5
Mayıs
2024
Pazar
VAN

Karaloğlu Van TV'ye konuk oldu

VALİ KARALOĞLU VAN TV'YE KONUK OLDU

Van Valisi Münir Karaloğlu, yerel olarak yayın yapan Van TV'de gündemi değerlendirdi. Vali Karaloğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile gerekli yazışmaların yapıldığını ve Akdamar Kilisesi'nin ibadete açılmasının 12 Eylül 2010 tarihinde olabileceğini kaydetti.

Yapımcılığını ve sunuculuğunu Baki Karaca'nın yaptığı 'Sahipsiz Mikrofon' isimli programa konuk olan Vali Karaloğlu, turizmden eğitime, sınır ticaretinden sınırdaki ölümlere, sokak eylemlerinden kaçak elektrikle mücadeleye kadar bir çok konuyu değerlendirdi. Yaklaşık 2,5 saat süren programda Karaloğlu, ayrıca gazeteciler ve sokak röportajlarında vatandaşların yönelttiği soruları cevaplandırdı. Van'ın tarihi ve turistik mekanlar açısından çok önemli değerlere sahip olduğunu belirten Karaloğlu, mevcut potansiyellerin iyi değerlendirilmesi halinde özellikle turist sayısında çok büyük artışın olacağını ve ekonominin de bu anlamda gelişeceğine dikkat çekti. Van'da güvenlik ve ulaşımın sağlanamaması halinde kente turist ve yatırımcının gelmeyeceğine işaret eden Karaloğlu, son günlerde kentte yaşanan sokak olaylarından da duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Karaloğlu “Geçtiğimiz hafta ilimizde yaşanan olaylar hoş şeyler değildi. Hiç kimsenin kendisini korumakla görevli olan polise taş ve molotof atmaya, esnafının camını kırmaya hakkı yok. Hiç kimsenin de insanların ticaret yapma, alışveriş yapma hakkını elinden almaya da hakkı yok” dedi.

“ULUSAL MEDYA OLAYLARI ABARTIYOR”

Sokak olaylarında görsel medyanın haberleri verme şeklini de eleştiren Karaloğlu, “Ulusal televizyonlar olayları çok abartarak veriyor. Bir kareyi dondurup, olayın en yoğun yaşandığı anı defalarca çeşitli açılardan göstererek veriyor. Televizyonları başında Van'ı izleyenler sanki o gün kent yakılmış, yıkılmış izlenimine kapılıyor. Bunlar güzel şeyler değil. Ben ulusal kanallarımızın üst düzey yöneticilerine bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu bölge terör haberlerinden, töre cinayetlerinden, cinsel istismar suçlarından çok çekti. Haber verilmesin demiyoruz. Ancak olduğu kadar neyse o verilsin. Bu kentin, bu bölgenin geleceği ile oynamaya ne ulusal medyanın hakkı, ne de bu kentte yaşayan ve o gün sokakta taş atan insanların hakkı var. Bu kenti seviyorsak, bu kentin insanını seviyorsak şiddetten, şiddet görüntülerinden uzak durmalıyız. Bıraksınlar biz bu kenti pazarlarız. Bu kentte yatırım da olur. Bu kente turistte gelir. Bu kentteki işsize iş de buluruz. Ama her gün sokaklarda polisin taşlandığı, esnafın camlarının kırıldığı bir kente, ne turist ne de yatırımcı gelir” şeklinde konuştu.

“SINIRDAKİ OLAYLAR KANAYAN YARA”

