3
Mayıs
2024
Cuma
BURSA

İhracatçılar acil tedbir istiyor

Türkiye'nin ikinci büyük ihracat şehri Bursa'daki birlik başkanları, ihracatın yüzde 80'ini yaptıkları Avrupa pazarındaki yüzde 44 daralmaya dikkat çekerek, hükümetin ihracatçı firmalar için acil tedbir almasını istedi.

Tekstilciler, muhtasar ve SSK yükünün işsizlik fonundan karşılanmasını, otomotivciler hurda indirimi çıkarılmasını, yaş sebze ve meyveciler ise ihracata yönelik ürün ekenlerin seçici olarak teşvik edilmesini bekliyor.

Uludağ İhracatçılar Birliği (UİB) Başkanlar Kurulu Başkanı ve Otomotiv İhracat Birliği Başkanı Ferit Sünneli, Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Burkay, Yaş Sebze Meyve Mamulleri Birliği Başkanı Orhan Gençoğlu ve Yaş Sebze Meyve İhracatçıları Birliği Başkanı Dr Salih Çalı ile UİB Genel Sekreteri İbrahim Okur, 2008 yılını değerlendirerek alınması gereken tedbirleri sıraladı.

Başkan Ferit Sünneli, OECD ekonomik görünüm raporunda 2009 büyüme takvimleri açıklandığını belirterek, "ABD ekonomisinin yüzde 0.9 , Almanya'nınkinin 0.8, İngiltere ekonomisinin yüzde 1.1 daralması öngörülüyor. Türkiye ihracatında Almanya birinci, İngiltere ikinci sırada yer alıyor. 5 ülkeye yapılan dış satım yüzde 30'u oluşturuyor. Bursa da İstanbul'dan sonra en çok ihracatın yapıldığı ikinci ilimiz. Ekonomilerdeki küçülme beklentisi 2009'da ihracatımızı olumsuz etkileyecek. İhracatçıların içinde
bulunduğu durumun görülmesi için tespit yapıyoruz. Gelecekten ümitliyiz, yeni yılda hükümet ekonomi konusuna odaklanmalıdır. 2009'u başarı ve kazanımları konuşarak geçirmelidir. 2009'un gündemin birinci maddesinin ekonomi olmasını diliyoruz" dedi.

"KRİZDEN EN ÇOK ETKİLENEN OTOMOTİV SEKTÖRÜ, YÜZDE 13 ARTIŞLA 25,1 MİLYAR DOLAR İHRACAT YAPTI"

İhracatın yapılabilmesi için önce üretim olması, üretim için çarkların dönmesi gerektiğine işaret eden Ferit Sünneli, "Yatırım ve üretim ikliminin iyileştirilmesi ile uluslararası pazarlardaki rekabet koşullarının aynı olması gerekir. Türk ihracatçısı uluslararası piyasalarda dünya üreticileri ile aynı şartlarda mücadele edememektedir. 2008 yılında doğalgaza yüzde 75 zam geldi. Yüzde 10'luk indirim yapılabileceği de söylentiden öteye geçemedi. İmalat sanayiinde kasım ayında yüzde 9 küçülme yaşandı.

Türkiye'nin büyüme oranı 3. çeyrekte 0.5'te kaldı. UİB aralık ayında 1.1 milyar dolar ihracat yaptı. Genele baktığımızda 2008 yılında otomotiv yüzde 13 artış ile 25.1 milyar dolar oldu. Bursa'nın payı ihracatta yüzde 19'dur. Ancak küresel krizden en fazla otomotiv ve yan sanayi etkilendi. Son 10 yılda otomotiv büyük aşamalar kaydetti. Otomotiv ülkemiz endüstrisi içinde önemli bir yere sahip. Yaptığı yatırımlar ve istihdamda otomotiv ağırlığı her geçen gün artıyor. Türk sanayisinin çıkış noktasıdır.
Ülkemiz dinamikleri ile değil, bir dizi küresel gelişmede bu konuyu teyit ediyor.

