30
Mayıs
2024
Perşembe
GÜNCEL

Schröder AKP'nin iftarında

AK Parti İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen iftar yemeğinde bir konuşma yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Türkiye'nin AB üyelik süreci, birliğin gerek uluslararası alandaki gücünü pekiştirecek, gerekse Avrupa içinde giderek azalmaya başlayan dinsel ve kültürel çoğulculuğun da yaşatılmasına yardımcı olacaktır" dedi. Yemeğe onur konuğu olarak katılan Almanya Başbakanı Gerhard Schröder ise, Türkiye'nin, Avrupa'nın bir parçası olduğunu dile getirdi.

Siyasi ve ekonomik açıdan güçlü, çok dinli ve kültürlü yapısından güç alan bir Avrupa'nın küresel barış için gerekli olduğuna ve böyle bir Avrupa'da Türkiye'nin yerinin vazgeçilmez olduğuna inandıklarını kaydederek sözlerine başlayan Başbakan Erdoğan yüzyüze kalınan tehditlerin, Türkiye ve Avrupa kıtasının tek başlarına mücadele edebilecekleri tehditler olmadığını savundu. Bu tehditlerin başında da, iki semavi din olan Müslümanlık ve Hıristiyanlık ile bunların halkları arasında kurgulanmak istenen çatışmanın geldiğini kaydeden Erdoğan, "Bu tehditler hem Avrupa, hem Türkiye için gözardı edilemeyecek bir gerçektir. Bu yüzden Avrupa siyasetinden beklentimiz; Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği sürecinde, tarihi bir sorumluluk bilinciyle buna yaklaşmasıdır" dedi.

Schröder başkanlığındaki Alman hükümeti ve Alman iş dünyasının bu katkının idrakinde olduğunu, Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci boyunca bunu ispatladıklarını belirten Erdoğan, "Türkiye'nin genç ve nitelikli işgücü, Avrupa'daki üretim, tüketim ve ekonomik verimliliği arttıracak, AB pazarının coğrafi sınırlarını genişletecek ve bu suretle Avrupa'nın küresel pazarda ABD, Asya ve Pasifik'le rekabet gücünü de arttıracaktır. Türkiye'nin, Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Ortadoğu gibi uluslararası siyasi ve ekonomik rekabetin en üst düzeyde olduğu bölgelerle tarihi, kültürel, dini ve etnik bağları vardır.

Bu bağları sayesinde Türkiye'de bu bölgedeki dinamikler hakkında güçlü bir ortak hafıza ve bilgi birikimi oluşmuştur. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, AB'nin ortak dış ve savunma politika hedefleri ile bu hedeflere ulaşmada sahip olduğu yetenekler arasındaki mevcut farkın kapatılmasına hayati katkılar yapacaktır. AB'nin dünya siyasetindeki gücü ise, Avrupa'daki çok kültürlü ve çok dinli siyasal ve sosyal yapının etkin işleyişine dayanmak zorundadır. Bu bakımdan Türkiye'nin AB üyelik süreci, birliğin gerek uluslararası alandaki gücünü pekiştirecek, gerekse Avrupa içinde giderek azalmaya başlayan dinsel ve kültürel çoğulculuğun da yaşatılmasına yardımcı olacaktır" diye konuştu.


"TAM ÜYELİĞİMİZ, BÜTÜN İNSANLIK İÇİN BÜYÜK KAZANIMLAR SAĞLAYACAKTIR"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin büyük tarihi ve zengin kültürel birikimiyle dünyanın en dinamik ülkelerinden biri olduğunu da kaydederek, tarihin, ülkemize bu dinamizmi hakkıyla temsil etme imkanı sunduğunu söyledi. Bu imkanı, bu şansı layıkıyla değerlendirmeye çalıştıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Türkiye, demokrasi, hukuk devleti, insan hak ve özgürlükleri alanında eski ağırlıklarından kurtuldukça, dünya ile entegrasyonun hız kazanmaya başladığı bu dönemde katkısını daha da arttırarak devam ettirecektir.

Bu hızlı dönüşümü, dünyadaki bütün devletler, aydınlar ilgiyle ve merakla izlemektedir. Biz bir yandan devlet ve vatandaş arasında geçmişte ertelenen sorunları süratle telafi ederken, öte yandan ülkemizin dünyadaki itibarını arttırmaya çalışıyoruz. Bugün güçlenen iç dinamikleri ile ve dışa dönük aktif diplomasisi ile bütün dünyanın gündeminde olan bir Türkiye var. Sadece ekonomik kaynakları ile, işleyen serbest pazar ekonomisi ile, hukuk reformları ile değil, dünyanın en merkezi yerinde yüzyıllardır kurduğumuz muazzam kültürel sentezlere cesaretle yeni sentezler eklediğimiz içindir ki bugün dünya barışına ve insanlığın ortak geleceğine yaptığımız, yapacağımız katkılar konuşulmaktadır.

