13
Mayıs
2024
Pazertesi
ANASAYFA

Min'el Aşk

Bu hafta köşemde bir konuğum var.  Melike Arslan. Kendisi küratördür. Uzun yıllarını sanata adamıştır ve sayısız serginin ardında onun adı vardır. Maltepe Belediyesi Kültür Müdürü, Doktor Füsun Kahveci Sanat Galerisi küratörü, Yayla Sanat Merkezi sorumlu müdürü (Yayla Sanat’ın hem perdelerini açtıran kişidir hem de ilk müdürüdür), SASAV Sanat Galerisi müdürü olarak faaliyet göstermiştir.  Son iki  senedir KÜYAD’da  (Küçükyalılılar Dayanışma Derneği) küratörlük yapmaktadır (sanat galerisi müdürü ve  hayata geçiren kişidir), ayrıca Myrina sanat galerisi ve  Gulet Cafe-Rest Galerisi küratörüdür. (Şu sıralar bu mekanda Mine Arasan resim sergisi var). Melike Arslan’ın iki şiir kitabı yayınlanmıştır (Güvercinler Konuşmaz ve Dönüşüm). Güvercinler Konuşmaz  kitabının karikatürlerini Fethi Develioğlu çizmiştir, ayrıca ikisi birlikte dünya barışını çocuklara aşılamak amacıyla Edirne Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde, Marmaris Festivali’nde, Moda Sineması’nda sergiler açtılar. Bostancı’da her Perşembe Asım Bezirci, Salah Birsel, Sabahattin Kudret Aksal, Müslüm Çelik, Mehrizat gibi şairlerin toplandığı Perşembe şairlerinden. Bu hafta GeziYorum köşemde işlediğim Myrina Cafe-Restoran-Sanat Galerisi’ndeki bir sergi ile ilgili yazısı ile kendisini misafir etmekten mutluluk duyuyorum.
 
İnsanoğlunun bulgulayabildiğimiz en eski uygarlıklarından bugüne, sanatta hep aşk vardır. Tüm çağların ve uygarlıkların sanatında aşksız bir dönem yok. Sayılabilseydi yeryüzünde yazılan şiirlerin, romanların, efsanelerin, masalların, yapılan resimlerin, heykellerin, çekilen fotoğrafların yarısından çoğu dolaylı ya da dolaysız aşk üzerinedir.
 
Örneğin: “Canlar Canı”, insanlık tarihinin ilk aşk şiirinin adıdır. İ.Ö. üç bin yılında şiir, Mezopotamya arkeolojik kazı çalışmalarında, çivi yazılı tablet olarak bulunmuş.
 
Bu şiir tableti bugün İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde bulunmaktadır. Türkçe çevirisi de Kültür Eski Bakanı Sayın Talat S. Halman tarafından yapılmıştır.
 
Sanat tarihi izlenildiğinde, “aşk olmasaydı sanat olmazdı” diyenlere hak vermemek mümkün değil.
 
Aşkı evrensel kılan sanattır.
 
                                                            *       *      *
Aşk, din, dil, soy, genç, yaşlı dinlemez. Güzele, çirkine takıntısı yoktur. O öyle bir şeydir ki; içinizdeki zamanı sonsuzlukta durdurur.
 
İnanıyorum ki bugüne kadar aşk üzerine yapılan eserleri tek tek toplasak ve sunsak, yapılandan sunulana kadarki süreçte yenilerini yaşamaya yetmez.
 
Anadolumdan, Yunusların otağından, Mevlanamız yollarından, Ferhat’ın dağlarından, heykeltıraş Suna Meriç’e seslenmek istedim. Tatbiki Güzel Sanatlar mezunudur Suna Meriç. Çok eserlere imza atmış, Uluslararası ödülleri olan kişisel sergilerinin sayılarının çokluğu buraya sığmayacağı için tek tek yazamayacağım çok bir sanatçımız.
 
Kendi zarafetinin heykellerine yansıdığını onu ve heykellerini yan yana gördüğünüzde net algılayabilirsiniz.
 
                                                             *       *      *
 
İstanbul “Fenerbahçe Myrina Art Center”daki bir sergide yer alma kararı verdiğini duyunca çok heyecanlandım. Yaz sonuna kadar da açık kalacağı için çok sevinçliyim.
 
Ülkemizde yaşayan sanatçılarımızın maddi olanaklarının çok kısıtlı olduğunu biliyoruz. Bu zorluklar nedeniyle, bronz heykel çalışan heykeltıraşımız az sayıda. Çünkü bronz heykel çalışmaları sanatçılarımıza çok yüksek maliyetler getiriyor ve kendilerini ekonomik olarak zorluyor.
 
                                                             *       *      *
 
Suna Meriç.
 
