25
Nisan
2024
Perşembe
ANASAYFA

İş işten geçmeden…

Kim nasıl anlarsa anlasın, nasıl değerlendirirse değerlendirsin ama Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çok zor şartlar altında kuruldu. Koskocaman bir imparatorluğun acımasızca paylaşıldığı bir noktada bu ülke insanının önüne düşen Mustafa Kemal Atatürk, 6 Mart 1922 tarihinde T.B.M.M.’de yaptığı konuşmada bakınız nelere işaret etmiş.

Atatürk’ün o günkü konuşması Osmanlı’yı parçalanma ve yok olma noktasına getiren süreci anlatıyor. Takvim yaprakları 2004 yılının son aylarını gösterirken bu sözleri biraz daha dikkatli okumakta yarar var. Bakınız tam 82 yıl önce Atatürk nasıl seslenmiş:

"... Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa’nın en önemli devletleri, Türkiye’nin zararıyla, Türkiye’nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır.

Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehdit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir.

Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere’nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana’dan sonra Peşte ve Belgrat’ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya’da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.

Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür.

Ve bunun sonucu olarak, birçok zekalar, duygular, fikirler, Türkiye’nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır.

Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin, Türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir. Oysa güç ve kuvvet, Türkiye’de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır.

Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır.

İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür. Bu düşüş, bu alçalış, yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor.

Durum incelenirse görülür ki, Türkiye Doğu ’maneviyatı’yla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu’yla Batı’nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamız olan Doğu maneviyatı’ndan tamamıyla soyutlanıyoruz.

Hiç şüphesizdir ki bundan, bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez . Bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır. Türkiye’nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan bir takım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye’yi âtıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler.”

Gerçekten bu sözleri okuyunca neler düşündünüz?
Sanki bu günün gerçeklerini anlatıyor değil mi? Kendi kültürümüzden uzaklaşmamız, içimizdeki satılmışlar yüzünden birlik ve beraberliğimizin bozulmaya çalışılması, ülkeyi idare edenlerin beceriksizlikleri, bütün hesapların acaba geçmişten farklı mı?

“Ahmaklar tarihten ders alsaydı, tarih tekerrür etmezdi” diye bir söz vardır bilirsiniz.
İş işten geçmeden, bu gidişe artık “dur” demenin zamanı geldi. Bu millet, yabancılardan akıl alan ve bu doğrultuda formüller üreten beceriksiz yöneticileri artık görmek istemiyor. Atatürk’ün çizgisinde, onun yüreğini taşıyan onurlu ve haysiyetli yöneticiler arıyor.

İş işten geçmeden buna ihtiyacımız var!..
Çünkü, ne böyle güzel bir coğrafya ne de Ay-Yıldız gibi güzel bir bayrak var…
Yayın Tarihi : 25 Eylül 2004 Cumartesi 09:32:44


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?