20
Mayıs
2024
Pazertesi
KİTAP

İÇE KANAYAN YARA'YI YAZDI

Gazeteci Önder Şuşoğlu'nun polise intikal eden yaşanmış hikâyelerden derleyerek yazdığı "İçe Kanayan Yara" isimli kitabı, ülkemizde çeşitli sebeplerden dolayı karanlıkta kalan ensest (aile içi cinsel birliktelik) vakalarına ve çocuk tecavüzlerine ışık tutuyor.


Toplumda üstü örtülen, görmezden gelinen, hiç yokmuş gibi davranılan ensest ve çocuk tecavüzü öyküleri, bu kitapla ilk kez tüm gerçekliği ile gözler önüne seriliyor.


Daha önce uyuşturucu bağımlılarının yaşadıklarını anlatan Etiler Koğuşu ve El- Kaide’nin İstanbul saldırılarında ölenlerin hayat hikâyelerini anlatan Sarı Duman gibi kitaplara da imza atmış olan polis-adliye muhabiri Önder Şuşoğlu'nun kaleme aldığı son kitap, polis kayıtlarına geçmiş aile içi cinsel istismarları ve çocuk tecavüzlerini anlatan İçe Kanayan Yara.


Kitabın önsözünde yazar Meltem Arıkan'ın da dediği gibi; "İçe Kanayan Yara'yı okurken canınız acıyor, zaman zaman devam etmek istemiyorsunuz ama tüm bu yaşananlara kayıtsız da kalamıyorsunuz.”

Son günlerde medyada aile içi çocuk istismarı ve yetişkin olmayan çocuklara karşı işlenen taciz ve tecavüz suçlarıyla ilgili haberlerin artması üzerine, Önder Şuşoğlu ile kitabı hakkında bir röportaj yaptık.


İŞTE YAZAR ÖNDER ŞUŞOĞLU'NUN KANINIZI DONDURACAK AÇIKLAMALARI:

Neden ensest ve çocuk tecavüzlerini anlatan bir kitap yazmaya karar verdiniz?

Yaklaşık 18 yıldan beri polis muhabirliği yapmaktayım. Görevlerim esnasında çok sayıda ensest ve çocuk tecavüzü vakasıyla karşılaştım. Ama nedense böylesine önemli bir konunun gerek aileler, gerek kamu görevlileri, gerekse medya tarafından sürekli olarak üzerinin örtülmeye çalışıldığına şahit oldum. Birilerinin taşın altına elini koyarak bu iğrenç konuların üzerine gitmesi gerektiğine inandığım için de konuyu araştırmaya başladım.

Amacınız kamuoyuna bir mesaj mı vermekti?

Amacım, ensest ve çocuk tecavüzleri konusunu gündeme getirerek kamuoyunun ve bilhassa TBMM’nin dikkatini çekmek ve bu konuda kanunlar çıkarılmasını sağlamaktı.

Çünkü toplumda ensest ilişkiler ve çocuk tecavüzleri yaşanmasına rağmen, bunların konuşulması ve tartışılması bir tabu olarak algılanıyor. Kamuoyunda bir bilinç oluşturulmadığı için bu gibi iğrenç suçların mağduru olan çocuklar ne yapacaklarını, kime başvuracaklarını bilemiyorlar. Bu suçlar tartışılamamaktan dolayı saklı kalıyor ve binlerce çocuk yeni kurbanlar olarak ortaya çıkıyor.
Yaşanan bu iğrençlikler ailenin diğer bireyleri tarafından fark edilse bile, aileler dağılmasın diye gizleniyor. Bu şekilde olaylar devam edip gidiyor ve kimse de dur diyemiyor.

Kitabımda sadece olayları tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermekle kalmayıp; uzmanlara, psikologlara danışarak bu gibi olaylara maruz kalanların neler yapması gerektiğini, nereye başvuracaklarını, onlara nasıl yaklaşılacağını, tedavi yolarını da anlattım.

Bu tür kitapların konunun uzmanlarınca yazılması gerekmiyor mu?

Pek tabii ki; ancak, araştırmalarımda böyle bir kitabın bugüne kadar yazılmadığını gördüm. Çalışmalarım esnasında üniversitelerce bu konuda yapılmış olan tek bir araştırmaya dahi rastlamadım. Ben bir gazeteci olarak, polisiye olaylara yakın olmanın verdiği avantajı da kullanarak, konuyu detaylı bir şekilde araştırarak kitabımı yazdım. Bir uzman titizliğiyle yazılmış olmasa da, yaşanan gerçek olaylara ve ifadelere dayanılarak yazılmış olan kitabımın, bu konuda yapılacak olan bilimsel çalışmalara ışık tutacağına inanıyorum.

Bu kitabı yazdığınız için hiç tepki aldınız mı peki?

