18
Mayıs
2024
Cumartesi
GÜNCEL

'Saatimizi geri istiyoruz'

Kütahya'nın Şaphane İlçesi'nde vatandaşlar, 700 yıllık Ulu Camii'nden Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından alınan tarihi saatin geri getirilmesini istiyor.

Şaphane İlçesi'nin en yaşlısı olan Ahmet Telat Karahan (87), tarihi saatin Şaphane'den götürülmesine son derece üzüldüğünü söyledi. Tarihi saatin ilçeye geri getirilmesini isteyen Karahan, "Tarihi saat, Şaphane'nin kalbi gibiydi. Tarihi saatin ilçemize geri getirilmesi gerekmektedir. Zira bu saat bizim tarihi mirasımızdır. Hibe edenin hakları korunmamış ve vasiyeti dışında hareket edilmiştir.

Günlerden beri bu saat aklımda, uyuyamıyorum. Her Şaphaneli gibi son derece rahatsız ve üzgünüm. 700 yıldan beri koruduğumuz saatin esasen götürüldüğü yerde korunamayacağını düşünüyorum. Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün en kısa zamanda tarihi saatimizi iade etmesini rica ediyorum" diye konuştu.

.
Yayın Tarihi : 2 Aralık 2005 Cuma 14:34:59
Güncelleme :2 Aralık 2005 Cuma 14:49:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Z.TOKYAY IP: 62.165.80.xxx Tarih : 2.12.2005 17:40:35
Asirlardir camimizde duran kimler tarafindan alindigini veya verildigini bilmiyorum ama ! herhalde vakiflarin depolarinda curusun diye alinmadi ! bakimi icin alinmissa biran once saatin bakimi yapilarak ait oldugu yere teslim edilmesini istiyoruz .

