2
Mayıs
2024
Perşembe
KİTAP

ASMALIMESCİT'TE BİR KİTAPÇI...

Beyoğlu'nun Asmalımescit bölgesi şehir arkeologları için muhteşem bir kazı alanı; her mekânın altından bir hikâye çıkıyor. Kohen Hemşireler Kitabevi, burada geçmişi altüst edilmemiş nadir yerlerden biri...

Bazı dükkânların vitrinleri size 'illa içeri gel' demez, ama belki tam da bu yüzden çok davetkârdır. Asmalımescit'e başka bir yerden fırlatılmış gibi duran Kohen Hemşireler Kitabevi işte bu hissiyatın kucağında oturur. Daha önce hiç görmediğimiz moda dergileri satan bu kitabevine çekingenliği bir kenara bırakıp girmek gerek. Yoksa sahiplerinin söylediğine göre burayla ilgili tek yazılı metin, Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'nin yedinci cildine yazdığı maddeden ibaret olacak. 1963'te yayımlanan ve kendilerinden bahsedilen o cildi aile saklamış. Kohen hemşirelerin nasıl birileri olduğuna dair en geniş bilgi buradan: "Her iki kız kardeş, işleri kitabcılık olduğu halde, doğub yaşadıkları İstanbul gibi bir beldede Türk edebiyatı ile meşgul olmadıklarından, Türkçeyi avami ağızla konuşurlar; anadilleri ve Türkçeden gayrı Mazalto Cohen Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Rumca, Elisa Benzimra da Fransızca, İngilizce, İspanyolca bilir; her ikisi de kahve tiryakisidir, seyahati severler, güzel sanatlara, bilhassa resme derin alakaları vardır; kütübhanenin ağır yükü Mazalto Cohen'in üstündedir, ev işleriyle uğraşamaz, o işler Elisa Benzimra'ya kalmışdır."

TARİHİ KİTABEVİNDE SON KUŞAK İŞLETMECİ
Mazalto ve Elisa Kohen bu kitabevini 1918'de açmışlar. Gene Reşat Ekrem Koçu'dan alıntılarsak: "İki kız kardeş tarafından, dört lira sermaye ve ırkdaşlarınca temin edilen yardımla tesis edilmişdir." İlk yerleri İsveç Konsolosluğu'nun bahçesindeymiş. Ama oradan sonra 1963'te bugünkü Asmalımescit'teki yerlerine geçmişler. O geçiş Koçu'nun yazdığına göre çok yumuşak olmamış: "İstanbul'un fikir hayatında kırk seneden fazla hizmet etmiş bir kütübhanenin yerinden atılması, pek mübrem sebepler yok ise diplomatik nezaketle bağdaşamayan hareket olsa gerekdir."

Kitabevinin üçüncü kuşak işletmecisi Albert Sapan da (45) babası Samuel Sapan'dan öyle işitmiş, anlatıyor: "İsveç Konsolosluğu bahçesini değiştirmek zorunda kalmış ve tahliye etmişler. Ama olay olmuş: 'Nasıl olur da bu kadar senelik bir kitabevini siz yerinden çıkarırsınız?' diye." Her ne kadar 30 yıla yakın süredir moda dergileri satsalar da burası eskiden Fransızca, İngilizce ders kitapları ve romanlar satan bir kitapçıymış. 1970'lerde burayı büyük teyzeleri Kohen kardeşlerden Samuel Sapan (71) devralmış. "İşi biliyor diye babama devretmişler," diyor Albert Bey, çünkü 12 yaşından beri onların yanında çalışmış ve başka hiçbir iş yapmamış Samuel Bey, buradan da emekli olmuş. Şimdi arada dükkâna geliyormuş. Biz oğlu Albert'le sohbet ederken o da bir göründü bir kayboldu. Oğluna da teyit ettirdiğimize göre pek konuşkan biri değil. Albert Bey de 10 yaşından beri burada çalışıyor ve ailenin tek çocuğu. Başka bir işe heves etmemiş hiç. İşletme fakültesini bitirmiş. Kuşaktan kuşağa geçen bu işe iki kızı da sıcak bakmıyormuş şimdi. Ama bunu dert edindiği söylenemez. Dedeleri de torunlarının bu işi yapmalarını istemiş, teklif etmiş ama ısrar etmemiş; "kendilerinin bileceği iş," diyor.

MODA DERGİLERİ DÖNEMİ
Kohen Hemşireler Kitabevi, nasıl moda dergileri satmaya başlamış, Albert Sapan cevaplıyor: "1980'den sonra başladı bu. Tekstil gelişiyordu ve ihtiyaç doğdu." Tabii ilk dergileri getiren babası olmuş. Burada satılan moda dergileri bildiğimiz moda dergilerinden değil. Aradaki farkı Albert Bey şöyle anlatıyor: "Bizim getirdiğimiz dergilerde 2010 yaz defileleri resimleri var. Yani bizim sattığımız, altı ay, bir sene önceden modayı veren dergiler. Bunları da tasarımcılar, tekstilciler, modelistler, stilistler alıyor." Bu şekilde satışlarının yüzde 90'ı toptan oluyormuş. Eskiden terzilere çok satış yaptıklarından ama artık hazır giyimle bunun düşüşe geçtiğinden bahsediyor bir de. Amerika, İtalya, Fransa, Kore ve Tayvan'dan gelen 70 çeşit moda dergisi varmış burada. Fiyatları da 50-1000 TL arasında değişiyor. Anadolu'dan da üreticiler kendilerine ulaşıyormuş. Şimdilerde dükkân kendini döndürebiliyor mu sorusunu yanıtlıyor:

"Yani... Elemanımız yok, masrafımız yok. Kirada da değiliz, idare ediyoruz diyelim; çorbamız kaynıyor." Tabii tekstil piyasasını vuran kriz müşterilerini etkileyince onlar da etkilenmiş bu durumdan: "Yaklaşık iki senedir fiyatlarımızı değiştiremiyoruz. Müşterilerimiz zor durumda ama nereye kadar dayanacağız, soru işareti kafamızda. Daha önce beş dergi alan şimdi iki dergi alıyor; ilk kısacakları şey bu." Bunun yanında bir sıkıntıları daha var: Korsan dergiciler. Onların orijinal sattığı dergileri fotokopiyle çoğaltarak satanlar da bellerini bükmüş biraz. Albert Sapan, bunun üzerine gidip korsan dergicilerin kim olduklarını bulmuş. Ama dava açmadıklarını söyleyip şunları ekliyor: "Türkiye'de bu kişilere dava açmak için epey bir para harcamamız gerekiyormuş. Bilirkişi gerekiyor, kopyalanan derginin sahibinin burada olması lazım; çok zor bir süreç. Bunların kolaylaştırılması lazım..."
 

İlknur Aydoğan - Sabah
Yayın Tarihi : 8 Kasım 2009 Pazar 00:31:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?