4
Mayıs
2024
Cumartesi
BURSA

Başbakan partililere hitap etti

Yeni bir anayasa konusunda bütün siyasileri, sivil toplum örgütlerini, akademisyen ve yazarları göreve davet eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, istismar siyasetine sarılanların, milletin duygularını kendi politik çıkarları için kullanmaya çalışanların, bugün ve gelecekte kaybetmeye mahkum olduğunu söyledi. 

Başbakan Erdoğan,  "Tarihi fırsatları değerlendirmeyenler, millet ve tarih nazarında mahkum olurlar. Bizim hiç bir kompleksimiz, ön yargımız yok. Artık Türkiye'nin ilerlemesi önünde ciddi bir engel olan mesele varsa, onları çözüme bağlayıp yürüyüşümüze devam edelim" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, düşman üretmek için değil dost kazanmak için çalıştıklarını da belirterek, "Azerbaycanla bizi birbirimize düşürmeye çalışanlar hiç boşuna uğraşmasınlar. Ermenistan Karabağ'dan çekildiğinde sınır açılır" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi anlamamakta direnen Avrupalı devletlere de tepki göstererek, Avrupalı politikacıları dürüst davranmamakla suçladı.
AK Parti Bursa İl Teşkilatı'nın kapalı spor salonunda yapılan kongresinde partililere hitap eden Erdoğan, demokrasiye yönelik tehditlere baş eğmeyeceklerine dikkat çekerek, "Hukuku ve demokrasiyi yegane kriter olarak belirledik. Türkiye bu şekilde muasır medeniyetler seviyesine ulaştıracağız. Bizden öncekilerin yaptığı gibi 'hukuksuzluğa göz yumamayız' dedik ve yummadık. 'Demokrasiye yönelik tehditler karşısında başımızı öne eğmeyiz' dedik ve hamdolsun eğmedik. Milletimizden aldığı yetkiyi milletimiz
için kullanmaktan asla korkmadık" dedi.

"AVRUPALI BAZI POLİTİKACILAR ÇİRKİN DAVRANIYOR"
Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde Fransa ve Almanya'nın çıkardığı engellere tepki gösteren Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Elimizi taşın altına koymamız gerekiyordu, koyduk. Yıllardır ihmal edilen reformları yapmamız gerekiyordu, yaptık. Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu açılımlar vardı, cesaretle bunları yapıyoruz. Sadece 2 senede gerekli kriterleri, Kopenhag kriterlerini sağladık ve AB ile katılım müzakerelerine başlama kararı aldırttık. 2005 yılında da müzakerelere başladık. Biz Türkiye olarak AB katılım sürecinde üzerimize düşeni hakkıyla yerine getiriyoruz. Türkiye'nin standartlarını yükseltmek, hayat şartlarını çok daha ileri seviyelere taşımak için, reformları belirlediğimiz takvim çerçevesinde sürdürüyoruz. Ancak bazı Avrupalı dostlarımız hala bizi anlamamakta direniyor. Türkiye'ye karşı maalesef Türkiye içerisinden siyaset yapmak veya Türkiye üzerinden siyaset yapmak suretiyle kendi ülkesindeki halka mesaj vermeye çalışıyor. Bu çirkin, dürüst bir politikacıya yakışır bir şey değil. Fransa'ya bakıyorsunuz AB Parlamentosu seçimi var, halkına mesajı verirken, kendi yaptıklarından ve yapacaklarından değil,

Türkiye üzerinden vermeye çalışıyor. Almanya'da da aynı durum var. Bunlar çirkin. Orada yaptıkları hareketler bizimle bir araya yaptıklarıyla uyumlu değil. Bize farklı, orada farklı. Bu ikircikli siyaset anlayışı tutmaz. Hiçbirimiz bu makamlarda kalıcı değiliz. Kimler geldi, kimler geçti. Aynı şey bunlar için de geçerli. Öyleyse bakın biz, aman bu iş daha iyi yürüsün diye tuttuk bu yılın başında başmüzakereci tayin ederek, bir devlet bakanlığı tesis ettik. Daha sık bir araya gelmek suretiyle Türkiye'nin AB ile münasebetlerini müzakere masasında daha kararlı bir şekilde sürdürelim istedik. Bütün bunları yaparken hala kalkıp da Türkiye'ye yeni yeni engeller çıkarmanın gayreti içine girmek dürüstlükle bağdaşmaz. Hiç bir dönem olmayan, 1959'dan bu yana yaşanmayan şeyleri, AB müktesebatı içinde olmayan şeyleri şimdi bizim önümüze koymaya başladılar. Dün bu yoktu, şimdi niye var? Güvenilirliğini yitiriyor bunlar. AB ülkelerinin hepsi böyle değil. Mesela Polonya bunları kabul etmiyor. İspanya, İngiltere, İtalya böyle değil. Ama ne yazık ki böyle davrananlar da var. Fakat olsun, biz sabırlıyız. Biz bu yolun ne kadar zorlu olduğunu biliyoruz. Ama biz Ferhat gibi yürüyoruz. Dağları dele dele yürüyoruz. Bizi gösterdiğimiz samimiyeti özellikle bazı ülkelerden göremiyoruz. İnanıyorum ki bunu da göreceğiz. Türkiye'nin Avrupa'da iç malzeme yapılmasını kaygıyla izliyoruz, buna derhal son verilmesini istiyoruz."