MUJDE ÜNLÜ IP: 85.103.28.xxx Tarih : 30.01.2006 21:14:33
Önce her zaman söylediğimiz Farsça “ Merhaba “ sözünün ne anlama geldiğinden başlayalım. “ Benden sana zarar gelmez “ demekmiş. Ne kadar güzel değil mi? Şaphane Belediye Meclisi’nde başkanın verdiği bilgilere göre, 100 milyon TL. Üzeri borcu olan 214 kişiye ihtarname çekilmiş ve daha büyük borçlulara da noterden ihtar çekiliyor. Nihayet belediye alacaklarına sahip çıkacak. Hiç olmazsa bu borçlarını muntazam ödeyenlere de bir saygı olur. Yine Şaphane’nin de teşvik kapsamında olması dolayısıyla, henüz kesin bir şey olmamakla beraber, bazı işverenler Şaphane’yi ziyaret etmekte ve burada bir işletme kurmak niyetindeler. Başkanımız da, bunların ciddi olması halinde, kira dahi olmadan, belediye imkânlarını sonuna kadar kullanacaktır. Yeter ki ciddi bir iş yeri açılmış olsun. Üniversitemiz, MYO hocalarımızla sohbet ediyoruz. Orası, sağ olsunlar hemşerimiz müdürü ve hocaların özveri ile çalışmaları sayesinde gerçekten saat gibi çalışıyor. Sadece hızla artacak öğrenci sayısı karşısında, sosyal alt yapı oluşturulmasında aynı hızı yakalamak gerek. Çevre ilçelerde bile olmayan, çamaşırhanemiz bile var. Yeni restoranlar açıldı. Şu durumda alt sosyal yapı tamamdır. Daha da ileri gidilerek, bizim memurumuz, öğrencimiz dışarılara gitmesi yerine, daha dışarıdakilerin buraya gelmesi için neler yapılabilinir diye düşündüğümüzde, hemen aklımıza çevrede tek kalmış SİNEMA geliyor. Daha önce defalarca yazmıştık. Gerçekten ilimizde kalan tek tarihi ilçe sineması, sadece Şaphane de bulunmaktadır. 35 yılık olan bu sinemanın bakım zamanı gelmiş ve çoktan geçmiştir. ( Şap fabrikası ) Dostel A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Vedat GÜNGÖREN Bey buranın tamir işi için söz vermiştir. Ama şuana kadar hiçbir işlem yapılmamıştır. Yani zenginin gönlü oluncaya kadar fakirin canı çıkmıştır. Böyle gerçek bir tamir işi de ufukta görünmemekte, her seferinde başka bir bahara kalmaktadır. Yırtık koltuklarla kaldık. Ayrıca, sinema sade bir şekilde tamir edilmeli, tarihi yapısı değiştirilmemelidir. Esas yapılacak işleri elektronikliktir. Şimdi sinema ses düzeni o kadar geliştirilmiştir ki, ev sınaması ses düzeni adı altında evlere bile satılır olmuştur. Orada acilen, çok az bir masrafla ses düzeni ve bizde planı olan sade bir perdeye ihtiyaç vardır. Şu an ki durumu ise, her seferinde sanki meydanmış gibi ses düzeni kurulur, takılır ve sökülür. Bu söylediklerimizin üniversite binaları yapmak kadar önemli olduğu hemen anlaşılacak mıdır? Hayır. Üstelik de görünen odur ki belediye kendi imkânlarıyla da tamir yaptıramayacak ve bu işi Vedat Beye havale edecektir. Çevre ilçelerin hiç birinde yasal ve eski nostaljik sinema kalmamıştır. En yakın çevremizde ise takriben 4 bin öğrenci, 100 binin üzerinde komşularımız, halk vardır. Biz tarihi Şaphane sinemasını yazılarımızda ele alınca, komşularımızdan ses gelmiş, sinemanın baş müşterisi olacaklarını söylemişlerdi. Sosyal ve gönüllü işlerin başında yer aldığı için hep dile getirmek gereğini duyduğumuz Hasan EMET ve oğullarıyla sohbet ediyoruz. “ Diyelim ki çok değerli bir hastamız var. Amerika’dan, dünyanın her yerinden doktorlar getiriyoruz. Doktorlarımız mucizeler yaratıyorlar. Saatlerce uğraşıyorlar. Ölüm döşeğindeki hasta kurtarılıyor. O kadar emekle kurtardığımız hastayı, oraların temizliğiyle ilgilenmesi gereken bir hademeye hastaya teslim