2
Mayıs
2025
Cuma
GÜNCEL

Türkü gecesi

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Şaphane Meslek Yüksek Okulu öğrencileri tarafından türkü ve şiir gecesi düzenlendi.

Geceye Şaphane Kaymakamı Mehmet Gök'ün yanı sıra DPÜ Şaphane Meslek Yüksek Okulu idarecileri, öğretim görevlileri ve vatandaşlar katıldı. Öğrencilerin kendilerinin hazırlayıp sunduğu geceye sazıyla katılan öğrencilerden Murat Kocakalay büyük alkış aldı. Öğrenciler, vatandaşlardan daha çok katılım ve ilgi oldukça başka gösterilere hazır olduklarını dile getirdi.

Geceye katılan vatandaşlar ise, "Şaphane'de öğrencilerin yaptıkları bu gösteri bizleri coşturdu. Ek bina için esnafımız elinden gelen katkıyı sağlamaya çalışmaktadır. Öğrenciler de minnettarlıklarını göstermek üzere böyle bir gece tertip etmişler. Son derece bizi bahtiyar ettiler. Çok içten ve yaşayarak söylediler, çaldılar. Sağ olsunlar" diye konuştu.

.
Yayın Tarihi : 18 Ocak 2006 Çarşamba 13:01:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
MUJDE ÜNLÜ IP: 85.103.27.xxx Tarih : 1.02.2006 11:31:53
YORUM: Merhaba! Şaphane MYO Ek Hizmet Binası İnşaatı nihayet ihale edilmiş. Hadi hayırlısı. Şu Kütüphanemiz ne kadar güzel ve sıcacık. Neden halkımızın buradan yeterince faydalanmadığını incelediğimizde, halkımız, oranın yukarılarda, belediyenin üstünde kaldığını ve bir türlü alışamadıklarını belirtiyorlar. Evet, kütüphane resmi daire değildir ama daireler arasında kalmış ve belediye binasının en üstündedir. Bu kütüphanecilikte alışılmamış bir şeydir. Kütüphaneler de esasında karşılıksız da olsa, müşteri beklediğine göre, siz kendinize dükkân olarak bile seçmeyeceğiniz yere neden Kütüphaneyi çıkarırsınız? Kütüphane herkesin, aklında olmasa bile, yolunun düşeceği yerde, düz bir zeminde olmalıdır. Bence çok şey evrensel kütüphaneliğin gerekleri gibi düşünülmemiş. Halkın Kütüphaneden faydalanması, dolup taşması, yani müşterisi olması isteniyorsa, düzayak, müstakil bir yerde olmalıdır. Yoksa maksat “ dostlar işte görsünler ise, o zaman tam yeri. Kimsenin rahatı bozulmasın! Yazık o kadar emeğe, kitaba. Bir kuş gribi aldı gitti. Tabii ki bu işten sorumlu İlçe Tarım Müdürlüğü’nün talimatlarına harfiyen uyulmalıdır ve emniyet elden bırakmamalıdır. Olayı fikren düşününce, bunun neler olabileceği aklıma gelmiştir. Bizlerin E Mail adreslerine çeşitli yazılar gelir. Ben bunları okur, kendime saklarım. Bazıları da vardır ki, mutlaka sizinle paylaşmak gerekir. Bir hemşerimiz bu konu ile ilgili görüş ve düşünceleri toplamış bana göndermiş. Düşünmeye değer buldum. Mustafa Kurdaş ( Yazar ) “Geçtiğimiz günlerde yazdığımız bir yazıda “Kuş Gribi’nin Biyolojik Silah olabilir mi” şüphesini dile getirmiştik. Belli ki bu şüpheyi taşıyan sadece biz değilmişiz. AKP Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay partisinin grup toplantısında benzer bir şüpheyi ile getirdi, “Kuş gribi Biyolojik Silah olabilir mi? Askeri boyutuyla da araştırılmalı!” dedi. Ersönmez Yarbay’la konuştuk. Şüphesini arttıran sorulardan bahsetti. Mesela Ölümlü Kuş Gribi vakalarının ilk görüldüğü yerler İran, Ermenistan, Gürcistan sınırındaki illerimiz.. Ama ne hikmetse virüs sanki bir çizgi çekilmiş gibi Türkiye’nin sınırlarıyla sınırlı kalıyor. Göç yolu ile alakası olmayan illerde görülüyor. Bursa’da, Ankara’da Yozgat’ta, Ağrı’da, Van’da görülüyor, can alıyor! Ama bir türlü sınırı geçmiyor. Sanki sadece Türk tavuklarına has bir virüs. İnsanın aklına ister istemez İsrail’in de sadece Araplar üzerine etkili olabilecek bir biyolojik silah üzerinde çalıştığı iddiaları geliyor. Acaba birileri de sadece Türk Tavukları üzerinde etkili olan bir virüs mü geliştirdi! CIA ve Pentagon destekli biyolojik silah labarotuvarlarını artık küçük çocuklar bile biliyor. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı’nın biyolojik silah konusundaki sicili de oldukça kabarık. Amerika’da Kızılderililere çiçek mikrobu bulaştırılmış battaniye dağıtılması, İngilizlerin mancınıkla bazı kalelere veba mikrobu taşıyan cesetler atması gibi..Bu çok eskidendi. Şimdi teknoloji çok gelişti! Sadece bir ırkı, bir kavmi, bir ülkeyi etkileyebilen biyolojik silahların yapımının mümkün olduğu artık biliniyor. Mesela Sars.. Daha önceki yazıda da yazmıştık. Sars da sadece Çin’i sarsmıştı. Ve Sars’ın labarotuvar üretimi olduğuna ilişkin çok ciddi tezler ortaya atılmıştı…” Eğer okuduğumuz kaynaklar bizi yanıltmıyorsa, eski Türk toplumlarında, sakat ve hastalar bulunmazdı. En yakını bunları yok etmek zorunda kalırdı. Bence onlar haklıydı. Göçebe toplumuydular sakat ve hasta taşıyacak durumları yoktu. Cengiz Han İmparatorluğu topraklarına bakın. Nerdeyse o zaman bilinen kara parçasının tamamı gibi. Uçsuz bucaksız yol Bizleri, batı toplumları her nedense, belki ta o günlerden kalan düşünceyle barbar olarak görmek ister. Bizler de yabancılara, karınca kararınca sanat eserlerimizi göstererek, bu kadar ince sanat eserleri yapan eller barbar olabilir mi diye sorardım. Onlarda ikna olmuşlardır. Tavukların sebep ne olursa olsun, diri diri yakılmasını görünce kendim bile şaşırdım. İstinasız her kimle konuştuysam, olayı kınamışlardır. Böyle olayları, bazı ruhları dönmüş kişiler tarafından en medeni dünyada bile bir şekilde olabilir. Mühim olan devletin sessiz ve kabul eder gibi görünmesi ölçü olacaktır. Burada devlet büyüklüğünü gösterdi (Mukadder YARDIMCIEL/KARS) (DHA) haberinde, KARS Cumhuriyet Başsavcısı İsmet Özkorul, Kanal D'nin 19.00 haber bülteninde yayınlanan kuş gribi şüphesiyle toplanan 108 kanatlı hayvanın canlı canlı olarak yakılması haberi üzerine soruşturma açtı. Katliam gibi itlaf sırasında alevlerden kaçan tavuğun tekrar yakalanarak ateşin içine atılması ülke genelinde büyük tepki gördü. . Merkez Atatürk Mahallesi'nde, 2 kaz ve 2 tavuğun telef olması üzerine Tarım İl Müdürlüğü ve Belediye zabıta ekipleri topladıkları 108 tavuk ile hindiyi torbalara doldurdu. Bir çöp aracıyla taşınarak götürülen kanatlı hayvanlar, kazılan çukurlara atılarak üstüne benzin döküldükten sonra yakıldı. Kanal D'de yayınlanan görüntüleri izlediğini ifade eden Cumhuriyet Başsavcısı İsmet Özkorul, tavukları canlı canlı yakanlar hakkında uygun itlaf yöntemi kullanmadıkları ve hayvanlara eziyet ettikleri için soruşturma açtığını bildirdi. “ Bizlere düşen de Cumhuriyet Başsavcısı İsmet Özkorul’a arka çıkmak ve vatandaş olarak suç duyurusuna katılmak kalıyor. Ben de herkes gibi suç duyurusunda bulunuyorum. Bizler, böyle felaketler başımıza gelse de” Biz millet olarak asla barbar değiliz! “ Sessiz kalmayalım! Yine bir hemşerimiz, bazı yerlerden topladığı sloganları bize göndermiş. KUŞLARIMIZI, TAVUKLARIMIZI, KEDİLERİMİZİ, KÖPEKLERİMİZİ, ÇOCUKLARIMIZI, İNSANIMIZI TOPRAĞIMIZI SEVELİM VE KORUYALIM. KUŞ GRİBİNİN ÇARESİ, KUŞ VE TAVUKLARI ÖLDÜRMEK DEĞİL, “TEMİZLİK” VE “GÜÇLÜ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİDİR.” ELELE VERELİM, DOĞAMIZI, ÜLKEMİZİ SEVİP, KORUYALIM. Tabii son söz işin uzmanlarının. Bize onlara itaat etmek düşer. Eynal yolundan geliyoruz. Her tarafa kar ve halen kar fırtınası sürüyor. Orta yaşta, sağlıklı bir merkep, üzerinden her şeyi alınmış, öyle ölüme terk edilmiş, salınıvermiş. Merkep şaşkın, ölmek istese ölemiyor, kurtulmak iste kurtulamıyor. Bunun için yasa da var. Hadi ona aldıran yok diyelim. Ya inancımız, insanlığımız ne olacak? Yıllarca hizmet etmiş, emeği geçmiş bu merkebi salana ne dersiniz? İnşallah bir insanoğluna denk gelmiştir de kurtulmuştur. Yoksa Simav gibi bir vilayet adayı şehre yakıştıramam. Şimdi sizlere iç açıcı haber de vereyim. Hasan Emet çiftliğinde, 19 dereceyi bulan sıcak su çıkıyormuş. Bu neyin müjdecisi. Tabii ki sıcak suyun. Biz zaten sıcak suyun tam ortasındayız. Haftaya daha Müjdeli haberlerde buluşmak üzere, hoşça kalın sağlıcakla kalın benim bölgemin saygıdeğer insanları.