AB karar mekanizmaları, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini görüşürken, aynı zamanda bunun küresel bir güç olmakla kendi içine kapanmak arasında bir tercih olacağını da görmüş ve değerlendirmiştir. Sonuçta aklıselim galip gelmiştir. Aklın yolu önyargıları yenerek medeniyetlerin ittifak arayışlarını desteklemek kültürel farklılıklarımızı zenginliğe dönüştürerek bir arada yaşamamızı başarmaktır ve bu başarı şu anda da devam ediyor. Türkiye bu amaca ulaşmak için eşsiz imkanlar sunmaktadır. İnanıyorum ki müzakere süreci ve nihayetinde tam üyeliğimiz sadece Türkiye ve AB için değil, bütün insanlık için büyük kazanımlar sağlayacaktır" dedi.

Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin, ekonomik entegrasyonu aşan bir derinliğe sahip olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mesele sadece siyasi ve hukuki bir bütünleşmeden, teknik fasıllardan da ibaret değildir. Bu birlikteliğin bu iradenin dünyanın geleceği için büyük önemi vardır. Bu akşam bu yemekte arzuladığımız medeniyetler buluşmasının aslında sembolik bir örneğine tanık oluyoruz. Ortak özlemimiz, bu küresel ölçekte bir örnekle yaşadığımız tablo inşallah geleceği inşa edecektir. Adalet için, kalkınma için, refah ve huzur için, demokrasi için, özgürlükler için bu bizi biraraya getirecektir. Gücümüzü bu çerçeve içersinde birleştireceğiz. Biliyoruz ki bütün semavi dinlerin geçmiş öğretilerin insanlara esas mesajı barıştır, kardeşliktir, şiddetten ve cehaletten arınmaktır."
Erdoğan sözlerini, seçimlerin tüm Alman halkına ve Almanya'ya hayırlı olması dileğiyle bitirdi.

SCHRÖDER, AB'NİN YENİ ÜYELER KABUL ETMEYE KENDİNİ HAZIRLAMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ

Daha sonra kürsüye Almanya Başbakanı Gerhard Schröder geldi. Konuşmasına, herkese barış ve hayırlı Ramazanlar dileyerek başlayan Schröder ise, "Biraz önce Beethoven'in 9. Senfonisi'nden hep beraber parçalar dinledik. Türk müziğinin ezgilerini de taşıyan ve kültürel bağlarımızı ifade eden Avrupa Marşı'ndan daha başka etki bırakan, bilinen başka bir müzikle ilgili kanıt herhalde yoktur" dedi.

Türkiye ile AB'nin, geçen haftadan itibaren Türkiye'nin AB'ye girişini müzakere ettiğini hatırlatan Schröder, müzakerelerin hedefinin Türkiye'nin AB'ye üyeliği olduğunu üzerine basa basa vurguladı.

Üyelik müzakerelerinin başlamasının tüm tarafların başarısı olduğuna değinen Almanya Başbakanı, "Hem reformlarla üyelik sürecinin başlamasına imkan veren Türk tarafı için, hem de 1963 yılından beri verdiği sözü ve vaatleri tutan AB için. Başbakan Erdoğan'ın, ki onu dostum olarak niteliyorum, bu gelişmede büyük payı vardır" diye konuştu.

Tarihin zaman zaman, her zaman tekrarlanmayacak fırsatlar doğurduğunu hatırlatan Schröder, Ekim ayının son haftasının da bir fırsat olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Avrupa, coğrafi ve tarihi verilerin toplamı olmadığı gibi önyargıların ve çekicilerin ürünü de değildir. Hatta tam tersi barış, demokrasiyle dolu ekonomik refahın, katılımcılığın kültürel çeşitliliğin yer aldığı siyasi bir projedir. Türkiye Avrupa'nın bir parçasıdır. Avrupa'ya aittir. Bu coğrafik bir kanıt da değildir. Bunu burada hep birlikte gerçekleştirmek için bir fırsat doğmuştur. Buna da Başbakan Erdoğan başkanlığında yapılan reformlar imkan vermiştir. Türk halkı da bu reformları gerçekleştirmek istiyor. Sizler de bu yola gitmeye hazırsınız, bizler de bu yolda size eşlik edeceğiz. Sizi destekleyeceğiz. Çünkü bu yolu siz hem kendiniz, hem de bundan sonraki nesiller için gidiyorsunuz. Dolayısıyla gidilebilecek yol ve yapılacak reformlar hem uzun bir yol, hem de taşlı. Biliyorum ki bu yolun sonunda başarı var ve siz de bu yola ulaşacaksınız. Türkiye bu yolda ilerlemeye kararlı."