İran sınırında meydana gelen ölüm olaylarını 'kanayan yara' olarak değerlendiren Karaloğlu, bu şekilde şimdiye kadar 35 kişinin hayatını kaybettiğini, bundan sonra ölümlerin olmaması için de vatandaşa legal yollardan ticaret yapma imkanının verilmesi için çalışmalar yaptıklarını anlattı. Ölüm olaylarını soruşturmak için İran'la yapılan resmi görüşmelerde sürekli konuyu gündeme getirerek takipçisi olduklarını anımsatan Karaloğlu, “Burada 285 kilometrelik bir kara sınırımız var. Ama bugüne kadar bir tane nizami kapımız yok. Vatandaşın legal, yasal ticaret yapabileceği bir kapı açamadığımız için köylerde yaşayan vatandaşlar geçimini temin etmek için belki zaruri kaçakçılık yapıyordur. Burada iki ülke arasında 'Tahran Antlaşması' denilen bir antlaşmamız var. Bu antlaşma çerçevesinde yürüttüğümüz ilişkiler var. Bizimde askeri yasak bölgemiz var. İran tarafının da askeri yasak bölgesi var. İki ülke de yasak askeri bölgede sınırdan girenin kim olduğunu tespit edemediğinden ateş açıyor. Son günlerde İran tarafında açılan ateş sonucu maalesef 35 vatandaşımız hayatını kaybetmiş. Ben bunu her görüşmemiz de gündeme getiriyorum. Ancak İranlılarda kendilerinin savunma mekanizmaları var. 'İşte askeri bölgede bu olaylar gerçekleşiyor. Biz yoksa yasak bölgesinin dışında bir Türk vatandaşına kurşun sıkmış değiliz' diyorlar. Antlaşma çerçevesinde bakabilirsiniz. Ama ölen candır, insandır. Bizim de bunu kabul etmemiz mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

“VATANDAŞIN HAKKINI KORUMAYA ÇALIŞIYORUZ”

Karaloğlu, ayrıca ocak ayında Hoy'da yapılacak olan toplantının tek maddesinin olduğunu ve bunun da Saray ilçesinde İran askerleri tarafından öldürüldüğü iddia edilen vatandaşın durumunun görüşüleceğini kaydetti. Karaloğlu, “Biz vatandaşımızın hakkını her türlü korumaya çalışıyoruz. Nihayetinde benim kararımla bitirebileceğim bir iş değil. İki ülkenin uluslararası ilişki boyutunda çözmesi gereken bir konu. Biz bunu ayrıca Ankara'ya da taşıyoruz. Bu olaylar Van'ın problemidir. Bence bunun en pratik çözümü de sınırda vatandaşımıza legal, ticaret yapma imkanı verip daha sonra da dönüp vatandaşa şunu söylememiz lazım. 'Bak size legal ticaret imkanı sağlıyoruz. Artık sınırda bu tip işler başına gelenin de bize gelmesin' dememiz gerekir” diye konuştu.

“KAÇAK KULLANIM YÜZDE 67'DEN 35'E DÜŞÜRÜLÜRSE SORUNU HAZİRAN AYINA KADAR ÇÖZERİM”

Van'daki görevine başladıktan sonra en fazla üzerine gittiği konuların başında elektrik kesintileri geldiğini hatırlatan Karaloğlu, çözümünü de kaçak elektrik kullanımının azaltılmasına bağladı. Van'ın yüzde 67 ile Türkiye'nin en fazla kaçak elektrik kullanan ikinci ili olduğunu anımsatan Karaloğlu, topyekun bir mücadele ile bu oranın yüzde 35'lere düşürülmesi halinde haziran ayına kadar bu sorunu çözme sözü verdi. Sık sık elektrik kesintisinin ilin valisi olarak kendisini de rahatsız ettiği dile getiren Karaloğlu, “Hiçbirimiz sürpriz bir şekilde evimizde otururken, makamımızda otururken, işyerimizden otururken elektrik kesilmesinden mutlu değiliz. Olmamızda mümkün değil. Bunu mutlaka çözmemiz lazım. Bunu sadece Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş. çözsün, devlet çözsünle olmaz. Bizim vatandaş olarak, devlet olarak yapmamız gerekenler var. Ben bu kentte elektrik kesintisinden ne kadar rahatsız oluyorsam, elektrik kaçağının yüzde 67'den de olmasından o kadar rahatsız oluyorum. Bunu her Vanlı söylüyorsa, her Vanlı bu konuda benim kadar rahatsız oluyorsa, ben bu konuyu haziran ayına kadar çözerim. Nasıl çözerim? Bizim kaçak oranımız yüzde 35'e düşsün, haziran ayına kadar makul düzeylere getiririz. Ama bu kadar elektrik kaçağının yüksek olduğu bir kentte bu sorunu çözmemiz mümkün değil. Vatandaşımız elektriğin kesilmesinden ne kadar şikayet ediyorsa, elektrik kullanırken de bunun bedelini ödemesi noktasında o kadar hassas olması lazım” dedi.