"DÜŞMAN ÜRETMEK YERİNE DOST KAZANIYORUZ"
Türkiye Azerbaycan ilişkilerinden de bahseden Erdoğan, "Yalan haberler üzerinden iki kardeş ülkenin arasını açmaya çalışanlar oldu. İçerde ve dışarıda oldu. Bu yalan haberler üzerine Azerbaycan'dan birçok milletvekili kardeşimiz bizi arayarak, 'Ne olur Başbakanım Azerbaycan'a gelin. Burada yanlış enformatik haberler var. Bizi zorda kodular, ne olur gelin' dediler. Biz de peki dedik ve gittik. Salı günü Azerbaycan'daki kardaşlarımla görüştük. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev kardaşımla uzun uzun görüştük. İkili
ilişkilerimizi, bölgeye yönelik ilişkileri görüştük, vesselam. Azerbaycan Meclisi'nde hitap ettim. Türkiye-Azerbaycan ilişkileri tamamıyla kardeşlik ilişkilere dayanıyor. İkili ticaret hacmini nasıl daha da artıracağız, bunları konuştuk. Azerbaycan'ın petrol dışı sektörlerine yatırımlarımız 3 milyar dolar seviyesine ulaştı. Türkiye Azerbaycan'ın petrol dışı sektörlerinde en büyük yatırımcı konumuna geldi. Bizi birbirimize düşürmeye çalışanlar hiç boşuna uğraşmasın. İçerden de buna gayret edenler var.
Bunların samimiyeti bizim ziyaretimizle bozuldu. Bu ortaya çıktı. İyot gibi açığa çıktılar. Adam hayatında Azerbaycan'ın yolunu bilmiyor, bizi kalkmış Azerbaycan ile karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Kaç kere Azerbaycan'a gittin? Biz bugüne kadar dış politikada bir şeyi yakaladık. O nedir? Düşman üretmek değil, dost kazanmak. Azerbaycan ile Türkiye'nin bu şekildeki yakınlığını Balkanlar'da da sürdürüyoruz. Balkanlar'da nereye giderseniz gidin Türkiye'nin orada ne gibi dostluklar geliştirdiğini
görüyoruz. Gidin Romanya'ya, Bulgaristan'a, Yunanistan'a, Kosova'ya, Arnavutluk'a bunu görürsünüz. Biz Balkanları yalnız komadık, orada tarihimiz var" dedi.

