22
Mayıs
2024
Çarşamba
KİTAP

Eksen'den 'İstanbul Sende Kalsın'

Daha önce “Dengeli Demlenme ve Rakı Mezeleri” ile “Çokkültürlü İstanbul Mutfağı” adlı kitapları yayımlanan yazar İlhan Eksen’in iki kitabı eş zamanlı olarak Everest Yayınları’ndan çıktı. Bunlardan ilki olan “İstanbul Sende Kalsın” adlı roman '60’ların İstanbul’unu anlatıyor. Yazarın beş yıl önce başka bir yayınevi tarafından basılan diğer kitabı “Dünkü İstanbul” ise yeni baskısıyla okurun karşısında.


Tusali ile Orhan’ın aşkı
Yazar, aynı zamanda ilk romanı olan “İstanbul Sende Kalsın”da, hüzünlü bir aşk hikâyesini yakın tarihimiz ekseninde kurguluyor. Romanda, 1964 yılında başlayan, Galatasaray Lisesi öğrencisi Orhan ile Rum Tasula’nın aşkı, 1967’de İstanbul Rumlarının Yunanistan’a gitmeye zorlanmasıyla son buluyor. Yazar, kitabının odağına 'ayrımcılık’ kavramını yerleştiriyor. Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nda yıllarca yöneticilik yapan Eksen, bu ayrımcılığı ekonomik nedenlere bağlıyor: “İstanbul’un ticaretini elinde tutan gayrimüslimlerden 'bir şekilde kurtulmak’ amaç. Öyle ki çoğunluğu temsil eden, ulusu 'biz’ ve 'ötekiler’ olarak ayıran grup, 'Onlar giderse gelirleri bize kalır’ diye düşünüyor.”


'Bedeli ödenen hoşgörü’
Özellikle Rumlara karşı takınılan tavrı Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanan Yunan işgallerine bağlayan Eksen, 'hoşgörü’ye ise şöyle değiniyor: “Tarih boyunca baktığında gayrimüslimlere karşı gösterilen hoşgörünün temelinde şu var: Bu adamlar daha çalışkan, daha üretken. Bana vergi versin, ben de onu kendi içinde serbest bırakayım. Kontrol altında tutmak için de 'Farklı kıyafetlerle dolaşın’ diyor.
Ermeniler sarı başlık takıyor mesela, Rumlarınki siyah, Yahudilerinki mavi... Bir pazar meydanına girince kim Ermeni kim Yahudi görüyorsun. Bedeli ödenen hoşgörü bu kadar.”

Eksen bir yandan da Osmanlı İmparatorluğu döneminde 6 - 7 Eylül benzeri bir olay yaşanmadığına dikkat çekiyor: “Çünkü imparatorluğun mantığında insanları bir arada tutmak var. Ama Cumhuriyet ile birlikte durum değişiyor. Müslüman Osmanlılar kendilerini Türk olarak tanımlıyor artık ve bu tanımın dışında kalanlar da doğrudan 'öteki’ kategorisine sokuluyor. Mübadeleler ve koşulların getirdiği göçler nedeniyle İstanbul’daki gayrimüslimlerin sayısı gittikçe azalıyor.” Eksen, romanında şu soruyu soruyor bir yandan da: “Gitmeselerdi ne olurdu?” Cevabı ise net: “Çok daha güzel bir İstanbul’da yaşardık. Onları gönderdik ama yerlerine hiçbir şey koyamadık.” Romanın her bölümüne, ortak kültürü simgeleyen eski İstanbul şarkılarıyla başlayan yazar; 290 sayfa boyunca aynı şehrin çocuklarının iki ayrı ülkenin vatandaşı olmaya zorlanmalarının öyküsünü anlatıyor. Gidenlerin de kalanların da zarar gördüğü bir öykü bu...


Resmi tarihten farklı anılar
Yeni baskısı yapılan “Dünkü İstanbul” ise, Eksen’in çokkültürlü İstanbul mutfağını araştırdığı dönemde, kendiliğinden ortaya çıkmış. Farklı din ve etnik kökene mensup 'eski İstanbullu’lar, yemek sohbeti bitince eski günlerini anlatmış yazara. Doğdukları, yaşadıkları ve artık tanımakta zorlandıkları bu şehre dair buruk hikâyeleri ilgisini çekmiş Eksen’in ve birileri merak eder de gidip araştırır düşüncesiyle kitaba dökmeye karar vermiş sohbetleri. İstanbul’un 'atlattığı badireler’ arasında Varlık Vergisi de var, 6-7 Eylül olayları da, 27 Mayıs İhtilali de... Bizi bugüne getiren, İstanbul’un (ve aynı zamanda Türkiye’nin) geçirdiği değişimleri açıklayan, resmi tarihin 'resmiyetten’ yana tavrıyla aktardığı bu olaylar, Eksen’in kitabında sözlü tarih çalışması olarak yer alıyor.

Yazar, duyduğu birçok hikayeye şaşırdığını söylüyor. Bunlardan biri Ermeni tehciri ile ilgili: “Konuştuğum Ermeni bir hanım, tehcire gittiğini anlattı. Ama Bahçecik’ten. Bahçecik nerede? İzmit’te. Halbuki bize öğretilen bu tehcirin Doğu’da olduğu... Bilmediğimiz neler var.”

Milliyet
Yayın Tarihi : 23 Ağustos 2007 Perşembe 19:52:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?