15
Haziran
2025
Pazar
KİTAP

Erkek ruhunu yazdı

Eddi Anter, son romanı İkilem ile Türk edebiyatında yapılmamışı deniyor ve aldatılan bir erkeğin hikâyesinden yola çıkarak, erkek ruhunu ve cinselliğini tüm çıplaklığıyla anlatıyor

Bazı kitaplar vardır kaderlerini kendileri yazan ve sırf kulaktan kulağa yayılarak hiç beklenmedik başarılara ulaşan. Bu kitaplar bazen öyle bir şöhrete ulaşır ki yazarlarının bile önüne geçer, yazarının adını anımsayamasanız da o kitabı ve etrafındaki ona has aurayı mutlaka anımsarsınız. Asıl yazarlık başarısı da bu değil midir zaten? Edebiyatımızda bugüne dek kadın cinselliği, aldatılan kadın ya da ilişkilerde kadın psikolojisi üzerine çok sayıda roman yazıldı ancak erkek psikolojisini ele alan kitaplar bir elin parmağını geçmezken, erkek cinselliğine dair bir kitapsa hiç yazılmadı. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki edebiyatta erkeğin adı yok! İşte seçtiği cesur konular gibi cesur bir dile de sahip olan Eddi Anter, son romanı İkilem ve bir önceki romanı olan Kumbara'da tam da bu denenmemişi yapıyor ve bizi erkek ruhunun derinliklerinde gezdiriyor. Bu kez karşımızda erkekleri anlayan bir yazar var.

ERKEKLER DE ALDATILIR
16 yaşındaki bir gencin cinsel hezeyanlarını, ilk aşklarını ve bir türlü 'milli' olamamasını tüm açıklığıyla ve öylesine büyük bir akıcılıkla anlattığı Kumbara'nın ardından, Anter'in - şimdilik- son romanı olan İkilem de yine bir başka cesur konuya parmak basıyor. Bu kez de karısı tarafından aldatılan bir erkeğin yaşadıklarını ve onun inanılmaz psikolojik gel-gitlerini anlatıyor. Aslında anlatılan yalnızca bu değil. İki bölüme ayrılan kitabın ilk bölümünde aldatılan genç bir erkeğin heyecan dolu hikâyesi, ikinci bölümde ise 50'lerine varmış bir diğer erkeğin olgunlukla yaşadıklarını değerlendirmesini ve ön yargıların aslında ne denli yanlış olabileceğini okuyoruz. Farklı yaşlardaki iki erkeğin yaşadıklarını okudukça erkeklerin ruhunu da her yönden gözlemlemiş oluyoruz.

YAZARLIK RÜYASI
1961 doğumlu yazar, üniversite eğitimini yurtdışında tamamladıktan sonra içindeki büyük yazı aşkına rağmen ailesinin isteğiyle iş hayatına atılmak zorunda kalmış. Amerika'da uzun yıllar çalışıp, Türkiye'ye döndükten sonra da tekstil işine atılmış. 17 sene tekstille uğraştıktan ve 40'lı yaşlara geldikten sonra ise hayatla bir hesaplaşmaya girişmiş; içindeki yazma isteğine daha fazla karşı koyamayıp, her şeyi bırakarak kendisini tamamen yazmaya adamış. Önce bir yazarlık kursuna giden Anter, ilk romanını bitirene kadar da boş durmamış. Beyoğlu ve Şalom gazetelerinde deneme yazıları yayımlanmış. Bir öyküsü Gila Kohen Yarışması'na katılmış ve üç ay sonra da İmge Öyküler'de yayımlanmış. "Etrafımdaki en renkli karakter annemdi. O nedenle onu anlatmak istedim," diyen Anter'in ilk romanı olan Lily ile en büyük düşü gerçekleşmiş, üstelik kendisinin bile beklemediği bir başarıya ulaşmış. Anter, "Her şey inanmakla ilgili," dese de bu arada kendisinin üçüncü romanını yazdığına bir türlü inanamıyor ve "Ben kendimi hâlâ bir yazar olarak görmüyorum, yalnızca yazıyorum," diyor. Türkiye'de Yahudi olmak, ergenlikteki erkek cinselliği ve aldatılan erkeğin psikolojisi gibi Türk edebiyatında pek anlatılmayan cesur konuları son derece şeffaf bir üslupla anlatan yazar, öykülerini yazarken dönemin popüler mekânları ve giyim kuşam markaları gibi life-style konularına da arka planda yer vererek, hikâyelerini cazip bir şekilde daha da yaşanır kılıyor.

AKILLI VE CESUR KADINLAR İÇİN YAZIYORUM
- Siz kimin için yazıyorsunuz?
- Ben akıllı ve cesur kadınlar için yazıyorum. Cesur kadın çekinmeden bu dünyaya girer ve akıllı kadın da "Ne var orada?" diye merak eder.

- Sizce erkekler bugüne dek edebiyatımızda neden anlatılmamış?
- Onu biraz da erkek yazarlara sormak lazım. Ama insani yanlarımızı göstermenin ne zararı var? İnsan benzer durumlarda hemcinslerinin neler hissettiğini, neler yaptığını merak ediyor. Bu kitapları okuyan erkeklerin kendilerinden bir şey bulmamalarına imkân yok.

- Erkekler neden âşık olduklarında darmaduman oluyor? Biz onları güçlü bilirdik ama çok naifler.
- Zaten erkeğin zayıflığı onun kuvveti. Âşık olduğunda ise bu gücünü kaybediyor. Karşılıksız aşk ya da terk edilmek gibi durumlara bir erkek asla hazır olamıyor. Bu bir sefer başına geldikten sonra da hayatta hep gardını alarak dolaşıyor.

- Ama sanki erkekler aldatmaya daha kolay yaklaşmıyor mu?
- Erkek aldattığı zaman aslında kendini aldatıyor. Bazısı da özellikle yakalanmak için yapıyor. "Keşke karım beni yakalasa da aklı başına gelse, evliliğimi kurtarayım," diyor. Ama sonuç olarak aldatan kişi yüzde 100 kendini aldatıyor. Kadınların neden aldattığına gelince... Kadında daha çok ne istediğini bilmeme, daha çok arayış, seçenek ve deneyim peşinde gitme var, diye düşünüyorum.

- İlişkiler üstüne yazan bir yazar olarak sizin nasıl bir evliliğiniz var?
- Eşimle 18 yıldır evliyiz ve hâlâ yeni kapılar açıp, birbirimizde yeni şeyler keşfediyoruz. Devamlı seminerler ve terapilere gidiyoruz çift olarak. İlişkimiz üstünde hâlâ emek harcıyoruz. Üç çocuğumuzla birlikte, çok mutlu bir evliliğim var.
 

Elif Tanrıyar - Sabah
Yayın Tarihi : 20 Haziran 2009 Cumartesi 16:14:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?