19
Mayıs
2024
Pazar
ANASAYFA

Olmazsa olmazlar

Gelin bu hafta bir oyun oynayalım. Var mısınız? Yaz günlerinde eğlencelik olur. Oyunumuzun adı: Olmazsa olmazlar...
Oyunun kuralları çok basit. Biraz düşünüyorsunuz, hayatınızdaki olmazsa olmazlarınızın bir listesini yapıyorsunuz.
Ne bu dediniz değil mi? Hemen burun kıvırıp küçümsemeyin. Bu basit kuralları olan, çok kolay gibi gözüken ama oldukça zor bir oyun. Her şeyden önce sonsuz bir dürüstlük gerektiriyor.
Unutmadan; oyunun kurallarından biri şu: Listenizde, anne, baba, evlat, karı, koca, sevgili, evdeki kedi, kuş, köpek hatta okumak gibi zaten olmazsa olmazların yeri yok.
Yani, iyice düşünüyor ve hayatınızda mecburiyetten ya da gönülden olmazsa olmazların dışında, hayatınızın bir parçası olmuş olan ve belki de sizi siz yapan, ya da sizlikten çıkartan, belki de bu oyunu oynama kararı aldığınız ana kadar farkında bile olmadığınız şeyleri yazıyorsunuz listenize.
Sonuç? Bu size kalmış. Kendinizle yüzleşeceksiniz. Kendinizi analiz edeceksiniz. Kendinizi çözecek, belki başkalarını ve çözemediğiniz pek çok konuyu daha iyi anlayacaksınız... Artık onunla ne yapmak isterseniz yaparsınız... Size kalmış tabii bu.
Bunu kimseye göstermeniz gerekmez. Gizli kalabilir, ama ben son derece dürüst davranarak ve kendimi piyon olarak ortaya atarak size bir  örnek oyun oynuyorum. Benim analizimi sizler yapabilirsiniz.
Oynayın bu oyunu, oyunun sonunda ne demek istediğimi anlayacaksınız...
Haydi kolay gelsin, ben denize dalıyorum. Buyurun...
 
Aklıma geldiği gibi yazıyorum, belli bir sıralama, hele hele önem sıralaması asla yok!
 