“KAÇAK KULLANILAN ELEKTRİĞİN PARASI DÜRÜST VATANDAŞTAN ALINIYOR”

Kaçak elektrik kullanımının adi bir hırsızlık olduğunu ve kaçak kullananların parasının da dürüst vatandaştan alındığını kaydeden Karaloğlu, “Kaçak elektrik kullanan zannediyor ki ben bunu devletten çalıyorum. Hayır. Devletin piyasaya verdiği elektrik miktarı bellidir. Topladığı para da bellidir. Verdiği miktarla topladığı parayı bölüyor, kilowat saat birim fiyatı belli oluyor. Bu ne demektir? Elektrik parasını ödeyen vatandaş kaçak kullananın bedelini de ödüyor. Elektriği kaçak kullanan vatandaşla benim cebimden paramı söküp alanın hiçbir farkı yok. Vatandaş bunu bir defa bilecek. Bu bir hırsızlıktır. Kullandığı elektriği komşusuna ödetmeye hiç kimsenin hakkı yok. Bunu bir defa Van şehri olarak, Van halkı olarak bu ayıbı üzerimizden atmamız lazım.

Özellikle din görevlilerine çağrı yapıyorum. Bu işin adi bir hırsızlık olduğunu vatandaşa anlatmamız lazım. Başka çaremiz yok. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanımız geçen ay 81 ilin valisiyle bir toplantı düzenledi. Çıkıp konuşmaya utandım. Yüzde 67 elektriği kaçak kullanan bir ilin valisi olmak istemiyorum” ifadelerine yer verdi.

“HEDEFİMİZ 2023'TE 1 MİLYON YABANCI TURİST”

Van'ın turizm potansiyelinin de çok yüksek olduğunu ve birçok tarihi ve kültürel değerlerinin bulunduğunu anımsatan Karaloğlu, turizmin yıl içine yayılması gerektiğini ifade etti. Sadece yazın 3-4 aylık bir turizm sezonuyla Van'daki turizmi canlandırmanın mümkün olamayacağına işaret eden Karaloğlu, "Biz çok önemli tarihi ve kültürel değerlerin üzerinde oturuyoruz. Türkiye'nin en önemli kentlerinden birinde yaşıyoruz. Birileri için çok kutsal mekanların var olduğu bir kentteyiz. Bunları değerlendirmemiz gerekiyor. Mutlaka turizmi bütün yıla yayacak bir çalışma yapmamız lazım. Sadece yazın 3-4 ay gelecek olan turist sayısı ile Van'daki turizmi çok fazla canlandıramayız. Biz 2023'de cumhuriyetimizin 100. kuruluş yılında Van'da 1 milyon yabancı, 3 milyon da yerli turist var diye hedefimizi açıkladık. Bunu söyler ve hiçbir şey yapmazsanız, bu kente 1 milyon yabancı turist gelmez. Bunun gereğini de yapmak lazım” dedi.

“TÜRKİYE'YE GELECEK TURİSTİN 50'DE BİRİNİ İSTİYORUZ”