"AB'YE YENİ BİR KİMLİK SAĞLAMAMIZ GEREKİYOR"
Schröder, AB'nin de yeni üyeler kabul etmeye kendini hazırlaması gerektiğinin altını çizerek, "Avrupa Birliği kendini yenileyecektir. Çünkü buna ihtiyacı var. 3 Ekim'de bununla ilgili karar çıkmıştır ve ortak geleceğe giden bu yola karar verilmiştir. Burada bir çerçeve oluşturuldu. Bu çerçeveye uymalıyız. Bu çerçeveyi doldurmalıyız" şeklinde konuştu.

Bu çerçeveden bahsederken Avrupa'da da bazı endişelerin, bazı korkuların olduğunu unutmamak gerektiğine dikkat çeken Schröder, "Bunları birlikte bertaraf etmeliyiz ve bunu ciddiye almalıyız. Bunu güncel gelişmeler gösteriyor. Avrupa'nın sadece anayasa krizlerini değil, mali krizleri değil, bunları da aşması gerekiyor. Rekabet gücünü arttırarak Avrupa, sosyal dayanışmanın olduğu bir merkez haline gelmeli. Bu hissi vermemiz gerekiyor. AB'ye yeni bir kimlik sağlamamız gerekiyor. Ben bundan eminim, AB kendini her zaman yeniledi ve bunu başardı. AB aslında bir süreçten geçerek kuruldu. Bu süreç neydi, savaşlar ve iç savaşlarda cesur bir cevap olarak ortaya çıktı ve Avrupa topluluğu oluştu. Avrupa topluluğu sosyal refahı sağladı ve sosyal katılımcılığa imkan verdi. Her zaman siyasi proje olarak kendini kanıtladı. Biz de buna destek olmak zorundayız. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti ve azınlıkların haklarının korunması önemli değerlerdir. Her zaman AB açısından ortak bir temel oluşturmuştur. Bir standarttır ve bir normdur. Herkes bunu kabul ederek yerini almalıdır" dedi.

Schröder konuşmasında, ölüm cezası ve diğer önemli konuların baştan beri kabul edilen unsurlar olmadığını, Türkiye'nin AB yoluna çıkarken neyle muhatap olduğunu bildiğini kaydederek şunları ifade etti:

"Türkiye bunu göze aldı. Bu konuda Almanya Türkiye'ye destek verdi ve vermeye devam edecek. Sonuçta kültürel açıdan da bakıldığı zaman, çeşitlilik bizi birbirimize bağlar. Bu tamamen kültürel emperyalizme karşı verilmiş bir değerdir. Çok eski tarihlerde insanlar kendilerini çeşitli şekillerde tanımlıyordu. Daha sonra İtalyan, Alman diye tanımlar ortaya çıktı. Daha sonra da şehir ve bölge adları, en sonda da ulus tanımlamaları ortaya çıktı. Ama sonuçta bizi bağlayan olay bir Avrupa kimliğidir. Bundan uzun zaman önce bağımsız bir komisyonun hazırladığı rapor da Türkiye'den kopmamak gerektiğini ortaya koymuştur."
Schröder'in konuşması sırasında, Arnavutluk-Türkiye maçında Tümer'in gol attığı haberi geldi. Bunun üzerine konuşmasına ara veren Schröder, gol haberini, "Belki duymak istersiniz. Bir bilgi olarak vermek istiyorum sizlere.

Şu anda Türkiye, Arnavutluk karşısında 1-0 önde. 1 gol atmış durumda. Sayın dostum Erdoğan'la da biraz önce konuştuk. Türk takımının Almanya da oynamasını istiyorum" ifadelerini kullanarak konuklara bildirdi.

Grand Cevahir Otel'de düzenlenen iftar yemeğine Başbakan Erdoğan, ve onur konuğu olarak katılan Almanya Başbakanı Schröder'in yanı sıra, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, milletvekilleri, Başbakan Erdoğan'ın danışmanı Cüneyt Zapsu, İstanbul Valisi Muammer Güler, MÜSİAD Başkanı Ömer Bolat, AK Parti İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu, Fener Rum Patriği Barthalomeos, Fenerbahçe Teknik Direktörü Christoph Daum, iş adamları, sanatçılar ve çok sayıda AK Parti'li katıldı. İftar yemeğinde, İHA Genel Müdürü Fevzi Kahraman ile Genel Müdür Yardımcısı Ömer Çağlar da hazır bulundu.

.
Yayın Tarihi : 13 Ekim 2005 Perşembe 02:53:57
Güncelleme :13 Ekim 2005 Perşembe 03:01:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?