İstanbullu sanatseverlere bir müjdeli haberim var!..
 
Suna Meriç’in bronz heykellerinin verdiği eşsiz keyfi, yaz sonuna kadar mutlaka izlemelerini ve bu keyfi sürdürmelerini tavsiye ederim naçizane...
 
Galeriye geldiğinizde, Myrina’nın bahçesinde dans eden coşkulu bir kadın karşılıyor sizi. Biraz ileride çok zarif ve utanan kadın, merdivenlerin başında birden durup Min’el Aşk deyiveriyor size...
 
Birden insanın düş dünyasına bir Hint büyücüsünün dizeleri düşüyor:
 
“Canı hep beni çeksin
Beni istesin o yiğit hep
Aşk deliliği salın üstüne
Ey Tanrılar, yanıp tutuşsun bana”
 
                                                             *       *       *
 
Böylesine zarif heykeller, Myrina’nın üst katına doğru size eşlik ediyor. Karma sergisinin içinde, Myrina’nın iki zarif hanımefendisi, ev sahipliğini yapıyor gelen sanatseverlere.
 
Ve ben o zarif elleriyle, bu kadar zarif yaratıları biçimleyen, heykellerine insansı değerler ve canlılık yükleyen, romantik heykeltıraş Suna Meriç’e, yüreğinin hep böyle güzellikler üretmesini istiyorum ve kendisinden diliyorum.
 
Heykellerini izlerken, ilk şiir olarak belirtilen “Canların Canı”ndan bir mısra geçiyor içimden. Duygularıma söz geçiremiyor ve mırıldanmamı bir türlü engelleyemiyorum.
 
                                                                                                                            (Melike Arslan)
 
 
OLTAMA TAKILANLAR...
 
·        Geçtiğimiz günlerde Pako, Coşkun Aral ve Kamuran Usluer’i aynı anda kaybettik. Bütün Türkiye hepsinin ardından yas tuttu.
      Gazeteci Bekir Coşkun’un sevgili Pako’su bütün Türkiye’nin sevgili Pako’suydu. Hepimiz sevdik onu, bizi güldürdü, ağlattı, düşündürdü. Ama en önemlisi insanlara hayvan sevgisini aşıladı, hayvan haklarını öğretti, yasanın çıkmasında çok büyük rolü oldu.
      Oğuz Aral hepimizin hayatında önemli bir yer tutan çok büyük bir mizah ustasıydı. Kim tanımazdı ki onu? Bir karikatür fabrikası ve karikatürist okulu idi tek başına. Hepimiz GIRGIR dergisi ile büyüdük. Avanak Avni ailemizin bir parçası oldu.
      Kamuran Usluer de son derece önemli ve iyi bir sanatçıydı. Tiyatroda ve sinemada güzel izler bıraktı.
      Hiçbirinin yeri doldurulamayacak. YOLLARI IŞIK OLSUN!
 
·        Herkes, tüm basın, tüm köşe yazarları aynı konuyu konuşuyor günlerdir. Tamer Karadağlı, karısına ihanetleri, şantaj olayı ve şantajcıları polise yakalattırışı, basın toplantısı vs.
Bütün medya birbirine girdi. Herkes bir diğerinin ne dediğini, neyi göz ardı ettiğini yazıyor. Birbirlerini ve fikirlerini eleştiriyorlar. Herkes kendince fikirlerinde haklı. Adam neredeyse ağlayacak medyanın karşısında, nasıl kahraman bir adam olduğunu, şantajcıları yakalattığını falan söyleyip. Ben şimdi tüm bu konulara, detaylara değinmeyeceğim, hele hele karısının bir kadın olarak yaptığına asla. İçini de tahmin edebiliyorum aslında onun.
Ama gerçekte herkesin atladığı şu: Buna asla magazin olayı diye bakmayın. Bu ne yazık ki, ‘erkekist’ Türkiye’nin içler acısı hali. İnsanı insan yerine koymayan insanların bu memleketi ne hale getirdiğini görmek içimi acıtıyor, tiksindiriyor ve kusmak istiyorum.
·        Son DSP Kurultayında Bülent Ecevit 47 yıllık aktif siyaset hayatına nokta koydu. Benim de neredeyse onun siyaset hayatına yakın hayatımın bir parçası gitti, içim burkuldu. Ecevit’lere yaşamlarının bundan sonraki dilimlerinde hep sağlık ve mutluluk diliyor ve Can Dündar/Rıdvan Akar’ın Karaoğlan Belgeseli’ni hararetle herkese tavsiye ediyorum.
 
 
BİLGİ DER Kİ...
 
Tesadüfler hazırlanmış ortamdır.
Yayın Tarihi : 2 Ağustos 2004 Pazartesi 00:45:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?