30
Mayıs
2024
Perşembe
KİTAP

Dışardaki hapishane

Xadim’, Türkiye’de işkence yüzünden birçok kişinin başına gelen ama genellikle saklanma gereği duyulan bir derdi aşikâr ediyor. Ve son derece canlı, inandırıcı bir dille bizi de bu derde ortak ediyor

Xadim (Hadım), Selahattin Bulut’un ikinci öykü kitabı. Bulut önceki kitabı Bihuşta Lal‘de (Dilsiz Cennet) kırsal kesimde yaşayan Kürtlerin öfkesini ve kırılmışlıkları, göçü, şiddeti bir yolculuk teması eşliğinde işlemişti. Onulmaz yaralarıyla yaşamaya çalışan, değişen toplumsal değerler ve sistemler karşısında çaresiz kalan, dili ve kültürü elinden alınan insanların küçük trajedilerini incelikli bir dille anlatmıştı.
Bu uzun öyküsünde ise Bulut 12 Eylül darbesiyle birlikte cezaevine düşmüş ve on yıl sonra dışarı çıktığında, gerçekten dışarı mı çıktı yoksa dışarıdaki cezaevine mi düştü bu defa, dedirten bir karakterin ve onun yabancılaştığı dünyanın hikâyesini anlatır. (Burada hemen denilebilir ki son dönem Kürt edebiyatı var olan koşullardan dolayı sık sık yabancılaşma, kendini toplumun dışında hissetme, yalnızlaşma ve çaresizleşme temasını işliyor.)
Jêhat içeride on yıl boyunca yalnızlıkla kavrulmuştur, dışarıya karşı bir özlemi vardır. Ama daha içeri girmeden gördüğü akıl almaz işkenceler yüzünden eksik kalmıştır. Mutlak bir yarılma yaşamış, onuru çiğnenmiş ve on yıl boyunca tecrit edilmiştir. Eksik bırakıldığını, erkekliğinin elinden alındığını aslında daha kitabın isminden bile anlıyoruz. Hadım.
Ailesi onu karşılamaya gelir ve çıkışta sevinç anında “fazla sevinmek iyi değildir” der babası. Nihayetinde bu söz bize gelecekle ilgili umutsuz bir dünya kavramının ilk tohumlarını atar. Annesinin ise bu dünyada görmek istediği iki şey vardır. Biri oğlunu sağ salim yine evinde, yurdunda görmek diğeri ise onun evlendiğini görmektir. Bunun için Bihar adında otuz yaşlarında, yüzündeki yanıktan dolayı evde kalmış bir kızla konuşmuştur bile. Annenin ilk dileği gerçekleşir, ikincisi için Jêhat karamsardır ve bunun nedenini kimseye anlatmaz ama biz kitabın isminden tahmin ederiz. Bihar’ın eksikliği ve Jêhat’ın eksikliği birbirini tamamlayacak güçteyken bu gerçekleşmez. Jêhat kararan hayatını başkasının da hayatını karartmak için kullanmaz.

Bir yurdu terk etmek


Jêhat hem bu baskılardan kurtulmak hem de içine düştüğü bu derdi anlatmamak ve aileye kara çalmamak için bu defa yurdundan uzaklaşmayı, İstanbul’a yerleşmeyi düşünür. İstanbul’da bir arkadaşıyla kalır. O arkadaşının önerisiyle bir doktora gider ve işte biz orda bütün öykü boyunca ertelenmiş krizin nedenini öğreniriz. Jêhat gördüğü işkencelerden dolayı erkekliğinden olmuştur. Doktorun bazı tavsiyelerine uymayı dener. Aldığı bir tedavi yönteminin işe yarayıp yaramadığını anlamak için geneleve gider.
Ancak başarısız olunca sessiz sedasız oraya ve dolayısıyla dünyayı ve bizleri terk eder. Issız, karanlık bir gölge gibi ortalıktan çekilir.
Xadim, Türkiye’de işkence yüzünden birçok kişinin başına gelen ama genellikle saklanma gereği duyulan bir derdi aşikâr ediyor. Ve son derece canlı, inandırıcı bir dille bizi de bu derde ortak ediyor.
Aslında yazar Hadım edilme meselesini iki anlamda kullanıyor kitapta. Birincisi kişinin yani Jêhat’ın erkekliğinin elinden alınması ve hadım edilmesidir. Gençliği ve özgürlüğü, dirayeti elinden alınmış, hadım edilmiş ve eksik bırakılmıştır. ikincisi ise toplum üzerinden gelişen bir hadım edilme meselesidir. Jêhat’ın başına gelen başka bir alegoriyle toplumun başına da gelmiştir. Toplumun da özgürlüğü darbeyle birlikle elinden alınmış, hadım edilmiş ve suskun, kendine güvensiz bir kalabalığa dönüştürülmüştür. Bu anlamda her iki alegorinin de son derece başarılı bir biçimde, Jêhat’ın hikayesi üzerinden, akıl vermeden ama hikaye anlatılarak verilir.
Bulut, Xadim kitabında canlı mekân ve insan tasvirlerine olabildiğince yer vermiş, nitekim bu tekniği bir üslup olarak seçtiği bir önceki kitabı da örnek alınarak söylenebilir. Samimi, içten ve her şeyiyle gerçek bir öykü anlatmış bize Bulut. Bulut’un bir diğer başarısı da son derece acı ve trajik bir durumu incelikli ve kırılgan, slogandan kesinlikle uzak duran bir dille bize anlatmasıdır.
Xadim’daki bütün karakterler ister diyalogları ister ilişki biçimleri ve tavırlarıyla gündelik hayatın içinde her an karşılaşabileceğimiz samimilikte verilmiş. Bu anlamda başarısı göz ardı edilemez.
Ancak bazı diyalogların ve ayrıntıların hikayeye hizmet etmekten öte salt gündelik hayatın gerçeğini yansıtmaya yönelik olması ve krizin, yani hadım edilme mevzuunun ertelenmesi, hikâyenin odağını dağıtıyor. Çehov’un o meşhur sözünü yani “duvarda asılı bir silah varsa mutlaka patlar”ı anımsarsak verilen ayrıntılar ve diyalogların öykünün bütününe hizmet etmesi ve bütünüyle işlevsel olması beklenir.

XADIM
Selahattin Bulut
Avesta Yayınları
2008, 96 sayfa
9 YTL.

Radikal
Yayın Tarihi : 25 Kasım 2008 Salı 12:00:32
Güncelleme :25 Kasım 2008 Salı 18:57:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?