Araştırma ve üretim geliştirme ve tasarım anlamında Türkiye'nin geleceğini oldukça parlak görüyoruz. ABD ve AB'de ürün geliştirme maliyetlerindeki olağanüstü artışlar, stratejik olmayan Ar-Ge ve Ür-Ge faaliyetleri de bizim ülkemizi işaret ediyor. Önemli olan bizim endüstri olarak bu noktaya hazırlıklı olmamızdır. Sadece Ar-Ge ve Ür-Ge ihracatından büyük kazançlar sağlayabiliriz. Bütün bunlar olurken, bugün itibariyle içinde bulunduğumuz durum inanılmaz şekilde kötüleşti. İhracat yüzde 50 geriledi. Artarak devam edecek. İç pazarda talep yarı yarıya düştü. 'Neden böyle oldu?' sorusuna cevap arıyoruz. Üretimin yüzde 80'i ihraç ediliyor. Bu ihracatın yüzde 90'ınını bir pazara, AB'ye yapıyor. Bizim en büyük pazarımızdaki dağılma, bizi doğrudan ve derinden etkiliyor" diye konuştu.

OTOMOTİV SEKTÖRÜNÜN GÖZÜ İÇ PAZARDA, BEKLENTİSİ HURDA İNDİRİMİNDE

Otomotivde iç pazarı ihmal ettiklerini anlatan Sünneli, "Bundan sonra çıkış noktamız, hayatımızı idame ettirebilmemiz için birinci önceliğimiz iç piyasayı canlandırmak olmalıdır. Birincisi, iç ve dış pazarın canlandırılması ve sürekliliğin sağlanması gerekir. İkincisi, likidite sıkıntısının giderilmesi gerekir. Üçüncüsü, otomotiv endüstrisinin gelişim stratejisinin desteklenmesi sağlanmalı. İç pazarda tüketicinin alım gücünün canlandırılması gerekmektedir. Yeni araç alımındaki yükünün azaltılması gerekir. Kamu tüketiminin yönlendirilmesi gerekir. Kamu ihale kanunundaki değişiklik ile yerli araç alımının desteklenmesi gerekir. Likidite sıkıntısı, taşıt ve tüketici kredileri bugün önemli ölçüde refüze ediliyor. Bu taşıt ve tüketici kredileri süratle kamu bankaları tarafından sonuçlandırılmalıdır. Borçlanma maliyetlerinin azaltılması, yeni kredi kaynaklarının oluşturulması gerekiyor. Endüstrinin desteklenmesi derken, yeni yatırımların desteklenmesi lazım. Yeni yatırım teşvik mevzuatı hazırlığı içerisinde, sadece bizim endüstrimiz değil, hiçbir sektör bilgi almadı. Hiçbir sektörle çalışılmadı, devlet sırrı olarak saklanıyor. Ar-ge'nin desteklenmesi devam etmeli. Yeni yasal düzenleme iyidir, olumlu neticeler veriyor. Burada en önemli noktamızdan birisi istihdamın korunmasıdır. Üretimdeki büyük daralma doğal olarak büyük emek ve maliyetle yetişmiş nitelikli eleman kaybına yol açıyor. İş gücü fazlası açığa çıkıyor. Şirketlerin vergi ve sosyal mükellefiyet borçları, dar boğaz aşılana kadar ertelenebilir" açıklamasını yaptı.