ediyor ve arkasını artık düşünmüyoruz. İşte geri hizmet anlayışımız olmadığından, mucizeler yaratılıp kurtarılan hasta, kapı önünde kaybediliyor. “ İşte geri hizmetler, sosyal alt yapı çok önemlidir. Hepimiz Şaphane’nin gelişip kalkınmasını üniversiteye bağlamış durumdayız. Başka ümit de görünmüyor. Hasan EMET de sadece bu maksatla tüm imkânlarını gönüllü olarak seferber ediyor. Ama YETMEZ! Ben de yukarıdaki hasta hikâyesi gerçeğini hatırlatarak, esas hedefe varmak için geri hizmetlere de el atması gerektiğini anlatmaya çalıştım. Sosyal alt yapı için SİNEMA bir fırsat ve tam bir nimettir! Bu Şaphane’nin bir artısıdır. Az bir emekle de ortaya çıkacaktır. Bunları belediyeden beklemek de büyük hata olur. Şurası da bir gerçektir ki belediye Sinemayı işletmemelidir. Buna gerçekten gönül vermiş, bu sahada bilgisi olan insanlara bırakılmalıdır sinema. Hem halkla, hem öğrencilerimizle birebir yaptığımız konuşmalarda, bu sinemanın açılmasında ne kadar geç bile kalındığını daha iyi görüyoruz. Şaphane böylece hayırlı bir şekilde cazibe merkezi olacaktır. Telif hakları da yasal bir şekilde rahatça sağlanabilecektir. Şu durum da Şaphane Sineması’nı atıl durumda bekletilmesini anlamak mümkün değildir. Yoksa bu gidişle, burada emek ve fedakârlıkla, büyük bir değirmen kurulmaktadır. En son çıkan un ise, Şaphane dışı bir çuvalı dolduracaktır. Camimizden alınan ve el konulan tarihi saatimizin durumu sorulmaktadır. ŞAPHANE KÜLTÜR, TANITMA, GELİŞTİRME VE ÇEVRE DERNEĞİ Başkanı Osman KARA saatin geri getirtilmesi için hukuki ve idari mücadeleye daha yeni başlandığını. Bu işin sabırla ve birlik içinde, halkın desteğiyle peşinin bırakılmayacak, takip edilecek ince uzun bir yol olduğunu ve fakat halkın malı olan tarihi saatin eninde sonunda Şaphane’ye İADE edileceğini şimdilik belirtmekle yetinmektedir. Bilindiği gibi, istiklal marşı, sade bir insan sesiyle, bazen bir müzik aletiyle rahatça çalınmaktadır. Öyle ya da böyle, istiklal marşımız o yüceliğinden bir şey kaybetmez. Ben de diğer imkânlar yanında, bir kere de tam onun ruhunu da verdiğine inandığım mehter takımının çalmasını istedim. Zaten Şaphane Festivali’nde de yine mehter resmi protokol önünde istiklal marşımızı büyük coşku içinde her seferinde çalmıştır. En büyük mehter takımı da Genelkurmay Başkanlığımızındır. Demek ki bir mahsuru yok. Bunun her türlü cd hazırladım. Bizim hazırladığımız Şaphane Belgeselleri’ni başlatırken de bununla başlıyoruz. Tam hakkıyla, o günlerin ruhunu da veren, bir de mehteranımızın istiklal marşını da açılışlarımızda, her yerde çalsak ne kaybederiz? Şaphane Meslek Yüksek Okulu ek bina inşaatı için temel kazma işleri tamamlandı. Sıra ek binanın temel atma töreni geldi. Diyelim elinizden başka hiçbir şey gelmiyor. Bu törene katılmak olsun elinizden gelmeli. O gün tüm Şaphaneliler, hep beraber mazeretsiz ordayız! Şaphane Kavşağı’na heykeli dikilecek Şaphaneli Mustafa İslamoğlu Orhanlar’da en yakının arkadaşı tarafından vurulmuştur. Orhanlar’da 3 çatal ceviz ağacına kadar gider ve orada kalır. 300 atlı, 500 yaya yanına gelemez. Eşi Yörük kızı arkasında ağıtlar yakar. Geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz. Defterin Orhanlarda dürüldü, Durakların, yatakların soruldu, Benim efem bir kurşunla vuruldu, Gitti elden, gitti yiğit Mustafa’m Haftaya daha Müjdeli haberlerde buluşmak üzere, hoşça kalın sağlıcakla kalın benim bölgemin saygıdeğer insanları.

