5
Mayıs
2024
Pazar
MERKEZ - HATAY
Nufus
1.386.224
Yüz Ölçümü
5.403
İlçe Sayısı
12
Vali
Nufus
415.310
Yüz Ölçümü
0
Belediye Sayısı
88
Köy Sayısı
0
Kaymakam

Antiokheia (Antakya)


Antiokheia, Seleukosların krallarının kurup, Antiokheia diye adlandırdığı kentlerden en şanslısı ve krallık başkentidir.Büyük İskender’in varislerinden komutan-kral Antigonos’un kurduğu Antigoneia (Antigonos Yurdu) adını verdiği ve bir süre başkent yaptığı kent, kimine göre, Antakya’nın 8 km. kuzeyinde; kimine göre de Antakya’nın 18 km. kuzeydoğusundadır.

Kent, Antiogonos’un düşmanı, İskenderin diğer varisi komutan krallarından, Mısır’ı elinde tutan ptolemaios’a karşı yapılacak seferde, ya da ona karşı savunmada kullanılacak bir ordu üssü niteliğindeydi. Ontigonos oraya, hellen soyundan göçmenler yerleştirmiştir. Kentin yeri, kesin olarak saptanamamıştır. Çünkü, Antigonos’un İ.Ö.301’de Afyon yakınlarında İpsos savaşında yenilerek öldürülmesinden sonra bu yöreyi ele geçiren seleukosların kurucusu ve ilk kralı Seleukos, Antigoneia’yı tümüyle yıktırmıştır. Seleukos, yine Asi Irmağı kıyısında Antiokheia kentini kurunca, daha önce başka yerlere sürgün ettiği Antigoneia halkını, Antiokheia’ya göçmek zorunda bırakmıştır. Yıkılmış olan kentin yapı taşları da yeni kurulan Antiokheia’nın yeni yapılarında kullanılmıştır.

Büyük İskender’in generallerinden olan, I. Seleukos Nikator tarafından Habibneccar Dağı (Silpus tepesi) ile Orantes ırmağı (Asi Nehri) arasına (Antiochia) olarak kurulan (M.Ö. 300) kent, kısa zamanda gelişmiş ve çeşitli sanat eserleriyle bezenmiştir. Şehir M.S. II. yüzyılda 500 000 bin nüfusa ulaşarak, önemli bir ticaret, bilim ve eğlence merkezi haline gelmiştir. Şehir, M.Ö. 64 yılında Romalıların eline geçmiştir. Daha sonradan bir çok deprem geçirerek hasar görmüş, fakat her seferinde yeniden yapılarak, Hıristiyanlık döneminde önemli bir rol oynamıştır. Aziz Petrus buraya gelerek bir müddet kalmış ve Hıristiyanlığın yayılması ve tanıtılması konusunda çalışmalar yapmıştır.

Roma İmparatoru Diocletianus, Paganizim karşısında, ve onun tanrılarına karşı olan, Hıristiyanları sürekli olarak takip ettirtmiş ve ibadet yaptıkları yapıları yıktırmıştır.

Doğu Roma tarafından, Hıristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesinden sonra, İmparator Konstantinus şehri yeniden elden geçirilmiş ve Hıristiyanlık merkezi haline getirilmiştir.

Bu dönemde Antakya Patriği Doğu kilisesinin ruhi önderlerinden biri sayılıyordu. İ.S. I. yüzyıl içinde dünyanın dördüncü büyük kenti durumuna gelmiştir. İ.S. 34 - 36 yıllarında ilk Hıristiyanlar Antakya’yı merkez seçmişlerdir. Havariler dinlerini buradan yaymaya başlamışlardır. Roma İmparatoru Cladius zamanında (İ.Ö. 43 - 44) Antakya, olimpiyatların yapıldığı bir kent olmuş ve tarihteki, kültür ve ticaret yönünden önemi 400 yıl sürmüştür. İ.S. 526 yılında meydana gelen bir deprem sonucunda tamamen yıkılmıştır.