"ERMENİSTAN DAĞLIK KARABAĞ'DAN ÇEKİLDİĞİ ANDA SINIR AÇILIR"
Türkiye'nin el altından gizli gizli Ermeniler ile görüştüğü iddialarına sert tepki gösteren Erdoğan, "Biz Kafkasya iş birliğini teklif ettikten sonra, gelin ikiliyi bir araya getirelim. Azerbaycan ile Ermenistan'ı bir araya getirelim dedik. Çünkü karar verecek olan kim? Onlar. Canı yanacak olan kim? Onlar. İstiyoruz ki bir an önce netice alınsın. Bu arada bizler de bir şeyler yapıyoruz. Ama ne dediler: 'Türkiye el altından gizli gizli Ermeniler ile iş bağlıyor.' Yazıklar olsun. Koca koca genel başkanlar
bu rafları ediyor. Bizden böyle bir şey sadır olmadığı halde, yani bu ülkede bu ülkenin başbakanı böyle bir şey söylemediği halde, bu bir sebep netice ilişkisidir, bunu kaç kez söyledik. Çünkü bizim sınırlarımız, Dağlık Karabağ veya Yukarı Karabağ'ın işgaliyle kapatılmıştır. Orası açıldığı anda hemen kapılar da açılır. Olay bu kadar açık. Bunu müteaddit defalar söylediğimiz zaman, bu beyler bakıyorsunuz bunu sağa sola çekiyorlar. Baykal'ı da, Bahçeli'si de bunu başka yere çekiyor. Ayıp oluyor, dürüst
davranın. Gölgelemeye çalışmayın, iftira, bühtanla bunlar bu iş olmaz. Bugüne kadar AK Parti iktidarı burayı verdi diye bize belgeyle gelin. 'Burayı verdi' deyin. Böyle bir belge ellerinde yok. Ne zaman ispata çağırdıysam, bunu ispatlayamadılar. Sadece çamur at, tutmazsa izi kalır, mantık budur. Göster belgeyi. Sadece gazetede yazılanlarla bu iş olmaz" diyerek, bunu diyenleri belgelerle ispatlamaya davet etti. Devletler arasında laflar değil, belgeler konuşur deyip gençler de belge sorsun.

YENİ ANAYASA HAZIRLIKLARI
"AK Parti'nin bir anayasası olsun" diye bir iddialarının olmadığına işaret eden Başbakan Erdoğan, "'Gelin beraber çalışalım. Beraber ortaya bir eser koyalım' diyoruz. 'Eksik var mı var' diyorlar. 'Hani beraber çalışalım' deyince 'biz yokuz, siz yapın bize gönderin' diyorlar. Hiç bu işin içinde yokuz diyeni var. Böyle acayip bir yaklaşım tarzı. Mutabakat, uzlaşma dendiğinde de bakıyorsunuz, 'biz uzlaşmadan yanayız' diyorlar. Hadi uzlaşma sağlayalım deyince ortada kimse yok. 'Terörle mücadele' diyoruz.
'Türkiye'nin huzuru istikrarı' diyoruz. Ağza alınmayacak kelimelerle, 'hıyanet' kelimesini dahi telaffuz ederek karşı çıkıyorlar. Allah aşkına bu mudur muhalefet? Muhalefet partisi olmak bu mudur? Türkiye'nin kronik meselelerinden beslenen muhalefet olur mu, çözümsüzlük üzerine kurulan muhalefet olur mu? Proje, çözüm üretmeyeceksin, ortaya konulan her öneriyi, her tartışmayı daha başlamadan önyargıyla kestirip atacaksın. Buradan Türkiye'ye bir fayda samağlanmaz. Bursa'dan bir kez daha çağrıda bulunuyorum.
Siyasetin tüm aktörlerini sivil toplum örgütlerini, akademisyenleri, yazarları, Türkiye'nin bu kronik meselelerini akılla, sağduyu ile soğukkanlılıkla tartışmaya davet ediyorum. İşi iyi inceleyip tahlil ederek ortak akılla bu meselelerin üzerine gidelim. Mutabakat zemininde konuşarak diyalogla birbirimizi anlayarak ortak sonuçlara varalım. İstismar siyasetine sarılanlar, milletin duygularını kendi politik çıkarları için kullanmaya çalışanlar, bugün de gelecekte de kaybetmeye mahkumdur. Tarihi fırsatları
değerlendirmeyenler, millet ve tarih nazarında mahkum olurlar. Bizim hiç bir komplekslerimiz ön yargımız yok. Artık Türkiye'nin ilerlemesi önünde ciddi bir engel olan mesele varsa onları çözüme bağlayıp yürüyüşümüze devam edelim" diye konuştu.

