İstanbul'da 1989'da meydana gelen bir cinayetle ilgili olarak hakkında yakalama kararı bulunan ve Türkiye'ye giriş yaptıktan sonra tutuklanarak cezaevine gönderilen yazar Doğan Akhanlı tahliye edildi. Akhanlı'yı Tekirdağ F Tipi Cezaevi çıkışında avukatları ve yakınları karşıladı.

Hakkında çıkarılan yakalama kararının ardından rahatsızlanan babasını görmek için 10 Ağustos 2010 tarihinde Almanya'dan Türkiye'ye dönüş yapan Akhanlı Sabiha Gökçen Havalimanında pasaport kontrolü sırasında gözaltına alınmış ve tutuklanarak Tekirdağ F Tipi Cezaevine konulmuştu. Yapılan son duruşmasında hakkında tahliye kararı verilen Akhanlı'yı, cezaevi çıkışında avukatları ve yakınları karşıladı. Akhanlı basın mensuplarına yaptığı açıklamada çok yorgun olduğunu belirterek, "Şu askeri dönemde içeride kalmış birisiyim ama askeri dönemde niye içeride kaldığımı da bilen birisiydim. O yüzdende o dönem kendimi yorgun hissetmemiştim ama şimdi bu olayda bu günde belki mahkemede fark edilmiştir. Bu olayda, olaya ilişkin söyleyecek bir şeyim yok. Niye içeride olduğumu bilmiyorum ve onun yorgunluğu vardı üzerimde" dedi. Doğan Akhanlı, cezaevinde kaldığı süre içerisinde bol bol düşündüğünü belirterek, "Cezaevinde en yaşlısı benim oğlum yaşında yüzlerce çocuk var. Ne için orda olduklarını açıklayamadığım. Bu kadar Kürtün ne işi var burada diye düşünüyordum. Eskiden hapishaneler böyle değildi. Birileri direnişteydi o yüzden de askeri dönemde içeriye atıyorlardı. Kimliği Kürt olan herkes içeride, bir tuhaflık var. Genç kuşak, özellikle Kürtler için sadece mecazi anlamda bir hapishane olmaktan çıkıyor, fili bir durumu var gençler için" diye konuştu.

Gazetecilerin bundan sonraki sürece ilişkin sorusu üzerine Akhanlı, "O kadar uzun boylu düşünmedim. Oradan buraya çıkmak da önemliydi. Bugünkü bu mahkemede onca delile rağmen savcının o kadar soğuk bir tarza, sanki hiç bir şey konuşulmamış gibi halen suçluyu ilan edebilme cüreti ürküttü beni. Sonra da şunu dedim. Eğer bu mahkemede tahliye çıkmasa, zaten askerler bana tahliye demediler. 9' unda mahkemen var dediler ve ben burada sürpriz bir şekilde öğrendim. Peki bu sisteme karşı ne yapılabilir başka.

Kamuoyu desen var, hukuk dersen var, suçsuzluğu kanıtlama dersen var. Eğer bu durumda da bir adalet olmuyorsa ne yapabilirim. Yani umutsuzluk dolu 2 saatlik bir yol yaptım. Sonraki davalara ilişkin ne söylenebilinir ki. Bu günkü suskunluğumda benim bir yalanlamanın sonucu olan bir suskunluktu. Siz lüzumsuz bir şeyi uzattınız, bunun sonucunda da tamir edemeyeceğiniz bir kayba neden oldunuz. Ve burada benim suçlu ya da suçsuzluğumu kanıtlamak için bana ihtiyacınızda yok ama orada şöyle bir şeyimde yoktu" açıklamasında bulundu.

Dönüşü ve sonrasında yaşadıklarını da anlatan Akhanlı, sözlerini şöyle tamamladı:

"Babası ölmüş olan birisi kolay kolay politika olarak kendini ifade edemez. Zaten kimseye inandırıcı gelmiyor. Babam için geldiğime kimse inanmadı. Geliş amacım zaten oydu. Kimse bu kadar kişisel amaçla birisinin 20 yıl sonra gelebileceğine inanmıyor. Benim kendi başıma çıkıp gelmem suç unsuru haline geldi. Yani Interpol mü getirseydi. Beni Türkiye 7 yıldır kırmızı bültenle arıyormuş. Ben Almanya'daydım. Kimse beni getirmedi, kimse beni zorla getiremezdi. Hava alanına geldim alındım. O noktadan itibaren şöyle bir muamele yapıldığı duygusu oldu, sanki ben bir taş parçasıyım. Aldılar bir köşeye koydular ondan sonrada sesimi duyuramam duygusu gelişiyor. O noktada şunu düşündüm, Ürkütücü olan da bence Türkiye için benimle ilgili olağan üstü bir kamuoyu vardı. Almanya' da özellikle olmadık bir şey oldu. 2.5 sayfa iddianame okundu. 150 sayfa itiraz var. Suçsuzluğumun ilk 10 günde kanıtlamış avukatım burada. Bugünkü savcının tutumuydu işte bütün ifadelerimde 4 aydır aynı şeydir."

Doğan Akhanlı, açıklamalarının ardından yakınlarıyla birlikte arabasına binerek cezaevinden ayrıldı.