Bunun arkasından da, Sasani Kralı I. Hüsrev, 538 yılında, şehri ele geçirerek halkının büyük bir kısmını esir olarak Mezopotamya’ya sürmüştür. Daha sonra, Iustinianus şehri geri alarak daha küçük ölçülerde tekrar yaptırmış ve ismini Theopolis olarak değiştirmiştir. Ancak, Bizanslılar, 638 yılında Yarmuk savaşında Araplara yenilince, şehir 969 yılında tekrar Bizanslıların eline geçinceye kadar Arapların elinde kalmıştır. 1098 yılında haçlıların eline geçen şehirde, 170 yıl süren bir Latin devleti kurulmuştur.

Antakya, 1268 yılında Memlüklerin eline geçtiğinde bir harabe halindeydi ve bir daha eski durumuna gelememiştir. Kent, 1516 yılında Osmanlıların egemenliğine geçmiştir.

Antiokheia’dan günümüze ulaşabilen kalıntılardan bazıları:

St. (Aziz) Pierre Mağara-Kilisesi

Antakya’ya hakim, kentin kuzeydoğusunda, Reyhanlı çıkışı yakınında Stauris (Hac) Dağı’nın eteğinde Aziz Pierre Mağara Kilisesi bulunmaktadır.

Aziz Pierre Antakya’daki ilk toplantısını ve ilk vaftiz törenini Habib Neccar Dağı’nın (Haçdağı) eteklerinde yapmıştır. Yahudi Mahallesi’nin kenarındaki mağarada toplananlar Hristas dinine bağlı anlamına gelen Hıristiyan ismini ilk kez burada almışlardır. Bu mağara-kilisede Aziz Pierre ve Aziz Barnabas ilk Hıristiyan cemaatine vaaz vermişlerdir. Böylece bu mağara-kilise Hıristiyanlığın ilk kutsal kilisesi olarak kabul edilmekle beraber ne zaman gerçek anlamda kiliseye dönüştüğü kesinlik kazanmamıştır.

Mağara-kilisenin girişinde biri büyük, ikisi daha küçük olmak üzere üç kapısı vardır. Sağır ve yuvarlak kemerlerle cephenin tek düzey görünümü böylece giderilmiş, yuvarlak ve yıldız şeklindeki sembolik pencereler de onları tamamlamıştır. Kutsal mağaranın döşemesindeki mozaikler V.yüzyıla aittir. Mağara içerisindeki duvarların tümü XII.-XIII.yüzyıla ait fresklerle kaplı olmasına rağmen günümüzde bunların yalnızca izleri görülebilmektedir. 

Mağara-kilisenin girişinde 9,5 m. Genişliğinde, 13 m. derinliğinde ve 7 m. yüksekliğinde bir bölüm vardır. Buradan ibadet mekânına geçilmektedir. Buradaki apsid bölümünde Aziz Pierre’nin mermer sandukası ile duvarın üzerinde mermer bir Meryem heykeli dikkati çekmektedir. Mihrabın sağında kayalardan sızan, kutsal olduğuna inanılmış suların toplandığı havuzda vaftiz törenleri yapılmıştır. Mihrabın soluna açılmış kapıdan, 3 m.den sonrası duvarla kapatılmış bir tünel görülmektedir. Hıristiyanlığın ilk yıllarında Romalıların ani baskınlarına önlem olarak bu tünel kaçış amacıyla kullanılmıştır.

Haçlılar döneminde kilise birkaç metre daha uzatılmış ve yerel taş malzeme kullanılan iki kemerle ön cepheye bağlanmıştır. Ön cephe Papa IX.Pius’un isteği ile Kapuçin rahipleri tarafından 1863 yılında restore edilmiştir. Bu çalışmalara Fransa Kralı III.Napolyon da maddi katkıda bulunmuştur. 

Kilisenin içerisinde, sunağın çevresinde bir takım mezarlar bulunmaktadır. Mağara kilisenin önündeki alanın birkaç yüzyıldan beri mezarlık olarak kullanıldığı da burada yapılan çalışmalar sonucunda anlaşılmıştır.

Aziz Pierre Mağara-kilisesi Nasturi Kilisesi’nin Bizans Kilisesi’nden ayrılmasıyla eski önemini yitirmiştir. Günümüzde Aziz Pierre’nin şehit edildiği, Vatikan’ın kutsal yer ilân ettiği Mağara-kilise 1963 yılında Papa IV.Paul tarafından Hıristiyanların Haç yeri olarak ilan edilmiş, her yıl 29 Haziran’da buraya gelen din adamları ve cemaatin katıldığı toplulukla kutsal ayinler yapılmaktadır. Bu törenlere her yıl Vatikan’ın temsilcisi de katılmaktadır.