"İŞSİZLİK ÖNÜMÜZDEKİ BİR İKİ AY İÇİNDE AZALACAK"
Küresel finans krizini en az zararla atlattıklarını ifade eden Erdoğan, "Bu bizi teğet geçecek dediğimde bazıları dalga geçti. Şimdi ispatı geldi. Bakınız enflasyon göreve geldiğimizde yüzde 30'du, şimdi yüzde 6, bu krize rağmen faiz yüzde 63'tü, devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü. Bizim cebimizden çıkıyordu. Şimdi yüzde 11, bakın nereden nereye geldi. Bütün bunların yanında çok daha önemli bir şey. İhracatta biz 132 milyar doları yakaladık. Bu krize rağmen şimdi de 100 milyar doların üzerinde
olacağız. 2007'de küresel sermaye 22 milyar dolarla girdi. 2008 yılında krize rağmen 18,5 milyar dolar küresel sermaye Türkiye'ye yatırım yaptı. Çünkü Türkiye güvenli liman olmaya devam ediyor. Türkiye'de istikrar var, bunu görüyorlar. Bundan sonraki süreçte aynı kararlılıkla devam ettireceğiz. Şubat ayı istihdam oranı açıklandı 16,1. Hemen bazıları zil takıp oynamaya başladılar. Merak etmeyin önümüzdeki bir iki ay içinde inmeye başladığını göreceksiniz. Bunu da açık söylüyorum. Bursalı kardeşlerimin
özellikle şu hususu bilmelerini rica ediyorum. Hükümet olarak bu küresel kriz içinde dünyaya örnek olacak kararlı bir duruş sergiledik Türkiye'de. ABD Dışişleri Bakanı kriz karşısındaki duruşunu taktirle izlediklerini söyledi. Hiçbir göstergeyi kendi akışına terk etmedik. Batan bir tane banka olmadı ülkemizde. 2001-2002 yılında iktidar döneminde batan bankaların sayısı 21'di. Parasını biz ödedik. Her türlü gelişmeyi anbean izledik. Kapasite kullanım oranı artmaya başladı. Kredi kullanım oranı artmaya
başladı. Artık bankalar da ellerini taşın altına koymaya başladı. Müteşebbislere, felaket tellallarına kulak asmadan yatırımlarına cesur şekilde devam etmelerini tavsiye ediyorum. Bu dönemde yatırım yapan kazanır. Bunu iyi değerlendirenler de var" şeklinde konuştu.

MİLLETVEKİLLERİYLE BAKANLIĞA GİDEN MÜTEAHHİTLERE TEPKİ GÖSTERDİ
"Birliğimiz, dirliğimiz çok önemli. Eğer bunda zaaf başlarsa, size olumsuz yaklaşan çevreler zil takıp oynarlar" diyen Erdoğan şöyle devam etti:
"Bu çatının altında menfaat ilişkileri sebebiyle bulunanlar bulunmasın. Bu hesaplar içinde olanlar varsa bulunmasın. Buraya gelip millete efendi olmak yoktur, hizmet vardır diye gelenler bu çatı altında bulunsunlar. Millet bize bu görevi bunun için veriyor. Öyleyse hakkını vereceğiz. Teşkilatımızda birbirimizle dayanışmamızaı asla herhangi bir ihmale uğratmayacağız. Toplumumuzda çok kötü alışkanlıklar var. Bakıyorsunuz; işadamı işini yapacak ya da yaptıracak. Ya milletvekilini yanına alıyor, ya da partili
birisini alıp bakanlığa gidiyor. Ya senin işin doğruysa yanına kimseyi almana gerek yok. Senin işin doğru olduğu halde haklı olduğun halde işin yapılmıyorsa sen Tayyip Erdoğan'a gel. Oraya da gitme, bana gel. Ama haklıysan bunu yap. Eğer haklı değil de bunu yapıyorsan o zaman olmaz, eğer sen milletvekilini yanına alıyorsan orada bir bit yeniği, suiistimal var demektir. Bina yapacaksın. 4 kat yerine 6-7 kat yapacaksan ayrı mesele. O zaman koltuğuna birisini alıp gidiyorsun. Bu tuzağa AK Parti teşkilatları düşmeyecek."
Muhalefetin AK Parti diyemediğini ifade eden Erdoğan, "Demeyişinin sebebi AK diyerek propaganda yapmamak. Partimizin asıl adı Adalet ve Kalkınma Partisi. Biz kısaltılmış olarak incelikle üzerinde düşünerek AK Parti yaptık. Biz adaletin A'sını kalkınmanın K'sini alalım dedik. Temiz siyasete ihtiyaç var. Birleştirip AK yaptık. Onun için de kısaltılmış adını AK Parti olarak Yargıtay Başsavcılığı'na yazdırdık. Ama medya kasıtlı olarak bunu kullanmıyor. Yargıya götürdüğümüz halde 'AKP' diyorlar. Ama sandıklar
gereken cevabı veriyor. Sandıklardaki oy pusulasına 'AKP' yazsana, yazamıyorsun. Niye yazmıyorsun" ifadelerini kullandı.
 

iha
Yayın Tarihi : 17 Mayıs 2009 Pazar 17:55:13


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?