Sadece birkaç psikiyatrdan tepki geldi ama onlar da sanırım kitabı tam okumamışlardı ve beni kendi alanlarına girmekle suçladılar. Aslında ben daha önce neşter atılmamış bir yaraya neşter attığımın bilincinde olarak, kitabımı, Türkiye’nin en ünlü pskiyatrist, psikolog ve sosyologlarının yardımıyla kaleme aldım. Bununla da yetinmeyerek, emniyet ve yargı birimlerinden destek aldım.

Ayrıca bu kitap tarzında da dünyada ilk oldu. Yani polis sorgularıyla, mağdurların açık ifadeleri ile yazılması dünyada ilk kez oluyor.

Ensest ve çocuk tecavüzleri sadece Türkiye’nin “içe kanayan yarası” mı?

Ensest ve çocuk tecavüzlerinin, eğitim oranları nispeten yüksek olan ülkelerde bile yoğun olarak görüldüğünü biliyoruz. Örneğin, yapılan araştırmalar, İngiltere'deki kadınların beşte üçünün çocukluğunda cinsel tacize uğradığını gösteriyor. Türkiye için ise böyle bir oran vermek mümkün değil. Çünkü bu vakalar ortaya çıkmıyor ve doğru dürüst tarama çalışmaları yapılmıyor.

Kesin verilere ulaşmak mümkün olmasa da Türkiye'de böyle olaylara en az diğer ülkelerde olduğu kadar rastlandığı sanılıyor. Türkiye'de adliyeye intikal etmiş ensest vakalarına bakıldığı zaman, ağırlıklı olarak babaların kız çocuklarına tecavüz ettiği görülüyor.

Ama dünya geneline bakıldığında, daha çok ergen ağabey ve ablaların küçük kardeşlerine yönelik eylemleri ön plana çıkıyor.

Annelerin çocuklarıyla cinsel birliktelik yaşamaları ise çok sık rastlanan bir durum değil.

Tacizcilerin belli bir tipi veya ortak genel özellikleri var mı?

Şaşırtıcı noktalardan biri de şu: Kültürlü, üniversite mezunu, düzgün bir aile hayatına sahip olan insanların bile kendi çocuklarına ya da başka çocuklara tecavüz etmeleri çok sık rastlanan bir olay.
Benzer şekilde; çevresinde saygın olarak bilinen birçok insanın, hatta çeşitli dinlere mensup din adamlarının bile böyle olaylara karıştıklarını görebiliyoruz.


Bu olayları eğitimle azaltmak mümkün mü?

Ne yazık ki; eğitimli insanların sayısının her geçen gün artıyor olması, bu tip olayların azalmasını sağlamıyor. Gelişen teknoloji sayesinde, internet veya diğer iletişim araçları aracılığıyla insanlar, bu tip olağan dışı ilişkileri özendiren veya normalmiş gibi gösteren pornografik yayınlara daha kolay ulaşılabiliyorlar.

Zanlıların büyük çoğunluğunun kendilerinin de çocukluklarında cinsel tacize ve şiddete maruz kalmış insanlar olması dikkat çekiyor.


Mağdurların çoğunluğu kızlar mı oksa erkekler mi?


Araştırmalara göre ensest ilişki söz konusu olunca mağdurlar çoğunlukla yakın aile bireylerince istismar edilen kız çocukları.

Ama erkek çocuklarına yönelik “fiili livata” olayları da göz önüne alınacak olursa; mağdur erkek çocuk sayısının da azımsanmayacak kadar fazla olduğu görülüyor.

Tacize uğrayan çocukları gelecekte ne gibi tehlikeler bekliyor?

Çocukluğunda cinsel şiddete ve tacize uğramış kişiler ileriki yaşlarda güvensiz, korkak ve şiddet yanlısı insanlar olarak topluma karışıyor. Çocuklar için, özellikle kardeşler arasında, bazı şeyler oyunla da başlayabiliyor. Ama belli bir yaşa gelip akılları ermeye başladığı zaman büyük travmalar yaşıyorlar.

Enseste ve cinsel istismara maruz kalan çocukların büyük çoğunluğu, akılları ermeye başladığında, yaşadıklarının su yüzüne çıkmasını istemiyor. Bir kısmı ailesini korumak istediği için bu yolu seçerken, bir kısmı da tüm yaşananlardan kendisini sorumlu tutuyor ve kendisini suçluyor.

Aslında belki işin en vahim yanlarından biri de bazı annelerin tüm olanları bilmesine rağmen, çeşitli nedenlerden dolayı sesini çıkarmaması ve her şeyi görmezden gelmesi.

Hatta kitaba yansıyan yaşanmış vakalardan birinde olduğu gibi, bir anne ensesti normal bir şeymiş gibi karşılayıp, kendi öz kızına öz babası için "Haydi git babanın gönlünü yap" diyebilecek kadar fütursuz olabiliyor.

KENTHABER_Feramuz Erdin
Yayın Tarihi : 12 Kasım 2008 Çarşamba 11:56:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?