TEKSTİLCİLER VERGİ YÜKÜNÜN AZALTILMASINI BEKLİYOR

Tekstil İhracatçıları Birliği Başkanı İbrahim Burkay ise, Bursa'dan geçen yıl tekstilde 1.1 milyar dolar ihracat yapıldığına dikkat çekerek, "Geçen yıla göre yüzde 2'lik bir düşüş geldi. Toplam 6.8 milyar dolar ihracatla tekstil seneyi kapattı. Genelde yüzde 4'lük bir artAayı ihracatta yüzde 19'dur. Ancış sağladı. 2003'de 36 milyar dolar olan ihracat 2008'de 127 milyar dolara ulaştı. Altın ilave edilince 131 milyar dolar ile ihracat ile kapattık. Son 6 yılda yüzde 265'lik bir artış var. Türkiye'nin
kendini güncelleyen ve pazardaki bilgi birikimine sahip sanayicileri tarafından gerçekleştirildi. Bu performansı firmalarımızda da yaşayabilseydik, krize daha güçlü yakalansalardı, KOBİ ve orta ölçekli firmalardaki sıkıntı bu ölçüde olmayacaktı. 6 yıllık süreç, ihracat performansı bakımından çok önemli bir süreçtir. Komşu ülkeler stratejisini uyguladık. Komşulara ihracat, yüzde 507 artışla 56 milyar dolara ulaştı. 13 milyar dolardan geldi. Strateji olarak gelişti. Serbest ticaret anlaşmaları yapıldı.
Özellikle sektörün geleceği ve performansını yakalama ile alakalı taleplerimiz oldu. İç piyasa alım gücünün artırılması için tekstildeki KDV yükünün azaltılmasını istedik. Finansal bir krizde en büyük sıkıntı günlük rutin ödemelerin yapılamayacak durumda olmasıdır. Son 2 yıldır devlete borcu olmayan şirketlerin, bir yıl için muhtasar ve SSK oranlarının yüzde 25'lik kısmının işsizlik fonundan ödenmesini talep ettik. Bu dönemde en büyük sıkıntı istihdamdan olacak. Yeni kaynakların, teminatlandırılırken
risk fonları devreye sokularak yapılmasını istedik. Çalışma Bakanlığı'ndan son 2 yılda devlete hiçbir vergi borcu olmayanların muhtasar ve SSK'larının yüzde 25'inin işsizlik fonundan karşılanmasını talep ettik. Bu süreç hızlanmadan önlem paketini hayata geçirmek, bunu 2009'un ilk yarısında sağlamak gerekiyor. Moralimiz kaybetmediğimiz sürece, her türlü çalışma şartlarına kavuşacağız. Çalışanlarımızı ve müşterilerimizi de moralli tutmamız gerekir. İkinci önemli husus pazarımız. Pazarı terk edersek geri dönüş çok yüksek maliyetlerle olacak. Pazarda durmalıyız. Elimizdeki kaynakları son derece akıllı bir şekilde kullanmalıyız" ifadelerini kullandı.

"TARIMDA OLUMSUZ KARARLAR ALINDI"