  • Mardin: Sebebini çözemediğim bir tutku. ‘Bu şehir olmazsa yaşayamam’ gibi hissettiğim iki şehirden biri. Her dakika görmek, gitmek için bahaneler yarattığım tek yer. Benim onu sevdiğim kadar, onun da beni sevdiğine inandığım şehir.
  • Kafe Siyaset: CNN TURK’te Pazar günleri saat 11.05’te yayınlanan, politik bombanın pimini çeken adamın hazırlayıp sunduğu program. Onca televizyon programı içinde bana en çok zevk vereni.
  • Istanbul: Doğduğum, büyüdüğüm şehir. Her gün kızdığım, isyan ettiğim, ama 1 km bile uzaklaşsam hemen özlemeye başladığım, her şeye rağmen yaşamaktan çok mutlu olduğum, deli gibi sevdiğim yer. Her yeni gün ile yepyeni bir yanını keşfettiğin sevgili...
  • DKNY: Herkesin bana çok yakıştığını söylediği ve sürmediğim zaman kendimi çıplak hissettiğim parfümüm.
  • Çiçek Bar ve Yakup 2: Benim için Istanbul gecelerinde gidilesi iki yer. Biri Türkiye’nin en iyi barı, diğeri de en iyi meyhanesi. Bana göre... Ama başkalarına göre de!
  • Mısır Çarşısı: Aslında olmazsa olmaz denince ilk aklıma gelen. Çok özelliğini kaybetmiş olsa da, hâlâ bazı otantik özelliklerini bünyesinde barındıran yer. Gezmeye doyamadığım çarşı. Çevresine de bayılırım. Benim için Ayfer Kaur’dan baharat almak, yeni şeyler keşfetmek, Tahtakale’de dolaşıp alışveriş yapmak, mangal malzemelerine bakmak, galvaniz üreticisine gidip, galvaniz tepsi, kova, saksı vs alıp evi dekore etmek, incik boncuk dükkanlarına girip çıkmak, çarşı ve çevresinin atmosferini doya doya yaşamak büyük bir haz.
  • Zeytinyağı, yemek yapmak ve çilav: İyisi için kilometreler kat edebileceğim zeytinyağında favorim olan marka her zaman Adatepe zeytinyağı. İyi bir aşçı olduğu söylenen bendenizin en büyük zevklerinden biri yemek yapmaktır. Uzun süren turlarda bir müddet sonra ‘eve dönmek ve yemek yapmak istiyorum’ diyen bir insanımdır. Yeni yemekleri denemeye bayılırım, Ege ve tüm Akdeniz ülkelerinin mutfakları ile İran mutfağı favorilerim. Damarlarımda hiç de küçümsenemeyecek bir miktarda dolaşan acem kanım nedeniyle aşık olduğum İran kültürünün bir parçası,yemek ve damak zevkinin tamamlayıcısı ve gerçekten çok güzel yaptığım çilavsız bir hayat düşünemiyorum.
  • Cunda Adası: Kuzey Ege aşığı benim mutlu olduğum yerlerden biri. Bu olmazsa olmazın içinde mutlaka ama mutlaka Deniz Restaurant da var tabii ki, ve mezeleri.
  • Beyaz mumlar: Doğal ışık olduğu için belki, her an yakmaktan ve seyretmekten zevk aldığım şey. Beyaz ve kokusuz mumlar.
  • Robert DeNiro: Bence dünyanın en büyük oyuncusu. İdolüm.
  • Halikarnas Balıkçısı: Beni ben yapan, (inanın abartmıyorum) her şeyimi borçlu olduğuma inandığım, Nazım Hikmet’in “Şakir, büyük şairdir. Hiçbirimiz onun ayarında klâsik manasıyla, lirik anlayışla şair olamadık.” Şadan Gökovalı’nın da “Ne mutlu Balıkçı’ya ki Anadolu’su, ne mutlu Anadolu’ya ki Balıkçı’sı var...” dediği adam.
  • Coca-Cola, kırmızı şarap, çay ve salata: Bu olmazsa olmazımla neredeyse gurur duyacağım. Kızmayın bana aman! Ama ne yaparsınız ki, bendeniz bir ‘Coca-Cola-kolik’. Kırmızı şarap olmadan da olmaz. Ama iyi bir şarap olmalı. Benim tercihim her markanın Cabarnet-Sauvignon’ları yönünde. Bütün gün çay içerim ve salatasız yaşayamam.
  • Kediler: Tabiatı tüm mevcudatı ile kucaklamayı her geçen gün biraz daha öğreniyorum ama kediler her zaman ilk sırada. Aralarında fark gözetmeden hepsini seviyorum ve gönül isterdi ki, hepsi benim olsun! Ama sadece dört tane kedim var. İki mavi İran: Lady Macbeth ve Othello. Bir tane Habeş kırması kız: Işık, bir tane de cins,   koyu renk sarman: Leon (doğru bildiniz, hani şu filmdeki karakter, hani şu Jean Reno’nun canlandırdığı Leon). Sokaktakilerin hepsi benim!
  • Kuaförüm: Şu sıralar çok ‘in’ , benim yıllardır kuaförüm ve pek çok kişi için ‘en iyisi’: Yıldırım Özdemir. Bir gün bana, ‘burası senin evinin salonu gibi’ demişti. Gerçekten öyle. Saçımı kesmez ya da taramazsa mutsuz olduğum, saçımı kendisinden başka kimsenin elleyemediği sanatkar kuaför.
  • Blue-jean, t-shirt, çanta, puşi: Rahatlığı ve her yerde kullanılabilmesi nedeniyle blue-jean’lerim, nereleri gezdiğimi ve sevdiğimi gösteren ve resmen konuşan(!) t-shirtlerim, ve benim gibi bir kadını toparlayacak ve her yolculuğunda yanında mutlaka olması gereken malzemeyi alabilecek, özenle seçtiğim çantalarım, Urfalılar ve Mardinliler kadar iyi bağladığım söylenen ve bu nedenle bazı kişilerin bana ‘hanım ağa’ demesine sebep olan puşilerim olmadan kendimi asla rahat hissedemem.
  • Doğal kumaşlar: Türkiye’nin tüm kumaş pazarlarını dolaşıp büyük bir aşkla  topladığım doğal kumaşlar, eşarplar, puşiler, yatak örtüleri, masa örtüleri vs.
  • Cam eşyalar: Bir cam delisi olduğum söylenebilir. Camdan yapılmış her şeye takılırım. Evi cam eşyalarla doldururum. Eski, yeni fark etmez, yeter ki hoşuma gitsin, ilgimi çeksin.
 
Gördüğünüz gibi minimalist olamıyorum yaşadığım hiçbir mekanda. Evim belki tahmin edebileceğiniz gibi, modern ve sıcak döşenmiş ama her köşede hiç ama hiç bir yere sığmayan kitaplar ve oradan buradan toplanmış, alınmış objelerle dolu. İşte böyle, bu yukarıdakiler olmazsa olmaz inanın. Ben olamam belki de. Bunlar beni enerjileri ile besleyen, yenileyen, soluk aldırtan şeyler.
Haydi, buyurun siz de oynayın. Beğeneceksiniz. Başkalarına da oynatın. Bakalım neler keşfedeceksiniz kendi dünyanızda ve belki de başkalarının dünyasında. Ama tekrar ediyorum, ana, baba, kedi, köpek ve hele hele ‘boş zamanlarımda kitap okumak’ demeyin. İnsanlar boş zamanlarında kitap okuduklarını söylüyorsa, asla inanmam, o kişi okumuyordur hiç. Kitap zaten okunmalıdır ve olmazsa olmazlar listesine giremez oyunumuzda. Anlaştık mı?
 
Bu arada, yazdıklarım içinde ilginizi çeken herhangi bir noktayla ilgili bilgi isterseniz, çekinmeden bana yazın. Ne gibi mi? Ne bileyim, galvaniz üreticisinin ya da kuaförümün adresi veya çilav tarifi gibi... Cevaplarım... Zevkle!
 
Bugünlük bu kadar, bu sıcaklarda eğlenin biraz istedim, o yüzden oltama takılanları açık denizlere, özlü sözleri de bilginin içine bıraktım...
Yayın Tarihi : 26 Temmuz 2004 Pazartesi 00:55:41
Güncelleme :26 Temmuz 2004 Pazartesi 01:19:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
nurcan kıvrar IP: 88.247.132.xxx Tarih : 7.10.2009 17:39:11

yorumun galvaniz ürün üreten firma bilginizi paylaşabileceğiniz söylemişsiniz . bilgi alabilirsem cok memnun olurum. iyi günler