Kamuoyunda Van'a 1 milyon yabancı turist gelmez eleştirilerini geçmişle kıyaslayarak anlatan Karaloğlu, “Geçmiş rakamlara dönüp bakarsanız, hedeflediğimizin çok büyük rakamlar olmadığını görürsünüz. Türkiye'ye gelen toplam turist sayısı 2,5-3 milyon iken, Van'a 100 bin turist geliyordu. Bugün Türkiye'ye 29 milyon turist geliyor. Biz bunun 30'da birini istiyoruz. Türkiye'nin 2023 yılındaki hedefi 50 milyon turist. Yani Türkiye'ye gelecek 50 milyon yabancı turistin 50'de birini biz Van'a getiremeyeceksek, zaten bu iş olmaz. Kara, deniz ulaşımı ile kentteki konaklama imkanları bugünle hiç mukayese edilmeyecek durumda iken, kentteki sosyal tesisler bugünkünden çok daha kötü durumda iken, bu kente 100 bin turist geliyorsa bizim koymuş olduğumuz 1 milyon turistin çok büyük bir rakam olmadığını görürüz. Bunu yapmak için de mutlaka bu kentte yapmamız gereken işler var. Bu kentin yapması gereken sembolik işler var. Artık turistte 1980'nin turisti değil. Turistte nitelikli yatak, restoran, eğlence merkezi, alışveriş merkezi istiyor. Bunlar şu anda 1 milyon turisti kaldıracak nitelikte mi? Hayır. Ama bunlar yapılamayacak şeyler değil" diye konuştu.

“İSVİÇRELİ ALPLERİ PARAYA ÇEVİRİYORSA, BİZDE ARTOS'U, EREK DAĞI'NI NEDEN ÇEVİRMEYELİM”

Van'da şu anda sadece yaz turizmi olduğunu anımsatan Karaloğlu, kış potansiyelinin değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Tek kanatlı olan turizmi çift kanatlı hale getirmek için kış turizmini de harekete geçirmek gerektiğini ifade eden Karaloğlu, “Ciddi bir kar potansiyelimiz var ve bunu değerlendirmemiz gerekiyor. 1700 metrede yaşamanın bir külfeti, bir de nimeti var. Alplerde yaşayan İsviçreli, Avusturyalı, burayı paraya çeviriyor da ben Artos ve Erek dağlarını neden paraya çevirmeyeyim. Abalı Kayak Merkezi'nin bir kısmını inşallah 15 Ocak'ta açacağız. Önceki tesislerden çok daha çağdaş olacak. Telesky, insanların kahve içeceği bir kafeteryası, kayak kiralayacakları bir yer olacak. Turizmi geliştirmek ve 12 aya yaymak çok önemli. Tek kanatlı olan turizmi çift kanatlı hale getiriyoruz. Yoksa biz sadece yaz turizm ile 1 milyonu yakalayamayız. Van'ın önünü açacak üçüncü sektör turizmdir" dedi.

“AKDAMAR KİLİSESİ İBADETE AÇILIYOR”

Restore edildikten sonra ibadete açılıp açılmayacağı tartışılan tarihi Akdamar Adası'nda bulunan Ermenilere ait kilisenin de ibadete açılacağını belirten Karaloğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile gerekli yazışmaların yapıldığını bildirdi. Kilisenin ibadete açılmasının 12 Eylül 2010 tarihinde olabileceğini kaydeden Karaloğlu, Ermenileri de davet edeceklerini ve Vanlıya yakışır bir misafirperverlik yapacaklarını söyledi. Karaloğlu, “Akdamar Kilisesi'nin ibadete açılması ile ilgili resmi yazımızı bakanlığa yazdık. Bakanlığın müsteşarıyla Ankara'da görüştüm. Yazıyı ilgili birim olan Müzeler Genel Müdürlüğü'ne gönderdiğimi söyledim. Kendisi de telefon açarak talimat verdi. İnşallah 12 Eylül'de bütün Ermeni vatandaşlarımızı Akdamar Kilisesi'nde ibadete bekliyoruz" şeklinde konuştu.

“ERMENİSTAN VE İRAN EN BÜYÜK TURİST KAYNAĞIMIZ”

Van'ın dış turizm olarak en büyük potansiyelinin Ermenistan ve İran olduğunu anımsatan Karaloğlu, Ermenistan ve İran'a gerekli açılımın yapılması halinde 1 milyon yabancı turist hedefine 2023'ten önce ulaşılabileceğine işaret etti. Vali Karaloğlu, "İran pazarına yönelik bizim Kapıköy Sınır Kapısı'nı açmamız lazım. Şimdi İran'dan Van'a karayoluyla insanlar Urumiye'den 4,5 saate geliyor. Bunu kimse çekmek istemez. Ama ben Kapıköy Sınır Kapısı'nı açtığım zaman, İranlı vatandaşın bir saatte Van'da olma şansı var. İnsanlar günübirlik gelip Van'dan dönebilirler. Hafta sonu tatillerini burada geçirip dönebilirler. Ermenistan'la ilgili kapı açılsın diye hükümetimizin ciddi bir gayreti var. Ermenistan kapısının açılmasında en fazla istifade edecek illerin başında Van geliyor. Biz bunu biliyor ve görüyoruz” diye konuştu.