mehmet ali kışla IP: 85.102.204.xxx Tarih : 15.01.2006 20:18:29
şu anda izlediğim kadarı ile saati vakıflar tarafıdan götürülmesi olayı üzeride duruluyor.Ancak vakıflar genel müdürlüğü ülke genelinde bu şekilde değerli eserleri toladı.Bu toplanan değerli eserlerin akibetinin takip edilmesi gerekmektedir.Fakat benim burada değinmek istediğim camide saat gibi başka değerli eşyalar vardı.Bu eşyalar şuanda camide demirbaşa kayıt edildilermi ve halen camiide bulunmaktamıdır.Örneğin çok eski dönemlere ait el dokuması halı,kilim ve seccadeler.Bunların akibetleride araştırılırsa memnun olurum Saygılarımla

MUJDE ÜNLÜ IP: 85.103.28.xxx Tarih : 30.01.2006 21:16:14
SEV SENİ SEVENİ YER İLE YEKSAN (YERLE BİR) ETSE DE, SEVME SENİ SEVMEYENİ MISIR’A SULTAN ETSE DE. Merhaba! Gönül ister ki her zaman sizlere müjdeli haberler verebileyim. İslamoğlu’nu başka illerin de sahip çıkmak üzere olduğunu görünce, esas memleketi Şaphane sahip çıkmalıdır, fikriyle yola çıkmış ve İslamoğlu’nu gerçek yüzüyle tanıtmaya çalışmıştık. İslamoğlu dünyaca tanınan bir Şaphanelidir ve bu unvanıyla Şaphane’ye tanıtmada ve ticarette çok büyük hizmetleri olacaktır. Düşünün elinde silah yerine kiraz, vişne, elmamızı, şapımızı tutuyor. Onun ne kadar büyük bir kültür mirası olduğunu hemşerilerimiz ne çabuk kavradı. Sağ olsun hemşerilerimiz her zaman bu fikrin etrafında birleşti ve ellerinden geleni yapacaklarını belirttiler. Ben de onların samimi olduklarına da inanıyorum. Memleketini samimiyetle sevenler hiç yalnız kalmaz. Bu sefer bir hemşerimiz Rahmetli Ethem Gümüşhan’nın torunu, Kudret Gümüşhan’nın evladı Heykeltıraş Gökçe Gümüşhan Can köşemize yazıyor.“ “Müjde Hanım, Mustafa İslamoğlu'nun anıtının yapılmak istendiğini babamdan öğrendim, Bir Şaphaneli ve bir heykeltıraş olarak konuyla ilgilendiğimi ve seve seve bu anıt yapımını üstlenebileceğimi bildirmek isterim… Ben de kendilerine cevap yazdım: Yazdığın için ve ayrıca İslamoğlu anıtına gösterdiğin ilgiye çok teşekkür ederim Şaphane Kavşağına dikilecek bu heykel. Halk kararı ve düşüncesiyle yürüyor. Halk elinde silah olmasın diyor. Örnek. Tam Şaphaneyi göstererek “ İŞTE BENİM MEMLEKETİM DİYECEK.” ….Yazılarınız ve ilginize beklemekteyiz. Sizin gibiler sayesinde yaşıyor bu Şaphane. Cevap özeti: “…Günümüz Türkiye’sinde ise birçok alanda anıt heykel’e rastlamaktayız. Bu anıtlardan birinin de Şaphane’de olacak olması gurur verici. Şaphane’miz için de bir anıt yapımının söz konusu olduğunu Duyunca çok mutlu oldum. İslamoğlu anıt heykelinin yapımını bir Şaphaneli ve heykeltıraş olarak memnuniyetle yapacağımı bildirmek isterim. Bu projenin gündeme gelmesi ve proje kısmının halk tarafından karar verilerek oluşturulacağı fikri daha da heyecanlandırıcı, herkesin katkısının olması bu anıtı daha da özel kılacak.” Sayın Hemşerim Heykeltıraş Gökçe Gümüşhan Can ! Gurbetteki hemşerilerimiz memleket sevgisini bir başka yaşarlar. Eğer İslamoğlu heykeli sizin ellerinizde şekillenirse, sevincimiz çifte katlanacaktır. Hem Edebiyatımızın, Sinemamızın, Müziğimizin kahramanı, Şaphaneli Mustafa İslamoğlu heykeli dikilecek. Aynı zamanda bu heykel bir Şaphanelinin hünerli ellerinde yoğrulmuş bir sanat eseri, onu da simgeleyen anıta dönüşecektir. Her kim sade hemşehrimle kononuştuysam, en cimrisi, en hayır diyeceği bile elin den geleni İslamoğlu için yapmaya hazır olduğunu gördüm. Yoksa biz sahip çıkmazsak geç kalacağız, başka ellerde, heykeline bakmaya gideceğiz. Her aklı başında kişiler, tarih ve tarihi eser bilincinin daha buralarda yeni geliştiğini belirtiyorlar. Şu Topkapı Sarayı’nı belki pek çoğumuz daha görememiştir. Ama orda herkes tarih hazinesi olduğunu bilir. Size birileri gelse, Topkapı’dakileri bize verin, alın Kıbrıs’ın tamamını, olmayınca daha da artırsalar, Almanya, Avrupa’yı verseler, akıllıca cevabımız ne olurdu? Bir ara Avrupa olunca iş değişir gibi gelir. Ne olacak Topkapı’daki birkaç hurda için derhal olur gibi bir fikir akla gelir. İş ciddi olunca, gerçekten ve vicdanınıza göre düşünürseniz eninde sonunda, cevap hep HAYIR olacaktır. Zira dünyada maddeten ulaşılamayacak bir şey yoktur. Sadece tarihi ve tarihi eseri bir daha geri getiremezsiniz. O halde tarih hazinelerimiz dünyalara değişilmez. Şu bizim tarihi saati meydana koysak, deseler ki, size Vilayetlik vereceğiz, Fakülteler yapacağız, fabrikalar kuracağız, gelin şu saati bize verin deseler ne olurdu? Buna seve seve EVET diyecek, küçük hesaplar içinde olanlar bile, gece vicdanlarıyla baş başa kalınca, “ Tarihi saatimiz yerin de kalsın, başka