Titus (Vespasianus) Tüneli

Samandağı–Kapısuyu köyündedir. M.S.II. yüzyıla aittir. Sel sularının limana girmemesi için yaptırılmıştır. Samandağ’ın 5 Km. kuzeyinde denize hakim yamaçlarda M.Ö. 300 yıllarında Seleukos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adı ile anılan şehirdir. Şehrin, dağın hemen bitiminde , dağdan gelen derelerin ağzında bir iç limanı bulunmakta idi.

Sellerin bu limanı doldurması tehlikesi ortaya çıkınca imparator Vespasianus zamanında dağ delinerek bir tünel açılması kararlaştırılmış, tünel Titus zamanında tamamlanmış ve derenin önü bir duvarla kapatılarak sel suları , yüksekliği 7 m. genişliği 6 m. olan bu tünel vasıtası boşaltılmış , böylece limanın dolması engellenmiştir. 130 m.si tünel , geriye kalan kısmı açık kanal halinde olan tünelin uzunluğu girişten Çevlik’e kadar 1380 m. dir.

Tünelin deniz tarafındaki girişine göre sağ tarafta , 100 m. kadar uzaklıkta kaya mezarları vardır burada kayalara oyulmuş mağaraların içinde bulunan çok sayıda Roma dönemine ait mezarın en çok ilgi çekeni, çukurun tabanındaki geniş mağaradır. içinde çok sayıda mezar bulunan bu mağara diğerlerinden farklı yapılmış yüksek ve gösterişli bir mezar yüzünden halk arasında Beşikli Mağara olarak anılmaktadır.

Antik şehrin yerleşim yerinin yukarı kısımlarında tapınak kalıntılarına da rastlanır , bunlardan başka , Mağaracık köyü civarında da çok sayıda mağara vardır.

Trianus Su Kemeri

Bugün Devlet Hastanesi bitişiğinde bulunmakta ve memikli Köprüsü diye anılmaktadır.

Kemer, 9 km. ilerideki Daphne (Harbiye) den Antakya’ya su getiren düzenin bir bölümüdür. Günümüze ulaşabilen kısmının uzunluğu 9 m.dir.

Kharon Kabartması

Aziz petros'un Antiokheia'ya geldiğinde ilk vaazını verdiği yerde yapılan kilisenin yakınında IV.Antiochos Epiphanes tarafından Kharon olarak isimlendirilen kayalara oyulmuş Cehennem kayıkçısı kabartması bulunmaktadır.

Kharon, Hellen-Roma çok tanrılı dinine göre yer altı ülkesi hades’e giden ölüleri, yolun başlangıcında olduğu anlaşılan Akheron Irmağından geçiren ve yaptığı bu iş için para alan kayıkçının adıdır.

Bu parayı verebilsinler diye, gömülen ölülerin ağzına bir obolos (metelik) konmaktaydı.

Ermiş petros (St.Pierre ) Mağarası yanına, kaya üzerine yapılmış kabartma Kharon’u canlandırmaktadır.

 

Surlar

Kentin doğu yanında, Sulpius Dağı/Habib Neccar Dağı’nın tepesindedir. Bizanslılar tarafından yenilenmiştir.

Antakya surları İstanbul surlarından sonra  Anadolu'daki en uzun surlar olup, 30 km.uzunluğundadır.

Hellenistik dönemde yapılmış, daha sonra Roma ve Bizans döneminde yapılan eklerle günümüze kadar bir bölümü ulaşabilmiştir. Habib Neccar Dağı'nın yamacındaki bölümler iyi bir durumda ayaktadır. Bizans Döneminde buraya bir de iç kale yapılmıştır.

Antakya'daki V.yüzyılda oluşan depremlerden ötürü surlar büyük ölçüde hasar görmüştür.

 

Yayın Tarihi : 11 Kasım 2004 Perşembe 20:52:32
Güncelleme :23 Temmuz 2008 Çarşamba 12:26:47

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?