“BÖLGE 3 BİN YILDIR TARIM ÜSSÜ”

Tarım ve hayvancılığın ihmal edilmeyecek iki unsur olduğunu belirten Karaloğlu, Van'ın geleceğini de tarım ve hayvancılığın şekillendireceğini söyledi. Karaloğlu, "Bu iki sektörü hiç bir zaman ikinci sıraya bırakamazsınız. Çünkü Türkiye'nin en geniş meralarının olduğu ve 3 bin yıldır da bölgenin tarım üssü, tarım üretim merkezindeyiz. 3 bin yıl önce Urartulara baktığınız zaman, Van'da bizden çok daha teknik tarım yaptığını, tarımsal üretim noktasında bizden çok daha fazla ileri de olduklarını görürsünüz. Biz hala Urartuların yaptığı sulama kanallarını göletlerini kullanıyoruz. Van'ın rakımı 1700 metre civarında, ama Allah Van Denizi gibi bir nimet vermiş. Bu rakımda tarımın her çeşidini yapma şansımız var. Onun için tarım ve hayvancılığı ihmal etme şansımız yok. Bu bölgeyi kalkındıracaksak en önemli sektörlerden bir tanesi tarım ve hayvancılıktır. Dün öyleydi, bugün böyle, yarında öyle olacak. Geçmişte 6,5 milyon adet küçükbaş hayvanla Türkiye'nin hayvan deposu. Bugünkü rakamımız 2,5 milyon civarında. Hayvancılığı daha modern bir anlayışla, yani çekirdek aile bazlıdan, işletme bazlıya geçerek, Van'ı Türkiye'nin en önemli potansiyellerinden biri haline getirme zorunluluğumuz var. Son 20 yıldır bölgede yaşanan talihsiz olaylar bölgeyi her bakımdan fakirleştirmiş. İnsan kaynağı bakımından, tarım bakımından, hayvancılık bakımından ciddi bakımdan etkilenmiş" şeklinde konuştu.

VALİ KARALOĞLU VAN TV'YE KONUK OLDU
İHA
Yayın Tarihi : 20 Aralık 2009 Pazar 15:01:05
Güncelleme :20 Aralık 2009 Pazar 15:56:34


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Cuma BEYDE IP: 212.175.115.xxx Tarih : 21.12.2009 08:58:24

FARKLILIKLARIMIZ ZENGİNLİĞİMİZDİR

Bölgeye yıllardır sadece terör gözüyle bakılıyordu. İnşallah oluşacak barış zeminleriyle çok daha güzel şeyler yaşanacaktır. Her şeye rağmen sağduyuyu elden bırakmayan yurdumun güzel insanları var. Toplumsal zenginliklerimiz asla bizleri ayrıştıran değil, aksine birbirine bağlayan zenginliklerdir. Tabiki insanlar ana dilleriyle iletişim kurabilmeli, inançlarını rahatca yaşayabilecek ortamlar oluşturulmalı. Somut adımlar atılsın çok daha güzel şeylerin hep birlikde yaşanacağını göreceksiniz. Benim babam Türk, annem Kürt. Dünyaya gelirken bi tercih hakkımda yoktu zaten. Ben amcalarımıda, dayılarımıda çok seviyorum. Birilerinin oyununa artık dur demenin vaktidir. Devlet büyüklerimizin azimli kararlılığıyla, somut adımlarıyla vede yavaş yavaş inşallah değicek bir çok şey. Birlikde bunu görelim diyorum...