ihsan istemeyiz! “ diyeceklerdir. Vicdanınız bir test edin hele! Ne derdiniz! Bu gece vicdanınızla bir baş başa kalın! Herhalde her imkân gelir, bulunur ama tarih ve tarihi eser geri gelemez, derdiniz. İşte o zaman ne kadar büyük bir şey kaybettiğimizi daha iyi anlayacaksınız. Bir de başka yönden bakalım, tarihi saat gitmiştir. Aynısını satın almaya, bulmaya kalktık diyelim. Şaphane’nin, tüm varlığını versek bile, bu para pul harekete geçmemize bile yetmez. Tarihi saat turizmimiz yönünden de çok önemliydi. Burası eninde sonunda turizme açılacaktır. Ama neyi göstereceğiz? Şu son 50 yıla kadar asırlarca koruduğumuz tarihi evleri ortadan bilinçsizce kaldırmışız. Kala kala 700 yıllık camimiz, 600 yıllık Hacı Hasanlar evi, bir iki ev daha hepsi bu. Daha önceki kaymakamımız ” Şu tarihi 700 yıllık cami olmasa, sizler son bir asır içinde toplanmış bir melez halk topluğu olmadığınızı anlatamazsınız. “ demişti. Bu doğrudur. Şu bir iki tarihi binayı koruma altına almalıyız. İl Genel Meclisi üyesi Necati Demirtaş, yazılarımızı okuya okuya nihayet olayın ciddiyetini anlamış ve Kütahya Müze Müdürü Metin Türktüzün’ü bu tarihi binalarımızla tanıştırmıştır. Müdür de binalarımıza hayran kalmıştır. İnşallah durumun ciddiyetini daha da anlayanlar olur ve daha büyük işler yapmak nasip olur. Şaphane denince, ilk akla gelen şaphane Ulu Camisidir. Benden de bu camiyi biraz tanıtmamı istiyorlar. Ulu Camimiz 700 yıl kadar önce halk tarafından yapılmış ve ibadete açılmıştır. Mimari yapısıyla dünyada tektir. Cami Mayıs 1932 tarihinde, Cilt 1, sahife 29, 165, 166 ,157,167,169 ve 170 sıra no ile, cami altındaki 6 dükkanla beraber Şaphane Nahiyesi Camisi Şerifi namına tapuya kaydedilmiştir. Asırlardan beri olduğu gibi, cami halk tarafından tüm mal varlığı korunmuş ve çok iyi idare edilmiştir. Bu ilk kaydından 54 yıl sonra, 31.12.1986 tarihinde, buralardan kadastro da geçerken, Camii Kebir Vakfına, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne sadece tahsis edilmiştir. Yanlışlıkla ve hatalı olarak, bazen kasten burasının Vakıfların mutlak mülkiyetinde zannedilmekte ve her tasarrufu yapabileceklerini söylemektedirler. Hâlbuki Vakıflar İdaresi camiyi satamaz, kiraya veremez, devredemez, rehin bırakamaz, göçüremez, bir şeyini de alamaz. İzin almadan da bir çiviyi dahi kendi aklınca çakamaz. Sadece kullanma, irtifa hakkını, elinde tutmaktadır. Vakfiyesindeki şartlarında yerine getirilmesi gerekir. Yoksa buranın hukuk içinde tekrar Şaphane’ye iadesi istenebilir. Sinemamız, sayın hemşerilerimiz İnci ve Vedat GÜNGÖREN’İNİN sayelerinde önümüzdeki aylarda başlanacak ve bölge sineması olacaktır. Film konusunda Kütahya Sinemalarını aradım. Hasan Bey çıktı. O da Enver Ertunç’un oğlu Yılmaz Beyin damadıymış. Hem sinemanın teknik donanımında, film getirilmesinde danışmanlık yapacak ve yardımcı olacak. Sinemamızın bir adı da yok. Hemşerimiz Kıdemli Komando Albay ( 01.01.1930–11.07.2000 ) Fahri ARIKAN adı verilmelidir. Hatta evlatları hiçbir şey yaptırmasa bile, bu mevkilere gelmiş, memleketimizi seven, burada yatan bir hemşerimiz olarak da bu adı hak etmektedir. Sivil Kuruluşlar, dernekler idarecilimize, iş adamlarımıza da danışmanlık görevi yürütmelidirler. Şaphane Kültür, Tanıtma, Geliştirme ve Çevre Derneği’ne de büyük işler düşecektir. Sadece tenkit etmek yetmez, esas olan çözüm yollarını da göstermektir. Bazen teknolojinin azizliğine uğruyoruz. Daha önceki yorumdaki imla hatalarımız olmuşsa okuyucularımdan özür dilerim. Haftaya daha Müjdeli haberlerde buluşmak üzere, hoşça kalın sağlıcakla kalın benim bölgemin saygıdeğer insanları.

emin kara IP: 88.247.211.xxx Tarih : 19.08.2006 15:17:37
Bodrum'dan Merhaba. Mutlakaki Şaphanemize ait olan tarihimizin bir parçasının ait olduğu yerde durması kadar güzel birşey olabilirmi. Fakat artık bunun bazı kesimlerin temcit pilavı misali ısıtıp ısıtıp önümüze konu başlığı olarak saati koyup hiç alakası olmayan konu ve kişileri gündeme almaya çalışmaları acaba niye? Ellerinde yerel basın gazeteleri zaten mevcut. Her baskılarında zaten olmayan konularla birileri zaten köşelerinde zaten. Bu kadar güzel güncellenen bir siteyi neden meşgül ederler acaba. Bana göre konularla ilgili yazılsa daha iyi. Eğer genel bir tartışma yapılacaksa o ayrı bir konu. Editörümüzün dikkatine diyorum...SAYGILARIMLA. Emin KARA MHP Şaphane İlçe 2.Bşk.

ahmet IP: 85.104.138.xxx Tarih : 9.10.2008 16:47:46

Yahu mekanik saat icat edileli 350 yıl oluyor bu saatin neresi 700 yaşında? Yine de kaldırılması kötü olmuş.