Meyve Sebze Mamulleri İhracatçılar Birliği Başkanı Orhan Gençoğlu ise nüfusun yüzde 35-40'ının tarımdan geçimini sağlamasına rağmen son 10 yılda hükümetlerin bu sahada hep olumsuz kararlar aldıklarını öne sürdü. Gençoğlu, "Meyve sebze ürünleri ihracatında miktar bazında düşüş yaşanıyor. Hükümetin gösterdiği tarım politikaları, tarıma olan ilgiyi her geçen gün azaltıyor. İleride petrol kadar önemli olacak tarım sektörünün önemini anlamış değiliz. Hükümet son 10 yıldır tarım sektörünü ihmal etti. Meyve sebze mamullerinde 1996 ile 2008 arasında ihracat yüzde 446 artarken bizim sektör yüzde 73 arttı. Yüzde 2.5'lik pay şu anda yüzde 1'in altına düştü. Yüzde 30 miktar düşüşü yaşıyoruz. Meyve ve sebzenin miktar bazında daha da azaldığının ispatıdır. Son 1 yıl içerisindeki istatistiklere baktığımızda yaklaşık işlenmiş 1 milyon ton ihracat yapıldı. Bu miktar için 4 milyon ton hammadde kullanıldı. Bu ürünler için tarlada 600 bin, işlemek için fabrikalarda 130 bin işçi çalıştı. Bu ürünü çalışan kişi ile değerlendirdiğinizde, istihdamda tarım ve tarıma dayalı sanayinin payı önemli bir yerdedir. Tarım, stratejik bakımdan ülkeler için her zaman vazgeçilmez oldu. Türkiye dünyanın 13. bcı ihracatta yüzde 19'dur. Ancüyük tarım arazisine sahip bir ülkedir. Elverişli iklim şartları, su kaynakları ile dünyanın en zengin kaynaklarından birini oluşturmakta idi. Son 10 yılda uygulanan tarım ve makro ekonomik para politikaları sebebiyle bu sektör üstünlüğünü kaybetti ve her geçen yıl kaybetmeye devam ediyor. Uygulanan politikaların tarım üzerindeki menfi etkilerinden bahsederken katiyetle bilimsel gerekçesi olmayan ve çoğu zaman siyasi sebeplerle verilen sübvansiyonların geri dönüşünü kastetmiyoruz. Başta Amerika olmak üzere Türkiye'ye çok büyük miktarda dönüşümü olmayan para geldi. Tarla tapusuna para verildi. Ekmemek kaydı ile verildi. Bizler dedik ki ekene verin. Benim Orhaneli, Keles'te çilek ekene 10 kuru, 20 kuruş, güneyde nareniciye, bezelye, fasulye ekene 20-30 kuruşu destek verin. Eski para ile 4
katrilyon lira para dağıtıldı tarla tapusunu gösterene. 'Yeter ki buğday ekmeyin' denildi. Bundan ne demek istediğimi siz anlıyorsunuz. Türkiye tarımının daraltılması sağlandı. Türkiye'nin yüzde 40'ı geçimini tarım ve tarıma dayalı sanayiden sağlıyor. Bu kişilerin geçim kaynakları biraz refaha kavuşursa, satılmayan tekstil, otomotiv ve beyaz eşyaya alım olarak katkısı olacaktır. Her geçen gün çiftçinin enflasyonunu yükseltiyoruz. Mazot ve gübreye her yıl ortalama yüzde 40 zam yapıyoruz. Enflasyon yüzde 10 iken, çiftçi büyük gideri olan mazot ve gübreyi yüzde 40 zamlı alırken, 'Biz geçen yılın altında alırım' diyemediğimiz için ektiremez hale geldik. İhracatta kullanılmak üzere ürün başına destek verilse, ihracatta kullanmak üzere direkt çiftçiler alsa çok güzel neticeler alırız. Türk Lirası bugünkü konumundan daha pahalıya gitmediği sürece, 1 dolar 1.5, euro 2.1 seviyesinin altına gelmediği takdirde sektörümüz çok daha başarılı olacaktır. Yüzde 30-40 artış sağlayacaktır. Fransa ihracatının yüzde 50'sini tarım ve tarıma dayalı sanayiden karşılamaktadır. Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyor gibi görünen ülkeler, tarımdan dolayı Türkiye'yi istemiyor. Ellerindeki bütün pay Türkiye'ye kayacağı için bunu yapmıyorlar" şeklinde konuştu.

"SİYAH İNCİR, ŞEFTALİ, ELMA VE ARMUT İHRACATI ARTIYOR"

Yaş Sebze Meyve İhracatçıları Birliği Başkanı Dr Salih Çalı ise, Türkiye'de kullanılması serbest olan, AB'de yasaklı ilaçların önümüzdeki günlerde ülkemizde de yasaklanacağına dikkat çekerek, "Yaş sebze meyve ihracatındaki ilaç kalıntısı uygulamaları siyasi olarak gerçekleştiriliyor. Son bahane olarak ortaya konulan yasaklı ilaçların kaldırılması ile sağlandığında ve laboratuvar imkanları her geçen gün gelişen ülkemizde ihracatın önünde engel kalmayacaktır. Geçen yıl küresel ısınmadan dolayı kiraz rekoltesindeki düşüşten biraz gerileme oldu. Ancak siyah incir, şeftali ve elma ile armutta ihracat rakamları katlanarak devam ediyor" dedi.

UİB Genel Sekreteri İbrahim Okur da birliğin faaliyetlerini anlattı. Okur, "6 fuara info stant katılımı sağlandı. 3 fuara milli katılım sağlandı. 9 alım heyeti kabul edildi. bin 966 firma ülkemize getirildi. Moldova'dan Özbekistan'a ticari heyette 60 firma yer aldı. 2008 de 27 seminerden 3 bin 274 kişi yararlandı. 2009 yılında ise 4 milli katılım organizasyonu yapacağız. 2 info stant ile fuara gidilecek. 3 alım heyeti misafir edilecek. 2 adet dış ticaret uzmanı kursu tertiplenecek. Değibcı ihracatta
yüzde 19'dur. Ancşik konularda üyeleri bilgilendirici, teşvik edici, motive edici 10 seminer düzenlenecek" açıklamasını yaptı.

İHA
Yayın Tarihi : 5 Ocak 2009 Pazartesi 18:31:54


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?