ile mümkündür.

Bugünkü şartlar altında, ciddi bir mali krizle birlikte “Avrupa Birliği projesinin” ebediyen dağılması kimseyi şaşırtmayacaktır.


* * *

Yakın tarihteki Türk hükümetlerinin tüm çabalarına rağmen AB Türkiye’ye karşı sürekli “soğuk” bir politika izlemiştir.

Böylelikle Türkiye, bizzat Avrupa tarafından, ABD ulusal çıkarlarına uygun politikaların içine itilmiştir.

Bugün gelinen noktada, Türkiye,“Ilımlı İslam”, Büyük Ortadoğu” ve sair ABD projelerinde aktif bir rol oynuyorsa, bunun en büyük sebeplerinden birisi de AB tarafından yalnızlığa itilmiş olmasıdır.

ABD-İsrail ortaklığının Türkiye’ye Ortadoğu, Arap ve İslam dünyasında çizmiş oldukları yeni “İran’ın önünü kesme” rolünün, Türkiye’de ciddi bir eksen kaymasına yol açabileceği muhakkaktır.

Arap dünyasının ve İran’ın, tarihi ve siyasi sebeplerden dolayı, Türkiye’nin böylesi bir rolünü kolaylıkla ve itirazsız kabul etmeleri mümkün değildir.

Bu durumda AB, hiç istemediği halde Ortadoğu’daki sorunların kendi sınırlarına dayanmış olduğunu görebilecektir.

Türkiye’yi ve dolayısıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Avrupa Birliği tarafından dışlanması, Türkiye’ye olduğu kadar, bütünlüğünü henüz sağlayamamış AB’ne de hesap etmediği kadar pahalıya mal olacaktır!

Avrupa Birliği, Başmüzakereci Egemen Bağış’la yeni bir ivme kazanan bu yeni dönemin şifrelerini artık iyi okumak ve Türkiye’yi kendi çıkarları açısından yeniden “tanımlamak” zorundadır.

AB’nin “babadan kalma gözlüklerle” Türkiye’yi net olarak görüp değerlendirebilmesi artık mümkün değildir.
 

Yayın Tarihi : 8 Şubat 2009 Pazar 21:55:16
Güncelleme :8 Şubat 2009 Pazar 22:02:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?